SON DAKİKA
Hava Durumu

#Çiftçi

Porsuk Haber Ajansı - Çiftçi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Çiftçi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Tarladan Kent Lokantasına Uzanan Yolculuk Haber

Tarladan Kent Lokantasına Uzanan Yolculuk

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, mülkiyeti belediyeye ait tarım arazilerinde tohum ekimine başladı. Akpınar mahallesinde bulunan 345 bin metrekarelik araziye makarnalık buğday ve Karahüyük mahallesinde 105 bin metrekarelik araziye nohut ekimi yapan Büyükşehir Belediyesi ekipleri, buradan elde edilecek ürünleri Kent Lokantası’nda yemeklerde kullanacak. Büyükşehir Belediyesi’nin Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı aracılığıyla tarım ve hayvancılıkta üretime destek amaçlı hayata geçirdiği çok sayıda proje ile kırsalda üretim artarken, desteklerle birlikte tarlalar ve ağıllar boş kalmadı. Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilen, Akpınar, Karahüyük, Türkmentokat ve Yusuflar mahallelerinde bulunan toplamda 725 bin metrekarelik arazide ekipler, kışlık tohum ekimlerine başladı. Akpınar mahallesinde 345 bin metrekarelik araziye makarnalık buğday ekilirken, Karahüyük mahallesinde 105 bin metrekarelik alana ise Şubat ayında nohut ekimi gerçekleştirilecek. Buradan elde edilecek ürünleri Büyükşehir Belediyesi tarafından hizmete açılan Kent Lokantası’nda verilen yemeklerde kullanacak. Yusuflar mahallesinde 100 bin metrekarelik alana ve Türkmentokat mahallesinde bulunan 175 bin metrekarelik araziye yulaf, macar fiği ve adi fiğ ekimleri yapıldı. Hasattan elde edilen ürünler 2025 yılında hayvan üreticilerine yem olarak verilecek. Ayrıca dünyada yaşanan iklim değişikliğine de dikkat çeken Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, 725 bin metrekarelik tarım arazilerinde kuru tarım (dry farming) uygulamaları gerçekleştiriyor. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, “Büyükşehir Belediyesi olarak kırsal kalkınmaya her zaman büyük önem verdik. Kırsal kalkınmayı güçlendirirsek şehrimizde dengeli kalkınma modelini ortaya koyabiliriz ve şehrimiz dengeli büyür. Yaşanan ekonomik zorluklar üreticimizin de belini büküyor. Artan mazot ve gübre fiyatlarıyla üreticimiz zorluk yaşıyor. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan hemşehrilerimize destek olmak için birçok projeyi hayata geçirdik. Belediyemize ait arazilerde yaptığımız ekimle buradan buğday (bulgur) ve nohut elde edeceğiz. Bu ürünleri Eylül ayında hizmete açtığımız Kent Lokantası’nda pişen yemeklerimizde kullanacağız. Üreten, ürettiğini de her zaman hemşehrilerle paylaşan bir belediye olarak bu projede çalışan tüm ekip arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Kent lokantamızdan hizmet alan hemşehrilerimize de afiyet olsun diyorum.” diye konuştu. İklim krizine dikkat çeken ve kuru tarım uygulamalarını son derece önemsediklerini söyleyen Başkan Ünlüce, “Şehrimizde, ülkemizde ve dünyada ciddi bir su sıkıntısıyla karşı karşıyayız. Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için su kullanımına dikkat etmeliyiz. Her fırsatta vurguladığımız kuru tarım uygulamalarını Eskişehir Büyükşehir Belediyesi olarak hayata geçiriyoruz. Susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımız bu çağda 725 bin metrekarelik alanda ürettiğimiz hububatlarda su kullanmadık. Kuru tarım uygulamalarını daha da yaygınlaşması için her zaman öncü olmaya hazırız.” ifadelerini kullandı.

