SON DAKİKA
Hava Durumu

#Chp Eskişehir Milletvekili

Porsuk Haber Ajansı - Chp Eskişehir Milletvekili haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Chp Eskişehir Milletvekili haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Eskişehir Halkı, Hukuksuzluklara Karşı Sessiz Kalmayacak! Haber

Eskişehir Halkı, Hukuksuzluklara Karşı Sessiz Kalmayacak!

Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir Milletvekili Dr. Jale Nur Süllü, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesine bağlı Kaymaz Mahallesi’nde, TMSF bünyesindeki Koza Altın İşletmeleri A.Ş.’nin mahkeme kararlarına rağmen hukuksuz bir şekilde devam eden projelerini Meclis gündemine taşıdı. Süllü, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, Eskişehir 1. ve 2. İdare Mahkemeleri tarafından verilen yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarına rağmen altın madenciliği faaliyetlerinin sürdüğü iddialarını dile getirerek, bu durumun hukuk devleti ilkesini ve yargı kararlarının bağlayıcılığını hiçe saydığını belirtti. “YARGI KARARLARINA RAĞMEN HUKUKSUZLUK SÜRÜYOR” Süllü, TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesiyle, yargı kararlarını hiçe sayan faaliyetlerin sorumlularını ve Bakanlığın denetim mekanizmalarındaki eksiklikleri sorguladı. Kaymaz ve Sarıcakaya’da sürdürülen vahşi altın madenciliği projelerinin çevreye ve halk sağlığına yönelik ciddi tehditler oluşturduğunu belirten Süllü, “Yargı kararlarını yok sayarak faaliyetlerine devam eden şirketlere karşı Bakanlığın etkin denetim mekanizmalarını işletmesi ve halkın yaşam hakkını koruması bir zorunluluktur. Mahkemeler, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı davalar sonucunda projelere ilişkin yürütmeyi durdurma ve iptal kararları vermiştir. Ancak şirket, bu kararları yok sayarak projelerini sürdürmektedir. Eskişehir halkı, bu hukuksuzluklara karşı sessiz kalmayacaktır.” dedi. “BAKANLIK DENETİMLERİ NEDEN YETERSİZ?” Süllü, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanının yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, “Eskişehir 1. İdare Mahkemesi’nin yürütmesini durdurduğu ve iptal ettiği 3. Atık Maden Depolama Tesisi projesinin inşasına kim veya kimler izin vermiştir? Yargı kararlarına rağmen, iptal edilen projeye ilişkin inşaat faaliyetleri neden denetlenmemiş ve durdurulmamıştır? Bu süreçte sorumlu idari makamlar hakkında herhangi bir soruşturma başlatılmış mıdır? Sarıcakaya Altın ve Gümüş Madeni projesine yönelik Eskişehir 2. İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararına karşın, faaliyetlerin devam ettiği yönündeki iddialar doğru mudur? Doğru ise bu hukuksuzluğun önlenmesi adına Bakanlığınızca ne tür adımlar atılmıştır? ÇED olumlu kararlarına ilişkin mahkemelerce alınan yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarına rağmen projelerin uygulanmaya devam etmesi, Bakanlığınızın denetim ve müdahale mekanizmalarında bir eksiklik olduğunu göstermekte midir?” şeklindeki sorularına Bakan Kurum’dan yanıt istedi.

