SON DAKİKA
Hava Durumu

#Bütçe

Porsuk Haber Ajansı - Bütçe haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Bütçe haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bu Millet İlk Seçimde Sizi Silkeleyerek Sandığa Gömecek Haber

Bu Millet İlk Seçimde Sizi Silkeleyerek Sandığa Gömecek

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen basın toplantısında ekonomi gündemlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu. İl Ekonomik İşler Başkanı Mehmet Zeki Yıldıran; "Bu millet ilk seçimde sizi silkeleyerek sandığa gömecek" dedi. Saadet Partisi Eskişehir İl Teşkilatı Ekonomik İşler Başkanı Mehmet Zeki Yıldıran yaptığı basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı; “2025 yılı bütçesi mecliste uzun süre tartışıldı ve 20 Aralık 2024 Cuma günü meclis genel kurulunda kabul edilerek kanunlaştı. Ne yazıktır ki bu bütçede çalışana, emekliye, çiftçiye ve sanayiciye yönelik tek bir kayıt söz konusu bile değil. Bu bütçe rantiyeci ve tefeciye yönelik oluşturulmuş ülke gerçeklerinden uzak bir bütçedir. Değerli basın mensupları; 23 yıldır uygulanan bu gayri milli ekonominin acı faturası her zamanki gibi Emekçilere (asgari ücret ile çalışana, tarım işçisine ve emekliye) çıkartılmıştır. Ülkede yaşanan ekonomik ve sosyal yıkıma duyarsız kalan siyasi iktidar; algı ve takiye ile gündemi saptırarak, açlık ve sefalet içinde olan milletin feryadını duymamazlıktan gelmektedir. 23 yılda bu gayri milli ekonomik uygulamalarla orta direk yok edilmiştir. Bugün çalışanın ve emeklinin alın teri tartışılırken, ne yazık ki senelerdir (TÜİK) tarafından milletin alım gücü gasp edilmektedir. Bugün toplumun büyük bir bölümü açlık ve yoksulluk içerisinde yaşam mücadelesi vermektedir. Değerli basın mensupları; nerede ise her gün zam yağmuru ile karşı karşıya kalan bu halk, semt pazarlarından arta kalan yiyecekleri toplar duruma gelmiştir. 2002’de çay simit hesabı yaparak iktidara gelenler, buradan bu iktidara sesleniyorum; pekâlâ bugün de meydanlara çıkıp çay simit hesabı yapabiliyor musunuz? Siyasi iktidar mensupları; SSK borcunu ödemeyen belediyeleri silkeleyin diyor. Evet silkeleme olacak ama bu millet yapılacak olan ilk seçimde sizi silkeleyip sandığa gömecektir. Ülkede yaşanan bunca olumsuzluklara rağmen, milli ekonominin ülke gerçekleri ile örtüştüğü bir programla Saadet Partisinin iktidarında; çalışanın, emeklinin, esnafın, çiftçi ve sanayicinin yüzü gülecek, gençlerimizin umudu tekrar yeşerecektir. Bu duygu ve düşünceler ile, basın toplantımıza göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı hepinize teşekkür eder Eskişehir halkını saygı ile selamlarım.”

