SON DAKİKA
Hava Durumu

#Antalya

Porsuk Haber Ajansı - Antalya haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Antalya haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Büyükşehir'den Üreten Kadınlar Çalıştayı Haber

Büyükşehir'den Üreten Kadınlar Çalıştayı

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde ‘Üreten Kadınlar Çalıştayı’ düzenlendi. Çalıştay kapsamında kadınların daha fazla istihdama katılabilmesi, kadın emeğinin görünür olması ve kadınların mikro düzeyde ürettikleri ürünlerin bireysel kalkınmalarına etkisi gibi konular ele alındı. Antalya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı Kadın ve Aile Hizmetleri Şube Müdürlüğü tarafından Üreten Kadınlar Çalıştayı düzenlendi. Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binasında gerçekleşen çalıştaya Akdeniz Üniversitesi KATCAM Müdürü Doç. Dr. İlkay Kutlar, TOBB Antalya Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Serap Kocaoğlu,  Antalya Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Şube Müdürü Nazlı Küçüksarı,  Antalya Büyükşehir Belediyesi Kırsal Kalkınma ve Kooperatifçilik Şube Müdürü Asaf Özalp, Antalya Köy Pazarı Kadın Kooperatifi Başkanı İkbal Yalın, 7K Kadın Kooperatif Ortağı Melike Kalem ve Pamfilya Kadın Kooperatifi Başkanı Ece Damar konuşmacı olarak katıldı. KADIN İSTİHDAMI ARTMALI Moderatörlüğünü Dr. Güngör Çabuk’un yaptığı Üreten Kadınlar Çalıştayı’nın panel bölümü Akdeniz Üniversitesi KATCAM Müdürü Doç. Dr. İlkay Kutlar’ın konuşmasıyla başladı. Kutlar, “Antalya’da kadınların hem eğitim seviyesi hem de istihdam açısından dezavantajlı olduğunu görüyoruz. Boşanma oranlarında da Türkiye’deki ilk 4 il içerisinde. Boşanmış kadınların istihdamda yer alma oranı ise %43 civarında. Bu da kadınların kendi ayakları üzerinde durabilmesi açısında önemli. Kadınların istihdamda kendilerini en rahat hissettikleri yer kooperatifçilik diyebiliriz. Tarımda kadınlar ücretiz aile işçisi konumunda. Pandemi döneminde kadınlar evde ürettikleri ürünleri internet ortamında satma fırsatı buldular. Böylece girişimci kadın kooperatif sayısı da arttı. MARKALAŞMA VE PAZARLAMA ÖNEMLİ TOBB Antalya Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Serap Kocaoğlu da girişimciyi başarıya götüren kişisel özellikler, markalaşma, pazarlama iletişimi, ürünün pazar değeri yaratılması konularında konuştu. BÜYÜKŞEHİR KADINLARIN YANINDA Antalya Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Şube Müdürü Nazlı Küçüksarı da konuşmasında belediyenin kadınlara verdiği desteklerden bahsetti. Küçüksarı, “Belediyemiz kadınların güçlenerek, sosyal ve iş hayatına daha fazla katılması adına, kadınlara yönelik birçok çalışma yürütüyor. Kadınların, bireysel farklılıklarının artırılarak hayata karşı daha güçlü hissetmeleri, kaliteli zaman geçirmeleri konusunda destek olmak amacıyla hayata geçirilen Kadın Danışma Merkezi’nde hobi atölye çalışmaları ve eğitimler düzenliyoruz. Amacımız kadınların gündelik yaşamdaki yüklerini aza indirgeyerek onların etkinlerle ve eğitimlerle sosyalleşmelerini sağlamak” diye konuştu.    ÜRETEN KADINLARA DESTEK Antalya Büyükşehir Belediyesi Kırsal Kalkınma ve Kooperatifçilik Şube Müdürü Asaf Özalp da yapı kooperatiflerinin başarısızlığından dolayı toplumdaki algının kooperatiflere bakış açısının olumsuz yönde olduğuna dikkat çekerek, “Biz bunu nasıl kırabilir değiştirebiliriz. Kooperatiflerin temel amacı yardımlaşarak büyümektir. Kooperatifleri kurarken bir hedef ve projeniz olmalıdır. Büyükşehir olarak kadın kooperatiflerine ciddi destek veriyoruz. Eğitim, danışmanlık ve makine teçhizatı konularında destekler sürüyor” dedi.    ÜRETEN KADINLAR DENEYİMLERİNİ PAYLAŞTI Çalıştay kapsamında Antalya Köy Pazarı Kadın Kooperatifi Başkanı İkbal Yalın, 7K Kadın Kooperatif Ortağı Melike Kalem, Pamfilya Kadın Kooperatifi Başkanı Ece Damar da kooperatifçilikte yaşadıkları deneyimlerini paylaştı.  Antalya Büyükşehir Belediyesi Kadın Sığınma Evi ve Kadın Danışma Merkezi’nde görev yapan personeller tamamlamış oldukları vaka süpervizyonu eğitimi sertifikalarını aldı.