Bu İktidarın Son Kullanma Tarihi Sona Ermiştir Haber

Bu İktidarın Son Kullanma Tarihi Sona Ermiştir

CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşülen “2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin, 8. Maddesi” üzerine CHP Grubu adına bir konuşma yaptı. Milletvekili İbrahim Arslan meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi; ''Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; sizleri Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına en içten saygılarımla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; haftalardır süren bütçe tartışmaları iktidar temsilcileri tarafından beş yıldır küresel enflasyon, salgın ve savaş bahanelerine sığınılarak, sanki yirmi iki yıldır tek başlarına ülkeyi yönetmiyorlarmış gibi tozpembe bir tablo sunarak, yer yer de faaliyet raporuna dönüştürerek 2022'den 2024'e kadar bir faaliyet raporu algısı içerisinde, yine -beni bağışlayın lütfen- bazen halk deyimiyle eşeği kaybettirip bulma hikâyeleri, yine bazen ölümü gösterip sıtmaya razı etme hikâyeleri içerisinde devam ediyor. Bütün bu görüşmelerin sonucunda da, iktidar perspektifinden ve muhalefet perspektifinden baktığımızda iki tane Türkiye’nin ortaya çıktığını görüyoruz. Birincisi, halkına yabancılaşmış iktidarın hayal ülkesi; diğeri de acılar içerisinde çile çeken milyonlarca insanların gerçek ülkesi... Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8'inci maddenin ikinci fıkrasında, biliyorsunuz, T cetveline yani kamu kurum ve kuruluşlarının 2025 yılı içerisinde almayı planlamış olduğu taşıt araçları cetvelinden oluşan bir tabloya yer verilmiştir. Tasarruf tedbirlerini içeren 2024/7 sayılı Genelge, 17 Mayıs 2024 tarihli Resmî Gazete'de de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Genelgeye göre, bu tarihten itibaren kamu kurum ve kuruluşlarınca, üç yıl boyunca savunma, güvenlik, ambulans ve itfaiye araçları hariç yeni taşıt edinilemeyeceği; kanunla izin verilenler hariç, hibe dâhil yabancı menşeli araç kullanılamayacağı, buna uymayanlar hakkında yaptırımlar uygulanacağı düzenlenmiştir. Yedi ay önce, üç yıl süreyle kamu kurum, kuruluşlarına taşıt alım yasağı, yabancı menşeili araç kullanım yasağı getiren Bakanlık, buna uymayanlarla ilgili yaptırım uygulayacağını ifade eden Bakanlık, kendi koyduğu yasağa aykırı bir davranışla T cetvelinde 2025 yılına tam 3.424 adet taşıt aracı alımı koymuştur. Bu sayı 2024 yılında da 3.058 adetti. Buradan Cumhuriyet Halk Partisi olarak sormak istiyoruz: Yasaklamış olmanıza rağmen acil ne gereksiniminiz olur ki -elbette savunmayı, güvenliği, ambulansı ve itfaiyeyi anlıyoruz ama- 3.400 aracın çok ezici bir çoğunluğu binek otodan ibarettir; buna niye ihtiyaç duyulmuştur? 2) Kamu kurumlarının Haziran 2024 itibarıyla envanterinde tam 120 bin araç bulunmaktadır. Mevcut taşıt araçlarıyla ilgili Bakanlık ne işlem yapmıştır? 3) Görüyoruz ve biliyoruz ki -sevgili Milletvekilimiz Sayın Cevdet Akay da sıkça dile getirdi. Bol miktarda yabancı menşeli araç kullanımı söz konusudur. Bu yabancı araçların kullanımı, edinimiyle ilgili ne işlemler yaptınız? Ve son olarak da bu araçların 275'inin hibe yoluyla elde edileceği ifade edilmiştir. Bu hibelerin kimler tarafından, ne amaçla, hangi kriterler ölçüsünde hibe edileceğinin mutlaka Bakanlık tarafından açıklanması gerekmektedir. Sevgili arkadaşlar, iktidar temsilcileri bu bütçede vergi adaletinin var olduğunu, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alındığını ifade etmektedirler. Sevgili dostlar, bütçeyi arkadaşlarımızın bir kısmı herhâlde okumamış, okuyanlar da işlerine geldiği için söylemiyorlar. Bu bütçede gelirleri oluşturan tam 12 trilyon 800 milyar liranın yüzde 84'ü dolaylı vergiler ve çalışanlardan kesilecek olan vergilerinden oluşmaktadır. Yine, sevgili arkadaşlar, ÖTV'yle ilgili bir rakam vereyim: Bu iktidar 2025 yılı bütçesinde 2020-21-22-23 yıllarında yani tam dört yılda 1 trilyon 770 milyar olarak tahsil ettiği vergiyi 2025 yılında bunun üstüne de çıkarak tek yılda tam 2 trilyon 146 milyar olarak koymuştur. Yine, sevgili arkadaşlar, ücretlerden kesilecek olan vergiler, kurumlar vergisinden daha yüksek bir miktar olarak bütçeye konulmuştur. Yani bu bütçede vergi adaleti yoktur. Adalet, sadece Adalet ve Kalkınma Partisinin adında ve kâğıt üzerinde kalmıştır. Buradan hareketle, bu bütçede vergide de gelirin dağılımında da paylaşımında da adalet söz konusu değildir. Sevgili arkadaşlar, faiz düşmüş, Sayın Bakana bakılırsa millî gelire göre oranlanması gerekiyormuş, arkadaşlar da ağzına geldiği zaman, koca koca laflar ediyorlar. Sayın Güler, bütçenin ilk konuşmasında şunu söylemişti, demişti ki: "Bu bütçe büyüklüğü 440 milyar dolardır. Bunu biz yaptık, bu büyüklüğe biz ulaştırdık." Sevgili arkadaşlar, 2024 yılı bütçesi de 2 Ocak 2024 tarihinde tam 377 milyar dolardı ama bugünkü kurla satın alma itibarıyla baktığımızda 316 milyar dolara düşmüştür. Bu ne demektir? Sadece kur farklarından 53 milyar dolar buharlaşmıştır. Bu sizin eseriniz, bunu niye buralarda söylemiyorsunuz? Yine, sevgili arkadaşlar, yoksulluğu yaratan faize 1 trilyon 950 milyar lira ayıran bu iktidar, yoksullukla mücadeleye sadece 362 milyar lira bu bütçede öngörüde bulundu. Yani faiz, yoksullukla mücadeleye ayrılan bütçenin tam 5,5 katı. Sevgili arkadaşlar, son sekiz yıldaki faiz ödemeleri ve 2025 yılında ödenecek olan faizler de düşünüldüğü zaman tam dokuz yılda faize ödenen tutar 138 milyar dolardır. Bunun sorumlusu kim? Bugün emeklilere, emekçilere, asgari ücretlilere, memura, çiftçiye, esnafa "Kaynak yok." diyerek edebiyat parçalayanlar sadece faize 138 milyar doları öderken yüreğiniz sızlamadı mı, vicdanınız sızlamadı mı? Halktan yarattığınız 12 trilyon 820 milyar parayı, kimin parasını kimden esirgiyorsunuz ve kimin parasını kimden kıskanıyorsunuz? Sevgili Başkan, değerli milletvekillerimiz; konuşulacak söz çok. Sosyal yardımları yapmakla övünüyor iktidar. 2 tane rakam vereyim: Bir tanesi bütçe gerekçesinde var. Çalışma Bakanı Komisyon görüşmeleri sırasında şu ifadeyi kullanıyor, diyor ki: "Arkadaşlar, aylık 600 TL genel sigorta primini ödeyemeyen 6 milyon 100 bin kişinin primlerini affettik, devlet olarak katkıda bulunduk." Bu, övünülecek bir şey değildir. Bu, olsa olsa 6 milyon insanımızı ayda 600 lira veremeyecek bir düzeye sürüklediğiniz için utanmanız gereken bir veridir. Yine, Aile Bakanlığının verilerine göre, bu ülkede 5 milyon haneyi ancak ve ancak sosyal yardımlarla geçinebilir bir hâle getirdiğiniz için yirmi iki yılın sonunda siyasal istikrar, ekonomik istikrar değil istikrarlı biçimde insanlarımızı yoksullaştırdığınız için ne kadar utansanız azdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilirken bizler itiraz ettik "Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerini kısıtlıyorsunuz, güven oylamasını, gensoruyu ortadan kaldırıyorsunuz." dediğimizde ne garip tesadüftür ki bugünkü Meclis Başkan Vekilimiz 2017 tarihinde Adalet Bakanıydı ve 18 Ocak 2017 tarihinde yapmış olduğu açıklamada demişti ki: "Güven oylamasına artık Parlamentoda gerek yok, biz güvenoyunu halktan alacağız." Sevgili dostlar, mademki güvenoyunu milletten alıyoruz, genel seçimden sonra yapılan, on ay sonra yapılan yerel seçimlerde halk size güvenoyu vermemiştir. Dolayısıyla güvenoyu alamayan bir iktidar bütçe yapamaz ve düşmüş sayılır. Bu iktidarın son kullanma tarihi sona ermiştir arkadaşlar. Son kullanma tarihi biten iktidar, bu saatten sonra sağlığa zararlı hâle gelmiştir. O nedenle de Sevgili Engin Altay Vekilimin dediği gibi, bu ülkenin yarısından fazlası antidepresan kullanır hâle gelmiş, memlekette insanlar huzurla yastığa başını koyamamış, gülerek güne doğamamıştır. Bu mekân, millet iradesinin ve egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu kutsal bir mekân. Asıl ve asil olan millettir. Millet fakruzaruret içerisine itilmiştir. O hâlde, yapılacak bellidir. O da millete rağmen değil millet için derhâl seçim kararının alınmasıdır. Bu duygu ve düşünceler içerisinde, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, içinde halkın olmadığı bu bütçeye ret oyu vereceğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.''