Bu İktidarın Son Kullanma Tarihi Sona Ermiştir Haber

Bu İktidarın Son Kullanma Tarihi Sona Ermiştir

CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşülen “2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin, 8. Maddesi” üzerine CHP Grubu adına bir konuşma yaptı. Milletvekili İbrahim Arslan meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi; ''Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; sizleri Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına en içten saygılarımla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; haftalardır süren bütçe tartışmaları iktidar temsilcileri tarafından beş yıldır küresel enflasyon, salgın ve savaş bahanelerine sığınılarak, sanki yirmi iki yıldır tek başlarına ülkeyi yönetmiyorlarmış gibi tozpembe bir tablo sunarak, yer yer de faaliyet raporuna dönüştürerek 2022'den 2024'e kadar bir faaliyet raporu algısı içerisinde, yine -beni bağışlayın lütfen- bazen halk deyimiyle eşeği kaybettirip bulma hikâyeleri, yine bazen ölümü gösterip sıtmaya razı etme hikâyeleri içerisinde devam ediyor. Bütün bu görüşmelerin sonucunda da, iktidar perspektifinden ve muhalefet perspektifinden baktığımızda iki tane Türkiye’nin ortaya çıktığını görüyoruz. Birincisi, halkına yabancılaşmış iktidarın hayal ülkesi; diğeri de acılar içerisinde çile çeken milyonlarca insanların gerçek ülkesi... Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8'inci maddenin ikinci fıkrasında, biliyorsunuz, T cetveline yani kamu kurum ve kuruluşlarının 2025 yılı içerisinde almayı planlamış olduğu taşıt araçları cetvelinden oluşan bir tabloya yer verilmiştir. Tasarruf tedbirlerini içeren 2024/7 sayılı Genelge, 17 Mayıs 2024 tarihli Resmî Gazete'de de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Genelgeye göre, bu tarihten itibaren kamu kurum ve kuruluşlarınca, üç yıl boyunca savunma, güvenlik, ambulans ve itfaiye araçları hariç yeni taşıt edinilemeyeceği; kanunla izin verilenler hariç, hibe dâhil yabancı menşeli araç kullanılamayacağı, buna uymayanlar hakkında yaptırımlar uygulanacağı düzenlenmiştir. Yedi ay önce, üç yıl süreyle kamu kurum, kuruluşlarına taşıt alım yasağı, yabancı menşeili araç kullanım yasağı getiren Bakanlık, buna uymayanlarla ilgili yaptırım uygulayacağını ifade eden Bakanlık, kendi koyduğu yasağa aykırı bir davranışla T cetvelinde 2025 yılına tam 3.424 adet taşıt aracı alımı koymuştur. Bu sayı 2024 yılında da 3.058 adetti. Buradan Cumhuriyet Halk Partisi olarak sormak istiyoruz: Yasaklamış olmanıza rağmen acil ne gereksiniminiz olur ki -elbette savunmayı, güvenliği, ambulansı ve itfaiyeyi anlıyoruz ama- 3.400 aracın çok ezici bir çoğunluğu binek otodan ibarettir; buna niye ihtiyaç duyulmuştur? 2) Kamu kurumlarının Haziran 2024 itibarıyla envanterinde tam 120 bin araç bulunmaktadır. Mevcut taşıt araçlarıyla ilgili Bakanlık ne işlem yapmıştır? 3) Görüyoruz ve biliyoruz ki -sevgili Milletvekilimiz Sayın Cevdet Akay da sıkça dile getirdi. Bol miktarda yabancı menşeli araç kullanımı söz konusudur. Bu yabancı araçların kullanımı, edinimiyle ilgili ne işlemler yaptınız? Ve son olarak da bu araçların 275'inin hibe yoluyla elde edileceği ifade edilmiştir. Bu hibelerin kimler tarafından, ne amaçla, hangi kriterler ölçüsünde hibe edileceğinin mutlaka Bakanlık tarafından açıklanması gerekmektedir. Sevgili arkadaşlar, iktidar temsilcileri bu bütçede vergi adaletinin var olduğunu, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alındığını ifade etmektedirler. Sevgili dostlar, bütçeyi arkadaşlarımızın bir kısmı herhâlde okumamış, okuyanlar da işlerine geldiği için söylemiyorlar. Bu bütçede gelirleri oluşturan tam 12 trilyon 800 milyar liranın yüzde 84'ü dolaylı vergiler ve çalışanlardan kesilecek olan vergilerinden oluşmaktadır. Yine, sevgili arkadaşlar, ÖTV'yle ilgili bir rakam vereyim: Bu iktidar 2025 yılı bütçesinde 2020-21-22-23 yıllarında yani tam dört yılda 1 trilyon 770 milyar olarak tahsil ettiği vergiyi 2025 yılında bunun üstüne de çıkarak tek yılda tam 2 trilyon 146 milyar olarak koymuştur. Yine, sevgili arkadaşlar, ücretlerden kesilecek olan vergiler, kurumlar vergisinden daha yüksek bir miktar olarak bütçeye konulmuştur. Yani bu bütçede vergi adaleti yoktur. Adalet, sadece Adalet ve Kalkınma Partisinin adında ve kâğıt üzerinde kalmıştır. Buradan hareketle, bu bütçede vergide de gelirin dağılımında da paylaşımında da adalet söz konusu değildir. Sevgili arkadaşlar, faiz düşmüş, Sayın Bakana bakılırsa millî gelire göre oranlanması gerekiyormuş, arkadaşlar da ağzına geldiği zaman, koca koca laflar ediyorlar. Sayın Güler, bütçenin ilk konuşmasında şunu söylemişti, demişti ki: "Bu bütçe büyüklüğü 440 milyar dolardır. Bunu biz yaptık, bu büyüklüğe biz ulaştırdık." Sevgili arkadaşlar, 2024 yılı bütçesi de 2 Ocak 2024 tarihinde tam 377 milyar dolardı ama bugünkü kurla satın alma itibarıyla baktığımızda 316 milyar dolara düşmüştür. Bu ne demektir? Sadece kur farklarından 53 milyar dolar buharlaşmıştır. Bu sizin eseriniz, bunu niye buralarda söylemiyorsunuz? Yine, sevgili arkadaşlar, yoksulluğu yaratan faize 1 trilyon 950 milyar lira ayıran bu iktidar, yoksullukla mücadeleye sadece 362 milyar lira bu bütçede öngörüde bulundu. Yani faiz, yoksullukla mücadeleye ayrılan bütçenin tam 5,5 katı. Sevgili arkadaşlar, son sekiz yıldaki faiz ödemeleri ve 2025 yılında ödenecek olan faizler de düşünüldüğü zaman tam dokuz yılda faize ödenen tutar 138 milyar dolardır. Bunun sorumlusu kim? Bugün emeklilere, emekçilere, asgari ücretlilere, memura, çiftçiye, esnafa "Kaynak yok." diyerek edebiyat parçalayanlar sadece faize 138 milyar doları öderken yüreğiniz sızlamadı mı, vicdanınız sızlamadı mı? Halktan yarattığınız 12 trilyon 820 milyar parayı, kimin parasını kimden esirgiyorsunuz ve kimin parasını kimden kıskanıyorsunuz? Sevgili Başkan, değerli milletvekillerimiz; konuşulacak söz çok. Sosyal yardımları yapmakla övünüyor iktidar. 2 tane rakam vereyim: Bir tanesi bütçe gerekçesinde var. Çalışma Bakanı Komisyon görüşmeleri sırasında şu ifadeyi kullanıyor, diyor ki: "Arkadaşlar, aylık 600 TL genel sigorta primini ödeyemeyen 6 milyon 100 bin kişinin primlerini affettik, devlet olarak katkıda bulunduk." Bu, övünülecek bir şey değildir. Bu, olsa olsa 6 milyon insanımızı ayda 600 lira veremeyecek bir düzeye sürüklediğiniz için utanmanız gereken bir veridir. Yine, Aile Bakanlığının verilerine göre, bu ülkede 5 milyon haneyi ancak ve ancak sosyal yardımlarla geçinebilir bir hâle getirdiğiniz için yirmi iki yılın sonunda siyasal istikrar, ekonomik istikrar değil istikrarlı biçimde insanlarımızı yoksullaştırdığınız için ne kadar utansanız azdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilirken bizler itiraz ettik "Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerini kısıtlıyorsunuz, güven oylamasını, gensoruyu ortadan kaldırıyorsunuz." dediğimizde ne garip tesadüftür ki bugünkü Meclis Başkan Vekilimiz 2017 tarihinde Adalet Bakanıydı ve 18 Ocak 2017 tarihinde yapmış olduğu açıklamada demişti ki: "Güven oylamasına artık Parlamentoda gerek yok, biz güvenoyunu halktan alacağız." Sevgili dostlar, mademki güvenoyunu milletten alıyoruz, genel seçimden sonra yapılan, on ay sonra yapılan yerel seçimlerde halk size güvenoyu vermemiştir. Dolayısıyla güvenoyu alamayan bir iktidar bütçe yapamaz ve düşmüş sayılır. Bu iktidarın son kullanma tarihi sona ermiştir arkadaşlar. Son kullanma tarihi biten iktidar, bu saatten sonra sağlığa zararlı hâle gelmiştir. O nedenle de Sevgili Engin Altay Vekilimin dediği gibi, bu ülkenin yarısından fazlası antidepresan kullanır hâle gelmiş, memlekette insanlar huzurla yastığa başını koyamamış, gülerek güne doğamamıştır. Bu mekân, millet iradesinin ve egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu kutsal bir mekân. Asıl ve asil olan millettir. Millet fakruzaruret içerisine itilmiştir. O hâlde, yapılacak bellidir. O da millete rağmen değil millet için derhâl seçim kararının alınmasıdır. Bu duygu ve düşünceler içerisinde, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, içinde halkın olmadığı bu bütçeye ret oyu vereceğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.''