Mobil Halk Et İle Hizmet Ağı Genişliyor Haber

Mobil Halk Et İle Hizmet Ağı Genişliyor

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in Antalyalıları uygun fiyatlı, sağlıklı ve kaliteli etle buluşturmak amacıyla hayata geçirdiği ‘Halk Et’ projesi hizmet ağını  genişletiyor. Haftanın 7 günü, 7 ilçede vatandaşın ayağına giden Halk Et Mobil Satış Tırı, yeni mobil araçlarıyla Antalya’nın tüm ilçelerinde hizmet vermeye başlayacak.  Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin 2019 yılında başlattığı Halk Et Projesi, vatandaşların büyük beğenisini topluyor. Açıldığı ilk günden itibaren Antalyalıların yoğun ilgi gösterdiği Halk Et, satış mağazaları ve mobil tır ile vatandaşları uygun fiyatlı, sağlıklı ve kaliteli etle buluşturuyor. Yerel üreticilerden alınarak ANET'in kendi mezbahasında kesilerek, veteriner gözetiminde işlenen etler hijyenik, modern bir ortamda güvenle tüketiciye ulaştırılıyor.  HAFTANIN 7 GÜNÜ İLÇELERDE ANET Halk Et Satış Mağazaları’nda vatandaşlar uygun fiyatlı kaliteli et alma imkanı bulurken, Halk Et Mobil Satış Tırı ile bu hizmet Antalya’nın ilçelerinde yaşayan vatandaşların ayağına hizmeti götürülüyor. Halk Et Mobil Satış Tırı, pazartesi günü Kemer, salı günü Elmalı, çarşamba Korkuteli, perşembe Demre, cuma Kumluca, cumartesi Finike ve pazar günleri de Kaş ilçesinde vatandaşlara hizmet veriyor. Haftanın 7 günü kesintisiz hizmet veren Halk Et Mobil Satış Tırı gittiği her ilçede yoğun ilgi görüyor.  19 İLÇEMİZLE HALK ET’İ BULUŞTURACAĞIZ Kemer ilçesinde Halk Et Mobil Tır’ında çalışmaları yerinde inceleyen ANET A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Cengiz, Halk Et Mobil Tırı uygulamasının yeni mobil araçlarla hizmet ağının genişletileceği müjdesini verdi. Nuri Cengiz, “2019 yılında başlatılan projemiz  kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Muhittin Başkanımızın en önemli sosyal projelerinden biri olan Halk Et Mobil Satış Tırımız haftanın yedi günü 7 ilçemizde hizmet veriyor. Vatandaşlarımız mobil satış tarımızdan çok memnun. Dört sabit mağazamızın yanında, yeni mobil araçlar takviye yaparak Halk Et’i Antalya’mızın 19 ilçesine ulaştıracağız” dedi.  ÖNCELİĞİMİZ HALKIMIZ Halk Et projesine ilişkin yapılan çalışmaları aktaran Nuri Cengiz, “Halkımıza sağlıklı ve kaliteli etle buluştururken, diğer taraftan da üreticimizi desteklemek amacıyla yerel işletmelerden temin ettiğimiz hayvanların etlerini vatandaşımıza sunuyoruz. Hem yerelden kalkınmayı destekliyoruz hem de halk sağlığını önceliyoruz. Daha çok yaygınlaşacak mobil hizmetlerimizle de halkımızı kaliteli eti uygun fiyatla buluşturmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Mehmet Aslantuğ: “Ülkenin İklimi Enerjimizi Çalıyor” Haber

Mehmet Aslantuğ: “Ülkenin İklimi Enerjimizi Çalıyor”

Hem sinema perdesinde hem televizyon ekranlarında haklı bir yer edinmiş olan usta oyuncu Mehmet Aslantuğ, Antalya Film Forum kapsamında bir ustalık dersi verdi. Sinema yazarı Burak Göral’la söyleşen Aslantuğ’un, birikiminden damıttıkları, sinemaya gönül veren herkes için bir pusulaydı. 