SON DAKİKA
Hava Durumu

#Chp Bursa Milletvekili

Porsuk Haber Ajansı - Chp Bursa Milletvekili haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Chp Bursa Milletvekili haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Çiftçilere Ödenen Desteklerin 1.4 Trilyonu Eksik! Haber

Çiftçilere Ödenen Desteklerin 1.4 Trilyonu Eksik!

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Meclis’te yaptığı basın toplantısında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçesini değerlendirdi. AKP’nin 22 yıllık iktidarında, üretmeyi ceza gibi gösterip ithalatı ödül gibi dayatarak tarımı çökerttiğini kaydeden Milletvekili Sarıbal, “‘Türkiye Yüzyılı’ diyerek süslenen ama gerçekte halkı borç yüzyılına sürükleyen 2025 yılı bütçesinin, AKP’nin 22 yıllık adaletsizliğinin ve israfının belgesi olduğunu söyledi. Bütçenin halkın refahını artıracak bir araç olmaktan çok, iktidarın lüksünü ve yanlış politikalarının bedelini halka ödetme aracı haline geldiğini vurgulayan Sarıbal, “2025 bütçesinde asgari ücretlinin, emeklinin ve çiftçinin payına yine yoksulluk düşüyor. Halk, enflasyonla mücadele ederken, iktidar israfın tadını çıkarıyor. Öyle bir noktadayız ki, topraklarımızı ekmek yerine ithal buğday, mısır, hatta saman almayı ‘ekonomik başarı’ diye yutturuyorlar! Yetiştirdiği mahsulün karşılığını alamayan çiftçi, toprağını terk ediyor. Artık şehirlerdeki ucuz işgücü ordusuna yeni üyeler kazandırıyorlar. 2002’de 26,6 milyon hektar olan ekili-dikili alan, 23,9 milyon hektara gerilemiş. Yani 2,6 milyon hektar tarım alanı yok olmuş. ‘Bunu nasıl başardınız?’ diye sorsanız, muhtemelen ‘Marketlerde bolluk var, ne güzel!’ diyecekler. Çünkü AKP için market raflarındaki ithal ürünlerin bolluğu tarımsal başarı zannediliyor” diye konuştu. ÇİFTÇİLERE ÖDENEN DESTEKLERİN 1,4 TRİLYONU EKSİK Tarımın GSYH’deki payının 2002’de yüzde 10,2 iken 2024 yılı sonunda ise yüzde 5,2’ye düşeceğini belirten Sarıbal, “Öte yandan 2002 yılında tarımda çalışanların toplam istihdam içindeki payı yüzde 35 iken, bu oran 2024 yılının ilk yarısında ise yüzde 14,7’ye gerilemiştir. Çiftçilerin bankalara olan borçları Ekim 2023’te 551 milyar lira iken yetersiz desteklemeler nedeniyle yüzde 42,3 oranında artarak Ekim 2024’te 784 milyar liraya yükseldi. 2004-2024 yılları arasında çiftçilere verilen destekler 30 kat artarken, çiftçilerin bankalara olan borçları 147 kat artmıştır. Orta Vadeli Program’a göre 2025 yılı için öngörülen GSYH 61,5 trilyon lira olduğuna göre çiftçilere bunun yüzde 1’i olan 615,4 milyar lira destek verilmesi gerekmektedir” dedi. 2025 yılı Bütçe Kanunu’nda destekleme ödemelerinin 135 milyar lira olduğunu, çiftçilere eksik ödenen destek miktarının 480 milyar lirayı bulduğunu hatırlatan Sarıbal, 2007-2025 yılları arasında çiftçilere toplam 495 milyar lira destek ödenirken; eksik ödenen destek miktarının 1,4 trilyon liraya ulaştığını açıkladı. ÜRETİCİYİ DESTEKLEMEYEN YOL HARİTASI ET FİYATLARINI DÜŞÜRMEZ! 15 yılda toplam 11,8 milyar dolar harcanmasına rağmen kırmızı et fiyatlarının kontrol altına alınamadığını, fiyatların yoksul halkın ulaşılabileceği seviyelere düşürülemediğini kaydeden Sarıbal, Türkiye’nin 2025 yılı için 520 bin baş besilik sığır ithal etme kararı aldığını açıkladı. Avrupa’dan bu yoğunlukta ithal edecek hayvan bulmanın zor olduğuna dikkati çeken Sarıbal, “Belki birkaç yıl içerisinde ithalat zorunlu olarak bitecek. Yani kara göründü, paran varsa bile ithalat yapamayacaksın. Artık Türkiye’nin yerli kaynaklarını ciddi şekilde harekete geçirmesi; ciddi yol haritaları, gerçekçi üretim planları yapması; hayvan varlığını artırmak için yetiştiricileri desteklemesi gerekir. Oysa iktidar hayvancılığa ayrılan desteklerin toplam destekleme içindeki payını giderek azaltıyor. Söz konusu desteklerin payı 2023’te yüzde 24,2 iken, 2024 yılında yüzde 21,6’ya 2025 yılında ise yüzde 20,1’e düşürülecektir. Bunun anlamı; yoksulların hayvansal proteine erişiminin giderek daha zor hale geleceğidir” dedi. “HALKIN EKMEĞİNİ BÜYÜTEMEDİNİZ” Milletvekili Orhan Sarıbal, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın 2023 yılında Türkiye’nin 68,5 milyar dolar tarımsal hasıla ile Avrupa’da birinci, dünyada ise dokuzuncu sırada olunduğu açıklamalarına ise “Siz halkın ekmeğini büyütebildiniz mi, onun cevabını verin. 2002 yılında iktidara geldiğinizde kriz koşullarına rağmen kişi başı buğday üretimi 295 kiloydu. Aradan geçen 22 yılda kişi başı buğday üretimini tam 52 kg azaltarak 243 kiloya düştü. Şimdi anladınız mı halkın temel gıdası ekmeği niçin pahalı yediğini? Yoksa Rusya ve Ukrayna’dan buğday ithal edip un ihracatında birinciyiz diyerek övünmek marifet değildir. Rusya- Ukrayna Savaşı’nın başlangıcında olduğu gibi bir gün tekrar paranız olsa bile buğday ithal edemeyebilirsiniz” sözleriyle yanıt verdi.