2025 Yılı Bütçesi Yine Halkın Sırtına Yük! Haber

2025 Yılı Bütçesi Yine Halkın Sırtına Yük!

CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, TBMM Genel Kurulunda görüşmelerine devam edilen 2025 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi üzerinde yaptığı konuşmada, Cumhuriyet’in temel ilkelerinin örselendiğini ve bütçe dengesizliğinin halkı daha da zor bir yıla sürükleyeceğini vurguladı. Kürsüye “İlkeler Terazisi” ile çıkan Süllü, “2024 bütçesinin dengesizliklerini geçen yıl hassas bir teraziyle anlatmıştım. 2025 bütçesinde de hiçbir iyileşme yok. Borçlanmanın ve denkleşmeyen bütçenin sancılarını milletçe çekeceğiz.  Sorunların kökeni de çözümü de belli; Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerini yeniden terazisine oturtarak adalet ve demokrasiyi dengede kılmak” dedi. Bütçe: Halkın Sırtına Yüklenmiş Yük Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da bütçede halkın refahı için bir çözümün olmadığını belirten Süllü, “Bütçe, halkın sırtına yüklenmiş bir yük olmaya devam ediyor” dedi. Atatürk’ün 101 yıl önce Cumhuriyet’i kurarken belirlediği ilkelerle toplumsal ve ekonomik kalkınmanın hassas dengeler üzerine oturduğuna dikkat çeken Süllü, “Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılâpçılık arasında hassas bir denge vardır. Ancak bu dengenin alt üst olduğuna tanık oluyoruz” dedi. Cumhuriyetçiliğin, devlet yönetiminde şahsilik ve keyfiliği önleyen demokrasinin en temel dayanağı olduğunu vurgulayan Süllü, “Uydurulan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile milletin kayıtsız şartsız egemenliğini tek kişiye, ülkenin kaderini ise keyfi gece yarısı kararlarına terk ettiniz. Seçilmişlere Kayyım atayarak, Can Atalay’ı hala cezaevinde tutarak millet iradesini yok saydınız. Anayasa Mahkemesi kararını tanımayarak adaletin terazisini faiz sebep enflasyon sonuç inadı ile ekonomiyi, güçler ayrılığını yok ederek demokrasiyi derinden sarstınız” diye konuştu.  AKP’nin halktan iyice koptuğunu ifade eden Süllü, “Ücretliden aldığınız vergilerle, yandaş şirketlerin servetine servet kattınız. Emekliye asgari ücretliye vermediğiniz zamları, tefecilere, mutlu azınlığın kur korumalı mevduatlarına ödediniz. Öğrencilerin beslenmesine, kredisine ayırmadığınız kaynaklar bir yana kapattığınız 20 bin köy okulu ve 4+4+4 ile çocukları eğitimden uzaklaştırdınız” dedi. “Milletimizi Utandırdınız” Süllü, “Milliyetçiliği ise kendi bekanız için sömürmekten hiç geri durmadınız” diyerek iktidara tepki gösterdi. Kalbura çevrilen sınırların güvenliğinin korunamadığı belirten Süllü, “İnsani olarak pazarladığınız sığınmacı kabulünün, para karşılığı olduğu yüzümüze vurulduğunda ise milletimizi utandırdınız” tepkisini gösterdi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının mülk satışına endekslenmesine tepki gösteren Süllü, “Vatandaşlarımızın vize çilesine çare bulamadınız. Ne askerimizin kafasına çuval geçirilişinin ne de İdlip’te yitip giden 34 şehidimizin hesabını sorabildiniz. Halkımızın vergilerini, yatırımcı adı altında carry trade ile hiçbir yerde olmayan yüzde 32 faizle yabancılara aktardınız. Milli paramız, yabancı paralar karşısında pul oldu” dedi. 3 Liralık İş 13 Liraya Yaptırıldı! Süllü, devletçilik ilkesinin ise Cumhuriyet’in kazanımlarının içinin boşaltıldığını ve yok pahasına satılmasıyla aşındırıldığını ifade ederek, “Sağlığı, metalaştırdınız, şehir hastaneleri icadınız ve Kamu Özel İşbirliği projeleri ile 3 liralık işi 13 liraya yaptırıp, kamuyu zarara uğrattınız; borçlanmalarla Bütçe açığını arttırdınız. Milletin doğasını, toprağını, suyunu rant uğruna yağmalattınız” diyerek tepki gösterdi. “Biz Kadınlar Hiç Unutamıyoruz!” “Devrimcilikte Cumhuriyet kazanımlarından geri gidişlerin hangi birini sayalım?” diye soran Süllü, “Bir gece yarısı ise tek bir erkeğin İstanbul Sözleşmesini yok sayma kararını ise biz kadınlar hiç unutamıyoruz” dedi. Siyasi iktidarın, dini kendi tabanını bir arada tutmak uğruna sömürerek laiklik ilkesine de dinimize de zarar verdiniz. Dahiyane ÇEDES projeniz, maarif modeliniz, cemaat-tarikat işbirlikleri ile eğitimin dengesini bozdunuz. Erdoğan’ın şeriatçı yönetim deklere eden cihatçı terör örgütünü “Şam’ın gerçek sahipleri” tanımlamasının özellikle biz kadınları, geleceğe ilişkin endişelendirdiğini söylemeden geçemeyeceğim. Çözüm 6 İlkede: Dengeleri CHP İktidarıyla Yeniden Sağlayacağız! Süllü, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinin örselendiği ve bütün dengelerin alt üst olduğunu ama en çok da toplumun ruhsal dengesinin bozulduğu ifade ederek, “Bu süreçte çözüm ise milliyetçilik, cumhuriyetçilik, laiklik, devletçilik, devrimcilik ve halkçılığı yeniden terazisine oturtarak adalet ve demokrasiyi dengede kılmak. Vatandaşlarımız asla, umutsuzluğa kapılmasın” dedi. Süllü, konuşmasını, “Partimizin 6 okunda hayat bulan temel ilkelerimizle alt üst olan dengeleri Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz iktidarımızda sağlayacağız” diyerek tamamladı.

Hiçbir Ülkeden Hiçbir Tohum Almaksızın İhtiyaçlarımızı Karşılayabilecek Durumdayız Haber

Hiçbir Ülkeden Hiçbir Tohum Almaksızın İhtiyaçlarımızı Karşılayabilecek Durumdayız