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında bugün başlayan Antalya Film Forum (AFF), sektörel buluşmalar ve yeni projelere destek programlarının yanı sıra çok özel misafirleri de ağırlıyor. Onlardan biri, bugün sinema yazarı Burak Göral’la birlikte ustalık dersine katılan, efsane oyuncu Mehmet Aslantuğ oldu. 1985’ten itibaren sinema filmleri ve televizyon dizilerinde rol alan Aslantuğ’un unutulmaz işleri arasında “Kapıları Açmak” (Osman Sınav), “Yengeç Sepeti”, “Bir Kadının Anatomisi” (Yavuz Özkan), “Akrebin Yolculuğu” (Ömer Kavur), TRT dizileri “Belene”, “İz Peşinde”, “Kurtuluş”, özel televizyon dizileri “İz Peşinde”, “Sıcak Saatler”, “Bir İstanbul Masalı”, “Hanımın Çiftliği” gibi yapımlar var. Aslantuğ; “Kapıları Açmak”, “Yalancı” ve “Yengeç Sepeti” filmleriyle Altın Portakal En İyi Erkek Oyuncu ödüllerinin de sahibi oldu. “Filmografi tek değer değildir” Ustalık dersi, Burak Göral’ın “90’lar ve 2000’lerde çok aktif kariyeri olan biriydiniz. Sonra bu aktiflikte işler çıkmadı. Oysa ben 2009’da siz bir de film yönetince çok sevinmiştim; hem oyuncu hem yönetmen, artık bizim de bir Kevin Costner’ımız var diye, ama devamı gelmedi. Bunun sebepleri nedir?” sorusuyla başladı. Aslantuğ, bunun gerekçesini şöyle açıkladı: “2002’de İstanbul Film Festivali’nde jüri üyesiydim. O dönem Atilla Dorsay aynı soruyu sormuştu. 90’larda sinemayla aktör olarak daha çok bir aradayken sonra özel televizyonculuk işleriyle uğraşıp sinemadan uzaklaşan bir aktör için üzülüyorum, demişti. Ama ben çok öyle düşünmüyorum aslında. Daha çok şey denebilir; Turgut Yasalar’ın da ya da başka arkadaşlarımızın da son 15 yıl içinde ‘eyvah’ dediğim filmleri var. Filmografiyi 6 film daha yukarıda tutabilirsin 3’er yıl arayla. Hatalı kararların da olabilir. Demek istiyorum ki filmografi, biricik kıymetli diye açıklamaktan imtina ederim. Hiç öyle bakmadım. “Mutfaktan bağımsız bir aktörlük performansı düşünmek saçmalık” Üniversitede tiyatroyla birlikte 78 kuşağı olarak biz, 68 kuşağının dertlendiği yerden, sadece siyasi olarak değil, sanatta da onların dilinden etkilendik. Aktör olarak işin mutfağıyla ilişkinin birkaç bileşeni var. Ben şahsen aktörlüğün; senaryonun, yönetmenin, başkaca kıymetlerin içinde mutlaka bir değer ifade ettiğine net inanan biriyim. Bundan bağımsız bir performansı düşünmek saçmalık. Yani yönetmenin anlam yaratma becerisi ve oradaki aralıkların tanzimi, tahkimi, o meziyetin ortaya çıkaracağı şey; aktörü yaratan bir şey. Aktör, yaşı ne olursa olsun, kendini bırakırsa o hamur tadında kıymete, oradan bir yere çıkabilir. Aynı oyuncu, aynı dönemde a birikimi yönetmeni projesiyle bir şeydir, b’de hiçbir şey olabilir. Kendi deneyiminin nöbetini tutar muhakkak fakat orada anlam yaratma derinliğindeki balansı kaybedebilir, tek başına kimse oraya yetmez. 68 kuşağı, orayı temsil eden yönetmenlerin biraz piskolojide, sosyolojide, felsefede dertlendiği teknik yanları; görüntü yönetimine ve başka meziyetlere bıraktığı ve kendilerini orada çoğaltmış yönetmenlerin dünyası, önemliydi. Orayı kademe kademe kaybediyoruz kanısındayım. Dolayısıyla bu 40 yıla yaklaşan süreçte mesela “Kapıları Açmak”, Mustafa Kutlu’nun eseriydi, o daha muhafazakâr iklimin yazarı gibi görünüyor, Osman Sınav’ın rejisiydi. Osman Sınav bence sonra televizyonda açtığı serüvenin dışında bir hassasiyette, bir sinema-tv öğrencisi olarak Lütfü Akadların, Metin Erksanların mirasını taşıyacak yetenekte, duyarlılıkta kendi kuşağının yönetmenlerinden biri. Şahsen aktörlüğün, özellikle bu coğrafyada, bir derdi