Seçilmiş Başkanı Cezaevinde Tutarak Türkiye’ye Demokrasi Gelmez Haber

Seçilmiş Başkanı Cezaevinde Tutarak Türkiye’ye Demokrasi Gelmez

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, yerine kayyum atanan CHP Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer ile Gezi Davası hükümlüleri Can Atalay, Tayfun Kahraman, Osman Kavala, Mine Özerden ve Çiğdem Mater’i Marmara ve Bakırköy cezaevlerinde ziyaret etti. Cezaevinde 50’nci gününü dolduran Esenyurt tutuklu Belediye Başkanı Ahmet Özer, “Tamamen içi boş, mesnetsiz bir dosyadan 50 gündür buradayım. Beni burada tutarak Esenyurt’a hizmeti engelliyorlar, Esenyurtluları cezalandırıyorlar. Bir an önce iddianamemin gelmesini ve hakim karşısına çıkmayı bekliyorum” dedi. Gezi Davası hükümlüleri ise Çakırözer’e, Anayasa Mahkemesi’nin önünde bekleyen dosyayı bir an önce adil bir şekilde ele alması ve yaşanan bu hukuksuzluğu bozmasını beklediklerini aktardı. Ziyaretleri sonrasında açıklamalarda bulunan CHP’li Çakırözer, “Seçilmiş belediye başkanını, seçilmiş milletvekilini, Türkiye’nin aydınlık beyinlerini zindanlarda tutarak Türkiye aydınlığa kavuşmaz! Türkiye’nin bu ayıptan kurtulması lazım. Cezaevinde tutulan siyasi tutukluların bir an önce özgürlüğüne kavuşması lazım” dedi. MARMARA VE BAKIRKÖY CEZAEVLERİNE ZİYARET Yerine kayyum atanan CHP Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklu bulunduğu Marmara Cezaevi’nde 50’nci gününe girerken, Gezi Parkı Davası’nda hüküm giyen seçilmiş Milletvekili Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater 3 yıla yakındır cezaevinde. Osman Kavala ise cezaevinde 7. yılını doldurdu. CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer Marmara ve Bakırköy cezaevlerinden tutuklu Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ile Gezi Davası hükümlerini ziyaret etti. ÖZER: “BENİM ÜZERİMDEN ESENYURTLULAR CEZALANDIRILIYOR” Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, Çakırözer aracılığıyla gönderdiği mesajında şunları söyledi: “6 tane belediyede daha kayyum var. Hiçbiri tutuklu değil. Onlar tutuklansın demiyorum ama ortada bize karşı büyük bir adaletsizlik, hukuksuzluk var. Ben 38 kitap, 200 makale yazdım. Ahmet Özer bilim insanıdır. O dönem iktidarda bazı isimler benimle Kürt sorunu çözümü üzerine konuştular. Birlikte bu meselenin barışçıl çözümüne kafa yormuştuk. Şimdi tamamen mesnetsiz, içi boş bir dosyadan tam 50 gündür cezaevindeyim. Ben kaçacak bir insan değilim. Beni burada tutarak Esenyurt’a yapılacak hizmetleri engelliyorlar, benim üzerimden Esenyurtluları cezalandırıyorlar. Bir an önce iddianamemin çıkmasını ve hakim karşısına çıkarılmayı bekliyorum.” “BİR AN ÖNCE ÖZGÜRLÜKLERİNE KAVUŞMALILAR” Marmara ve Bakırköy cezaevlerine gerçekleştirdiği ziyaretlerin ardından açıklamalarda bulunan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, tutuklu CHP Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in iddianamesinin hazırlanması ve bir an önce özgürlüğüne kavuşması çağrısında bulundu. Çakırözer, Marmara ve Bakırköy cezaevlerinde 3 yıla yakındır tutulan Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater ile 7 yıldır tutuklu Osman Kavala’nın Anayasa Mahkemesi önünde bekleyen dosyalarının da bir an önce ele alınması ve hukukun üstünlüğünün sağlanması çağrısını yaptı. “HALK İRADESİNE BÜYÜK DARBE VAR” Çakırözer cezaevi önünde yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Türkiye’nin en büyük ilçesi Esenyurt’un seçilmiş belediye başkanı, Cumhuriyet Halk Partisi Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tam 50 gündür Silivri Cezaevi’nde haksız, hukuksuz yere tutuklu konumda! Ahmet Özer Türkiye’de Kürt sorununun çözümü, terörün bitmesi, toplumsal barışın sağlanması için onlarca kitap yüzlerce makale yazmış. Bakanların, Başbakanların kendisine teşekkür ettiği, görüşlerinden ifade ettiği bir isim. Şimdi terörle ilintili iddiasıyla burada, cezaevinde tutuluyor. Bu arada da yüzbinlerce Esenyurtlu’nun iradesine kayyum darbesiyle el konularak, Esenyurt yönetilmek isteniyor. Ortada büyük bir adaletsizlik, demokrasiye, halk iradesine büyük bir darbe var. “İDDİANAME BİR AN ÖNCE HAZIRLANMALI, AHMET ÖZER ÖZGÜR KALMALI” Kendisiyle görüştüm. İçeride bütün enerjisini çıktığında Esenyurt için, İstanbul içinyapmak istediği projelere harcıyor. Seçimden bu yana Esenyurt’a yaptıklarını anlattığında etkilenmemek mümkün değil. Yapılan toplumsal projeler, aşevleri, yapılan asfaltlar, ihtiyaç sahiplerine yardımlar hepsini anlattı. Yenilerini ekleme iradesinde olduğunu zaten bu nedenle cezaevine konulduğunu da anlattı. Biz diyoruz ki, halkın iradesine kayyum eliyle darbe yapılamaz. Seçilmiş belediye başkanı Ahmet Özer bir an önce özgürlüğüne kavuşmalı. Bunun için de iddianamesinin hızla yazılıp hakim önüne çıkması sağlamalıdır. Kayyum eliyle darbeyle Türkiye’de demokrasi güçlenemez bundan vazgeçilmelidir. Türkiye’de demokrasinin işlemesi, hukuk devletinin işlemesi için görüşleri nedeniyle, sırf halka iyi hizmet ediyor diye, Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanları diye; belediye başkanlarını, muhalif isimleri, seçilmiş milletvekillerini cezaevinde tutarak Türkiye’ye demokrasi gelmez! Türkiye’nin bu ayıptan kurtulması lazım. Cezaevinde tutulan siyasi tutukluların bir an önce özgürlüğüne kavuşması lazım.” “AYM ÖNÜNDE BEKLEYEN DOSYAYI ELE ALMALI, BU HUKUKSUZLUĞU BOZMALI” Çakırözer Gezi Davası hükümlüleri ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından da şu çağrıyı yaptı: “Marmara Cezaevi’nde iktidarın Gezi direnişinden suç çıkarmak için yarattığı, FETÖ’cü savcılar ile başlattığı davada hükümlü konumuma gelen Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman ile görüştüm. Bakırköy Cezaevi’nde de Çiğdem Mater, Mine Özerden kalmakta. Osman Kavala tam 7 yıldır bu zindanda! Diğerleri ise yaklaşık 3 yıldır ailelerinden, özgürlüklerinden, sevdiklerinden mahrum. Ne için? Sadece ve sadece bu iktidarın Gezi direnişini kriminalize bir olay haline getirmek sevdası nedeniyle bu masum insanlar cezaevinde günlerini, aylarını, yıllarını geçirmek zorunda bırakılıyorlar. Buradan çağrımız, Anayasa Mahkemesi önünde dosyaları bulunuyor. Tam 1,5 yıldır dosya AYM önünde. Bugüne kadar alt mahkeme, istinaf, Yargıtay bu hukuksuzluğu, adaletsizliği ortadan kaldırmadı. Artık AYM’nin buna dur demesi gerekiyor, eğer dur demezse daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi belki de Anayasa Mahkemesi’nin artık Türkiye’de geçerli bir başvuru noktası olmadığını ortaya koyabilir. Türkiye’yi bu utançtan kurtarmak, Gezi davası utancından kurtarmak AYM önünde. Bu fırsatı değerlendirmeli ve Türkiye’yi bu ayıptan kurtarmalı. Bu insanları bu haksızlıktan, hukuksuzluktan kurtarmalıdır. Anayasa Mahkemesi bu hukuk katliamına son vermelidir.”