​​Tarım ve Orman Bakanlığı 2025 yılı bütçesi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda yapılan görüşmelerin ardından kabul edildi. Genel Kurulda bir konuşma yapan Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, "Bugün dünyadaki bütün ülkelerle iletişimimiz kopsa bile hiçbir ülkeden hiçbir tohum almaksızın ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek durumdayız." dedi. Son 22 yılda çiftçilere ve sektöre önemli destekler sağladıklarını, büyük yatırımlara imza attıklarını ifade eden Yumaklı, tarımsal hasılanın 2023'te 68,5 milyar dolara ulaştığını, Türkiye'nin Avrupa'da birinci, dünyada ise 9'uncu sırada yer aldığını dile getirdi. İbrahim Yumaklı, tarım ve orman sektörünün bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 4,6 büyüdüğünü bildirdi. Geçen yıl 31 milyar dolar ihracat gerçekleştirildiğini aktaran İbrahim Yumaklı, bu yılki ihracatın 2023'ü geride bırakacağını belirtti. Türkiye'de 206 çeşit ürünün üretildiğini belirten Yumaklı, dünyada sebze üretiminde 4'üncü, meyve üretiminde ise 6'ncı sırada yer alındığını kaydetti. Bakan Yumaklı, "Bitkisel üretimimizi 2002 yılına göre yüzde 41 artışla 2023 yılında 138,6 milyon tona ulaştırdık ve Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdık." diye konuştu. Tarımsal üretimin geleceğini korumak için tohumculuğa yönelik politikaları ön planda tuttuklarını vurgulayan Yumaklı, bitkisel üretimde kullanılan sertifikalı tohumların yüzde 97'sinin yurt içinde üretildiğini bildirdi. İbrahim Yumaklı, üretilen tohumların 117 ülkeye ihraç edildiğini aktardı. Tohum Gen Bankalarında 121 bin 515 örneğin muhafaza edildiğini belirten Yumaklı, "Şunu memnuniyetle söyleyebilirim ki bugün dünyadaki bütün ülkelerle iletişimimiz kopsa bile hiçbir ülkeden hiçbir tohum almaksızın ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek durumdayız." ifadesini kullandı. ŞAP HASTALIĞINI BİTİRMEYE KARARLIYIZ Bakan İbrahim Yumaklı, son 22 yılda hayvan varlığının; büyükbaşta yüzde 67,7, küçükbaşta yüzde 64,3, kanatlıda yüzde 48,9, arılı kovanda yüzde 119 artırıldığını ifade etti. Islah ve geliştirme çalışmalarına devam ettiklerini anlatan Yumaklı, "Nitelikli damızlık ve besilik varlığımızı artırmak için TİGEM işletmelerimizde büyükbaş hayvan rezervi oluşturmaya başladık. Proje kapsamında üretilecek olan hayvanları önümüzdeki yıldan itibaren küçük aile işletmelerine uygun koşullarda vermeye başlayacağız." ifadesini kullandı. Hayvan hastalıklarıyla ilgili yapılan çalışmaları da anlatan Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı, şap hastalığını bitirmeye kararlı olduklarını vurguladı. Bakan İbrahim Yumaklı, brusella hastalığında 2025'te büyükbaş ve küçükbaşta 27 milyon doz aşı uygulanacağını belirtti. Türkiye'nin, su ürünleri yetiştiriciliğinde Avrupa'da 2'nci, dünyada 16'ncı sırada yer aldığına işaret eden Yumaklı, bu yıl ihracatın 2 milyar dolar olmasının beklendiğini bildirdi. GIDA DENETİMLERİ Tarım sigortaları kapsamında 2023'te 8 milyar lira, bu yılın kasım ayı itibarıyla 12 milyar lira hasar tazminatı ödendiğini belirten Yumaklı, gelecek yıl tarım sigortaları kapsamının genişletileceğini ifade etti. Bakan İbrahim Yumaklı, şunları kaydetti: "Vatandaşlarımızın sağlıklı ve güvenilir gıdaya ulaşması önemli. Gıda üretim, satış ve toplu tüketim yerleri olan 726 bin işletmeyi denetliyoruz. Yıl sonu itibarıyla yapılan denetim sayısı 1,4 milyona ulaşmış olacak. Uygunsuzluk tespitinde idari para cezası, ürün toplatma ve imha etme gibi çeşitli yaptırımlar uygulanıyor, suçun niteliğine göre Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunuyoruz." Uygunsuzlukları firma isimleriyle bakanlığın internet sitesinden paylaştıklarını hatırlatan Yumaklı, işletme denetimlerinin takip edildiği "karekod uygulamasını" hayata geçirdiklerini, 2025'te bu uygulamayı zorunlu hale getireceklerini belirtti. Bakan Yumaklı, biyolojik mücadele için 3 araştırma enstitüsünde faydalı böcek üretimine başlandığını, son 3 yılda pestisit kalıntı oranını yüzde 35 azalttıklarını belirtti. Kahverengi kokarcayla mücadelenin de biyolojik, biyoteknik, mekanik ve kimyasal yöntemler kullanılarak sürdürüldüğünü bildiren Yumaklı, zararlının kışı geçirdiği ve ilaçlanması gereken, 400 bin yapının 260 bininin ilaçlandığını, gelecek yıl mart ayı sonuna kadar ilaçlamaların tamamlanacağını aktardı. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, "Hayvancılıkta temel desteklerin yanı sıra aile işletmelerine, genç ve kadın yetiştiricilere, birinci derece tarımsal birlik ve kooperatif üyelerine ve gezginci arıcılara ilave destekler vereceğiz." dedi. Bakan İbrahim Yumaklı, mühendislerin masa başında değil tarlada, bahçede, ürün ve gıda denetimlerinde; veteriner hekimlerin ahırda, ağılda ve kümeste; teknisyenlerin de üreticinin yanında olacağını aktardı. Bakan Yumaklı, personelin mesaisinin yarıdan fazlasını alan bürokratik iş ve işlemleri azaltmak için bazı projeleri devreye alacaklarını belirtti. Üretim planlamasıyla ilgili tüm yasal düzenlemeleri tamamladıklarına işaret eden Yumaklı, hayvansal üretimde, su ürünlerinde ve bitkisel üretimde planlı üretim dönemine başladıklarını vurguladı. Yumaklı, toplam ekilen alanların yüzde 77'sini oluşturan 13 stratejik ürün ve yem bitkisini üretim planlaması kapsamına aldıklarını kaydetti. Hayvansal üretim planlaması kapsamında ise süt, besi ve kanatlı yetiştiriciliği için yeni üretim bölgeleri belirlediklerini dile getiren Yumaklı, su ürünlerinde 7 avcılık türü ile 4 yetiştiricilik türünü üretim planlaması kapsamına aldıklarını aktardı. Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı, çiftçi kayıt sistemindeki değişikliklerle kayıtlılık oranını yüzde 5,7 artırdıklarını bildirdi. Yumaklı, şöyle devam etti: "Üst üste iki yıl işlenmeyen arazilerin, kiralanmasına imkan veren yasal düzenlemeleri hayata geçirdik. Ekim ayı itibarıyla ilk tespitler yapıldı. 2025'te yapılacak nihai tespitlerin ardından kiralamalar başlayacak. Tarımsal örgütlerin kapasitelerini geliştirecek ve etkinliklerini artıracak derecelendirme uygulamasını başlattık. İki aşamalı olacak genel tarım sayımının ilk aşaması bu ay sonunda tamamlanmış olacak. 2026 yılı Haziran ayında ilk sonuçları TÜİK tarafından açıklanmış olacak." Tarımsal destekleme modelini hayata geçirdiklerini dile getiren Bakan Yumaklı, tarımsal destekleri, sade ve etkin hale getirdiklerini vurguladı. BİTKİSEL ÜRETİMDE YENİ DESTEK MODELİNİ BELİRLEDİK Bakan Yumaklı, ilk defa tarımsal destekleri üretim döneminden önce ve 3 yıllık olarak açıkladıklarını anlatarak, bitkisel üretimde üreticilerin ne kadar destek alacağını önceden bileceğine işaret etti. Bakan İbrahim Yumaklı, mazot ve gübre maliyetlerindeki değişime göre her yıl destek tutarlarının güncelleneceğini bildirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bitkisel üretimde yeni destek modelini; temel destek, planlama desteği ve üretimi geliştirme desteği olarak belirledik. Mazot maliyetinin ortalama yüzde 50'sini, gübre maliyetinin ise ortalama yüzde 25'ini üreticilerimize temel destek olarak vereceğiz. Planlama kapsamında belirlenmiş olan ürünleri üreten çiftçilerimize mazot maliyetinin tamamını, gübre maliyetinin de yarısını ödemiş olacağız. Yeraltı su kısıtı bulunan 52 ilçede üretim yapan, az su tüketen ürünleri üretenlere ilave su kısıtı desteği vereceğiz. Bununla beraber bu ilçelerde üretim yapan mazot ve gübrelerin maliyetinin tamamını almış olacaklar. Hayvancılıkta temel desteklerin yanı sıra aile işletmelerine, genç ve kadın yetiştiricilere, birinci derece tarımsal birlik ve kooperatif üyelerine ve gezginci arıcılara ilave destekler vereceğiz." Bakan Yumaklı, hastalıktan ari işletmelerde doğan dişi buzağılara, temel desteğin 4 katı kadar fazla destek vereceklerini söyledi. Su ürünlerinde "Küçük Ölçekli Balıkçılık Desteği"ni 2025'te yüzde 100 artıracaklarını dile getiren Yumaklı, "Balıkçı gemisi sahibi kadınlara ilk defa yüzde 35 ilave destek vereceğiz." şeklinde konuştu. Kırsal kalkınma yatırımlarına hız kesmeden devam edeceklerini belirten Tarım Bakanı Yumaklı, bu yıl tarımsal işletmelere 417 milyar lira sübvansiyonlu kredi sağladıklarını bildirdi. Yumaklı, kredilerde yüzde 100'e varan faiz indirimi gerçekleştiğini ifade etti. Ülke genelinde 2028 sonunda 42 ilde 61 Organize Tarım Bölgesi'ni hayata geçireceklerini anlatan Yumaklı, Su Verimliliği Yönetim Sistemi'ni kurduklarını söyledi. Bakan İbrahim Yumaklı, 25 havzada Taşkın Tehlike ve Risk Haritaları'nı hazırladıklarını belirtti. MODERN SULAMA SİSTEMİ KULLANIM ORANI YÜZDE 6'DAN YÜZDE 35'E GELDİ Modern sulama sistemleriyle ilgili verileri de paylaşan Yumaklı, "Modern sulama sistemi kullanım oranı yüzde 6'dan yüzde 35'e geldi. 2028 sonunda bu oran yüzde 45 olacak. Keban Barajı'nda ilk yüzer GES'i kurduk, enerji üretimine başladık. Yenilerini kurmak için de çalışıyoruz." dedi. Bakan Yumaklı, gelecek yıl 41 baraj, 6 HES, 11 gölet ve bent, 70 sulama tesisi, 15 içme suyu tesisi, 162 taşkın kontrol tesisi, 2 atık su tesisi olmak üzere 307 tesis ve 14 arazi toplulaştırma projesini tamamlayarak hizmete alacaklarını bildirdi. Türkiye'nin, en çok ağaçlandırma yapan ülkeler sıralamasında Avrupa'da ilk, dünyada 4'üncü sırada olduğunu belirten Yumaklı, orman köylülerine destekler sunulduğunu aktardı. ZARAR GÖRMÜŞ ORMAN ALANLARININ TAMAMINI AĞAÇLANDIRIYORUZ Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı, orman yangınlarıyla mücadeleye ilişkin, şunları kaydetti: "Rezerv güçler dahil 27 uçak, 105 helikopter, 14 İHA, 5 binden fazla kara aracı, 184'ü akıllı olmak üzere 776 kule, 4 bin 796 yangın havuz ve göleti, 25 bin orman kahramanımız, 127 bin gönüllümüzle yangınlarla mücadele ediyoruz. Zarar görmüş orman alanlarının tamamını ağaçlandırıyoruz. 2024 yılında 24 ekoturizm rotası, 87 orman parkı oluşturduk. İlan ettiğimiz 2 milli park, 3 tabiat parkı, 1 tabiat anıtı ve 7 mahalli öneme haiz sulak alanla birlikte 671 korunak alana ulaştık." 4. Tarım Orman Şurası'nın gelecek yıl Nisan ayında düzenleneceğini belirten Yumaklı, sektörün, tüm paydaşlarla ele alınacağını sözlerine ekledi. ​​​ 