üstlenebileceğini düşünürüm fakat mutfağın toplam kıymeti, ifadesi ve bereketi ne ise aktörlükle biricik ilişkinin kolay kolay tatmin etmediğine de inandım hep. Proje bazlı mümkün olabilir; Ömer Kavur’la buluşursunuz, okuldur; başka bir şey olabilir. Yavuz Özkan, Yusuf Kurçenli; kendi içinde bir şeydir. Mesela biz “Sıcak Saatler”i 1996’da Attila İlhan’ın da olduğu masada edebiyatçı Ahmet Yurdakul’la beraber hazırladık. Ülkenin mahalle dizilerine eşiklendiği bir dönemde biz derin devlete girdik mesela. Yine veranda, Kanlıca, mahalle temaslarını bir dizi öyküsü içine koyarken daha geride içerik olarak zenginlik verecek işleri bir özel televizyonda yapabiliriz, duygusunda nöbet tutmaya çalıştık. “Yeni dönem yönetmenleri yalnız” Aslantuğ, Göral’ın “Okul yönetmenler diye bahsettiğiniz isimlere son dönemlerde rastlayamadığınız için mi acaba daha az görünür oldunuz?” şeklindeki sorusuna “Bazıları teknik zorunluluk; yani o ara televizyona kontratın varsa o, bir takvim sorunu yaşatıyor. Söylediğin gerekçenin de bir payı var” cevabını verdi. Göral’ın “Artık o yönetmenler yok mu?” sorusunun cevabını ise şu sözlerle açıkladı: “Şu son 3-5 yıl başkaca yoğunluklar tercih etmediğim süreçlerin içinde buldum kendimi ve dolayısıyla bir parça uzak kaldım. Adana’da jüriyken de mesela seçkinin muhataplarını, filmografilerini geri dönüp tarama ihtiyacı hissettim; yönetmenleri tek tek tanımadığım için. Şimdi oraları kapatmak gerektiğini düşünüyorum kendi adıma. Ben kıymete inanıyorum; Atilla beye onu söyleme ihtiyacı hissetmiştim. Bir dönem “Kartallar Yüksek Uçar”, “Yarın Artık Bugündür”, “Sekiz Sütuna Manşet” gibi işler yapıldı, ¡Attila İlhan senaryolarını izledi bu ülke! Kamyonların arkasında ‘kartallar yüksek uçar’ yazıyordu! Şimdi televizyonda, dramalarda bu derinlik yok. Aktör olarak konuşmuyorum sadece; mutfakta da derdi olan biri olarak. Adana’da da seçkinin bir yarısında psikolojik sorunları, cinsiyetten bağımsız önemli travmaları fona koysa da süreyi bereketli yönetmek ve anlam yaratmada geriye düşmüş işler izliyoruz. Oysa bunlar film olmuş ve seçkiye kalmışlar; onların mümkünse onunun da birbiriyle çok iyi rekabet edebilmesini çok arzu ederim. Burayı rehabilite etmek, burada herkesin birbirine adım atmasını sağlamak, usta çırak ilişkisinde de bir öğretinin, bir deneyimin işlerliğinin olduğunu hatırlatmak gerek. O bir değerdir, orayı reddetmek de bir metot haline gelmemeli. Yalnız kalıyorlar. Yalnız kalmanın etkilerini de filmin bütününde görüyorsun” “Ülkenin iklimi enerjimizi çalıyor” Aslantuğ’un açıklamalarına “Herkes biraz kendi içinde üretimini yapıyor. Belki o kuşaktan sonra şimdiki ustalar kuşağı biraz gönülsüz mü acaba aktarmak konusunda?” şeklinde yorum yapan Göral’ı, oyuncu şöyle tamamladı: “Bu enerjiyi ülkenin ikliminin çaldığını biliyoruz. Ekonomik ikliminin, hak ve özgürlükler konusundaki anlamsız sınavların, güvenlik başlıklı biricik hale gelen ve başkaca da hiçbir şey yokmuş gibi gereğinden fazla büyütülerek bürokrasi ve siyaseti teslim alan dil, enerjimizi çalıyor” “Bizim kuşak da bazen tahammül edilmez filmler yaptı” Göral’ın “Genel olarak hikaye anlatıcılığımız mı bozuldu?” sorusuna, “O bozuldu. Hikaye anlatıcılığı kesin tetikleyen bir sebep, orada katmanlara ihtiyaç var” cevabını veren Aslantuğ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aktörü belirleyen, yönetmenin dünyasıdır. Ben farklı disiplinlerle çoğalmanın, sosyal bilimlerden beslenmenin, biraz fonda başka derinliklerde deneyimlenmenin, usta çırak ilişkisinin oradan da beslenmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Bizim köprü konumunda olanların geçmişinde eksiklikleri var. Bazen başka bileşenleri unuttular, bazen sadece bir derdimiz var, onu söyleyelim derken tahammül edilmez filmler de ortaya çıktı”