Balıkesirli Susam Üreticisine Büyük Destek Haber

Balıkesirli Susam Üreticisine Büyük Destek

Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, Üretici Destek Modeli Projesi kapsamında Sındırgılı üreticilerden susam alımına başladı. Daha önce Gömeç bamyasını satın alan ve cips olarak yurt dışına satan belediye, “Çiftçimiz Üretecek Balıkesir Kazanacak” vizyonuyla susam üreticilerden ürünlerini piyasa değerinin çok üzerinde bir maliyetle satın alacak. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Akın, Sındırgı’da kilosu 120 TL’den susam satın alacaklarını söyledi. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, üretimin desteklenmesi ve ürünlerin katma değerinin korunması için Gömeç Bamyasının ardından Sındırgı’da da susam alımı için düğmeye bastı. İlk etapta Sındırgı’da susam yetiştiriciliğinin yoğun olduğu Pürsünler, Taşköy, Umurlar, Düğüncüler, Çamalanı, Mumcu, Kocabey, İzzettin, Çelebiler mahallelerindeki çiftçilere öncelik verilecek. BBB Kırsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı ve BATAŞ (Balıkesir Tarım Ürünleri Anonim Şirketi) işbirliği kapsamında toplamda 4 bin dekar alanda üretim yapan susam yetiştiricilerinden ortalama 40 bin kilogram susam satın alınacak. Sındırgı Pürsünler Mahallesi Köy Meydanı’nda düzenlenen Susam Alım Töreni’ne Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, Sındırgı Belediye Başkanı Serkan Sak, BBB Genel Sekreter Yardımcıları, Daire Başkanları, il ve ilçe meclis üyeleri, susam üreticileri, çok sayıda köy sakini katıldı. ÜRETİCİ KADINLARLA SUSAM HASADI İlk olarak tarlada susam hasadına katılan Başkan Akın, susam üretiminin büyük bir emek istediğini ve bu emeğin farkında olduklarını belirterek her zaman üretenin yanında olduklarını ve olmaya da devam edeceklerini söyledi. Tarlada hasadın sona ermesiyle Akın, kendisinin kullandığı traktörle tören alanına geldi. Piyasada kilosu 95 TL olan susamı üreticiden 120 TL’ye alacaklarını açıklayan Akın, ilk defa Büyükşehir’in böyle bir alım gerçekleştirdiğini söyledi. Köy sakinlerinin yoğun ilgisiyle karşılaşan Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, kadınlar tarafından köy fırınında pişirilip kendisine ikram edilen otlu çöreği tattı. Çiftçi dostu projeleriyle üreticilerin sevgisini kazanan Başkan Akın’ın piyasa değerinin üzerinde bir fiyatla çiftçiden satın alacağı susamlar, tahin ve susam yağı olarak değerlendirilecek. Proje, ilçedeki susam yetiştiriciliğinin devamlılığının sağlanması açısından ayrı bir önem taşırken üreticinin de fiyat kaybını azaltacak. BİR İLK GERÇEKLEŞTİ Susam’ın önemli bir tarım ürünü olduğunu ve kendileri için de önemli olduğunu söyleyen Akın, “Türkiye’de yılda 20-30 bin ton susam üretimi yapılırken 2023 yılında tam 215 ton susam ithal etmişiz. Bizim bunu tersine çevirmek için potansiyelimiz var. Balıkesir olarak ithal pazarı olmayı reddediyoruz. Balıkesir’de sözleşmeli tarım planlı bir şekilde başlamıştır. Susam üretimi zor iş, çok büyük emek var. Bu derdi ortadan kaldırıp daha çok üretmemiz lazım. Bu bir kültürel miras. İddia ediyorum bizim susamımız hem organik hem de dünyanın en iyi susamı. Bu sebeple, Kırsal Hizmetler Dairesi Başkanlığımız ve Balıkesir Tarım Ürünleri Anonim Şirketi iş birliğiyle planladığımız susam alımını bu yıl ilk defa gerçekleştiriyoruz” dedi. 95 TL’LİK SUSAMI 120 TL’DEN ALACAĞIZ Başkan Akın, 4 bin dekar alanda üretim yapan susam üreticilerinden 40 bin kilogram susam satın alacaklarını açıklarken, “Hem de piyasa değeri yaklaşık 95 lira. Biz bu susamı 120 liradan satın alıyoruz. Tüm susam üreticilerimize hayırlı uğurlu olsun. Sadece satın almakla kalmıyoruz. Aynı zamanda sizlerden satın aldığımız susamlarımızı tahin, susam yağı gibi katma değerli ürünlere dönüştüreceğiz; bunların satışını yapacağız. Yani sonunda hem üreticimiz kazanacak hem de Balıkesir’imiz kazanacak” ifadelerini kullandı. “ KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR” Herhangi bir sosyal güvencesi olmayan, sigortasız çalışan kadınlar için de yeni hizmetleri hayata geçirdiklerini söyleyen Akın, tarlada çalışan annelerin, ablaların ve kızların kendilerine emanet olduğunu söyledi. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir” sözünü hatırlatan Akın, bu düsturda hareket ettiklerini belirterek, “Gelinen noktada üretim konusunda hem girdi maliyetlerinin yüksek olması hem de ekonomik faaliyetlerinin üst üste binmesinden çiftçimiz ve köylümüz sıkıntılar yaşıyor. İşte bu sıkıntıları çözmek ve üstesinden gelmek için çalışma içerisindeyiz” diye konuştu. ARTIK ÇİFTÇİMİZ YALNIZ DEĞİL Tarımsal destekleri arttırmaları ve tarıma yönelik yeni projeleri hayata geçirmelerindeki en büyük amaçlarının vatandaşların topraklarını ve köylerini terk etmemelerini sağlamak olduğunu ifade eden Akın, bunun için de üretilen ürünleri planlı ve programlı biçimde katma değeri yüksek hale getirmek için çalıştıklarını söyledi. Türkiye’de bamya alımı ile bir ilki gerçekleştirdiklerine değinen Akın, 60 TL’ye alınmayan ürünü 90 TL’ye alıp Amerika’da sattıklarını söyledi. Aynı durumun hem susam için hem de bölgesel ürünler için geçerli olduğunu belirten Akın, “Balıkesir’de artık çiftçi yalnız değil. Balıkesir’de çiftçi kazanacak. Açık ve net. Balıkesir tarihinde susamın Balıkesir için ne kadar önemli olduğunu görürsünüz. Maalesef gün geçtikçe azalan bir üretim var. Yine az bir üretim değil. Balıkesir’de üretilen susam üretiminin yarısından fazlası Sındırgı’da üretiliyor. Üretimimizi özellikle hem girdi maliyetlerini azaltmak hem de bu işin katma değerini yükseltmek için bilimsel şekilde çalışıyoruz ve bununla ilgili hayata geçirdiğimiz Planlama ve Kalkınma Ajansı’mız da çok detaylı çalışıyor. Kendilerine de bu çalışmaları için çok teşekkür ediyorum. Geçmişe değil önümüze bakacağız” diye konuştu. BALIKESİR MOLASI MÜJDESİ Kadın kooperatiflerinde üretilen ürünleri Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin satın alacağını söyleyen Akın, “Bunları Balıkesir’in yol güzergâhlarına, İzmir’e, İstanbul’a tüm büyük şehirlere satış imkânlarını getiriyoruz. Balıkesir molasını hayata geçiriyoruz. Anneler çok önemli ürünleri hayata geçiriyor. Bunların satın alınması lazım. Coğrafi işaretli birçok ürünümüz var. Bunların bir kısmının Avrupa Birliği’nden de tescilli olması lazım. Üretimin her türlüsü var. Dünyanın en kaliteli zeytini, zeytinyağı var, ödüllü balımız var. Bizim de borcumuz bu memleketin evladı olarak bu ülkenin hakkını vermek. Balıkesir çiftçisi zarar etmeyecek. Memleketi ithal eden değil ihraç eden bir Balıkesir olacak. Biz üreteceğiz. Ne diyordu Ecevit hatırlayın: “Toprak üretenin, su kullananın”. Şimdi hayata geçirmenin zamanı” diye konuştu. Milletin kendilerine bir yetki ve emanet verdiğini belirten Akın, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Emanete ihanet edilmez. Yine Atatürk’ün dediği gibi: “Görevini en iyi yapan vatanını en çok sevendir”. Bizim yüreğimizde Allah korkusu var. Milletin hakkını yemek en büyük ihanettir. Balıkesir’de kul hakkı yenmiyor, yenmeyecek” dedi. TÜM HİZMETLERİ AHMET BAŞKAN İLE GÖRDÜK Sındırgı’da bugüne kadar yapılmamış tüm hizmetlerin temelini Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın’la attıklarını ifade eden Sak, “Sındırgı susam üretiminde Balıkesir’de birinci. Türkiye’de de belli bir kademeye gelmiş bir ilçemiz. Başkanımız sayesinde çiftçilerimizi zor durumdan kurtardık. Başkanım bir alım yapmak istedi. İnşallah sizlerle birazdan bu alımı gerçekleştireceğiz. Başkanımıza çok teşekkür ediyorum” dedi. Pürsünler Mahallesi Muhtarı Mustafa Tekel ise Başkan Akın’a sahnede çiçek takdim ederken, çiftçiye verdiği destekten dolayı teşekkür etti.

Kuraklık Nedeniyle Hububat Ekimleri Yapılamıyor! Haber

Kuraklık Nedeniyle Hububat Ekimleri Yapılamıyor!