Zeytinyağına 15 TL, Dane Zeytine 3 TL Destek Verilmeli Haber

Zeytinyağına 15 TL, Dane Zeytine 3 TL Destek Verilmeli

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında zeytinyağı üreticilerinin maliyetlerinin yüksek olduğunu belirtti, bir kilo zeytinyağına en az 15 lira, dane zeytine de 3 lira destek verilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı üretiminde bu yıl tarihi bir rekora imza attığını belirten Milletvekili Orhan Sarıbal, dünya genelinde 3,8 milyon ton üretimle zeytin ve zeytinyağında zirveye ulaşıldığını ifade etti. Üretim rakamlarına rağmen üreticinin artan maliyetler ve düşük fiyatlar karşısında kriz yaşadığını kaydeden Sarıbal, geçen sezondan kalan stokların rekor üretimle birleşmesi ve İspanya’nın kuraklıktan çıkıp üretimi normale döndürmesiyle dünya piyasalarında artan arzın, zeytinyağı fiyatlarını yerle bir ettiğini belirtti. Milletvekili Sarıbal, kendisine ulaşan bir çiftçinin ''Bir kilo zeytinyağı maliyeti 156 lira 24 kuruş ama bugün zeytinimi 110, 120, 130 liraya almak istiyorlar. Şu anda İspanya üreticisi zeytinyağına 25 lira civarında destek almakta, bizde ise 1 lira” dediğini aktardı. DESTEK YETERSİZ, POLİTİKALAR ÇÖZÜM SUNMUYOR Açıklanan destek tutarlarının üreticilerin beklentilerinin çok altında kaldığını, Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı sektöründe sahip olduğu potansiyeli değerlendirebilmesi için sürdürülebilir tarım politikalarına ihtiyacı olduğunu belirten Sarıbal, “Bu verim çiftçinin kabusu oldu. Biz de bir hesap yaptık. Manisa’da şu anda yağlık ve dane olarak sıkılması sonucu zeytinin kilosu 30 ila 35 lira arasına denk gelmektedir. Sofralık kısmı 40 ila 45 lira arasına denk gelmektedir. Bursa’da ise ziraat odası ve çiftçilerden aldığımız bilgilerle zeytinin maliyeti en düşük 45 lira ile 52 lira arasında değişmektedir. Neye göre değişiyor bu? Çiftçinin kendi emeğinin o maliyeti içine koyup koymamasıyla değişiyor. Yetkililere sorarsanız bu maliyetler çok. Çiftçi toprak mı yiyecek o tarlada? Zeytinin yaprağının dalını mı yiyecek? Hastalandığında hastaneye gitmeyecek mi? Okula çocuğunu göndermeyecek mi? Bu yıl 280 bin ton civarında zeytin üretildi Bursa’da. En batısından başlayarak Karacabey Boğazı’ndan Mudanya, Gemlik, Orhangazi, İznik gibi ilçelerde bunun 80 bin tonu sofralık, yaklaşık 200 bin tonu da yağlık olarak sıkılmakta. Yaklaşık olarak 45 ila 50 lira arasında maliyet var. Tarım politikalarının istikrarlı ve uzun vadeli bir vizyonla şekillendirilmesi gerekiyor. Çiftçinin emeğinin karşılık bulduğu, tüketicinin adil fiyatlarla ürüne ulaşabildiği ve ihracatın artırıldığı bir modele ihtiyaç var” ifadelerini kullandı.

AKP'nin İthalat Bağımlılığı Hayvancılığı İflasa Sürükledi Haber

AKP'nin İthalat Bağımlılığı Hayvancılığı İflasa Sürükledi

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Meclis’te yaptığı basın toplantısında canlı hayvan ve et ithalatını değerlendirdi. İktidarın ithalata dayalı hayvancılık politikalarının, kırmızı et krizine kalıcı çözüm sunmaktan uzak kaldığını belirten Milletvekili Sarıbal; “Amaç vatandaşa ucuz et yedirmek değil, yandaşı zengin etmek.  Kırmızı et sorununun ithalat yoluyla çözülmesi kesinlikle mümkün değil. Çözüm, acilen hayvan varlığını artırıcı, verimliliği yükseltici, kısacası üretim odaklı politikalar uygulamaktan geçiyor” dedi. HAYVANCILIKTA İTHALAT 1 MİLYAR DOLARI GEÇTİ 14 yılda toplam 11,8 milyar dolar harcanmasına rağmen kırmızı et fiyatlarının kontrol altına alınmadığını belirten Sarıbal; “Fiyatlar yoksul halkımızın ulaşılabileceği seviyede değil. Bu yılın Ocak-Ekim döneminde hayvancılık ithalatı 1 milyar doları aştı. 331 bin baş canlı hayvan için 591 milyon dolar, 69 bin ton kırmızı et için 439 milyon dolar olmak üzere toplam 1 milyar 30 bin dolar ödendi. Bu, AKP’nin uyguladığı politikaların iflasıdır. Çözüm, acilen hayvan varlığını artırıcı, verimliliği yükseltici, kısacası üretim odaklı politikalar uygulamaktan geçiyor. Bu kapsamda; hayvancılıkta uygulanan politikalar mevcut üreticileri daha iyi duruma taşıyacak araçlarla donatılmalı ve kamu kaynakları büyük ölçekli ve sermaye ağırlıklı işletmeler yerine küçük ve orta ölçekli aile işletmelerine aktarılmalıdır."dedi. BAĞIMLILIĞI KÖRÜKLEYEN BİR EKONOMİ DAYATILIYOR Milletvekili Sarıbal, Türkiye’nin 2010 yılından bu yana 7 milyon büyükbaş hayvan ithalatına 9,3 milyar dolar, 3 milyon 200 bin küçükbaş hayvan ithalatına 390 milyon dolar, 406 bin ton kırmızı et ithalatına 2,1 milyar dolar ödediğini açıkladı. Türkiye’nin tarım politikalarının 1980’li yıllardan bu yana yurt içinden değil IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü ile ithalat lobileri tarafından oluşturulduğunu kaydeden Sarıbal, “Bu durum, yerli üreticilerin ezilmesine, tarımın bağımsızlığının zayıflamasına ve Türkiye’nin tarımda dışa bağımlılığının artmasına neden olmaktadır. Bu yaklaşım, halkın sağlıklı ve sürdürülebilir gıdaya erişimini tehlikeye atarken, dışarıya bağımlılığı körükleyen bir ekonomik modelin dayatılması anlamına geliyor. Sorun esas olarak metropol ülkelerde oluşan üretim fazlalarına pazar yaratma sorunudur” dedi. AMAÇ VATANDAŞA UCUZ ET YEDİRMEK DEĞİL YANDAŞI ZENGİN ETMEK Milletvekili Orhan Sarıbal, 2023 yılında ithal edilen 818 bin baş sığırın 598 bininin yani yüzde 73’ünün, 2024 yılında ithal edilen 301 bin baş sığırın 180 bini yani yüzde 60’ının Brezilya ve Uruguay’dan ithal edildiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Uruguay’dan Brezilya’dan bu büyükbaş hayvan ithali talimatı verdiğini hatırlatan Sarıbal, Türkiye’nin hali hazırda iki yıldır Brezilya ve Uruguay’dan kasaplık hayvan ithal ettiğini belirterek, “Türkiye’de hayvancılık bitiriliyor; amaç vatandaşa ucuz et yedirmek değil, yandaşı zengin etmek.  Kırmızı et sorununun çözümü için hayvan varlığı artırılmalıdır. Bunun için büyük işletmelerin kurulmasını desteklemek yerine ülkenin her bölgesinde, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yaygınlaştırılması, üretimde kalması ve etkin biçimde örgütlenmeleri sağlanmalıdır. Böylece ülke imkanları kullanılacak, ülke geneline yayılmış üretim gelir dağılımının düzelmesi ve kırsalda gelirin artırılmasına imkan sağlayacaktır” dedi. ÇİĞ SÜT FİYATLARI EN AZ 21-22 LİRA OLMALI Süt üreticilerinin yaşadığı sorunlara da değinen Milletvekili Sarıbal, süt maliyetleri yükselirken süt alım fiyatlarının düşük olduğunu vurguladı. Sarıbal, “Bu durum üreticilerin ekonomik zorluklar yaşamasına ve anaç hayvanlarını kesime gönderme gibi sürdürülebilir olmayan çözümlere yönelmelerine neden olmaktadır. Günümüzde bir litre sütün maliyeti 19 lira iken, alım fiyatının 12-14.5 lira arasında olması sürdürülebilir değil. Çiğ süt fiyatlarının en az 21-22 lira olması gerekmektedir. Bu durum üreticileri zora sokmakta, birçok üretici anaç hayvanlarını kesime göndermektedir” diye konuştu. BURSA’DA ŞAP  TEHDİDİ Milletvekili Sarıbal, Bursa’nın Yeniceabat mahallesinde çıkan şap hastalığı nedeniyle bölgedeki 19 mahallede hayvan hareketlerinin tedbiren yasaklandığını da belirterek, “Şap hastalığının hala ülkemizi tehdit eder derecede olması, uygulanan politikaların ne kadar başarısız olduğunun bir örneğidir. Avrupa’da neredeyse yok sayılacak kadar az görülen bu hastalığın Türkiye’de hala sık görülmesi zaten zor durumda olan besi üreticilerini güç bir durumda bırakmaktadır” ifadelerini kullandı.