61.Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Başladı Haber

61.Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Başladı

12 Ekim’e kadar sürecek sinema coşkusu başladı; 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, coşku dolu bir açılış töreniyle sinemaseverleri ve Antalyalılar’ı selamladı. “Hikâyemiz Birlikte” diyen festival; bir hafta boyunca farklı etkinliklerle şehrin dört bir yanında sinemanın bütün renklerini yansıtacak. Türkiye’nin en köklü sinema şenliği, ışığını beyazperdeye en çok yakıştıran şehirde, Antalya’da bir kez daha sinema ruhunu ateşledi. Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, 5 Ekim Cuma günü, geleneksel kortejle başladı. Sinema ve televizyon dünyasının sevilen isimleri, Antalya sokaklarında seyircilerinin sevgi ve hayranlık dolu coşkusuyla karşılandı. Korteje katılan sanatçılar arasında oyuncular Salih Güney, Cihat Tamer, Gülsen Tuncer, Mehmet Özgür, Şahnaz Çakıralp, Kaan Çakır, Burak Serdar Şanal, yönetmen Engin Ayça ve Ulusal Uzun Metraj Jüri üyelerinden müzisyen Mercan Dede de vardı.  Türkiye ve dünya sinemasının önde gelen isimlerini, sinema heyecanıyla dolu genç yetenekleri ve beyazperdede kaybolmayı her şeye tercih eden sinemaseverleri bir araya getiren gece; kırmızı halı töreninin ardından, oyuncu Serhat Kılıç’ın sahne gösterisiyle başladı. Quentin Tarantino’nun meşhur Pulp Fiction filmiyle bütünleşen şarkısı eşliğinde sahneye gelen Kılıç, şarkının, Mısır’dan Türkiye’ye, Türkiye’den Amerika’ya ve nihayet Hollywood’dan bütün dünyaya ulaşan yolculuğunu anlatıp “İşte sinema bu kadar büyülü, bu kadar güçlü” diye konuştu.  Festivalde yeni bir gelenek: Onursal Nişan Kılıç’ın gösterisinin ardından sahneye gelen, gecenin sunucusu, başarılı oyuncu Sedef Avcı; konukları, “Ülkemizin, sinema sanatını onurlandıran Türkiye’nin ilk festivali, 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin açılış gecesine hoş geldiniz” diye selamladı. Avcı ilk olarak, festivalde bu yıldan itibaren gerçekleştirilecek yeni bir uygulamayı duyurdu. Ulusal Uzun Metraj Jüri Başkanı yönetmen Ferzan Özpetek’in armağan ettiği, bundan böyle her yıl festivalin açılış ve kapanışı, bir sanatçı tarafından gerçekleştirilecek. Avcı, festivallerin ‘farkındalık’ işlevine dikkat çekmeyi amaçlayan bu uygulamanın bir de sembolü olacağını ise “Tıpkı İsmail Dümbüllü’nün kavuğu gibi, Altın Portakal’a ait bu onur objesi de her yıl bir sanatçıdan diğerine devredilecek” sözleriyle müjdeledi.  URART tarafından tasarlanan Onursal Nişan’ı bu yılki sahibi, oyuncu Saadet Işıl Aksoy’a; URART Yönetim Kurulu Başkanı ve Kreatif Direktörü Erol Sağmanlı ile Ulusal Jüri Başkanı Ferzan Özpetek birlikte sundu. Özpetek, “Festivalin bir yüzü olması çok önemli. Bunu Venedik, Cannes ve Berlin yapıyordu, şimdi biz de yapıyoruz” şeklinde konuştu.  