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, iklim değişikliğinin tarımsal üretime etkilerini yaptığı basın açıklamasında değerlendirdi. “İklim değişikliği, yağış rejiminde değişikliğe, doğal afetlere, sıcaklık artışına ve kuraklığa neden oluyor. Dolayısıyla iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini en fazla tarım sektörü hissediyor” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Tarımsal aktiviteler iklim şartlarına doğrudan bağlıdır. İklim değişikliği; kalite ve verim düşüklüğüne, üretim maliyetlerinin artmasına, daha sıcak ve az yağışlı iklim koşullarına, meteorolojik olaylarda artışa, bitki hastalık ve zararlılarında artışa, ekolojik alanlarda kaymaya, bitkisel çeşitliliğin azalmasına ve kültürel işlemlerde sorunlara neden oluyor. Kısacası iklim değişikliği, dünyada nüfusun artmasıyla beraber sağlıklı gıdaya ve suya ulaşımı zorlaştırıyor.”  “İklim değişikliği en çok su kaynaklarını olumsuz etkiliyor” “İklim değişikliğinin en önemli etkisinin su döngüsü üzerinde olacağı ve 2025 yılından itibaren 3 milyardan fazla insanın su kıtlığı yaşayacağını bilimsel çalışmalar ortaya koyuyor. Ülkemizde 98 Milyar metreküp yerüstü, 14 Milyar metreküp yeraltı suyu olmak üzere toplam 112 milyar metreküp kullanılabilir su miktarı bulunuyor. Bu miktarın 44 milyar metreküpü tarımda, 13 milyar metreküpü sanayi ve içme-kullanma olarak kullanılıyor. Yani kullandığımız suyun yüzde 77’si tarımda kullanılıyor. Yıllık kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı ise bin 302 metreküptür. Bu durum bizlere su zengini bir ülke olmadığımız ve hatta su stresi altında olan ülke konumunda olduğumuzu gösteriyor. İklim değişiklinin etkileri bu miktarın azaltılması gerektiğini bize söylüyor. Bu söyleme kulaklarımızı kapatırsak gelecekte bir damla suya hasret kalacağız. Her geçen yıl nüfus artışının etkisiyle kişi başına düşen kullanılabilir su miktarımız azalıyor. Ekonomik sulanabilir arazi varlığımız 8.5 milyon hektar iken sulamaya açılan arazi miktarımız 7,1 milyon hektardır. Ülke genelinde sulamaya açılan alanlarda sulama oranı yüzde 68 ve sulama randımanı yüzde 51’dir. Diğer taraftan bitkisel üretim esnasında 1 kilogram buğday üretebilmek için bin 800 litre, aynı miktarda soya için 2 bin 100 litre, çeltik için ise 2 bin 500 litre su kullanılıyor. Bu miktarlar göz önünde bulundurulduğunda su kaynaklarının sürdürülebilir yönetilmesi gerekliliği daha fazla önem arz ediyor. Sulamada yatırımların bitirilmemesi ve etkinliğin sağlanamaması bir diğer yapısal sorunlarımızın başında geliyor. Sürdürülebilir bir tarımsal üretimde su olmazsa olmazdır. Halen 1,4 milyon hektar alanda sulama altyapısı tamamlanmadı. Sulamaya açılacak her metrekare tarım arazisi ülkemizin menfaatine olacaktır. Hükümetin sulama yatırımlarına yönelik çalışmalarını destekliyoruz. Diğer taraftan gölet, baraj gibi sulama yatırımlarına ağırlık vererek maliyetleri her geçen gün artan ve kâr oranı düşük kalan özellikle küçük işletme sahibi çiftçilerimizin tarımsal sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekiyor. Ülke genelinde sulamaya açılan alanlarda sulama oranı yüzde 68 ve sulama randımanı yüzde 51’dir. Sulama randımanı düşüktür. Kaynaktan tarlaya gelene kadar önemli bir kısmı kaybediyoruz. Sulama kanallarının önemli bir kısmı eskimiştir ve açık sistemdir. Sulama kanallarının yenilenmesi ve kapalı sisteme geçilmesi şarttır. Ayrıca bitkide verim kaybına ve toprakta tuzlanmaya neden olan vahşi sulama yöntemlerini bırakmalıyız. Bu tür sulama hem sulama maliyetini artırıyor hem de yarar getirmiyor. Üreticilerimizin suyu bilinçli kullanması için çiftçilerimize gerekli eğitimler verilmeli ve dekarda kullanılacak su miktarı belirlenerek gereğinden fazla su kullanımının önüne geçilmedir. Burada tarla içi modern sulama sistemlerini yapma görevi üreticilerimizdedir. Ancak artan maliyetler karşısında çiftçilerimizin zorluk çekmesi modern sulama sistemlerine geçişini zorlaştırıyor. Bunun için çiftçilerimize su tasarrufu sağlayan modern sulama sistemlerini kurabilmeleri için teşvik ve krediler artırılmalıdır. ”  “İklim değişikliğinin ortaya çıkardığı sorunlardan bir diğeri ise kuraklıktır” “Küresel iklim değişikliğinin sonucu olarak dünyanın birçok bölgesinde artan sıcaklıklar ve azalan yağışlar, kuraklık afetinin sıklığını ve şiddetini artırıyor. Birçok doğal afetin aksine kuraklık yavaş gelişim gösterebilmekte, çok geniş bölgelerde ve hatta kimi zaman bir ülkenin tümünde ciddi ekonomik, çevresel ve sosyal etkilere sebep olabilmektedir. Ayrıca tarımın yerüstü ve yeraltı su kaynaklarına olan bağımlılığı nedeniyle kuraklık, tarımsal ekonominin birçok sektörünü etkileyen karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu nedenle tarımda su vazgeçilmezdir. Diğer taraftan kuraklık tüm iklim kuşaklarında görülür ancak alanın kuraklığa karşı hassasiyeti ve etkilerinin derecesi bir bölgeden diğerine oldukça büyük farklılıklar gösterebiliyor. Ülkemizin küresel ölçekte yarı kurak bir iklim kuşağında bulunması kuraklığın hassasiyetini artırıyor. Kuraklığın tarıma etkilerini 2007, 2008, 2014 ve 2021 yıllarında ülkemizde yaşadık. Bitkilerin çıkış̧ ve gelişme döneminde ihtiyaç duydukları suyun toprakta bulunamaması nedeniyle söz konusu yıllarda hem verimde hem de kalitede ciddi sorunlar yaşandı. O yıllarda kuraklık sonucu tarımsal üretim önemli ölçüde etkilendi ve birçok üreticinin yanı sıra ülke ekonomisi de oldukça zarar gördü. Kuraklık, tarımsal ürünlerin verimliliğini etkilediği gibi gelir seviyesi daha fazla ürünlerin ekiminden de çiftçilerimizi uzaklaştırdı. Ayrıca iklim değişikliğinin etkisiyle son yıllarda ekim-dikim ve hasat tarihlerinde kaymalar da görülüyor. Bu sezon da ürün ve bölge bazlı değişmekle birlikte başta buğday ve arpada ekim tarihi 1 ay kadar ileri kaydı.  “Ekim ayı yağışları Karadeniz bölgesi hariç diğer bölgelerde düştü” “Kuraklık nedeniyle hububat ekimleri yapılamıyor”  “Geride bıraktığımız yaz mevsiminde yağışlar normaline göre yüzde 9, geçen yıl yağışlarına göre yüzde 30 azalma gösterdi. Ekim ayı yağışları ise normaline göre yüzde 46, geçen yıl göre de yüzde 27 oranında azaldı. Türkiye genelinde ekim ayı yağışları son 6 yıldır normalinin altında gerçekleşiyor. Yağışlar Ege Bölgesinde son 40 yılın, Marmara Bölgesi’nde ise son 23 yılın en düşük seviyesine indi. Bölgelere göre incelendiğinde ise yağışlar normaline göre Ege Bölgesinde yüzde 95, Akdeniz Bölgesinde yüzde 90, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yüzde 87, Marmara Bölgesinde yüzde 81, İç Anadolu Bölgesinde yüzde 74 ve Doğu Anadolu Bölgesinde yüzde 37 azalma gösterdi. Buna karşın sadece Karadeniz Bölgesinde yüzde 31 oranında arttı. 2023 yılının Ekim ayında yağışlar normaline göre yüzde 26 oranında azaldı. Buğday ve arpada ekim dönemi ileri tarihlere kaydı. Bu sezon da bölgelere göre değişmekle birlikte yağışların ekim ayında istenilen seviyede olmaması ve bazı bölgelerde çok geç gelmesi nedeniyle ekilişler 20 gün ile 1 ay kadar ileri kaydı. Kuraklık nedeni ile birçok çiftçimiz hububat ekimi yapamadı.”  “Tarım teknolojisi ileri ülkelerde bile, tarımsal üretimin temel sorunlarından biri kuraklıktır” “Dünya Meteoroloji Örgütü verilerine göre dünyanın yaklaşık yüzde 35'i kurak, yarı kurak ve kuru-nemli bölgelerden oluşuyor. Tarım teknolojisi ileri ülkelerde bile kuraklık tarımsal üretimin temel sorunudur. Kurak ve yarı kurak bölgelerde yağış azlığı, yağış̧ rejimlerinin düzensizliği ve kaynaklarının kıt olması gibi faktörler tarımın temel sorunları arasında yer alıyor. Dolayısıyla su azlığı ve yağış yetersizliğinden doğan kuraklığın etkilerini azaltmak için kurak ve yarı kurak bölgeleri tarıma kazandırmak amacıyla, ya sulama faaliyetleri geliştirilmeli ya da kuru tarım metodu yaygınlaştırılmalıdır. Artan dünya nüfusuyla birlikte tarımsal üretimdeki mevcut verim nüfusun gıda ihtiyacını karşılamada yetersiz kalacaktır. Bu nedenle yapılması gerekenin birim alandan daha fazla verim almak olduğu aşikârdır. Bunun için de sürdürülebilir su politikaları özellikle su stresi yaşayan ülkemizde her daim ön planda tutulmalıdır. Diğer taraftan ülkemizde 23,9 milyon hektar olan tarım arazisinin yüzde 28,5’inde üretilen ve stratejik öneme sahip olan buğday ekim alanının yüzde 74,5’inin kuru tarım alanı olduğu gerçeği kuraklığın tarımsal üretimimize etkisinin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Dünya nüfusu her yıl Türkiye nüfusu kadar yani ortalama yüzde 1,1 oranında artıyor. Dolayısıyla tarımsal üretim artmak zorundadır. Bu artış tarımda sürdürülebilirliği sağlamak açısından en az kaynak ve girdi tüketimiyle, düşük maliyetlerle, doğaya en az zararla gerçekleştirilmelidir. Bunun için alışıla gelmiş üretim tekniklerinden uzaklaşarak modern üretim teknolojilerine geçilmesi ve bunlara uygun araçların kullanılması gereklidir. Ülke olarak bizler de modern uygulamalara geçiş için hazırlıklı olmalıyız. Ülkemiz, sahip olduğu iklim, toprak, su ve biyoçeşitlilik potansiyeli dikkate alındığında küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini asgari düzeye indirecek çözümleri de içerisinde barındırıyor. Alınan ve alınacak önlemler; su, toprak ve biyoçeşitlilik gibi doğal kaynakların korunması, sürdürülebilir ve etkin kullanımına yönelik olmak zorundadır. Bu nedenle tarım ve gıda sektörü her zaman en stratejik sektörlerden biridir. Bu sektörü sürdürülebilir kılmak ise önemli ölçüde, iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirecek uygulamalara, doğal kaynaklarımızın sürdürülebilir kullanımına ve yönetimine bağlıdır.”