2025 Yılı Bütçesi Yine Halkın Sırtına Yük! Haber

2025 Yılı Bütçesi Yine Halkın Sırtına Yük!

CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, TBMM Genel Kurulunda görüşmelerine devam edilen 2025 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi üzerinde yaptığı konuşmada, Cumhuriyet’in temel ilkelerinin örselendiğini ve bütçe dengesizliğinin halkı daha da zor bir yıla sürükleyeceğini vurguladı. Kürsüye “İlkeler Terazisi” ile çıkan Süllü, “2024 bütçesinin dengesizliklerini geçen yıl hassas bir teraziyle anlatmıştım. 2025 bütçesinde de hiçbir iyileşme yok. Borçlanmanın ve denkleşmeyen bütçenin sancılarını milletçe çekeceğiz.  Sorunların kökeni de çözümü de belli; Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerini yeniden terazisine oturtarak adalet ve demokrasiyi dengede kılmak” dedi. Bütçe: Halkın Sırtına Yüklenmiş Yük Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da bütçede halkın refahı için bir çözümün olmadığını belirten Süllü, “Bütçe, halkın sırtına yüklenmiş bir yük olmaya devam ediyor” dedi. Atatürk’ün 101 yıl önce Cumhuriyet’i kurarken belirlediği ilkelerle toplumsal ve ekonomik kalkınmanın hassas dengeler üzerine oturduğuna dikkat çeken Süllü, “Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılâpçılık arasında hassas bir denge vardır. Ancak bu dengenin alt üst olduğuna tanık oluyoruz” dedi. Cumhuriyetçiliğin, devlet yönetiminde şahsilik ve keyfiliği önleyen demokrasinin en temel dayanağı olduğunu vurgulayan Süllü, “Uydurulan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile milletin kayıtsız şartsız egemenliğini tek kişiye, ülkenin kaderini ise keyfi gece yarısı kararlarına terk ettiniz. Seçilmişlere Kayyım atayarak, Can Atalay’ı hala cezaevinde tutarak millet iradesini yok saydınız. Anayasa Mahkemesi kararını tanımayarak adaletin terazisini faiz sebep enflasyon sonuç inadı ile ekonomiyi, güçler ayrılığını yok ederek demokrasiyi derinden sarstınız” diye konuştu.  AKP’nin halktan iyice koptuğunu ifade eden Süllü, “Ücretliden aldığınız vergilerle, yandaş şirketlerin servetine servet kattınız. Emekliye asgari ücretliye vermediğiniz zamları, tefecilere, mutlu azınlığın kur korumalı mevduatlarına ödediniz. Öğrencilerin beslenmesine, kredisine ayırmadığınız kaynaklar bir yana kapattığınız 20 bin köy okulu ve 4+4+4 ile çocukları eğitimden uzaklaştırdınız” dedi. “Milletimizi Utandırdınız” Süllü, “Milliyetçiliği ise kendi bekanız için sömürmekten hiç geri durmadınız” diyerek iktidara tepki gösterdi. Kalbura çevrilen sınırların güvenliğinin korunamadığı belirten Süllü, “İnsani olarak pazarladığınız sığınmacı kabulünün, para karşılığı olduğu yüzümüze vurulduğunda ise milletimizi utandırdınız” tepkisini gösterdi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının mülk satışına endekslenmesine tepki gösteren Süllü, “Vatandaşlarımızın vize çilesine çare bulamadınız. Ne askerimizin kafasına çuval geçirilişinin ne de İdlip’te yitip giden 34 şehidimizin hesabını sorabildiniz. Halkımızın vergilerini, yatırımcı adı altında carry trade ile hiçbir yerde olmayan yüzde 32 faizle yabancılara aktardınız. Milli paramız, yabancı paralar karşısında pul oldu” dedi. 3 Liralık İş 13 Liraya Yaptırıldı! Süllü, devletçilik ilkesinin ise Cumhuriyet’in kazanımlarının içinin boşaltıldığını ve yok pahasına satılmasıyla aşındırıldığını ifade ederek, “Sağlığı, metalaştırdınız, şehir hastaneleri icadınız ve Kamu Özel İşbirliği projeleri ile 3 liralık işi 13 liraya yaptırıp, kamuyu zarara uğrattınız; borçlanmalarla Bütçe açığını arttırdınız. Milletin doğasını, toprağını, suyunu rant uğruna yağmalattınız” diyerek tepki gösterdi. “Biz Kadınlar Hiç Unutamıyoruz!” “Devrimcilikte Cumhuriyet kazanımlarından geri gidişlerin hangi birini sayalım?” diye soran Süllü, “Bir gece yarısı ise tek bir erkeğin İstanbul Sözleşmesini yok sayma kararını ise biz kadınlar hiç unutamıyoruz” dedi. Siyasi iktidarın, dini kendi tabanını bir arada tutmak uğruna sömürerek laiklik ilkesine de dinimize de zarar verdiniz. Dahiyane ÇEDES projeniz, maarif modeliniz, cemaat-tarikat işbirlikleri ile eğitimin dengesini bozdunuz. Erdoğan’ın şeriatçı yönetim deklere eden cihatçı terör örgütünü “Şam’ın gerçek sahipleri” tanımlamasının özellikle biz kadınları, geleceğe ilişkin endişelendirdiğini söylemeden geçemeyeceğim. Çözüm 6 İlkede: Dengeleri CHP İktidarıyla Yeniden Sağlayacağız! Süllü, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinin örselendiği ve bütün dengelerin alt üst olduğunu ama en çok da toplumun ruhsal dengesinin bozulduğu ifade ederek, “Bu süreçte çözüm ise milliyetçilik, cumhuriyetçilik, laiklik, devletçilik, devrimcilik ve halkçılığı yeniden terazisine oturtarak adalet ve demokrasiyi dengede kılmak. Vatandaşlarımız asla, umutsuzluğa kapılmasın” dedi. Süllü, konuşmasını, “Partimizin 6 okunda hayat bulan temel ilkelerimizle alt üst olan dengeleri Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz iktidarımızda sağlayacağız” diyerek tamamladı.