Bu Enflasyon, Halkın Cebindeki Son Kuruşun da Alınması Demektir Haber

Bu Enflasyon, Halkın Cebindeki Son Kuruşun da Alınması Demektir

Gıda enflasyonunun birçok ülkenin yıllık enflasyonundan daha yüksek olduğunu vurgulayan CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, “Bu enflasyon, halkın cebindeki son kuruşun da alınması demektir. Tarladan pazara artan maliyetleri görmezden gelen, üreticinin alın terini yok sayan ve tüketiciyi daha da yoksullaştıran bu düzen sürdürülemez. Memurun, emeklinin, işçinin cebindeki üç kuruşa göz diken; halkı zamlarla, vergilerle ezip Saray’da şatafat içinde yaşayanlara yazıklar olsun” dedi. CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in açıkladığı Kasım Ayı Enflasyon rakamlarını Meclis’te düzenlediği basın toplantısında değerlendirdi. Milletvekili Sarıbal, Türkiye’nin ekonomi yönetiminde “rasyonaliteye dönüş” vaadiyle yola çıkan Mehmet Şimşek’in programının acı gerçekleriyle yüzleştiğini belirtti. Rakamların, ekonomik çöküşü açıkça ortaya koyduğunu, halkın en çok ihtiyaç duyduğu temel ürün ve hizmetlerde yıllık artış oranlarının korkutucu seviyelere ulaştığını dile getiren Sarıbal, “Bunun bir yol haritası değil, çıkmaz sokak olduğunu yaz aylarında söylemiştim! Kasım ve Aralık ayında, yılsonuna doğru büyük bir gıda krizinin yaşanacağını belirtmiştim. Vatandaşın alım gücü her geçen gün erirken, çarşıda pazarda hayat pahalılaşıyor. Tarladan pazara artan maliyetleri görmezden gelen, üreticinin alın terini yok sayan ve tüketiciyi daha da yoksullaştıran bu düzen sürdürülemez” dedi. İktidarın ekonominin yapısal sorunlarına çözüm bulmak yerine, günü kurtarma çabalarıyla halkı yoksulluğa mahkum ettiğini vurgulayan Milletvekili Sarıbal, “Küçük çiftçileri ortadan kaldırmayı hedefle; tarım ve gıda üretimini yabancı şirketlere bırak, ithalatı teşvik ederek uluslararası şirketleri zengin et, çiftçinin borç yükü altında ezilmesine seyirci kal ardından gıda fiyatlarındaki artışı kontrol edemeyince, ahlaksız tüccar ve gıda teröristi aramaya başla! Cadı avına gerek yok. Memurun, emeklinin, işçinin cebindeki üç kuruşa göz diken; halkı zamlarla, vergilerle ezip Saray’da şatafat içinde yaşayanlara yazıklar olsun. İhtiyacımız olan, halkın taleplerini merkeze alan, adil, üretken ve sürdürülebilir bir ekonomi politikasıdır” ifadelerini kullandı. TÜRKİYE GERÇEĞİ: ÜRETİM DÜŞTÜ, BORÇLAR BÜYÜDÜ, YOKSULLUK ARTTI Gıda enflasyonunun birçok ülkenin yıllık enflasyonundan daha yüksek olduğunu vurgulayan Sarıbal, “Gerçekler ortada: Üretim düştü, istihdam zayıfladı, borçlar büyüdü, yoksulluk arttı. ENAG’a göre kasım ayında enflasyon aylık yüzde 4,06 artarken yıllık yüzde 86,76’ya ulaştı. TÜİK ise bu oranı aylık yüzde 2,24, yıllık yüzde 47,09 olarak açıkladı. Aradaki uçurum, Saray’ın halktan ne kadar kopuk olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Gıda enflasyonu ise aylık yüzde 5,10 ile bir çok ülkenin yıllık enflasyonundan daha yüksek. TÜİK’e göre kasım ayında fiyatı en fazla artan tarım ürünleri; taze sebze yüzde 29,6, yıllık bazda yüzde 126, yumurtada 14,10, yıllık bazda 37,96, kuzu etinde 5,21, yıllık bazda 80,72, taze meyvede 4,01, yıllık bazda 60,24. Makarna, un, doğalgaz, kira her kalemde bu enflasyon, yoksulluk demektir. Bu enflasyon, halkın cebindeki son kuruşun da alınması demektir” diye konuştu. SARAYLAR YÜKSELİRKEN HALKIN EVİ YIKILDI, SOFRALAR KÜÇÜLDÜ Milletin alın teriyle kurulan sofraya göz diken, özgürlüğü yasaklarla kuşatan, hak ve hukuku sadece kendi çıkarlarına hizmet eden bir araç haline getiren bir iktidarın halka hizmet edemeyeceğini kaydeden Sarıbal, “Saraylar yükselirken halkın evleri yıkılmış, sofraları küçülmüş, umutları çalınmıştır. Saray zihniyeti, halktan kopukluğun, adaletsizliğin ve keyfiyetin sembolü olmuştur. Halkın iradesini yok sayan, eleştiriyi susturan ve ayrışmayı körükleyen bu anlayış, artık çökmüştür. Zincire vurulmuş bir milletin özgürlük mücadelesini, bağımsızlık aşkını ve halkın fedakârlığını anlatan bir destandır. Nâzım Hikmet’in kaleminden çıkan ve Kurtuluş Savaşı’nı en görkemli şekilde anlatan Kuvâyi Milliye’nin, halk kütüphanelerinde ‘uygunsuz içerik’ bahanesiyle yasaklandı. Hiçbir yasak, halkın özgürlük ve bağımsızlık tutkusunu karartamaz. Biz bu toprakların özgürlük destanlarına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Nazım’ın dediği gibi, zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayanların sesi olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

CHP'li Sarıbal: Haber

CHP'li Sarıbal: "Kaybeden Yine Çiftçi Oldu!"