Çiftçi, 8 Liraya Sattığı Buğdayın Tohumunu 21 Liraya Alıyor Haber

Çiftçi, 8 Liraya Sattığı Buğdayın Tohumunu 21 Liraya Alıyor

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, "Çiftçinin traktörü, tarlası var ama üretimden bir kazanç elde edemiyor. Buna rağmen tarlasını ekmek zorunda." dedi. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 2025 yılında çiftçilere verilmesi gereken milli gelirin yüzde birinin yaklaşık 635 milyar TL olduğunu vurgulayarak, "İktidarın bu desteğe ayırdığı bütçe sadece 135 milyar lira. 2006 yılında yürürlüğe giren Tarım Kanunu’na göre çiftçiye milli gelirin yüzde biri destek olarak verilmeliydi, fakat iki yılda verilmesi gereken miktar eksik kaldı ve çiftçiye ulaştırılmayan destek iki yılda 800 milyar lirayı bulmuş durumda." dedi. Gürer, çiftçilere verilen desteğin yetersiz olduğunu da söyledi. "ÇİFTÇİ NE EKTİYSE ZARAR ETTİ" Bu yıl üretim yapmalarına rağmen çiftçilerin kazanç elde edemediğini belirten CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, tohumluk buğday fiyatlarına dikkat çekerek, "Buğdayı TMO, alım fiyatı olarak 9.250 liradan aldı. Şu anda tohumun tonunu 21.000 TL’ye alıyorlar. Taban gübre olarak kullanılan DAP gübresi ise 23 bin lirayı aşmış durumda. Bayi geliş fiyatları peşin olarak, 10.01.2024 tarihinde: •             Amonyum Sülfat: 7.200 TL •             Granül Üre: 14.000 TL •             Prill Üre: 14.000 TL •             18.46.0 (DAP): 18.400 TL •             15.15.15: 13.600 TL. Kasım ayı itibarıyla gübre fiyatları değişti: •             %46 Granül Üre: 15.250 TL, •             DAP 18-46-0: 23.500 TL, •             NPK 15-15-15 (5SO3): 14.750 TL, •             %21 Amonyum Sülfat: 8.250 TL. Bu fiyatlarla gübre bayiye geliyor, çiftçi bu fiyatlardan daha pahalıya almak zorunda kalıyor. Üstelik piyasaya sahte gübre sürülmeye başladı ve bu durum mağdur çiftçileri zor durumda bırakıyor." dedi. Gürer, çiftçinin artan maliyetlere rağmen üretime devam etmek zorunda olduğunu, ancak yeterli destek sağlanmadığını ifade etti. "ÇİFTÇİLER MİLLİ GELİRİN YÜZDE BİRİNİ TALEP EDİYOR" Ömer Fethi Gürer, "2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu’na göre milli gelirin yüzde biri çiftçiye verilecekti. Çiftçi, şu anda bu kanunun uygulanmasını ve milli gelirden 635 milyar liranın kendilerine verilmesini istiyor." Gürer, mazot desteğinin de yetersiz olduğunu belirterek, çiftçilerin mazotta ödedikleri ÖTV ve KDV’nin aldıkları desteğin dört katına denk geldiğini ve devlete geri ödediklerini söyledi. "İktidar 20 milyar mazot desteği veriyor ancak çiftçiden 45 milyar lira ÖTV ve KDV vergisi topluyor. Bu nasıl destek?" diyen Gürer, çiftçilerin banka ve piyasa borçlarının her geçen ay arttığını ve borçla tarım yapabildiklerini belirtti. "Çiftçiler Endişeli: Ürün Satılabilecek mi?" Gürer, çiftçilerin endişeli olduğuna dikkat çekerek, "Çiftçiler bu yıl ekime başladılar ama büyük bir kaygı içerisindeler. Acaba ürün alınabilecek mi, ürünümüz satılabilecek mi?" diye konuştu. Geçen yıl tüccara 8 bin liraya sattıkları buğdayın tohumunu bu yıl 21 bin liraya aldıklarını hatırlatan Gürer, maliyetlerin bu derece artmasının üreticiyi zor durumda bıraktığını belirtti.