Kapıkule’nin Ötesine Çıkamadığımız Bir Ülkeye Döndük Haber

Kapıkule’nin Ötesine Çıkamadığımız Bir Ülkeye Döndük

TBMM’deki bütçe görüşmelerinde yurt dışına gitmek isteyen yüz binlerce yurttaşın yaşadığı ‘vize çilesi’ gündem oldu. Türkiye’den Avrupa’ya gitmek isteyen yüz binlerce yurttaşın değil vize, randevu dahi alamadığına dikkat çeken CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Vize retleri 2014'ten bu yana 3 katına çıkmış. Yurt dışı fuarlara ürününü gönderip kendi gidemeyen iş insanı, ödülünü almaya gidemeyen yönetmen, konserine gidemeyen sanatçı, okuluna gidemeyen öğrenci, kampına gidemeyen futbol takımı, yüz binlerce yurttaşımıza konsolosluk kapılarında çile çektiriliyor. AB'ye aday bile olmayan 61 ülkeye tanınan vizesiz seyahat imkânı üstlendiğimiz onca külfete rağmen yurttaşlarımıza verilmiyor. Burada da durumunuz tam bir fiyasko” dedi. Çakırözer, Almanya’da çıkan çifte vatandaşlık kanunu sonrası oradaki 600 bin Türkiye kökenli vatandaştan 585 bin kişinin Türk pasaportu için başvuruda bulunmadığına dikkat çekerek, “Türkiye kökenli ama Alman vatandaşlığını seçen 600 bin kardeşimizin çifte vatandaşlık için koşmasını bekliyorduk! 600 bin kişiden sadece 15 bin başvuru var! Kendi insanımız onur duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına kavuşmak istemiyor. Bu çok vahimdir!” eleştirilerinde bulundu. “TÜRK VATANDAŞLARI SAYENİZDE KAPIKULE’NİN ÖTESİNE ÇIKAMIYOR!” TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer TBMM’deki bütçe görüşmelerinde yurt dışına çıkmak isteyen yüzbinlerce yurttaşa yaşatılan vize çilesini gündeme getirdi. AKP iktidarlarında Türkiye’nin kendi yurttaşları için Kapıkule'nin ötesine çıkamadığı bir ülkeye dönüştürüldüğünü dile getiren Çakırözer, ülkede demokrasideki geri gidişin yurt dışına iltica başvurularını ve vize retlerini arttırdığına dikkat çekti. “DEMOKRASİDEKİ GERİ GİDİŞ İLTİCAYI DA VİZE RETLERİNİ DE PATLATTI” Türk vatandaşlarına yönelik vize retlerindeki artış oranının 2014 yılından bu yana 3 katına çıktığını belirten Çakırözer, şunları söyledi: “Yurt dışı fuarlara ürününü gönderip kendi gidemeyen iş insanı, ödülünü almaya gidemeyen yönetmen, konserine gidemeyen sanatçı, okuluna gidemeyen öğrenci, kampına gidemeyen futbol takımı, yüz binlerce yurttaşımıza değil vize, randevu dahi verilmiyor, konsolosluk kapılarında çile çektiriliyor. Batı'yı eleştirelim tabii ama bu iktidarın sorumluluğunu da görmezden gelemeyiz. Demokrasimizdeki geri gidiş yurt dışına iltica başvurularını da vize retlerini de patlatmış durumda. Avrupa Birliğine en fazla iltica başvurusu yapan 3 ülkeden biriyiz. Vize retleri ise 2014'ten bu yana 3 katına çıkmış durumda. AB'ye aday bile olmayan 61 ülkeye tanınan vizesiz seyahat imkânı üstlendiğimiz onca külfete rağmen yurttaşlarımıza verilmiyor. Bu kabul edilemez durum için fiyasko demeyelim de ne diyelim?” “KENDİ İNSANIMIZ DAHİ TÜRK PASAPORTUNU İSTEMİYOR” AKP iktidarında yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları için de Türkiye’nin bir çekim merkezi olamadığını vurgulayan Çakırözer, Almanya’da çıkarılan çifte vatandaşlık kanunun sonrası Türkiye kökenli yurttaşların Türkiye Cumhuriyeti pasaportu için başvuruda bulunmadığını dile getirdi. Almanya’daki 585 bin Türkiye kökenli yurttaşın Türk pasaportu için başvuruda bulunmadığına dikkat çeken Çakırözer şöyle konuştu: “Yıllarca peşinden koştuk, sonunda Almanya'da çifte vatandaşlık kanunu çıktı. Türkiye kökenli ama Alman vatandaşlığını seçen 600 bin kardeşimizin koşmasını bekliyorduk değil mi? Sonuç, bir başka büyük fiyasko! 6 ayda sadece 15 bin başvuru var, 600 bin nerede, 15 bin nerede. Kendi insanımız, kendi evlatlarımız onur duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına, pasaportumuza kavuşmak istemiyor. Bu çok vahimdir! Geçiştirilebilecek bir durum değildir! Başta iktidar olmak üzere üzerinde hepimizin kafa yorması gereken ciddi bir sorun var ortada.”