Aksoy ise Onursal Nişan’ı hakkında konuşmadan önce ülke gündemindeki kadın cinayetlerinden bahsetmeden geçemeyeceğini belirtti. “Yaşanan kadın cinayetleri karşısında inanılmaz bir acıyla bu sahnedeyim. Belki biraz sert ama ülkemizin gerçeği bu. Katledilen kızkardeşlerimizi saygıyla anıyorum ve hepimiz için adalet diliyorum” diyen Aksoy, sözlerini şöyle sürdürdü:  “Daha önce festivale seçilen filmlerin oyuncusu ya da jüri üyesi olarak yollarımızın kesiştiği 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin ev sahibi sanatçısı olmak benim için büyük bir onur. Büyük bir onur, çünkü bundan böyle her yıl bir başka sanatçı arkadaşımın üstleneceği bu ‘gerçek rol’le sinemanın özgürleşmesi için, konuşan bir sinema için, hafızalarımızın görsel kaydı olan bir sinema için farkındalık yaratmış olacağız. Bu nedenle 60’sı yapılamayan Altın Portakal için de, bizlerden çok sonra 160.’sı yapılacak olan gelecek festivaller için de 61. festivalde buluşabiliyor olmak çok önemli. Festivale gelen ve emeği geçen herkes bu nedenle çok kıymetli. Bu birliktelik için çok teşekkür ediyorum.  Çünkü ‘hikayemiz birlikte’; bir araya gelirsek hikayelerimizi paylaşabiliriz. Bir araya gelirsek sorunlarımızı konuşabiliriz. Daha da önemlisi, sevgili Ferzan Özpetek’in söylediği gibi, birlikte olursak genç sinemacılara, pırıl pırıl yeni yeteneklere ve onların filmlerine yol açabiliriz. Festival için özel olarak tasarlanmış bu değerli nişanı, özgür bir sinemanın sembolü olarak, gelecek yılki sanatçı arkadaşıma yine bu sahnede devredene kadar onurla taşıyacağım. Bu duygu ve inançla bu yılki festivali açıyorum ve hepinize çok güzel bir festival haftası diliyorum” Aksoy’un ardından sahneye gelen Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Festival Başkanı Muhittin Böcek, sinemayla ilgisinin çocuk yaşta başladığını, bu yüzden Altın Portakal’ın, kendisi için öneminin çok farklı olduğunu dile getirerek şunları söyledi: “Altın Portakal’ın mutlaka bir çoğumuzun hayatında bıraktığı bir izi, hatırası vardır. 15 yaşında kazandığım ikramiye ile aldığım sinema makinasıyla Antalya’da film oynatırdım. Okuldan dönerken yaptığım anonslarla filmi duyurur, akşam da film gösterimi yapardım. Bu anonsu, heyecanı, izleyicilerin coşkusunu unutamam. O yıllarda sinema makinesinin yansıttığı ışık hâlâ hayatımı aydınlatıyor. Altın Portakal benim için sinema makinesiyle gerçeğe dönen o hayaldir, at arabasıyla gelip izlediğim kortejdir, Yeşilçam’dır, çocukluğumuzdur, gençliğimizdir, inanmaktır, başarmaktır. Hayatımızın ta kendisidir.  2019’da seçim sürecinde Altın Portakal özüne dönecek sözünü vermiştim, şimdi sözümü tutmanın mutluluğunu yaşıyorum. Geçtiğimiz yıl yerel seçim nedeniyle siyasete alet edilmesi hepimizi derinden üzdü ama yaşanan talihsizlikleri, kırgınlıkları geride bıraktık. Üzerimize düşen ne varsa yapmaya kararlıydık. Bu mücadelede bize destek olan sinema emekçileri, basın ve halkımıza çok teşekkür ederim.  1964 yılında bugünün adımlarını atan, festivalin mimarı Dr. Avni Tolunay başta olmak üzere, aramızdan ayrılan belediye başkanları ve sanatçıları rahmete anıyor, onlara ve geçmiş dönemde görev yapan tüm belediye başkanlarına teşekkürü borç bilirim. Sinemanın en köklü fesitvallerinden birine ev sahipliği yapmanın gurur ve onurunu yaşıyoruz” Böcek, sözlerini; “Hepinizin huzurunda altını çizerek söylüyorum; artık yeter! Çocuk tacizlerinin olmadığı, kadınların katledilmediği, hayvanların zulme uğramadığı güzel günler görmeyi diliyorum. Yaşasın sinema, yaşasın Altın Portakal! Sevgiyle kalın, cumhuriyetle kalın, Atatürk’le kalın” diye noktaladı.   