Zeytin Üreticisi Bir Kumpasın İçerisinde Haber

Zeytin Üreticisi Bir Kumpasın İçerisinde

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, zeytin alım fiyatlarıyla ilgili Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Zeytin üreticisinin alın teri ve emeğinin hak ettiği değeri bulamadığını belirten Sarıbal, “Üretici perişan. Emeğinin hakkını almak için koca bir yıl çalışan zeytin üreticisi bir kumpasın içerisinde. Zeytin üreticisi emeğinin karşılığını alamazsa, yeterli geliri olmazsa Türkiye’de zeytincilik bitecek” dedi. Türkiye’nin bulunduğu coğrafi konum ve sahip olduğu Akdeniz iklimi nedeniyle İtalya, İspanya, Yunanistan ve Tunus gibi Akdeniz ülkeleriyle birlikte dünyanın önde gelen zeytin üreticilerinden olduğunu kaydeden Sarıbal, zeytin ülkesi Türkiye’de üreticilerin mağdur edildiğini söyledi. İktidarın uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle yıllardır zeytin bahçelerinde emek veren, bu topraklara değer katan üreticilerin ekonomik olarak zor durumda kaldığını, zeytin üreticisinin geçim kaygısı yaşadığını belirten Sarıbal, “Çok kısa süre önce bir açıklama yapmıştım. ‘Bu yıl zeytinde var yılı’ demiştim. Bu yıl Cumhuriyet tarihinin rekoru kırılacak. Önce 2.9 milyon ton dediler, yüzde 30 sofralık, yüzde 70 yağlık dediler. Şimdi yeni bir rekolte tahmini var. O da 3.6 milyon ton. Gerçekten büyük bir rekor. Bunun yüzde 20’si sofralık, yüzde 80’i yağlık olarak düşünülüyor. Çünkü kuraklıktan dolayı zeytin sofralık olamadı. Ancak sulanabilen kısımlar sofralık olabildi. Zeytinin dane büyüklüğü 1 kilograma giren 250 - 300 danelilere çok iyi fiyat verilmesi gerekiyor ve yağlık zeytine de iyi fiyat verilmesi gerekiyor. Bu yıl o ürünü yeterli değerlendiremezsek gelecek 2 yıl da ekonomik olarak çöküş yılı olacaktır. Marmarabirlik var, TARİŞ var, Tarım Kredi Kooperatifleri var, Toprak Mahsulleri Ofisi var. Bunlar kısmen özel kısmen kamu kurumlarıdır. Zeytinimiz var, ürünümüz var ama dizimizi dövüyoruz. Marmarabirlik yağlık zeytinde temel fiyat olarak öngördüğü fiyatı artırmadı. Kendine göre kurumun gerekçeleri olabilir. Avrupa Birliği şu anda zeytin ve zeytinyağına ihtiyaç duyuyor. Oysa biz kısıtlamadan sonra sofralık zeytinde de zeytinyağında da daha az ihracat yaptık. Bu iki alanda da kısıtlama döneminde geriye düştük. Şimdi büyük bir fırsatçılık geçiyor piyasadan. Ürün çok ama ortada bu ürünü düzene sokacak, bir sistem yok. Çiftçi kendi kaderiyle baş başa. Derhal hükümeti göreve çağırıyoruz. Çiftçi kumpasta. Bugün satılan yağ, 6 ay sonra kat be kat üzerine çıkacak. Çiftçi yağını satmasın, çiftçinin borçlarına yapılandırma getirilsin, iktidar çiftçiyi tüccarın eline bırakmasın” diye konuştu. “İKTİDAR, ÇİFTÇİNİN CANI ÇIKSIN POLİTİKASI YÜRÜTÜYOR”  İktidarın dört defa zeytinyağı ihracatını kısıtlaması, son kısıtlamanın 14 Eylül 2024’te bitmesinin 200 bin ton civarında zeytinyağının içeride kalmasına neden olduğunu açıklayan Sarıbal, “Bu yetmedi, dış piyasada pazarımızı kaybettik. Tamamen iktidarın yanlış zeytin politikasıydı. 2024-25 sezonuna 200 bin ton civarında zeytinyağı stoğu ile gelindi. Şimdi beklentimiz 450 bin ton civarında. İkisini üst üste ilave ettiğimizde 600 bin ton gibi tarihsel bir zeytinyağı üretimi beklentimiz var. Bu bir yandan çok kıymetli ve çok değerli. Ama bu taraftan iktidarın uyguladığı ağır tarım politikaları, Mehmet Şimşek ve Recep Tayyip Erdoğan, gıda enflasyonunu düşürmek için akıllarına gelen ihracatı durduralım, kısıtlayalım ama çiftçinin canı çıksın politikası zeytinde de açık bir şekilde hayata geçmiş görülüyor. Bugün zeytinin bölgelere göre dalında 1 kilogram maliyeti 35-50 lira arasında. Yani yağlığa da gitse en düşük olan yerde 35 lira, en yüksek 50 lira maliyet vardır. Ortalama kilogram üzerinde zeytinin 45 lira maliyeti var. Bu dekar başına ya da ağaç üzerindeki verime göre değişir. Bazı ağaçlarda yüzde 50-60 liralara kadar çıkabilir, bazılarında 35 liraya kadar düşebilir. Ama günün sonunda bu çiftçinin bir yaşam maliyeti var. Çiftçinin bir arazi kirası var. En önemlisi gelecek yıl zeytin olmayacak ya da çok az olacaktır. Bugün büyük bir fırsatçılık sistemin içerisinden geçiyor. Zeytin üreticilerimizin emeğinin karşılığını alabilmesi, zeytin ağaçlarının geleceğinin korunması için adil bir fiyat politikası uygulanması gerekiyor. Üreticilerimizin desteklenmesi, yalnızca onların ekonomik refahı için değil, ülkemizin tarımsal üretim gücü ve zeytin kültürünün sürdürülebilirliği için de önemli” ifadelerini kullandı.