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, ayçiçeği tohumu ithalatında gümrük vergisinin sıfırlanması ve Köy Kanunu ile ilgili Meclis’te basın açıklaması yaptı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin dayattığı tek adam rejiminin en ağır şartlarının yaşandığını dile getiren Milletvekili Sarıbal, “Ekonomi batmış, adalet yok, eğitim, sağlık sistemi çökmüş, üretici bitmiş. Ama rant her şeyin önünde! AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan işine geldiğinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunu hatırlıyor. Hukuk devleti, adaletin terazisidir; güçlüye ayrı, zayıfa ayrı tartmaz. Türkiye’de adalet terazisi bozulmuş, sadece iktidarın çıkarlarını tartar hale gelmiştir. Saray çevresinde toplanmış bir avuç ayrıcalıklı zümre, hukuku hiçe sayarak her türlü suçu işlerken, bu düzenin adı hukuk devleti değil, korku devletidir” dedi. GİDERAYAK “NEYİ ALIRSAK ALALIM” TELAŞINDALAR! Yasaların kişisel çıkarlar uğruna eğilip büküldüğü bir ortamda, hukuk devleti ilkesinin ayakta kalamayacağını belirten Sarıbal, “Bu iktidarın ‘Yeni Türkiye vizyonu’, her fırsatta kamu kaynaklarını yandaşlara peşkeş çekmekten, halkı yoksulluğa mahkum etmekten başka bir şey değil. Tek bir kişinin mutlak otoriteye sahip olduğu, halkın iradesinin ikinci plana atıldığı, zorbalıkla tüm hakların ihlal edildiği, anayasal denetimlerin olmadığı yönetim biçimiyle giderayak neyi alırsak alalım telaşındalar. Sandıkta kazanamayan AKP, belediyelerden muhtarlıklara kayyumlarla ve bir gecede çıkardıkları torba kanunlarla halkın iradesini gasp ediyor! Bu hükümet için anayasa yok, hukuk yok, halk yok; tek önemsedikleri rant düzeni” diye konuştu. SARAY VESAYETİ BELEDİYELERİN ÜZERİNDE Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin masum gibi gözükse de içeriğinin tam bir felaket olduğunu vurgulayan Sarıbal, “Bu teklif vatandaşların mülkiyet haklarını kısıtlayan, yerel yönetimlerin özerkliğini zayıflatan ve rantı yandaşların ayaklarına seren bir anlayışın ürünü. Yerel yönetimlerin yetkilerini gasp etmek, belediyelerin üzerine Saray vesayeti koymak istiyorlar!” dedi.   MESLEK ODALARI HEDEFTE! Milletvekili Sarıbal, Köy Kanunu’ndaki “Bakanlığın görev alanına giren konularla ilgili olarak mimarlık ve mühendislik meslek kuruluşlarına ilişkin mevzuatı hazırlamak ve bunları denetlemek” ifadeleri ile TMMOB’nin ve meslek odalarının etkisizleştirmek istendiğini söyledi. TMMOB ve bağlı odaların rant çevrelerinin en büyük engeli olduğunu kaydeden Sarıbal, düzenlemenin kamusal denetimi ortadan kaldırıp kaçak yapıları ve doğaya zarar veren projeleri meşrulaştırmaktan başka bir amaç taşımadığını vurguladı. Anayasa’nın açıkça çiğnendiğini, halkın mülkiyet hakkının ve çevre koruma hakkının, bu yasa ile tamamen hiçe sayıldığını kaydeden Sarıbal, yerinden yönetim ilkesinin zayıflatılmasının demokratik hukuk devletine yapılan en büyük ihanet olduğunu da dile getirdi. Sarıbal, “İktidar, sermayenin doymak bilmeyen çıkarları önünde en büyük bariyer olarak gördüğü meslek odalarını tasfiye etmek istiyor. Köy Kanunu, Fırtına Deresi’nden Munzur Vadisi’ne, Soma ve Ermenek’teki maden facialarından Akkuyu’daki Sinop’taki nükleer tehdidi ve Kazdağları’ndaki yağmaya kadar her yerde halkın ve doğanın örgütlü mücadelesini susturmak ve rant çevrelerinin önünü açmak için yapılmaktadır. Açıkça söylüyoruz: Bu düzenleme, halkın geleceğine, anayasal haklarına ve demokratik kazanımlarına yönelik bir darbedir. Kentler, tarlalar, dağlar ve dereler bizim! Halkın iradesini yok sayanlara, anayasal hakları gasp edenlere ve rant uğruna doğayı talan edenlere karşı mücadelemiz de kavgamız da sürecek!” diye konuştu. AKP YİNE ÜRETİMİ DEĞİL, İTHALATI TERCİH ETTİ Tarife kontenjanı kapsamındaki ham ayçiçeği tohumu ithalatında gümrük vergisi oranının sıfırlanmasını değerlendiren Milletvekili Sarıbal, bu kararın yalnızca ithalat lobilerine ve iç piyasadan yağlık ayçiçeği alan şirketlerle, birliklerin işine yarayacağını, çiftçinin yine kapsam dışı bırakıldığını söyledi. Üretici için alım garantisinin önemli olduğuna değinen Sarıbal, ayçiçeği fiyatlarına müdahale edecek bir kamu kuruluşunun bulunmadığına dikkati çekti. Ayçiçeğinde Trakyabirlik, Çukobirlik, Karadenizbirlik ve Konya Şeker gibi kooperatiflerin alım yapmasının üretimin artırılması adına önemli olduğunu vurgulayan Sarıbal, “Haziran ayı itibariyle girdi fiyatlarının mazotta yıllık yüzde 78.5, gübrede yüzde 51, tarım ilacında yüzde 58 oranında artmasına rağmen kooperatif birlikleri alım fiyatlarını önceki yıla göre yüzde 24-33 arasında artırdı. Yağlık ayçiçeğinde 2 lira 25 kuruş fark ödemesi (prim) desteğinin 5 TL’ye yükseltilmesi önerimiz ise dikkate alınmadı” dedi. KAYBEDEN YİNE ÇİFTÇİ OLDU 6 Ağustos 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile 1 Ocak 2025 - 30 Nisan 2025 tarihleri arasında 1 milyon ton yağlık ayçiçeği veya bunun karşılığı 400 bin ton ham ayçiçeği yağı ithalatı için tarife kontenjanı açıldığını hatırlatan Sarıbal, “Bu karara göre yağlık ayçiçeği ithalatında gümrük vergisi yüzde 27 yerine yüzde 8, ham yağ ithalatında ise gümrük vergisi yüzde 36 yerine yüzde 20 olarak uygulanacak. Düşük gümrük vergilerinden yararlanmak için iç piyasadan ayçiçeği alma koşulu getirildi. Ucuz ithalattan sadece 1 Temmuz 2024-30 Kasım 2024 tarihleri arasında iç piyasadan yağlık ayçiçeği alan şirketler ve birlikler yararlanacak. Ancak istismarı önlemek için iç piyasadan ne kadar yağlık ayçiçeği alanların ucuz ithalattan yararlanabilecekleri konusu açıklığa kavuşturulmalıdır” dedi. Sarıbal, ithalat odaklı politikaların çiftçiyi zor durumda bırakacağını ifade ederken, ayçiçeği tohumu ithalatında yüzde 8 olan gümrük vergisi oranının 1 Ocak - 30 Nisan 2025 tarihleri arasında uygulanmak üzere söz konusu ürünün ithalatına tanımlanan kota kapsamının sıfır olarak değiştirildiğini; ayçiçeği yağı tarife kontenjanı için belirlenen gümrük vergisi oranında ise değişikliğe gidilmediğini söyledi.