Suriye Afganistan'a Dönüşürse Bedelini Türkiye Öder Haber

Suriye Afganistan'a Dönüşürse Bedelini Türkiye Öder

TBMM’deki Dışişleri Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde Suriye’deki son gelişmeler gündem oldu. Muhalefet AKP iktidarına geçmişte yaşananlardan ders alınması uyarısında bulunurken, CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Sınırımızın dibinde bir diktatör giderken yerini yeni bir cihatçı Taliban benzeri yönetimin almasını hiçbirimiz istemeyiz! Geçmiş hatalardan ders alın! Suriye'nin cihatçıların yeni Afganistan'ına dönüşmesinin taşları döşenirse bunun ulusal güvenliğimize vereceği zararı yine ülkemiz ve milletimiz ödemek zorunda kalacaktır” dedi. Çakırözer, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a ABD’deki yeni Trump dönemine ilişkin de uyarılarda bulunarak, “Trump'ın ilk döneminde AKP'de bayram havası vardı ama ‘dostum’ dediğiniz Trump ile tarihin en kötü sürecini yaşadık! Trump değişir mi bilinmez ancak illa bir akıl kullanacaksanız geçmişten ders alın! Bundan sonra hiç kimseye Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına ‘aptallık etme’ mektubu yazma cüreti verecek yolu açmayın” diye konuştu. “TARAF OLDUNUZ, BEDELİNİ ÜLKEMİZ ÖDEDİ” TBMM Genel Kurulu'ndaki Dışişleri Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesi görüşmelerinde Suriye'de yaşanan gelişmeler gündem oldu. TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Suriye’de bugün ortaya çıkan tabloda yarına ilişkin değerlendirmeler yapılırken 13 yıllık süreçte yaşananların gözden geçirilmesi gerektiğine vurgu yaparak şu değerlendirmeleri yaptı: “Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Atatürk'ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesi doğrultusunda emperyalist güçlerin peşine takılmanın doğru olmadığını Irak tezkeresinde söyledik. Mısır'da, Suriye'de rejim değiştirme maceralarınızda söyledik. Emperyal güçlerin dolduruşu ve ihvancı hayallerle ‘Esad bir haftada gidecek’ diyerek taraf olduğumuz bu iç savaşta en büyük bedeli paramparça olan Suriye ödedi. Ama ikinci büyük hasarı ise maalesef ülkemiz, halkımız yaşadı. Suriye'deki kaos ortamından en çok terör örgütleri yararlandı. Bir taraftan radikal cihatçı gruplar, diğer taraftan bölücü terör örgütü Suriye'yi âdeta terör üssüne dönüştürdü. Bu örgütlerin Reyhanlı, Suruç, Ankara Garı, Diyarbakır, Gaziantep, Atatürk Havalimanı, Sultanahmet, İstiklal Caddesi, Santa Maria Kilisesi, İçişleri Bakanlığı ve son olarak TUSAŞ'a yaptıkları kanlı saldırılarda yüzlerce vatandaşımız katledildi. Bir de İdlib'de bombalanan ve hesabı hâlâ sorulmayan 34 şehidimiz var. Hepsini rahmetle anıyorum. Bu süreçte ulusça yaşadığımız bu büyük acıların unutulması asla mümkün değildir.” “AKP SURİYELİLERİ TUTTU, MERKEL'İ RAHATLATTI” “Birkaç bin kişi gelir diye açtığımız sınırdan 5 milyondan fazla Suriyeli geldi. Misafir gelenler kalıcı oldu, yüz binlercesi vatandaşlık aldı. 13 yılda milletimizin birçok temel ihtiyacından kesilerek bütçemizden en az 50 milyar dolar bu meseleye harcandı. Bu süreçte şaibeli pazarlıklar, anlaşmalar dahi yapıldı. Almanya eski Başbakanı Angela Merkel anılarında açıkladı. Diyor ki, ‘Göçü durdurmak için Suriyelilerin Türkiye'de kalması gerekiyordu. Sığınmacıları çalıştırsın, sağlık eğitim hizmeti versin, onlara Türkiye içinde gelecek sunsun diye Türkiye'yi ikna ettik’ 3 milyar euro karşılığında milyonlarca Suriyeliye burada gelecek planlamışlar. Kimle? İşte, Erdoğan'la. Peki, Türk halkına nasıl yutturuldu bu vicdansız plan? AB yolu açılacak, vizesiz seyahat başlayacak diye. AKP Suriyelileri tuttu, Merkel'i rahatlattı. Peki hani vizesiz Avrupa? Yok! Dolayısıyla, o dönem ‘Bir haftada, bir ayda bu iş biter’ diyerek rejim değişikliğine soyunanların 13 yılda ulusal çıkarlarımıza verilen zararlardan ders çıkararak daha sağduyulu, sorumlu hareket etmesinde yarar görüyoruz.” “SURİYE’DE İÇ SAVAŞIN BİTİRİLMESİ ÖNCELİK OLMALI” Türkiye'nin birinci önceliğinin Suriye'de iç savaşın bitirilmesi olduğuna dikkat çeken Çakırözer, “Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in dediği gibi birinci önceliğimiz ülkemize, vatandaşımıza, askerlerimize yönelik terör tehdidinin son bulmasıdır. İki, Suriye’de Arap’ıyla, Kürt'üyle, Türk'üyle, Ermeni'siyle, Dürzî'siyle, Hristiyan'ıyla, Müslüman'ıyla, Sünni'siyle, Nusayrî'siyle herkesin bir arada yaşayacağı bir ülke görmek istiyoruz. Burada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı Karar'ını hayata geçirmek en doğru yol olacaktır. Üç, ülkemizde sığınmacı konumundaki milyonlarca Suriyelinin ülkelerine dönüşü için süratle yol haritası oluşturulmalı ve kararlılıkla uygulamaya sokulmalıdır. Temel beklentilerimiz bunlar ancak sahadaki gerçekliğe bakınca Esad devrildi ama istikrarlı, bölgesine güvenlik sunan bir Suriye'den hâlâ uzağız” diye konuştu. “SURİYE AFGANİSTAN’A DÖNÜŞÜRSE BEDELİNİ YİNE TÜRKİYE ÖDER” “Suriye bölünmenin eşiğinde, çok parçalı yapı nasıl bütünlük sağlayacak gerçekçi gözükmemekte” diyen Çakırözer, şu uyarıları yaptı: “Hâlâ terör örgütleri listesinde olan HTŞ ve altındaki cihatçı gruplar ülkedeki farklı etnik ve dinsel grupları nasıl demokratik ve insan haklarına uygun yönetecek kaygılarımız var. Sınırımızın dibinde bir diktatör giderken yerini yeni bir cihatçı Taliban benzeri yönetimin almasını eminim hiçbirimiz istemeyiz. Bu belirsizlik ve riskler nedeniyle sığınmacılar da ülkelerine dönmek için acele etmeyebilirler. Bu süreçte, Türkiye'nin, atacağı adımları saydığımız temel beklentilerin hayata geçmesi koşuluna paralel olarak belirlemesi gerekir. Geçmiş hatalardan hiç ders almadan Suriye'nin cihatçıların yeni Afganistan'ına dönüşmesinin taşları döşenirse bunun ulusal güvenliğimize vereceği zarar ve yeni göç dalgaları olarak yaratacağı büyük bedeli yine ülkemiz, yine milletimiz ödemek zorunda kalacaktır.'' “BÖLGEYE LAİK DEMOKRASİMİZ İLE ÖRNEK OLMALIYIZ” “Türkiye eğer bugün bölgemizde bir rol modeli olacak ise bu, hiç şüphesiz kökleri yüzyıl öncesine dayanan Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde kurulan Cumhuriyetimizin değerleriyle olmalıdır. Yüzünü Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyet hedefine, evrensel değerlere, akıl, bilim yoluna, kadın-erkek eşitliğine çeviren laik ve demokratik yapısıyla olmalıdır. O zaman, bize düşen en önemli sorumluluk demokrasimizi güçlendirmek olmalıdır.” TRUMP UYARISI: “ ‘APTALLIK ETME’ DİYEBİLECEK CESARETİ KİMSEYE VERMEYİN” Çakırözer ABD’deki yeni Trump dönemine ilişkin de iktidara uyarılarda bulunarak şunları söyledi: “Suriye bağlamında devlet aklından, stratejik akıldan bahsediyorsunuz. Bu akıl ancak eleştirel olursa geçmişten ders alırsa bizi doğru kararlara taşıyabilir. Dolayısıyla Suriye'deki, Mısır'daki, Libya'daki hatalarımızdan, maceralarımızdan dersler çıkaran bir devlet aklıyla hareket edilmesini temenni ederiz. Sadece Suriye de değil; ABD'de Trump yönetimiyle nasıl bir dünya olacak, büyük belirsizlik var. Trump'ın ilk döneminde AKP'de bayram havası vardı ama ‘dostum’ dediğiniz Trump ile tarihin en kötü sürecini yaşadık. Yaptırımlarla ekonomimize darbe vurdu. Trump değişir mi bilinmez ama ille bir akıl kullanacaksanız, yine geçmişten ders alıp bundan sonra hiç kimseye Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına ‘aptallık etme’ mektubu yazma cüreti verecek yolu açmayın.”