Cumhuriyet’e, Atatürk’e Bağlılık İfade Etmek Suç Değildir Haber

Cumhuriyet’e, Atatürk’e Bağlılık İfade Etmek Suç Değildir

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM’deki Millî Savunma Bakanlığı 2025 bütçe görüşmelerinde ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ dediler diye teğmenlerin ihraç talebiyle disipline sevk edilmesine tepki gösterdi. Çakırözer, “Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'e ve Cumhuriyetimize bağlılık ifade etmek suç değildir ve olmamalıdır. Bu teğmenlerin her şeyden çok sevdikleri askerlik mesleğiyle ilişiklerinin kesilmemesini milletimizin isteği olarak bir kez daha talep ediyoruz” dedi. Görüşmelerde 1. Hava İkmal Bakım Komutanlığı tesisleri ile savunma sanayi emekçilerin taleplerini de Bakan Yaşar Güler’in gündemine getiren Çakırözer, “Askeri fabrikalarda çalışan emekçilerimiz aylardır seslerini duyurmaya çalışıyor. Emekçilere savunma sanayii desteği verilmeli, gelir vergisi adaletsizliği, toplu sözleşmelerden doğan eşitsizlik giderilmelidir” dedi. CHP’Lİ VEKİLLERDEN TEĞMENLER İÇİN PROTESTO… TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Millî Savunma Bakanlığı 2025 yılı bütçesi görüşmelerine teğmenlerin ihraç talebiyle disipline sev edilmesi gündem oldu. CHP'li milletvekilleri, komisyonda oturdukları masalara ''Mustafa Kemal'in askerleriyiz'' dövizleri koyarak Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'i protesto etti.  ÇAKIRÖZER: “ATATÜRK’E BAĞLILIK İFADE ETMEK SUÇ DEĞİLDİR” Görüşmelerde söz alan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, teğmenlerin ordudan ihraç edilmek istenmesinin vicdanları derinden etkilediğini belirterek, şunları söyledi: “ ‘Mustafa Kemal'in askerleriyiz’ dediler diye Ebru Teğmen ve diğer başarılı teğmenlerimizin ordudan ihraç edilmek istenmesi, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin moral motivasyonuna katkı sağlamamış, tam tersine hasar vermiştir. 86 milyonu üzmüş, vicdanları yaralamıştır. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'e ve Cumhuriyetimize bağlılık ifade etmek suç değildir ve olmamalıdır. Bu teğmenlerin her şeyden çok sevdikleri askerlik mesleğiyle ilişiklerinin kesilmemesini milletimizin talebi olarak bir kez daha talep ediyoruz.” SAVUNMA SANAYİ İŞÇİLERİNİN HAKKINI VERİN Eskişehir’deki 1. Hava İkmal Fabrikası’nda çalışan Harb-İş üyesi işçiler ile Türkiye’nin diğer şehirlerindeki askeri fabrikalarda çalışan emekçilerinin seyyanen zam ile mesleki ve özlük haklarının iyileştirilmesi için gerçekleştirdikleri eylemleri de Bakan Güler’in gündemine getiren Çakırözer, savunma sanayi emekçilerinin haklarının verilmesini istedi. Askeri fabrikalarda, tesislerde işçilerin milyarlık uçakların, tankların çalışmasını ve yerli füze sisteminin entegrasyonunu sağladıklarını söyleyen Çakırözer, şöyle konuştu: “Sunumunuzda: ‘Askeri fabrikalarımız bakım ve onarımı en iyi şekilde yaparlar, gurur vesilesidirler’ diyorsunuz. O zaman neden haklarını vermiyorsunuz bu emekçilerin? Onlar olmasa ne uçak uçar ne tank gider ne kadar gurur duysak azdır. Aylardır haykırıyorlar, yaptığı işe emeğini, yüreğini koyan bakım fabrikalarımızın işçilerinin sesini duyun. Geçinemediği için araba yıkayan mı, kuryelik, garsonluk yapan mı dersiniz? İstemeye istemeye ayrılıyor, yurt dışına özel sektöre gidiyor ya da erkenden emeklilik istiyorlar. Bu fabrikalardan ayrılan her emekçi, aslında yerli ve millî savunma sanayii iddiamıza vurulan bir darbedir. Bunu durdurmanın yolu o emekçilerin hakkını vermekten geçer. Onlara savunma sanayii desteği verilmeli, gelir vergisi adaletsizliği, toplu sözleşmelerden doğan eşitsizlik giderilmeli, kamu çerçeve protokolü ocak ayına çekilmelidir.”

Sağlık Bakanlığı Bütçe Teklifinde Sağlık Emekçileri Yok! Haber

Sağlık Bakanlığı Bütçe Teklifinde Sağlık Emekçileri Yok!