Pamukta Kriz Kapıda Haber

Pamukta Kriz Kapıda

AKP iktidarının 22 yılda üreticiye vermediği desteği ithalata harcadığını, bu kapsamda 32 milyar dolar ithalat gerçekleştirildiğini kaydeden CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, artan maliyetler karşısında çiftçinin üretimden kaçtığını vurguladı. Pamuktan kaçışın, tekstil sektörünü etkileyeceğini ve ithalata olan bağımlılığın artacağını belirten Sarıbal, “Pamuk üreticilerine verilen kilogram başına destekleme priminin 160 kuruştan 5 lira seviyesine çıkarılması, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin müdahale alımı yapması şart” dedi. CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında pamuk alım fiyatlarını değerlendirdi. Gerek üretildiği bölgenin gelişimine gerekse istihdamla ülke ekonomisine önemli katkı sağlayan, tekstil ve hazır giyimden bitkisel yağ ve yem üretimine kadar birçok sektörün ham maddesi olan pamukta, alım fiyatlarının maliyetin altında kaldığını söyleyen CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, son üç yıldır artan girdi maliyetleri gübre, mazot, enerji ve düşük fiyat politikalarının, pamuk üreticilerinin kar marjını ciddi şekilde daralttığına dikkati çekti. Çiftçilerin üretimden koptuğunu ve pamuk ekim alanlarında azalma yaşandığını vurgulayan Sarıbal, pamuk üreticilerine verilen kilogram başına destekleme priminin 160 kuruştan 5 lira seviyesine çıkarılması gerektiğini söyledi. Son 3 yıldır çiftçilerin pamuklarını aynı fiyattan sattığını, bu nedenle finansal kayıp yaşadıklarına değinen Sarıbal, “Bir kilogram pamuğun üreticiye maliyeti 28-32 lira. Ancak serbest piyasa koşullarında pamuk kilogram başına 22 TL’ye alıcı buluyor, üretici birliklerinde ise 40 randımanlı kütlü pamuk alım fiyatı 25 - 28 TL arasında değişiyor. Ancak bu fiyatlar, hem olağanüstü artan tohum, gübre, ilaç ve mazot gibi üretim maliyetlerinin, hem dünya fiyatlarının, hem de çiftçilerin beklentilerin altında kalıyor. Bu şekilde devam ederse, gelecek sezon pamuk üretecek çiftçi bulmak mümkün olmayacaktır. Üreticiler, bu yıl en azından maliyetlerini karşılayabilecek ve makul bir kâr elde edebilecek şekilde fiyatların yeniden düzenlenmesini bekliyor. Pamuk fiyatlarına müdahale edecek bir kamu kurumu bulunmamaktadır. Pamuk ile ilgili kooperatif birliklerinin, TARİŞ Pamuk Birliği, Çukobirlik ve Antbirlik’in piyasa payları finansman sorunları nedeniyle azalmıştır.Birlikler alım fiyatı açıklamalarına rağmen yeterli alım yapamamakta, fiyatları serbest piyasa belirlemektedir” ifadelerini kullandı. TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ MÜDAHALE ALIMI YAPMALI! Bazı pamuk kalitelerinde yurt dışı ila fiyat farkının 10 TL’ye yaklaştığını, yerli pamuğun yurt dışında daha cazip hale geldiğini belirten Sarıbal, pamuk ihracatının şimdiden 300 bin tonu bulduğunu açıkladı. İhracatın artmış olmasına rağmen yerel pazarda arzın daraldığını ve ithalata daha fazla ihtiyaç duyulduğunu kaydeden Milletvekili Sarıbal, “Yurt dışına ucuza pamuk satılmakta, karşılığında ise yurt dışından pahalıya pamuk ithal edilmektedir. Türkiye gibi tarıma dayalı üretimin ekonomik ve sosyal yapıda kritik bir rol oynadığı ülkelerde, çiftçilerin maliyetlerini karşılayamaması, yerli üretimi ciddi şekilde tehdit ediyor. Pamuktan kaçış, tekstil sektörünü de etkileyecek ve ithalata olan bağımlılığı artıracaktır. Bu durum hem döviz çıkışını artıracak hem de tarımın istihdam sağlama kapasitesini düşürecektir. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin müdahale alımı yapması, çiftçilerin zararını minimize etmek ve üretimde sürdürülebilirliği sağlamak adına etkili bir çözüm. Daha önce kuru incir ve üzümde yapılan müdahale alımları gibi adımlar, çiftçilere güven vererek üretimden vazgeçmelerini engelleyecektir. Bunun yanı sıra uzun vadeli planlarla tarımsal desteklerin artırılması ve çiftçilerin girdi maliyetlerini düşürücü önlemler alınması da gereklidir” dedi. ÜRETİCİYE VERİLMEYEN DESTEK İTHALATA GİTTİ: 22 YILDA 32 MİLYAR DOLAR Pamukta üreticiye verilmeyen desteğin ithalata verildiğini kaydeden Milletvekili Sarıbal, 2022 yılında 886 bin ton olan lif pamuk üretiminin 2023 yılında düşüş yaşayarak 700 bin tona gerilediğini belirtti. Sarıbal, 2023 yılında 732,4 bin ton pamuk ithalatı yapıldığını ve bu ithalat karşılığında 1,6 milyar dolar ödendiğini söyledi. 2024 yılında üretimin 750 bin ton olarak beklendiğini ifade eden Sarıbal, “2003-2024 yılları arasındaki 22 yıllık dönemde 18 milyon ton lif pamuk ithal edilerek, karşılığında 32 milyar dolar ödendi. Bu yılın Ocak-Eylül döneminde yapılan 625 bin ton lif pamuk ithalatının karşılığı 1,2 milyar dolar oldu. En fazla ithalat yüzde 30 ile Brezilya’dan, yüzde 26 ile ABD’den, yüzde 13 ile Azerbaycan’dan ve yüzde 12 ile Yunanistan’dan yapılmıştır” diye konuştu. Uluslararası Pamuk İstişare Kurulu’nun tahminlerine göre, 2024-2025 sezonunda dünya genelinde 26 milyon tonu aşkın lif pamuk üretiminin ön görüldüğünü kaydeden Sarıbal, bu miktarın yaklaşık yüzde 3’ünü üreten Türkiye’nin Çin, Hindistan, ABD, Brezilya, Pakistan ve Avustralya'nın ardından 7. sırada yer aldığını belirtti. 2023 yılı verilerine göre pamuk ekiminin 22 ilde gerçekleştirildiğini ve 4,8 milyon dekar gibi geniş bir alana yayıldığını kaydeden Sarıbal, “Geçtiğimiz yıl çiftçilerimiz 2,1 milyon ton kütlü pamuk üretimi yaptı. TÜİK’in ikinci tahmin verileri, 2024 yılında pamuk üretiminin önceki yıla göre yaklaşık yüzde 6,7’lik bir artışla 2 milyon 241 ton seviyesine ulaşacağını göstermektedir. İl düzeyinde incelendiğinde ise pamuk üretiminin yüzde 42'si Şanlıurfa’da, yüzde 14,5'i Diyarbakır’da, yüzde 11,5'i Aydın’da, yüzde 9'u Hatay’da ve yüzde 5,5'i İzmir’de gerçekleştirilmektedir. Söz konusu 5 il toplam üretimin yüzde 82'sini sağlamaktadır” dedi. YENİ BİR DÜZENLEME İÇİN MÜZAKERE BAŞLATILMALI Sarıbal, pamuğun bir tarım ürünü olmasına rağmen, AB ile yapılan Gümrük Birliği Anlaşması kapsamında sanayi ürünü olarak değerlendirilmesinin Türkiye'nin pamuk sektöründe ciddi sıkıntılar yaşamasına yol açtığına dikkati çekti. Üreticilerin, ithal edilen düşük maliyetli pamukla rekabet etmekte zorlandığını ve yerli üretimin tehlikede olduğunu vurgulayan Sarıbal, pamuk gibi tarımsal ürünlerin sanayi ürünü olarak değerlendirilmesini değiştirecek bir düzenleme için müzakere başlatması, aksi halde dünya fiyatlarıyla rekabetin zorlaşacağını ifade etti.