CHP’li Çakırözer: Emekliye Geçim Haktır, Bir Asgari Ücret Şarttır! Haber

CHP’li Çakırözer: Emekliye Geçim Haktır, Bir Asgari Ücret Şarttır!

CHP örgütü hafta sonu cadde cadde, sokak sokak vatandaşı dinledi asgari ücret talebini anlattı. CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer ve parti örgütünün Yenikent pazarında dinlediği emekliler pahalılığa isyan etti. Çakırözer’in dinlediği bir emekli boş çantasını göstererek, “İşte emeklinin çantası bomboş! Ben bu devlete 30 sene çalıştım, ebelik yaptım! Çantam bomboş, görsünler de utansınlar” dedi. Evi kira olan başka bir emekli ise, “14 bin lira maaş alıyorum. 10 bin lira ev kiram var. Benim hiç evim olmadı, TOKİ’ye girdim taksitimi ödeyemedim geri çıktım” dedi. CHP Milletvekili Çakırözer, “Türkiye’nin dört bir yanında sokaklardayız. Çarşı pazar dolaşıyor, cebimizden çalınanları, bu kötü yönetimin bize neler kaybettirdiğini anlatıyoruz. Derdimiz milletimizin derdi. Bizim asgari ücret talebimiz 30 bin, bunun altında yokuz diyoruz. Hayat pahalılığı altında yaşam mücadelesi veren emeklilerimiz için de en az bir asgari ücret istiyoruz. ‘Emekliye geçim haktır, bir asgari ücret şarttır’ diyoruz” dedi. CHP ÇARŞIDA PAZARDA VATANDAŞI DİNLİYOR CHP Eskişehir İl Başkanlığı öncülüğünde CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, İl Başkanı Talat Yalaz, kadın ve gençlik kolları ile ilçe örgütleri hafta sonu sahada vatandaşı dinledi, partisinin asgari ücret talebini anlattı. Emekliler, emekçiler, esnaf CHP’li heyete hayat pahalılığından, azalan alım gücünden dert yandı. CHP örgütü ziyaretlerinde partisinin emekçi, emekli, asgari ücretli için taleplerini anlattı. “EMEKLİNİN ÇANTASI BOMBOŞ! GÖRSÜNLER DE UTANSINLAR” Pazarda CHP’li Çakırözer’in dinlediği bir emekli boş çantasını göstererek, “Emeklinin çantası bu! Bomboş. Görsünler de utansınlar” dedi. Devlete 30 yıl hizmet verdiğini anlatan emekli vatandaş, “Emeklinin çantası bu. 30 senelik memurum, ebelik yaptım! Bu devlete 30 sene çalıştım, boş çantam. Utansınlar! 14 bin lira maaş alıyorum. Bir asgari ücret bile alamıyoruz. Yalnızken geçinemiyoruz. Bir de üç dört tane çocuğumuz olsa ne yapacağız. 12 bin lira ev kirası, geriye kaç lira kalıyor? Doldur doldurabilirsen! Dolmadı, bir şey alamadım” dedi. “TOKİ’YE GİRDİM, TAKSİTİMİ ÖDEYEMEDİM ÇIKTIM” Aldığı maaşın yetmediğini dile getiren bir başka emekli ise, şunları söyledi: “Bugün 500 lira pazara ayırdım. Girişte hepsi gitti. Bakarsanız doğru düzgün bir şey alamadım. Emekliyim, 14 bin lira maaş alıyorum. Evim kira. Elektrik, su her şey para. Doğalgaz faturası bin 500 lira geldi. Diğer ay ne kadar gelecek bilmiyorum. 10 bin lira kira ödüyorum! Nasıl geçineceğim? Benim hiç evim yok, TOKİ’ye girdim taksitimi ödeyemedim. Geri çıktım. Ne yapalım böyle? Çoluğu çocuğu olanlar ne yapacak? En ucuzundan almaya uğraşıyoruz. Kıt kanaat geçiniyoruz. En az 25 bin, 30 bin lira emekli maaşı olması lazım! O da yetmez ama en azı o kadar olmalı!” “ŞARTLAR ÇOK ZOR, ÇOK AĞIR” “Emekliyim. Gördüğünüz gibi çanta boş. Şu kadar şey 500 lira. Şartlar çok zor, çok ağır. Elektirk faturası 600 lira gelmiş. Doğalgaz 300 lira geldi. Emekli maaşının 30 bin liranın altında olmaması lazım.” “DERDİMİZ MİLLETİMİZİN DERDİ” Ziyaretlerinde partisinin asgari ücretliler, emekliler, emekçiler için taleplerini anlatan CHP’li Çakırözer, “Meclis’te bütçe görüşmeleri var. Sokak sokak, cadde cadde iktidarın bize neler kaybettirdiğini; asgari ücretlinin, emeklinin, memurun, esnafın cebinden eksilenleri tek tek anlatıyoruz! Derdimiz milletimizin derdi. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak emekliye, asgari ücretliye, esnafa, memura, çiftçiye, öğrenciye bütçe istiyoruz” dedi.

Çakırözer; Haber

Çakırözer; "Yaz Saati İnadından Vazgeçin!"

Türkiye’de 2016 yılından bu yana yürürlükte olan kalıcı yaz saati uygulaması kış aylarında okula giden öğrencileri, sabahın erken saatlerinde çalışmaya giden yurttaşları mağdur etmeye devam ediyor. TBMM’de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde yaşanan mağduriyetleri gündeme getiren CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, kış saati uygulamasının yeniden başlatılmasını istedi. Çakırözer, kış saati uygulamasına geçilmesi için TBMM’de kanun teklifi de verdi. ENERJİ BAKANLIĞI BÜTÇESİNDE KIŞ SAATİ ÇAĞRISI CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM’deki bütçe görüşmelerinde kalıcı yaz saati uygulaması nedeniyle yurttaşların yaşadığı mağduriyetleri gündeme getirerek, kış saati uygulamasının yeniden başlatılmasını istedi. 2016 yılından bu yana yürürlükte olan kalıcı yaz saati uygulaması nedeniyle çocukların okula gitmek istemediğini, çalışanların işe gitmekte zorlandığını belirten Çakırözer, yapılan zorlama uygulamadan vazgeçilmesini istedi. “YAZ SAATİ İNADINDAN VAZGEÇİN” Çakırözer Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde yaptığı konuşmada şunları söyledi; “Kalıcı yaz saati uygulamasıyla milyonlarca hanede güne sıkıntıyla, stresle başlanıyor. Sabahları aydınlanmıyor, saat altıda, yedide lamba yakmak durumundayız. Bunun nesi tasarruf getirir? Ayrıca biyolojik saatimizle oynanıyor, evlatlarımız uyanıp okula gitmekte, emekçiler işe gitmekte zorlanıyor. Okullarda çocuklarımız otuz dakikalık derslere zorlanarak eğitimlerinden çalınıyor. Gelin bu inattan, bu zorlamadan vazgeçin.” KANUN TEKLİFİ DE VERDİ Kış saati uygulamasına geçilmesi için Meclis’te kanun teklifi de veren Çakırözer, kalıcı yaz saati uygulamasının enerji tüketimini azaltmak yerine artırdığına dikkat çekerek, milyonlarca yurttaşın yaşamını olumsuz etkilediği ve özellikle kış aylarında sabah erken saatlerde okula veya işe gitmek zorunda kalanlar için güvenlik riskleri oluşturduğunu belirtti.