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Eskişehir Şubesi tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde devam eden Sağlık Bakanlığı bütçesi ile ilgili bir açıklama yapıldı.  SES Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu adına Şube Sekreteri Engin Yıldız tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Bütçe; siyasal iktidarların, rejimin demokratik, sosyal hak ve özgürlükler konusundaki duruşunun en önemli göstergesidir. Ekonomik bir plan ve siyasi bir belgedir. Bu ülkede yaşayan herkesin, doğrudan ya da dolaylı mekanizmalar aracılığıyla ödedikleri vergilerin nerelere harcandığını ya da harcanmadığını bilmeleri ve bunu denetleyebilmeleri gerekir. Bu denetim, bütçenin hazırlanması, uygulanması ve sonuçlandırılması sırasında yapılabilmelidir. Buna rağmen bu yılda bütçe görüşmeleri kapalı kapılar ardında yapılmaktadır. 2019 yılından bu yana bütçenin açık vermediği dönem yok. Yıl ortalarında yapılan ek bütçelerle pansuman çözümler üreten iktidar, pandemi ve depremlerin ardından bütçe açığı sorumluluğunu ‘’Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’’ ile emekçilere, işçilere, emeklilere yıkarken yönünü de sermayeye çevirmiştir. Sağlık emekçilerini ve halkı görmeyen Sağlık Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçe teklifi geçen yılları aratmayacak şekilde neoliberal sağlık politikalarına dayalıdır. Sağlıkta dönüşüm programının başlangıcından itibaren sağlığın ticarileşmesinin, metalaşmasının yolunun açılacağını, halkın ve sağlık emekçilerinin yararına olmayan bu programının halk sağlığı için büyük riskler barındıracağını belirtmiştik. SAĞLIĞA AYRILAN BÜTÇE PAYI GERÇEKÇİ DEĞİLDİR Koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan pay, her yıl gerilerken kışkırtılmış sağlık talebine cevap vermek için planlanan tedavi edici sağlık hizmetlerinin payı her yıl artmaktadır.  Genel olarak sağlığa ayrılan bütçenin %10’un üzerine çıkarılmasını talep etmemize rağmen 2024 bütçesinde %6,6 iken 2025 bütçesinde bu pay %6,9 olmuştur.14.7 trilyon liralık Merkezi İdare Bütçesinden 1 trilyon 20 milyar 317 milyon 291 bin TL olarak teklif edilmektedir. Geçen yıl sağlığa ayrılan tutar 732 milyar 562 milyon 378 bin TL’ydı. Resmi enflasyonun altında kalan bu tutar yüzde 10’ u bulmamaktadır. KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ KAYBOLUYOR! Koruyucu sağlık hizmetleri, sadece hastalıkla mücadele değil, hastalığa neden olan risk etkenlerinin erkenden tespit edilmesine, halk sağlığını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen toplumsal etkenlerin saptanmasına, kısaca sağlığın yalnızca bireysel değil toplumsal düzeyde de korunmasına ve geliştirilmesine odaklanır. ASM’lerde aşıya erişim sorunları devam ederken, aşı karşıtlığı yükselirken Eziyet yönetmeliği ile Aile hekimliği sistemindeki sıkıntılar daha da derinleşecektir. İş ve gelir güvencesini ortadan kaldıran, karmaşık hesaplamalar ile ulaşılması mümkün olmayan, halk sağlığı açısından faydasız performans kriterleri içeren Yönetmelik, Bakanlığın hâlihazırda yetersiz kaynak tahsis etmesiyle birinci basamağın yapısını daha da bozmaktadır. 15 yaş üzeri obezite görülme sıkılığının yüzde 30’a yakın olması, tam izlenen bebek oranının yüzde 90’da kalması, meme kanseri taramalarının yüzde 40’ı geçmemesi ve kızamık vakalarındaki artış, koruyucu sağlık hizmetlerinin yetersizliğini ortaya koymaktadır. ŞEHİR HASTANELERİ: Kamu-Özel İşbirliği modeliyle yapılan, sermayeyi besleyen, kamuya maliyeti sürekli artan, kent mekânı, sağlık emekçileri ve hastalar açısından yoğunluk ve sorunlara yol açan, köklü devlet hastanelerinin kapatılmasına neden olan Şehir Hastaneleri kira ödemeleri, 2025 yılı bütçe ödeneklerinde yine önemli bir yer tutmaktadır. 2024 yılı bütçe teklifinde hizmet ve kullanım bedeli için 83 milyar 697 milyon 118 bin TL olarak teklif edilen tutar (20 milyar 904 milyon TL’lik artışla) 2025 yılı bütçe teklifinde 104 milyar 602 milyon 82 bin TL’ye yükselmiştir. 37 milyar 420 milyon 717 bini hizmet alımı, 67 milyar 181 milyon 365 bini kullanım bedeli olmak üzere Şehir Hastanelerine ayrılan ödenek Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 10’una karşılık gelmektedir.  KAMUYA KAYNAK YOK! Kamu sağlık hizmetlerine kıyasla 20 yılda 2 kattan fazla büyüyen özel sağlık kurumları sağlık hizmetlerinin üçte birini kontrol ederek sektörleşme hızına devam etmektedir. 2002 yılında 774 kamu hastanesi, 50 üniversite hastanesi, 271 özel hastane varken; 2023 yılı itibariyle 933 kamu hastanesi, 68 üniversite hastanesi, 565 özel hastane faaliyet göstermektedir. Özel sektör sağlık harcamaları da neredeyse yüzde yüze ulaşmış durumdadır. TÜİK’in en son duyurduğu “Sağlık Harcamaları İstatistikleri”ne göre, genel devlet sağlık harcaması bir önceki yıla göre yüzde 65.4 artış gösterirken, özel sektör sağlık harcaması ise yüzde 94.4 ‘le yüzde yüze yakın olmuştur. Özel sektörün sağlıktaki hacmini büyütmek amacıyla kamudan özele daha yoğun kaynak aktarımı yapılmaktadır. Sağlık hizmetleri, sermaye gruplarının çıkarlarına teslim edilmeksizin, kamu yararı, kamu hukuku ve kamu maliyesi gözetilerek üretilmesi gereken faaliyetlerdir. Tüm bunlara karşın genel talebimiz sağlık hizmetlerinin nitelikli, eşit, ücretsiz, anadilde ve erişilebilir olmasıdır. TALEPLERİMİZ: Genel bütçe gelirleri içinde gelir vergisi payı artırılmalıdır. Bu artış, gelir vergisi içinde kurumlar vergisi payı artırılarak sağlanmalıdır. Yoksullardan, emekçilerden, ücretlilerden alınan direkt ve dolaylı vergi payları azaltılmalı, sermaye sahiplerinin vergi sorumluluğu arttırılmalıdır. Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi bütçenin payı arttırılmalıdır. Sağlık Bakanlığı bütçesinin genel bütçe içindeki payı %10’un üzerine çıkarılmalıdır. SGK prim gelirleri içinde çalışanların ve kendi hesabına çalışanların payı azaltılmalı, patronların payı artırılmalıdır. SGK’ye genel bütçeden aktarılan pay artırılmalıdır.Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi devlet harcamalarının payıartırılmalı, SGK ve hane halkları harcamalarının payı azaltılmalıdır. Katkı-katılım, ilave ücret gibi hiçbir ad altında halktan sağlık hizmetleri için ücret alınmamalıdır.SGK’nin özel hastanelerden hizmet satın alması hizmet başına (fee-for-services) ve vaka başına (casepayment) ödeme ile değil, toptan bütçeleme (globalbutgetting)ile olmalıdır. Sağlık emekçileri sayısı OECD ortalamasına, güvenceli ve kadrolu istihdamla çıkarılmalıdır.4-d,4b,4c,4924 vb tüm istihdam tipleri ile çalışanların istihdam modeli 4a statüsüne alınmalıdır.İstihdam rejimindeki karmaşa ve adaletsizlik giderilmelidir. Sağlık emekçilerine ek ödeme, teşvik vb. adlarla yapılan, ekip anlayışını bozan, rekabet oluşturan ve çalışma barışını bozan ödeme yöntemiyerine yoksulluk sınırının üzerinde, tek kalemde, tamamı emekliliğe yansıyacak şekilde temel ücret ödenmesine başlanmalıdır. Temel ücret üzerine yapılan işin niteliği ve riski, eğitim durumu, kıdem yılı gibi kriterler ile giydirilmiş ücret belirlenmelidir. Hiçbir şekilde ek ödeme oranları temel ücretin %10’unugeçmemelidir. Sağlık emekçileri uygulanan döner sermaye uygulamaları nedeniyle kamuda çalışan emsallerine göre daha erken vergi dilimine girmektedir. Yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret rejimine gidilinceye kadar emekliliğe yansımayan döner sermaye,  teşvik vb. isimler adı altında ödenen tüm ücretler vergi dilimi dışında bırakılmalıdır. Sağlık hizmetleri sunumu kamunun sorumluluğundadır. Tümüyle kamusal olarak verilmelidir. Özel sağlık kurumlarına aktarılan her türlü pay kaldırılmalıdır. Kamu sağlık kurumları ve sağlık eğitimleri için bütçeden ayrılan pay yükseltilmelidir. Sağlıklı bir toplum için tedavi edici hizmetler yeterli değildir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin yeniden ele alınması ve güçlendirilmesi gerekmektedir.Savaş toplum sağlığına zararlıdır. Ülke içinde ve dışında savaşa karşı barış politikalarının geliştirilmesi gibi konularda da sağlık alanın söz sahibi olması gerekmektedir. Sağlık hizmetlerinin üretilmesi planlanması ve sunulmasının tüm aşamalarında sağlık emekçileri ve örgütlerini ve halkı karar alma süreçlerine dahil edecek mekanizmalar oluşturulmalıdır. Hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ve hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan sağlık emekçileri derhal görevlerine iade edilmelidir."

Rekor İhracatla Övünüp Emekçinin Hakkını Vermiyorsunuz! Haber

Rekor İhracatla Övünüp Emekçinin Hakkını Vermiyorsunuz!