Şekerpancarı Üretimi Yapan Çiftçi Sayısı Azalıyor Haber

Şekerpancarı Üretimi Yapan Çiftçi Sayısı Azalıyor

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 6 Kasım 2024 tarihinde Aksaray’da şekerpancarı hasadına katıldı.  Bayraktar Ziraat Odaları Başkanlarıyla birlikte basın açıklaması yaptı. TZOB Başkanı Bayraktar’ın açıklaması şu şekilde; “Pancar ve şeker üretimi, yüksek katma değeri, yüksek istihdam imkânı sağlaması, diğer tarım ürünlerinin ve hayvancılığın gelişmesindeki rolü, biyoetanolün en verimli hammaddesi olması gibi özellikleriyle sosyal ve ekonomik yaşam üzerinde tüm dünyada stratejik önemi olan bir üretim koludur. Dünyadaki coğrafi yapı gereği Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya, Ukrayna ve ülkemiz şekeri pancardan; Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Çin gibi ülkeler hem pancardan hem kamıştan; Brezilya, Hindistan, Meksika, Tayland, Avustralya başta olmak üzere birçok ülke de şekeri kamıştan üretiyor.” “Ülkemiz, pancar şekeri üretiminde dünyada 5’inci, Avrupa’da 4’üncü sırada yer alıyor” “Ülkemiz, dünya pancar şekeri üretiminde yüzde 6,6’lık pay ile pancardan şeker üreten ülkeler arasında önemli bir konuma sahiptir.  Dünyada beşinci, Avrupa’da dördüncü sırada yer alıyor. Dünya genelinde kamış ve pancardan şeker üreten ülkeler arasında da 12’nci sıradadır. Şekerpancarı tarımı; Doğu Karadeniz, Ege ve Akdeniz’in sahil şeridi ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi dışındaki tüm bölgelerde her yıl üreticilerle yapılan ‘Şekerpancarı Üretim Sözleşmesi’ esaslarına göre yapılıyor. Sözleşmeli üretimin ilk örneklerinden biri olup, tarımın sanayiye entegre olmasını sağladı. Ülkemizde şeker pancarı üretimi; her yıl belirlenen şeker kotalarına bağlı olarak şirketler tarafından programlanıyor. Şeker üretiminde ve dolayısıyla pancar üretiminde kota uygulaması ülke kaynaklarının optimum düzeyde verimli ve etkin kullanımını sağlıyor. Ülkemizin yıllık şeker ihtiyacının yüzde 95’i pancar şekeri, yüzde 5’i ise nişasta bazlı şeker ile karşılanmak üzere programlanıyor. 7103 sayılı Kanun ile 2019/2020 pazarlama yılından itibaren her yıl Cumhurbaşkanı kararı ile nişasta bazlı şeker kotası ülke toplam A kotasının yüzde 2,5’i oranında belirleniyor. Ülkemizde 58 ilde şekerpancarı üretiliyor. Üretimde Konya, Yozgat, Afyonkarahisar, Kayseri, Eskişehir ve Aksaray ilk sıralarda geliyor. Geçtiğimiz sezon Aksaray’da 1 milyon 178 bin 458 ton şekerpancarı üretildi. Bu üretim rakamıyla ülke üretiminden yüzde 4,7 pay alarak 6’ncı sırada yer alıyor. Tarım topraklarımızın 3,6 milyon dekarını şekerpancarı üretimi için ayırıyoruz. Yıllar itibarıyla değişmekle birlikte son 10 yılda ortalama yıllık 19,5 milyon ton şekerpancarı üretimi yapıldı. 2023 yılında 3,6 milyon dekarda 25 milyon 250 bin ton şekerpancarı üretildi. 2023 yılında rekor bir üretim ile şekerpancarı üretimimiz ilk defa 25 milyonu geçti. Türkiye İstatistik Kurumu Bitkisel Üretim 2’nci Tahminine göre 2024 yılında üretimin yüzde 8,9 oranında azalarak, 23 milyon ton olacağı tahmin ediliyor.” “Şekerpancarı üretimi yapan çiftçi sayısı azalıyor” Şekerpancarı üretimi yapan çiftçi sayısı yıllar itibarıyla önemli ölçüde azaldı. Son 10 yılda pancar üreten çiftçi sayısı yüzde 19,8 oranında azalarak 99 bin 714’e düştü. Şeker tüketimimiz ise artıyor. 2021 yılında kişi başına şeker tüketimimiz 30,7 kilogram iken 2022 yılında 33,6 kilograma yükseldi. 1 yılda yüzde 9,4 artan kişi başı tüketimimizle şekerdeki yeterlilik oranımız düştü. 2022 yılında şeker yeterlilik oranımız 91,1 olarak gerçekleşti. 85 milyonu geçmiş genç, dinamik ve artış hızı yüksek bir nüfusa sahibiz. Ülkemizde 5 milyonu aşkın mülteci, sığınmacı ve yabancı yaşıyor. Yıllık 55 milyon turist ülkemizi ziyaret ediyor. Bütün bunlar şeker talebini önemli ölçüde artıran unsurlardır. Bu talebin karşılanması gerekiyor. Talebin karşılanması için de şekerpancarı üretiminin devam etmesi gerekiyor.”  “Şeker stratejik bir üründür. Dışa bağımlı olunacak bir ürün değildir. Yerli üretimi korumaktan başka çare de yoktur” “Şeker sektörü, şekerpancarı üreticileri ve şeker fabrikalarıyla birlikte bir bütündür. Fabrikalar teknoloji açısından güçlendirilmeli, verimli çalışması sağlanmalı, istihdam artırılmalı ve gerekli yatırımlar yapılmalıdır. Şeker sektörünün çiftçi, fabrika çalışanı ve tüketici ayağı bulunuyor. Yarattığı katma değer ve kamu yararı unsuru da göz ardı edilemez. Şeker üretim tüketim dengesine, artan nüfusa bakıldığında, hem şeker pancarı hem şeker üretiminin artırılması gerekiyor. Açıklanan şekerpancarı fiyatları üreticinin yeterli gelir elde etmesini sağlayacak düzeyde olması ve üretim motivasyonunun artırması fevkalade önemlidir. Tarımsal üretimin tüm kollarında üretimin devam etmesi elzemdir. TÜRKŞEKER’in açıkladığı şekerpancarı alım fiyatları yıllar itibarıyla artış gösterdi. 2023 yılında ton başına kota tamamlama primi dahil bin 855 lira olan şekerpancarı alım fiyatı 2024 yılında yüzde 28’lik artışla 2 bin 375 lira oldu. Açıklanan fiyat artmış olsa da yeterli değildir. Tarımsal girdilerdeki artışlar ve ödemekte zorlanılan borç yükü her geçen gün üretimi zorlaştırıyor. Fiyatların hasat başlamadan açıklanması gerekiyor. Bu senede şeker alım kampanyası Eylül’ün 4’ünde başlamış olmasına rağmen fiyat açıklaması 24 Eylül’de geldi. Fiyat açıklamasının gecikmesi üreticilerimizi endişelendiriyor. Birçok üründe maliyet seviyesinde fiyat açıklaması yapıldı. Fiyatların hasattan önce artan girdi fiyatları ve üretim maliyetleri göz önüne alınarak, üreticilerin geçimlerini sağlayacakları ve üretimlerini devam ettirebilecekleri seviyelerde açıklanması şarttır. Üreticilerimiz bunu hak ediyor. Kırsalımız Yaşlanıyor. Yaş ortalaması 58’e yükseldi ve gençlerimizi kırsalda tutamıyoruz. Çiftçilerimizin ödedikleri prim gün sayısında adalet sağlanmasını istiyoruz. Çiftçilerimiz diğer sigortalılar gibi prim gün sayısının 7200 güne indirilmesini bekliyor. Gençlerimiz primlerinin devlet tarafından ödenmesini talep ediyor. Bugün burada yapacağımız şekerpancarı hasadımızın tüm üreticilerimize hayırlı olmasını diliyor, emeklerinin karşılıklarını alacağı bereketli bir sezon diliyorum.”  