Törende konukları selamlayan Antalya Valisi Hulusi Şahin de Türk sinemasının ve son zamanlarda Türk yapımı dizilerin, Türkiye’yi hem yurt içinde hem de yurt dışında başarıyla yansıttığına dikkat çekerek şöyle konuştu:  “Gençlik yıllarımızda kaçar kaçar sinemaya giderdik. Festival mottosundaki gibi, o hikayelerde kendimizi bulurduk. Türk sineması yakın tarihimizin bir özetidir. Uluslararası platformda da hikayemizi çok başarılı şekilde anlatmaya devam ediyouz, bu büyük sanatkârlar sayesinde. Yeşilçam’da köyden kente göç, feodalite gibi sorunlar yansırdı mesela. Kibar Feyzo ve Züğürt Ağa, aklıma ilk gelen örnekler; farklı taraflardan ‘ağa’ meselesini ele alan. 2000’lerde de bunu yapıyor Türk sineması; Bir Zamanlar Anadolu’da filmini izledim. Küçük ilçelerde yıllarca çalıtım ben, kendimi o filmin içinden çıkmış gibi hissettim. Bunlar büyük başarıdır. Sinema, kültürün kilometre taşıdır, korunmalıdır.  Pandemi döneminde gördüğümüz gibi, sinemanın, mutlaka desteğe ihtiyacı var.  Bu festivaller işte bu yüzden çok önemli. Dizi sektörüne de teşekkür ederim; sayelerinde dünyada Türkçe moda oldu, herkes Türkçe öğreniyor”  Onur Ödülleri; Erdal Özyağcılar, Selçuk Yöntem, Şerif Sezer, Müjdat Gezen ve Işıl Yücesoy’a Şahin, konuşmasının ardından Böcek ile festivalin ilk Onur Ödülü’nü, usta sanatçı Erdal Özyağcılar’a takdim etti. Ödülünü alan Özyağcılar; “Bu gece benim için çok önemli. Bu gece, bana; Erdal, iyi ki oyuncu olmuşsun, dedirtti. 55 yıllık sanat emeğimi taçlandırdınız. Bir daha dünyaya gelsem yine bu topraklarda yine bu mesleği yapardım. Bana bu ödülü verenler; salonda, dışarıda, beni sevenler, bu gece bana huzur, onur ve umut armağan ettiniz” diye konuştu.  Gecede usta oyuncu Selçuk Yöntem ise Onur Ödülü’nü, festival kapsamında bir ustalık sınıfı da verecek olan, başarılı oyuncu Mehmet Aslantuğ’un elinden aldı. Yöntem, ödülünü alırken “Festivale yıllarca katıldım ama bu gecenin gururu ve mutluluğu başka! Ödülü değerli arkadaşımdan almak ayrı bir sürpriz ve gurur oldu. Yaşasın sanat!” diye konuştu.  Bir diğer Onur Ödülü sahibi, usta oyuncu Şerif Sezer’in ödülünü ise müzisyen kimliğiyle öne çıksa da kariyerine aslında oyunculukla başlamış olan Emre Altuğ sundu. Altuğ, ödül öcesi Sezer’i şu sözlerle anlattı:  “Yıllar içinde izlediğimde ona hayranlığım katlanarak arttı. O kadar artmış ki iki senedir de birlikte oynama imkanı buldum. Onu tanıdıktan sonra hem mesleğine bağlılığına hem insanlığına hem kalbine hayran oldum. O benim canım!” Usta oyuncu Şerif Sezer de ödülünü “Bu yolculuğumda benim hayatıma dokunan, bana bu güzel kadın rollerini emanet eden bütün yönetmenlerime, yapımcılarıma çok teşekkür ederim. Bir teşekkür de sinemamızın isimsiz kahramanlarına, sinema emekçilerine olsun. Yaşasın sinema, yaşasın Altın Portakal!” sözleriyle aldı.  Bu yılın Onur Ödülü sahibi oyuncularından, sağlık sorunları sebebiyle törene katılamayan, Müjdat Gezen ise geceye bir video mesajı gönderdi. “Gelemediğim için beni bağışlayın” diyen Gezen, “Beni layık gördüğünüz bu ödüle çok teşekkür ediyorum. Mutlu günlerde görüşmeyi umuyorum” diye konuştu.  