İktidar Ülkeyi Şeker İthalatına Muhtaç Etti Haber

İktidar Ülkeyi Şeker İthalatına Muhtaç Etti

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, şeker pancarı alım fiyatlarıyla ilgili Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Şeker pancarının Türkiye için stratejik bir tarım ürünü olduğunu vurgulayan Sarıbal, AKP iktidarı’nın 2002 yılından bu yana uyguladığı tarım politikalarıyla Türkiye’yi kendi kendine yeten bir ülke olmaktan çıkararak, dışa bağımlı hale getirdiğini belirterek, “Şeker fabrikalarını satan, pancara kota koyan iktidar, ithalat lobilerinin çıkarlarını üreticimizin alın terinden daha değerli görüyor” dedi. Türkşeker’in açıkladığı 2024 yılı şeker pancarı alım fiyatı ile çiftçilerin alın terinin hiçe sayıldığını ifade eden Sarıbal, kota tamamlama primiyle birlikte ton başına 2.375 TL olarak belirlenen fiyatın, üretim maliyetlerini bile karşılamaktan uzak olduğunu belirtti. Üreticilerin en düşük fiyat beklentisinin 2.500 TL olduğunu kaydeden Sarıbal, “İktidarın belirlediği avans fiyat, resmi enflasyonun altında kaldı. Türkiye Şeker Fabrikaları, 2023 ürünü şekerpancarı alım fiyatını ton başına kota tamamlama primi dahil 1.855 lira olarak açıkladı. 2022 yılında fiyat, prim dahil 1.450 TL’ydi. Buna göre artış oranı yüzde 27.9’da kalmış; açıklanan alım fiyatı, pancar üreticisinde büyük bir hayal kırıklığına yol açmıştır. Şekerpancarında yeni hasat dönemi başlamış ve Türkiye Şeker Fabrikaları ilk olarak 4 Eylül’de Malatya’da pancar alım kampanyasını başlatmıştır. Verilen bu fiyat artış oranı yüzde 28’de kalmıştır. Bu, çiftçinin emeğine, geleceğine ve ülkemizin yerli üretimine vurulan bir darbedir. Maliyetler ortada: Artan mazot fiyatları, gübreye gelen zamlar, elektrik maliyetleri ve genel ekonomik kriz altında ezilen çiftçimiz, bu fiyatlarla nasıl geçinecek? Tarımda sürdürülebilirlikten bahsediyorsak, üreticinin alın terine hak ettiği değeri vermek zorundayız. Şeker pancarı gibi stratejik bir üründe dışa bağımlı olmak, ülkemiz adına büyük bir risktir” diye konuştu. ÇİFTÇİ KOTA VE ÖZELLEŞTİRME KURBANI 1998 yılında başlayan kota uygulamasının 2001 yılında çıkarılan 4634 sayılı Şeker Kanunu ile yasal zemine oturtulduğunu, üretimin sınırlandırıldığını hatırlatan Sarıbal, kota sisteminin, ülkemizin tarımsal üretim kapasitesine darbe vurduğunu belirterek, “Bu süreçte nişasta bazlı şeker üretimine tanınan ayrıcalıklar ise yerli şeker üreticisinin rekabet gücünü zayıflatmıştır. 2002 yılında kamu şeker fabrikalarının pazar payı %74 iken, AKP’nin özelleştirme politikaları sonucu bu oran hızla düşmüştür. 2018’de yapılan özelleştirme ile birlikte kamu fabrikalarının pazar payı %37’ye kadar gerilemiştir. Bu süreç sadece fabrikaların satışıyla sınırlı kalmamış, aynı zamanda yüz binlerce çiftçinin gelir kapısı da elinden alınmıştır. Kamuya ait 15 fabrika sektörde lider konumunu korusa da bu, giderek zayıflamaktadır. Özelleştirmenin ardından nişasta bazlı şeker üretimi yapan 5 özel şirkete sağlanan kolaylıklar, gıda güvenliğini riske atan bir diğer büyük sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’de şeker üretimindeki bu dönüşüm, çiftçiyi üretimden koparmış, şeker ithalatını artırmış ve yerli üretimi baltalamıştır. Ortaya çıkan tablo, AKP’nin tarım politikalarının bir özeti gibidir: Kendi çiftçimizi ve üreticimizi desteklemek yerine, ithalatı ve büyük sermaye gruplarını önceleyen bir anlayış. Yerli ve milli üretim söylemleriyle halkın karşısına çıkan iktidar, uygulamalarıyla çiftçiyi borca, tarımı da dışa bağımlılığa sürüklemiştir. Oysa Türkiye, şeker pancarı gibi katma değeri yüksek bir üründe dünya çapında rekabet gücüne sahip bir ülkedir. Bu böyle gitmez! Şeker pancarı üretimini ve yerli üreticiyi koruyacak politikaların devreye alınması gerekmektedir. Üreticilerimizin emeklerinin karşılığını aldığı, maliyetlerini karşılayabildiği ve sürdürülebilir üretim yapabildiği bir sistem kurulmalıdır. Buradan iktidara sesleniyoruz: Çiftçinin sesini duyun! Bu ülkenin toprağını, üretimini, alın terini yok sayarak bir yere varamazsınız. Bu vebali ödeyemezsiniz! Şeker pancarından tahıla, pamuktan meyveye kadar tarımsal üretimde yeniden güçlü ve bağımsız bir Türkiye’yi kurmak, çiftçinin emeğine sahip çıkmakla mümkün olacaktır” diye konuştu. İKTİDAR, ÇİFTÇİYE “ŞEKER PANCARI EKMEYİN, BİZ İTHAL EDERİZ” DİYOR 2023 yılında küresel şeker üretiminin yüzde 79’unun şeker kamışı, yüzde 21’inin de şeker pancarından elde edildiğini vurgulayan Sarıbal, şeker pancarının şekerin hammaddesi olmanın yanı sıra yan ürünleriyle katma değeri en yüksek ürünlerden biri olduğuna da değindi. Sarıbal, “İktidar çiftçiye şeker pancarı ekmeyin, vazgeçin, biz ithal ederiz diyor. Çiftçinin 780 milyar lira borcu var. Bu tarihi bir rekordur. Öte yandan şeker pancarı yalnız sanayi hammaddesi değil, aynı zamanda besi hayvancılığında yaprak, baş ve posa ile çok değerli bir yem bitkisidir. Şeker üretimimizin azalması halinde, oluşacak açığın kapanması nişasta bazlı şeker ile sağlanacak. Şeker pancarı üretimi yapan çiftçilerin sayısındaki düşüş ve aynı dönemde şeker tüketimindeki artış, Türkiye'nin şeker üretiminde dışa bağımlılık riskini artırmaktadır. Çiftçi sayısında yüzde 20 oranında azalma yaşanırken, kişi başı şeker tüketiminin yüzde 9,5 artması bu dengeyi daha da zorlaştırmaktadır. Günümüzde pancar üreten çiftçi sayısı 99 bine gerilemiş olmasına rağmen kişi başına yıllık şeker tüketimi 33,5 kilograma ulaşmıştır. 2023 yılında 303 bin ton olan şeker ithalatı, bu yılın ilk 9 ayında 121 bin ton olarak gerçekleşmiştir. Türkiye, pancardan şeker üretiminde dünyada beşinci, Avrupa’da dördüncü sıradadır. Türkiye’de 2023 yılında 23.5 milyon ton şekerpancarı üretilirken; kendine yeterlilik 2022 - 2023’de yüzde 91,1’e geriledi. TÜİK Bitkisel Üretim 1.Tahminine göre 2024 yılında üretimin yüzde 2,1 oranında azalarak 23 milyon ton tahmin edilmektedir” açıklamasını yaptı.3 “SEPETTEKİ ÇÜRÜK ELMA AKP’DİR” CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun ''Yenidoğan çetesi'ne ilişkin ''Bizim için bu operasyonun adı, ''çürük elma operasyonu'' çetenin adı da ''insanlıktan nasibini almamışlar çetesidir'' ifadelerini eleştirdi. Sarıbal, “Ben çiftçiyim. Çürük olmayan elmayı da çürük elmayı da iyi bilirim. Sepete bir çürük elma koyarsanız, tüm sepeti çürütür. O sepetteki çürük elma Saray iktidarıdır, AKP’dir. Türkiye’nin sepetteki çürük elmadan kurtulması için acil erken seçim gereklidir!” diye konuştu.