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM’de görüşmeleri devam eden 2025 bütçesinde bor madeninde rekor ihracatla övünen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ı topa tuttu. Kırka ETİ Maden Bor İşletmelerinde çalışan emekçilerin talep ve sıkıntılarını gündeme getiren Çakırözer, “2024 yılında 2,5 milyon ton bor ürünleri satışı karşılığında, yüzde 97'si ihracat olmak üzere 1,3 milyar dolar satış gerçekleştirerek rekor kıracağız diyorsunuz. Diğer tarafta onu gerçekleştiren emekçinin, mühendisin hakkını vermiyorsunuz. Kömür yardımı, yakacak yardımı, yıpranma payı vermiyorsunuz. İhracat priminden mahrum bırakıyorsunuz. Övündüğünüz o emekçilerin özlük haklarına hepimizden önce sizin sahip çıkmanız gerekir” dedi. Çakırözer, ölüm yolu olarak bilinen Kırka Yolu’nda meydana gelen kazaları da gündeme getirerek, “Bu yolu her gün ETİ Maden emekçilerimiz de kullanıyor. Kış aylarında ölüm korkusuyla servislerine biniyor çalışanlar. Yıllardır bitmeyen ve göz göre göre kazaların yaşatıldığı bu yol iktidarın ayıbıdır” dedi. “REKOR İHRACATLA ÖVÜNÜP İŞÇİNİN HAKKINI VERMİYORSUNUZ” TBMM’deki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde söz alan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, görüşmelerde bor madenindeki rekor ihracatla övünen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ı topa tuttu. Bakan Alparslan bor madeninde yüzde 97'si ihracat olmak üzere 1,3 milyar dolar satış gerçekleştirerek rekor kırılacağını dile getirirken, CHP’li Çakırözer, “Burada rekor ihracatla övünüp Kırka ETİ Maden Bor İşletmelerindeki emekçimizin, mühendisimizin hakkını vermiyorsunuz” dedi Çakırözer şunları söyledi: “Eskişehir Eti Bor emekçisinin derdi çok. Türkiye'de her sendikalının yakacak yardımı, kömür yardımı var, onların yok, yıpranma payı da yok. Burada rekor ihracat diye övünüp diğer yandan onu gerçekleştiren mühendise neden ihracat primi vermiyorsunuz? Demem o ki övündüğünüz o emekçilerin özlük haklarına hepimizden önce sizin sahip çıkmanız gerekir.” “MÜLAKATLA İŞ DERDİNDEKİ GENÇLERİN GELECEĞİYLE OYNUYORSUNUZ” Kırka ETİ Maden Bor Tesislerinde işçi alımındaki mülakat ve partizanlığı da gündeme getiren Çakırözer, “Bugünlerde tesislere madenci alımı yapıldığını duyuyoruz. Ancak büyük sorunlar var. O bölgede topraklarını madene veren ailelerin evlatları istihdamda öncelikli ama 35 yaş sınırı var diye eleniyor. Peki, yaş dolmadan niye almıyorsunuz? Çünkü partizanlık yapıyorsunuz. Kol gücüne dayalı bir iş için bir emekçi 15 kez, 20 kez elenir mi? Eliyorsunuz, yıllarca dışlayıp sonra da 35 yaşına geldin diye iş umudunu elinden alıyorsunuz. Ayrıca, hani mülakat kalkacaktı? Tüm şiddetiyle devam ediyor. Yetmiyor partizanlık yapıyorsunuz. İş derdindeki gençlerimizin yok parti üyeliğine, yok ailesine, yok sosyal medya paylaşımlarına bakarak gelecekleriyle oynuyorsunuz” dedi. “AYNI YERDE 8 KAZA OLDU… BİTMEYEN KIRKA YOLU BU İKTİDARIN AYIBI” Çok sayıda ölümlü kazanın yaşandığı ‘Kırka Yolu’nun tamamlanması için Bakan Bayraktar’dan destek isteyen Çakırözer, “O madene giden yolun hâli iktidarınızın ayıbıdır. İşte, bugün yine kaza var 1 ölü, 44 yaralı, aynı yerde bir yılda 8 kaza oldu, geçen yıl Eti Maden işçilerimizi taşıyan otobüs kaza yaptı. İşçiler hele kış aylarında ölüm korkusuyla servislere biniyor her sabah. Bu yola şimdi işçilerin imzasıyla, Kırkalıların imzasıyla başlandığını söyleniyor, anlatılıyor. Hızla tamamlanması sadece Karayollarının değil, Eti Madenin de önceliği olmalıdır” diye konuştu. KIRKA BOR ÖZELLEŞECEK Mİ? Görüşmelerde Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar’ın ''Eti Madeni klasik kamu işletmeciliğinden çıkaracağız” açıklamalarını da gündeme getiren Çakırözer, Bakan Bayraktar’a, “Bor tesisi özelleştirilecek mi? Çalışanlar haklı olarak özelleştirme mi geliyor diye endişeli, bu kaygıları gidermelisiniz!” diye sordu. Çakırözer şunları söyledi: “Sayın Bakan, sunumunuzda bor madeninin öneminden de bahsediyorsunuz. O övündüğünüz bor, bizim Eskişehir Kırka'da çıkıyor ama şimdi diyorsunuz ki: ''Eti Madeni klasik kamu işletmeciliğinden çıkaracağız'' bu ne demektir? Çalışanlar haklı olarak özelleştirme mi geliyor diye endişeli, bu kaygıları gidermelisiniz. Eti Madende çok sayıda iş kazası oluyor, kadro eksik, izinsiz çalışıyorlar, hangi önlemleri alıyorsunuz?”