Oyunculuğunun yanı sıra müzisyen ve prodüktör kimlikleriyle da tanınan usta oyuncu Işıl Yücesoy ise ödülünü, televizyon tarihinde haklı bir yer edinmiş, Çağan Irmak imzalı “Çemberimde Gül Oya” dizisinde birlikte çalıştıkları meslektaşı Tuba Büyüküstün’den aldı. Büyüküstün, usta oyuncuya ödülünü şu sözlerle takdim etti:  “Işıl ablayla iki işte çalıştım. İnsanın içindeki en güzel şeyi görür, oraya sarılır ve siz, orayı büyütmeniz gerektiğini ister istemez anlarsınız.  Bu ükede bir kadın oyuncu olarak bu ödülü sana vermekten gurur duyuyorum. Her şey için teşekkür ederim”  Ödülü “Müthiş bir gece... Sevgimle, saygımla hepinize teker teker merhaba” sözleriyle alan Yücesoy da önce Büyüküstün’den bahsetti: “Çemberimde Gül Oya’da oynarken bir baktım; gencecik bir kız karşımda! Sanki bir su... Kimsin sen? dedim. O gün anladım kim olduğunu. O da kim olduğunu size çok güzel ispat etti” Yücesoy daha sonra teşekkürünü şu sözlerle ifade etti: “Aranızda olmak ne kadar büyük bir keyif; anlatatam! Bana bu şerefli, saygın ödülü lütfeden Sayın Ferzan Özpetek ve jüriye, inatla ‘ben bu işi yaparım’ diyerek ortaya çıkan Belediye Başkanı Muhittin Böcek’e milyonlarca teşekkür ederim. Eğer bana izin verirlerse ben esas size teşekkür etmek istiyorum; salonda ve dışarıda, 55 yıldır elimi tutan, gözüme bakan size! Hepinizin önünde sevgi, saygı ve minetle eğiliyorum”  Başarı Ödülleri; Farah Zeynep Abdullah ve Aras Bulut İynemli’nin Açılış töreninde genç ve başarılı oyuncuları motive etme amacıyla sunulan Başarı Ödülleri de sahiplerini buldu. Bu yıl Aras Bulut İynemli ve Farah Zeynep Abdullah’ın layık görüldüğü Başarı Ödülleri’nin ilkini; 1974’te “Bedrana” filmiyle Altın Portakal kazanan oyuncu Perihan Savaş, Aras Bulut İynemli’ye verdi. “Şükür kavuşturana” diyerek sahneye gelen Savaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:  “Geçen yıl çok üzüldük ama bu yıl başkanın bütün gayretleriyle, yardım olmadan düzenlenen bu festival için herkese teşekkür ederim. Aras Bulut İynemli’yi ilk gördüğüm zaman gözlerinde müthiş bir ışık vardı. Çok iyi bir oyuncu olacak, dedim. Çünkü hırslı, işine aşık, mütevazı, bir karaktere hazırlanırken kendini eve kapayıp kimseyle görüşmeyen biri” Ödülünü almak üzere sahneye gelen İynemli ise teşekkür konuşmasında “Burada olmaktan gerçekten gurur duyuyorum. Ödül almak çok büyük onur ama Perihan Savaş’tan almak daha anlamlı. Onun nezdinde mesleğimin bütün ustalarının önünde saygıyla eğiliyorum” dedi.   Farah Zeynep Abdullah ise ödülünü, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar’dan ve oyuncu Işıl Yücesoy’dan aldı. Yücesoy’un, “Ah o ne kadar titizdir, saygılıdır, liyakatlidir; adı da Farah’tır. Allah bu çocukların sırtına hep başarı rüzgarı versin” sözleriyle sahneye gelen Abdullah, ödülüne teşekkür ederken “Konuşma hazırlamıştım ama beynim almadı, gündem çok kötü. Ben bu ödülü, izninizle erkekçiliğin ve erkekliğin egemen olduğu bu düzende var olmaya çalışan, konuşmaktan korkmayan, yorulan ama pes etmeyen kadınlar için almak istiyorum” diye konuştu.  Ödüllerin ardından tekrar sahneye gelen Serhat Kılıç’la Aras Bulut İynemli’nin spontane performansı ise gecenin parlak anlarından biri oldu. 

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.