CHP'li Sarıbal 2025 Yılı Tarım Bütçesini Eleştirdi Haber

CHP'li Sarıbal 2025 Yılı Tarım Bütçesini Eleştirdi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifinin görüşmeleri kapsamında Tarım ve Orman Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçelerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, 2025 yılı bütçesinde tarıma yönelik desteklerin yetersiz olduğunu belirterek, ''Gelecek yıl, iktidarın tarıma vereceği en düşük destek olacak'' ifadesini kullandı. İktidarın tarım ve hayvancılık politikalarını eleştiren Sarıbal, 2002 yılında üretim yapılan tarım alanının 266 milyon dönümden 239 milyon dönüme gerilediğini belirtirken, “Tam 26 milyon dönüm tarım alanı vasfından çıkarıldı. Gayri Safi Milli Hasıla içerisinde tarımın payı yüzde 10.2 iken 2024 itibariyle 5.2’ye yani tam yüzde 50 oranında düştü” diye konuştu. Sarıbal ayrıca tarımdaki istihdamın yüzde 35’ten 14’e gerilediğini ve hayvan varlığının son iki yılda 6,6 milyon azaldığını ifade etti. TÜRKİYE İTHALATA TESLİM OLDU Türkiye’nin ithalata teslim olduğunu kaydeden Sarıbal, “Hayvancılıkta kullanılan yemin yüzde 50’sinden fazlası dışarıdan geliyor. 2023 yılında sadece canlı hayvan ve kırmızı ete 1 milyar 383 milyon dolar ödeme yaptık. Bunun karşılığı da 32,7 milyar TL, hayvancılığa ayrılan rakamsa 15,3 milyar, yani yarısı. Gelişmiş ve kalkınmış ülkelerde tarım planlamasının temel aracı destekleme politikalarıdır. 2006 yılında çıkan bir kanunla GSMH'nin yüzde 1'ine denk gelen bir tarımsal destek vaat edildi, fakat 2007-2023 yılları arasında tarımsal destek oranı %0,5’a düşürüldü ve 2025 bütçesinde bu oranın beşte birine indirildi'' ifadelerini kullandı. TARIMA VERİLEN DESTEĞİN 14 KATINI FAİZE VERDİLER 2025 yılının AKP iktidarında tarımın en düşük destekleneceği bir dönem olacağını vurgulayan Sarıbal, “2024’te faize ödeyecekleri para 1,3 trilyon, tarıma verdikleri desteğin tam 14 katını faize verdiler. Aynı dönemde çiftçinin 2022 yılında bankalara borcu 2,4 milyarken, bugün eylül ayı itibariyle 768 milyar. 2002’ye göre tam 320 kat, 2004’e göre 112 kat arttı. Oysa 2007’den bugüne tarım destekleri sadece 21 kat arttı. 2007’den 2025’e çiftçiye çıkardıkları kanuna göre destekleme miktarı 1 trilyon 865 milyar TL olması gerekiyordu ama ödedikleri miktar 495 milyar. 2025’te ise ödeyecekleri 135 milyar, ancak ödemeleri gereken miktar 645 milyardır. Bu da yeni bir AKP rekorudur. 2023 yılında ihracat 9,6 milyar dolar, ithalat 13,8 milyar dolardır. Fark 4,2 milyar dolar. Her zaman olduğu gibi toplumu algıyla yönettikleri gibi, ihracatta artış var diyecekler. Bütün kısıtlamalara rağmen, 2024 yılında ocak- eylül ayı sonu itibariyle 1,8 milyar dolar yine açık var. Bisküvi, kösele, gazlı içeceklerin ihracatını tarımsal ihracatın içine koymuşlar, işlenmiş ürünlerle tarımsal ürünleri harmanlayıp algı yönetiyorlar. TÜİK tarımsal girdi fiyatlarının yüzde 52 arttığını söylüyor. Buğdaya yüzde 11-12 arasında artış verdi. Arpada yüzde 3,8, çeltikte yüzde 25-30, fındıkta yüzde 57, çayda yüzde 60, şeker pancarında yüzde 28 artış yaptılar. Kendi açıkladıkları enflasyon fiyatlarına bile uymadılar” diye konuştu. BÜTÇE ÇİFTÇİNİN DEĞİL, İKTİDARIN BÜTÇESİDİR Bütçede tarıma ayrılan payın 0,8 olduğunu vurgulayan Sarıbal, çiftçinin hayvancılıkta toplam giderinin 600 milyar TL, buna karşılık 27 Milyar TL destekleme verildiğini, çiftçinin kaderiyle baş başa bırakıldığını belirterek, “Bu bütçe çiftçinin, halkın bütçesi değil. Bu bütçe, sarayın bütçesidir. Patentli, Mehmet Şimşek bütçesidir. İktidar değişmeden çiftçinin sorunları çözülmez” dedi.