Kadınlar Eşit Temsiliyet İstiyor Haber

Kadınlar Eşit Temsiliyet İstiyor

CHP Eskişehir Milletvekili Dr. Jale Nur Süllü, Türk Kadınının Seçme ve Seçilme Hakkı elde etmesinin 90. yıl dönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, Türkiye Cumhuriyeti’nin kadın vatandaşları olarak, Cumhuriyet kazanımlarındaki geri gidişlere dikkat çekti.   Süllü, “Cumhuriyet’e borçlu olduğumuz seçme ve seçilme hakkının elde edilmesinin üzerinden 90 yıl geçmiş olmasına karşın, kadınların karar mekanizmalarında yeterince yer alamaması ve TBMM’de düşük oranla temsiliyeti, kabul edilebilir bir durum değil” dedi. Süllü açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Dünyada, yüzyıllarca süren kadın hak mücadeleleri tarihi ile kıyaslandığında, tarihimizde Tanzimatla başlayan, Meşrutiyetle şekillenen   kadınların   toplumsal yaşamda var olma çabalarının ve    ilk siyasal girişiminin de Cumhuriyetin ilanı ile   kazanıma dönüştüğünü görüyoruz. 1923 yılında Kadınlar Halk Fırkası adı ile kadın partisi kurma girişimi, 1909’dan beri yürürlükteki Seçim Kanunu nedeniyle Türk Kadınlar Derneği’ne   dönüşmesi ile sonuçlanmıştı.  Kadınlar, Atatürk’ün peşi sıra devrimleri ile eğitim, toplumsal yaşam, iş ve aile yaşamında pek çok kazanımlar elde etseler de siyasal hakları için, 1930 yılına dek beklemek zorunda kalmışlardı. 3 Nisan 1930 tarihinde Belediye Kanunu ile Belediye seçimlerine katılma, 26 Ekim 1933’te Köy Kanunu’nda değişiklik ile muhtarlık ve köy ihtiyar heyeti seçimlerinde seçme, seçilme hakkı elde etmişlerdir. 5 Aralık 1934’de Başbakan İsmet İnönü ve 191 milletvekilinin sunduğu Anayasa ve Seçim Kanunu'nda değişiklik öngören yasa önerisinin oybirliği ile kabul edilmesiyle 20 yaş üstü kadınlar seçme, 30 yaş üstü kadınlar, seçilme hakkı elde etmişlerdi. Burada dikkat çekmek istediğim nokta, tam 90 yıl önce, Atatürk’ün önderliğinde tamamı erkek olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde, kadınların milletvekili olarak seçme ve seçilme hakkının oybirliği ile kabul edilmiş olmasıdır.  Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kadınlar ile ilgili verilen yasa tekliflerinin, araştırma önergelerinin içinde kadınların da bulunduğu iktidar partileri tarafından reddedildiği düşünüldüğünde, liderlerin, mevcut iktidarın kadına bakış açısının önemi, bir kez daha gözler önüne serilmektedir. TBMM’DE KADIN TEMSİLİYETİ NEDEN HÂLÂ YETERSİZ?  1935 seçimlerinde 17 kadın milletvekili temsiliyeti ile dünyada ikinci sırada yer alan Türkiye günümüzde 2023 seçimlerinde yüzde 20,1 kadın milletvekili oranı ile Cumhuriyet tarihimizin en yüksek oranına sahipse de dünya sıralamasında Moritanya’dan sonra 113. sırada yer almaktadır. Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını elde etmesini kutladığımız bugünlerde, Atatürk Devrimleri’nin en önemlilerinden birisi olan siyasal hak kazanımları ile minnetle gurur duyuyorsak da Ata’mızın söz ettiği gibi, yetki ve yeterlilikte sahip olamamayı, toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınların karar mekanizmalarında yeterince yer almamasını, hele hele Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu denli düşük oranla temsil edilmesini kabul etmiyoruz. “EN BÜYÜK ENGEL TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ” Kadınların siyasete katılımında en büyük engel, erkek egemen toplumda var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğu gibi, düşük oranlı temsiliyet, demokrasinin gerekliliklerinin yerine getirilmesinde ve kadınların mevcut sorunlarının çözümü önünde de engel oluşturmaktadır. Bu gün yakındığımız,  eşit ise eşit ücret arayışı, kadın yoksulluğu,  kadının istihdamda yeterince yer almaması, kayıt dışı çalışması, çalışma hayatına atılmada engel olan çocuklarını bırakacakları kurumlardan yoksunluğu, iş yerlerinde uygulanan mobing, reklamlarda, dizilerde  kadın bedeni  ve kimliğinin sömürülmesi, çocuk evlilikler,  çocuk yaşta gebelikler, kadının uğradığı, fiziksel, cinsel, psikolojik, dijital şiddet ve  her geçen gün artan kadın cinayetlerinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı olduğunu söylüyoruz. Kadın temsiliyetinin, kadınlara ait deneyim ve düşünceleri siyasete taşıyarak yeni bakış açıları ve yöntemlerle demokrasiyi zenginleştireceği; erkek egemen bakışı dengeleyeceği ve tek uçlu politikaların üretilmesine de engel olacağı kesindir. SİYASİ PARTİLER YASASI DEĞİŞMELİ Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri olarak, kadınların siyasette temsilinin artırılması gerektiğine yürekten inanıyoruz.  Bu alan, siyasi partilerin uygulamalarına, karar vericilerine bırakılacak bir alan değildir; olmamalıdır. Siyasal Partiler Yasası’nda bir değişikliğe ihtiyaç olduğu açıktır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 27. Dönemde Meclis’e sunduğumuz Siyasi Partiler Yasası’nda   kadınların siyasette yüzde 50 temsiliyetle yer almasını sağlayacak olan kanun teklifi, AKP ve MHP oylarıyla reddedilmişti. Ancak, biz bu mücadelemizden vaz geçecek değiliz. Mücadelemize devam edeceğiz. Daha özgür, daha eşit, tüm farklılıklarıyla barışık demokrasi ortamını vatandaşlarımızla hep birlikte gerçekleştireceğiz."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.