Zeytin Üreticisi Bir Kumpasın İçerisinde Haber

Zeytin Üreticisi Bir Kumpasın İçerisinde

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, zeytin alım fiyatlarıyla ilgili Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Zeytin üreticisinin alın teri ve emeğinin hak ettiği değeri bulamadığını belirten Sarıbal, “Üretici perişan. Emeğinin hakkını almak için koca bir yıl çalışan zeytin üreticisi bir kumpasın içerisinde. Zeytin üreticisi emeğinin karşılığını alamazsa, yeterli geliri olmazsa Türkiye’de zeytincilik bitecek” dedi. Türkiye’nin bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğu Akdeniz iklimi nedeniyle İtalya, İspanya, Yunanistan ve Tunus gibi Akdeniz ülkeleriyle birlikte dünyanın önde gelen zeytin üreticilerinden olduğunu kaydeden Sarıbal, zeytin ülkesi Türkiye’de üreticilerin mağdur edildiğini söyledi. İktidarın uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle yıllardır zeytin bahçelerinde emek veren, bu topraklara değer katan üreticilerin ekonomik olarak zor durumda kaldığını, zeytin üreticisinin geçim kaygısı yaşadığını belirten Sarıbal, “Çok kısa süre önce bir açıklama yapmıştım. ‘Bu yıl zeytinde var yılı’ demiştim. Bu yıl Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılacak. Önce 2.9 milyon ton dediler, yüzde 30 sofralık, yüzde 70 yağlık dediler. Şimdi yeni bir rekolte tahmini var. O da 3.6 milyon ton. Gerçekten büyük bir rekor. Bunun yüzde 20’si sofralık, yüzde 80’i yağlık olarak düşünülüyor. Çünkü kuraklıktan dolayı zeytin sofralık olamadı. Ancak sulanabilen kısımlar sofralık olabildi. Zeytinin dane büyüklüğü 1 kilograma giren 250 - 300 danelilere çok iyi fiyat verilmesi gerekiyor ve yağlık zeytine de iyi fiyat verilmesi gerekiyor. Bu yıl o ürünü yeterli değerlendiremezsek gelecek 2 yıl da ekonomik olarak çöküş yılı olacaktır. Marmarabirlik var, TARİŞ var, Tarım Kredi Kooperatifleri var, Toprak Mahsulleri Ofisi var. Bunlar kısmen özel kısmen kamu kurumlarıdır. Zeytinimiz var, ürünümüz var ama dizimizi dövüyoruz. Marmarabirlik yağlık zeytinde temel fiyat olarak öngördüğü fiyatı artırmadı. Kendine göre kurumun gerekçeleri olabilir. Avrupa Birliği şu anda zeytin ve zeytinyağına ihtiyaç duyuyor. Oysa biz kısıtlamadan sonra sofralık zeytinde de zeytinyağında da daha az ihracat yaptık. Bu iki alanda da kısıtlama döneminde geriye düştük. Şimdi büyük bir fırsatçılık geçiyor piyasadan. Ürün çok ama ortada bu ürünü düzene sokacak, bir sistem yok. Çiftçi kendi kaderiyle baş başa. Derhal hükümeti göreve çağırıyoruz. Çiftçi kumpasta. Bugün satılan yağ, 6 ay sonra kat be kat üzerine çıkacak. Çiftçi yağını satmasın, çiftçinin borçlarına yapılandırma getirilsin, iktidar çiftçiyi tüccarın eline bırakmasın” diye konuştu. “İKTİDAR, ÇİFTÇİNİN CANI ÇIKSIN POLİTİKASI YÜRÜTÜYOR”  İktidarın dört defa zeytinyağı ihracatını kısıtlaması, son kısıtlamanın 14 Eylül 2024’te bitmesinin 200 bin ton civarında zeytinyağının içeride kalmasına neden olduğunu açıklayan Sarıbal, “Bu yetmedi, dış piyasada pazarımızı kaybettik. Tamamen iktidarın yanlış zeytin politikasıydı. 2024-25 sezonuna 200 bin ton civarında zeytinyağı stoğu ile gelindi. Şimdi beklentimiz 450 bin ton civarında. İkisini üst üste ilave ettiğimizde 600 bin ton gibi tarihsel bir zeytinyağı üretimi beklentimiz var. Bu bir yandan çok kıymetli ve çok değerli. Ama bu taraftan iktidarın uyguladığı ağır tarım politikaları, Mehmet Şimşek ve Recep Tayyip Erdoğan, gıda enflasyonunu düşürmek için akıllarına gelen ihracatı durduralım, kısıtlayalım ama çiftçinin canı çıksın politikası zeytinde de açık bir şekilde hayata geçmiş görülüyor. Bugün zeytinin bölgelere göre dalında 1 kilogram maliyeti 35-50 lira arasında. Yani yağlığa da gitse en düşük olan yerde 35 lira, en yüksek 50 lira maliyet vardır. Ortalama kilogram üzerinde zeytinin 45 lira maliyeti var. Bu dekar başına ya da ağaç üzerindeki verime göre değişir. Bazı ağaçlarda yüzde 50-60 liralara kadar çıkabilir, bazılarında 35 liraya kadar düşebilir. Ama günün sonunda bu çiftçinin bir yaşam maliyeti var. Çiftçinin bir arazi kirası var. En önemlisi gelecek yıl zeytin olmayacak ya da çok az olacaktır. Bugün büyük bir fırsatçılık sistemin içerisinden geçiyor. Zeytin üreticilerimizin emeğinin karşılığını alabilmesi, zeytin ağaçlarının geleceğinin korunması için adil bir fiyat politikası uygulanması gerekiyor. Üreticilerimizin desteklenmesi, yalnızca onların ekonomik refahı için değil, ülkemizin tarımsal üretim gücü ve zeytin kültürünün sürdürülebilirliği için de önemli” ifadelerini kullandı.