Eskişehir'de Maden Çöplüğü, Yeni Bir İliç Faciası İstemiyoruz Haber

Eskişehir'de Maden Çöplüğü, Yeni Bir İliç Faciası İstemiyoruz

Eskişehir’in Mihalgazi-Alpagut ve Tepebaşı-Atalan bölgesinde yapılmak istenen siyanürlü altın madeni projesi TBMM’deki bütçe görüşmelerinde de gündem oldu. CHP Eskişehir Milletvekilleri Utku Çakırözer Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde söz alarak, Bakan Alparslan Bayraktar’a “Eskişehir’de yapılmak istenen zehir projeleri hayata geçerse ormanlar, seralar, tarım arazileri yok edilecek. Su kaynaklarımız kirlenecek ve kuruyacak. Temiz havamız yerini toza bırakacak. Siyanür doğal hayata ve insan yaşamına tehdit oluşturacak! Biz 1 milyon Eskişehirli bunu istemiyoruz. Eskişehir'imizde bir maden çöplüğü, yeni bir İliç katliamı istemiyoruz! Parsel parsel satılmak istenen topraklarımızı karış karış koruyacağız” dedi. “ESKİŞEHİR’İN YÜZDE 71’İ MADENCİLİK İÇİN RUHSATLANDIRILMIŞ” CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer TBMM’deki 2025 yılı bütçesi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesinde Bakan Alparslan Bayraktar’a Eskişehir’in havasına, suyuna, verimli topraklarına zarar verecek maden projelerinden vazgeçilmesi çağrısında bulundu. TBMM’de 12 saat süren görüşmelerde Çakırözer, Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır A.Ş. tarafından Tepebaşı İlçesi Atalan Mahallesi ve Mihalgazi İlçesi Alpagut Mahallesi’nde, Türkiye Varlık Fonu'na devredilen Koza Altın'ın Sarıcakaya ilçesinde yapmak istediği madencilik projelerini gündeme getirdi. Çakırözer, Bakan Alparslan’ın sunumundaki “önce insan, sonra çevre, sonra madencilik” sözlerini eleştirerek, “Gerçekler öyle değil maalesef. Eğer öyle olsaydı hafta sonunda binlerce Eskişehirli sizleri protesto için sokağa çıkmazdı. Protesto ediyoruz çünkü Türkiye'nin en yaşanabilir illerinden memleketim Eskişehir'imizin yüz ölçümünün yüzde 71'i madencilik için ruhsatlandırılmış durumda” dedi. “1 MİLYON ESKİŞEHİRLİ İSTEMİYOR” Çakırözer, şunları söyledi: “En son Mihalgazi Alpagut, Tepebaşı Atalan'da Cengiz Holdinge, Sarıcakaya'da ise Koza işletmesine altın, gümüş madeni çıkarmak için ruhsat verdiniz. Neresi bu Sarıcakaya ve Mihalgazi? Anadolu'nun Akdeniz'i! Türkiye'nin dört bir yanına roka, domates, sebze buradan gidiyor. Şimdi, buraya tam 2 bin 500 futbol sahası büyüklüğünde ruhsat alanında 720 futbol sahası büyüklüğünde maden kazılacak. Sarıcakaya'da ise ‘ÇED hiç gerekli değildir’ diye baştan onay verildi. Ruhsat alanı bin 600 hektar ama sırf ÇED süreci işlemesin diye maden alanı 25 hektarın altındaymış gibi gösteriliyor. Ayrıca, Alpu Ovası'na kömürlü termik santral projesini Danıştay iptal etmişti, şimdi Eskişehir'e daha yakın bir bölgeye yine bir termik zehir santrali yapmak istediğinizi duyuyoruz. 1 milyon Eskişehirlinin ortak çağrısı olarak yol yakınken bundan vazgeçin diyoruz.” “TOPRAKLARIMIZI KARIŞ KARIŞ KORUYACAĞIZ” Zehir projeleri hayata geçerse Eskişehir'de ormanların, seraların, bahçelerin, tarım arazilerinin yok edileceğini söyleyen Çakırözer, “Saydığımız bu zehir projeleri hayata geçerse Eskişehir'de ormanlar, seralar, bahçeler, tarım arazileri yok edilecek. Su kaynaklarımız kirlenecek ve kuruyacak. Temiz havamız yerini toza bırakacak. Siyanür doğal hayata ve insan yaşamına tehdit oluşturacak, oysa 1 milyon Eskişehirli olarak bunu istemiyoruz. Toprağımızı, suyumuzu, havamızı, insanımızı, hayvanımızı, ormanımızı zehirlemenizi istemiyoruz. Eskişehir'imizde bir maden çöplüğü, yeni bir İliç katliamı istemiyoruz” diye konuştu. ÇAKIRÖZER SORDU, BAKAN YANIT VERMEDİ Çakırözer görüşmelerde Bakan Alparslan’a, “Mihalgazi Sarıcakaya'da izin verdiğiniz bu siyanürlü altın projeleri hayata geçerse tarım, hayvancılık, seracılık, ipek böcekçiliği yok olacak. Oysa 1 milyon Eskişehirli toprağımızı, suyumuzu, havamızı, insanımızı zehirlemenizi istemiyoruz. Eskişehir'imizde maden çöplüğü, yeni bir İliç katliamı istemiyoruz. 1 milyon Eskişehirlinin bu talebine bir yanıtınız olacak mı? Yine, Eskişehirlilerin karşı çıktığı Alpu Termik Santrali'ni Danıştay kararına rağmen yeniden gündeme getirme gibi bir niyetiniz var mı?” sorularını da sordu. Çakırözer’in sorularına bütçe görüşmelerinde yanıt verilmezken, Bakan Alparslan Milletvekillerinin sorularını yazılı yanıtlayacağını söyledi.

CHP'li Sarıbal 2025 Yılı Tarım Bütçesini Eleştirdi Haber

CHP'li Sarıbal 2025 Yılı Tarım Bütçesini Eleştirdi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin görüşmeleri kapsamında Tarım ve Orman Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçelerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, 2025 yılı bütçesinde tarıma yönelik desteklerin yetersiz olduğunu belirterek, ''Gelecek yıl, iktidarın tarıma vereceği en düşük destek olacak'' ifadesini kullandı. İktidarın tarım ve hayvancılık politikalarını eleştiren Sarıbal, 2002 yılında üretim yapılan tarım alanının 266 milyon dönümden 239 milyon dönüme gerilediğini belirtirken, “Tam 26 milyon dönüm tarım alanı vasfından çıkarıldı. Gayri Safi Milli Hasıla içerisinde tarımın payı yüzde 10.2 iken 2024 itibariyle 5.2’ye yani tam yüzde 50 oranında düştü” diye konuştu. Sarıbal ayrıca tarımdaki istihdamın yüzde 35’ten 14’e gerilediğini ve hayvan varlığının son iki yılda 6,6 milyon azaldığını ifade etti. TÜRKİYE İTHALATA TESLİM OLDU Türkiye’nin ithalata teslim olduğunu kaydeden Sarıbal, “Hayvancılıkta kullanılan yemin yüzde 50’sinden fazlası dışarıdan geliyor. 2023 yılında sadece canlı hayvan ve kırmızı ete 1 milyar 383 milyon dolar ödeme yaptık. Bunun karşılığı da 32,7 milyar TL, hayvancılığa ayrılan rakamsa 15,3 milyar, yani yarısı. Gelişmiş ve kalkınmış ülkelerde tarım planlamasının temel aracı destekleme politikalarıdır. 2006 yılında çıkan bir kanunla GSMH'nin yüzde 1'ine denk gelen bir tarımsal destek vaat edildi, fakat 2007-2023 yılları arasında tarımsal destek oranı %0,5’a düşürüldü ve 2025 bütçesinde bu oranın beşte birine indirildi'' ifadelerini kullandı. TARIMA VERİLEN DESTEĞİN 14 KATINI FAİZE VERDİLER 2025 yılının AKP iktidarında tarımın en düşük destekleneceği bir dönem olacağını vurgulayan Sarıbal, “2024’te faize ödeyecekleri para 1,3 trilyon, tarıma verdikleri desteğin tam 14 katını faize verdiler. Aynı dönemde çiftçinin 2022 yılında bankalara borcu 2,4 milyarken, bugün eylül ayı itibariyle 768 milyar. 2002’ye göre tam 320 kat, 2004’e göre 112 kat arttı. Oysa 2007’den bugüne tarım destekleri sadece 21 kat arttı. 2007’den 2025’e çiftçiye çıkardıkları kanuna göre destekleme miktarı 1 trilyon 865 milyar TL olması gerekiyordu ama ödedikleri miktar 495 milyar. 2025’te ise ödeyecekleri 135 milyar, ancak ödemeleri gereken miktar 645 milyardır. Bu da yeni bir AKP rekorudur. 2023 yılında ihracat 9,6 milyar dolar, ithalat 13,8 milyar dolardır. Fark 4,2 milyar dolar. Her zaman olduğu gibi toplumu algıyla yönettikleri gibi, ihracatta artış var diyecekler. Bütün kısıtlamalara rağmen, 2024 yılında ocak- eylül ayı sonu itibariyle 1,8 milyar dolar yine açık var. Bisküvi, kösele, gazlı içeceklerin ihracatını tarımsal ihracatın içine koymuşlar, işlenmiş ürünlerle tarımsal ürünleri harmanlayıp algı yönetiyorlar. TÜİK tarımsal girdi fiyatlarının yüzde 52 arttığını söylüyor. Buğdaya yüzde 11-12 arasında artış verdi. Arpada yüzde 3,8, çeltikte yüzde 25-30, fındıkta yüzde 57, çayda yüzde 60, şeker pancarında yüzde 28 artış yaptılar. Kendi açıkladıkları enflasyon fiyatlarına bile uymadılar” diye konuştu. BÜTÇE ÇİFTÇİNİN DEĞİL, İKTİDARIN BÜTÇESİDİR Bütçede tarıma ayrılan payın 0,8 olduğunu vurgulayan Sarıbal, çiftçinin hayvancılıkta toplam giderinin 600 milyar TL, buna karşılık 27 Milyar TL destekleme verildiğini, çiftçinin kaderiyle baş başa bırakıldığını belirterek, “Bu bütçe çiftçinin, halkın bütçesi değil. Bu bütçe, sarayın bütçesidir. Patentli, Mehmet Şimşek bütçesidir. İktidar değişmeden çiftçinin sorunları çözülmez” dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.