CHP'li Sarıbal 2025 Yılı Tarım Bütçesini Eleştirdi Haber

CHP'li Sarıbal 2025 Yılı Tarım Bütçesini Eleştirdi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin görüşmeleri kapsamında Tarım ve Orman Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçelerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, 2025 yılı bütçesinde tarıma yönelik desteklerin yetersiz olduğunu belirterek, ''Gelecek yıl, iktidarın tarıma vereceği en düşük destek olacak'' ifadesini kullandı. İktidarın tarım ve hayvancılık politikalarını eleştiren Sarıbal, 2002 yılında üretim yapılan tarım alanının 266 milyon dönümden 239 milyon dönüme gerilediğini belirtirken, “Tam 26 milyon dönüm tarım alanı vasfından çıkarıldı. Gayri Safi Milli Hasıla içerisinde tarımın payı yüzde 10.2 iken 2024 itibariyle 5.2’ye yani tam yüzde 50 oranında düştü” diye konuştu. Sarıbal ayrıca tarımdaki istihdamın yüzde 35’ten 14’e gerilediğini ve hayvan varlığının son iki yılda 6,6 milyon azaldığını ifade etti. TÜRKİYE İTHALATA TESLİM OLDU Türkiye’nin ithalata teslim olduğunu kaydeden Sarıbal, “Hayvancılıkta kullanılan yemin yüzde 50’sinden fazlası dışarıdan geliyor. 2023 yılında sadece canlı hayvan ve kırmızı ete 1 milyar 383 milyon dolar ödeme yaptık. Bunun karşılığı da 32,7 milyar TL, hayvancılığa ayrılan rakamsa 15,3 milyar, yani yarısı. Gelişmiş ve kalkınmış ülkelerde tarım planlamasının temel aracı destekleme politikalarıdır. 2006 yılında çıkan bir kanunla GSMH'nin yüzde 1'ine denk gelen bir tarımsal destek vaat edildi, fakat 2007-2023 yılları arasında tarımsal destek oranı %0,5’a düşürüldü ve 2025 bütçesinde bu oranın beşte birine indirildi'' ifadelerini kullandı. TARIMA VERİLEN DESTEĞİN 14 KATINI FAİZE VERDİLER 2025 yılının AKP iktidarında tarımın en düşük destekleneceği bir dönem olacağını vurgulayan Sarıbal, “2024’te faize ödeyecekleri para 1,3 trilyon, tarıma verdikleri desteğin tam 14 katını faize verdiler. Aynı dönemde çiftçinin 2022 yılında bankalara borcu 2,4 milyarken, bugün eylül ayı itibariyle 768 milyar. 2002’ye göre tam 320 kat, 2004’e göre 112 kat arttı. Oysa 2007’den bugüne tarım destekleri sadece 21 kat arttı. 2007’den 2025’e çiftçiye çıkardıkları kanuna göre destekleme miktarı 1 trilyon 865 milyar TL olması gerekiyordu ama ödedikleri miktar 495 milyar. 2025’te ise ödeyecekleri 135 milyar, ancak ödemeleri gereken miktar 645 milyardır. Bu da yeni bir AKP rekorudur. 2023 yılında ihracat 9,6 milyar dolar, ithalat 13,8 milyar dolardır. Fark 4,2 milyar dolar. Her zaman olduğu gibi toplumu algıyla yönettikleri gibi, ihracatta artış var diyecekler. Bütün kısıtlamalara rağmen, 2024 yılında ocak- eylül ayı sonu itibariyle 1,8 milyar dolar yine açık var. Bisküvi, kösele, gazlı içeceklerin ihracatını tarımsal ihracatın içine koymuşlar, işlenmiş ürünlerle tarımsal ürünleri harmanlayıp algı yönetiyorlar. TÜİK tarımsal girdi fiyatlarının yüzde 52 arttığını söylüyor. Buğdaya yüzde 11-12 arasında artış verdi. Arpada yüzde 3,8, çeltikte yüzde 25-30, fındıkta yüzde 57, çayda yüzde 60, şeker pancarında yüzde 28 artış yaptılar. Kendi açıkladıkları enflasyon fiyatlarına bile uymadılar” diye konuştu. BÜTÇE ÇİFTÇİNİN DEĞİL, İKTİDARIN BÜTÇESİDİR Bütçede tarıma ayrılan payın 0,8 olduğunu vurgulayan Sarıbal, çiftçinin hayvancılıkta toplam giderinin 600 milyar TL, buna karşılık 27 Milyar TL destekleme verildiğini, çiftçinin kaderiyle baş başa bırakıldığını belirterek, “Bu bütçe çiftçinin, halkın bütçesi değil. Bu bütçe, sarayın bütçesidir. Patentli, Mehmet Şimşek bütçesidir. İktidar değişmeden çiftçinin sorunları çözülmez” dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.