Ceviz Üretimindeki Düşük Verim Endişe Verici Haber

Ceviz Üretimindeki Düşük Verim Endişe Verici

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, ceviz üretimindeki verim sorunlarına dikkat çekerek,Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’ya bir soru önergesi verdi. Gürer,ürün vermeyen ceviz ağaçlarının sayısının,ürün veren ağaçlarla neredeyse aynı olmasının ceviz üretiminde kapasiteyi ve verimliliği olumsuz etkilediğini belirtti. Bakan Yumaklı  ceviz üretiminde %80,6’lık bir yeterlilik oranına sahip olunduğunu ifade ederek, arz açığını kapatmaya yönelik hibeler ve desteklemelerle ithalatın gerektiğinde sürdüğünü bildirdi. GÜRER: “MEYVE VEREN AĞAÇ SAYISI İLE MEYVE VEMEYEN AĞAÇ SAYISI EŞİT” CHP’li Ömer Fethi Gürer, Bakan Yumaklı’ya yönelttiği soru önergesinde ceviz üretiminde verimliliği ele alarak, ürün veren ve vermeyen ağaç sayılarının dengesizliğini gündeme taşıdı. Gürer’ “Ceviz üretiminde, diğer sert kabuklu meyve ağaçlarıyla kıyaslandığında, meyve veren ve vermeyen ağaç sayıları arasında makul bir oran gözlemlenmektedir. Ancak, ceviz ağaçlarında meyve vermeyen ağaç sayısının meyve veren ağaç sayısına neredeyse eşit olması, üretim kapasitesi ve verimlilik açısından dikkate alınması gereken bir durumdur. 2022 yılında, ceviz ağacı sayısı 15.327’si meyve veren ve 12.246’sı meyve vermeyen olmak üzere toplamda 27.573 olarak kaydedilmiş ve ceviz üretimi 335 bin ton olarak gerçekleşmiştir. 2023 yılı itibarıyla ise meyve veren ceviz ağacı sayısı 16.777’ye, meyve vermeyen ağaç sayısı ise 12.628’e yükselerek toplamda 29.405’e ulaşmış ve üretim 25 bin ton artarak 360 bin ton seviyesine çıkmıştır.” Önergesinde verimlilik sorununu detaylandıran Gürer, Bakan Yumaklı’ya şu soruları yöneltti: “Son iki yılda ceviz üretim miktarımız iç talebi karşılamada yeterli midir? Ceviz ithalatı mevcut mudur? Üreticilere son beş yılda ne kadar ücretsiz ceviz ağacı dağıtılmıştır? İthal ceviz ağaçları beklenen verimliliğe ulaşmış mıdır? İllere göre en fazla ceviz ağacı bulunan ilk beş il hangileridir? Hangi tür ceviz ağaçları daha yüksek verim sağlamaktadır? Ceviz ağaçlarında meyve vermeyen ağaç sayısının meyve veren ağaç sayısına neredeyse eşit olması, üretim kapasitesi ve verimlilik açısından dikkate alınmakta mıdır?” BAKAN YUMAKLI: “CEVİZ ÜRETİMİNDE YETERLİLİK %80,6” Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Gürer’in sorularına verdiği yanıtta Türkiye’nin ceviz üretimindeki mevcut durumu açıkladı: “Ülkemizin ceviz üretimi konusunda yeterlilik derecesi %80,6 olup halihazırda arz açığı bulunan ceviz üretimini artırmak için Bakanlığımızca muhtelif hibeli projeler ve desteklemeler uygulanmaktadır.” Yumaklı, ceviz ithalatının gerektiğinde serbest piyasa koşulları çerçevesinde sürdüğünü ve ceviz üretimindeki arz açığının kapatılması için çeşitli destek programlarının hayata geçirildiğini belirtti. Yumaklı’nın açıklamasında, iller bazında en fazla ceviz üretimi yapan iller arasında Denizli, Manisa, Kahramanmaraş, Balıkesir ve Bursa’nın bulunduğu ifade edildi. “Önemli üretici iller; Denizli, Manisa, Kahramanmaraş, Balıkesir, Bursa’dır. Ceviz ağacı çeşit, iklim, toprak, sulama durumu gibi faktörlere göre verim durumu farklılık göstermektedir.” Açıklamada Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine de yer verilerek, ülke genelinde 16,8 milyon adet meyve veren ve 12,6 milyon adet meyve vermeyen ceviz ağacı bulunduğu bilgisi paylaşıldı. YENİ TARIM POLİTİKALARI ÜRETİMİ ARTIRMAYI HEDEFLİYOR Bakan Yumaklı, ceviz üretimindeki arz-talep dengesinin iyileştirilmesi amacıyla yeni tarım politikalarının devreye girdiğini belirtti. Bu doğrultuda, “Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmelik”in yürürlüğe girdiğini vurgulayan Yumaklı, bu düzenleme kapsamında ürünlerin bölgesel özelliklere göre üretileceğini söyledi. Yumaklı, yönetmelikle tarım havzası veya işletme bazında ürünlerin arz-talep miktarı dikkate alınarak üretim planlaması yapılacağını belirtti. Ayrıca, ilin ekolojisine uygun ve su kaynaklarını merkeze alan bir anlayışla bitkisel üretim desenlerinin oluşturulacağını ve stratejik ürünlerin önceliklendirileceğini ifade etti. GÜRER: “AĞAÇ VAR.ÜRÜN YETERSİZ CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, ceviz üretiminde ithalata gerek duyulmasının, Türkiye'nin kendi kendine yeterlilik hedeflerinden uzak olduğunu gösterdiğini ifade etti. Gürer, verimliliği artırılması gerektiğini belirtti.Gürer”Türkiye’nin ceviz üretiminde yeterlilik seviyesi düşük olduğu görülmektedir. Verimsiz ağaçların iyileştirilmesi, üreticilerin desteklenmesi ve ithalata bağımlılığı azaltacak projelere daha fazla önem verilmelidir..

Gürer: “Karpuzun Tarlada Yüzüne Bakan Olmadı” Haber

Gürer: “Karpuzun Tarlada Yüzüne Bakan Olmadı”

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, 2024 yılında çiftçilerin yaşadığı büyük mağduriyetleri ve tarlada kalan ürünlerin yarattığı ekonomik krizi değerlendirdi.  Gürer, “2024 yılı çiftçi için kara bir yıl oldu. Ürettiği tüm ürünlerde neredeyse zarar etti. Kamu eliyle yapılan adımlarda da düşük alım fiyatı verildiği için tüccar da fiyatı baskılayınca, çiftçi beklemediği bir yıl geçirdi. Çiftçi için kara bir yıl oldu.” ifadelerini kullandı. "ÜRÜNLER TARLADA KALDI, ÇİFTÇİ TOPLAYAMADI" CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, tarlada kalan ürünler ve hasat edilemeyen karpuzlar üzerinden yaşanan kayıplara dikkat çekerek, “Çiftçinin ürettiği ürünlerin bir kısmı tarlada kaldı. Büyük kentlerde vatandaşlar karpuza erişemezken, Ekim ayının sonunu görmemize rağmen ürün tarlada kaldı ve artık çöp oldu. Üretici ürününü tarladan dahi toplayamadı çünkü işçilik parası, çiftçinin ürününün bedelini karşılamıyor.” dedi. PLANSIZLIK VE ÖNGÖRÜSÜZLÜK ELEŞTİRİSİ CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, yaşanan bu krizin temel nedenlerini “plansızlık” ve “öngörüsüzlük” olarak tanımladı. Gürer, “Bu, bir plansızlıktan ve öngörü eksikliğinden kaynaklanıyor. Çiftçimize 'dağı taşı ekin, biz sizin ürününüzü alacağız' diyen siyasi iktidar, ürünün tarlada kalmasını seyretti.” diyerek iktidarın  tarım politikalarındaki eksikliği eleştirdi. "ÇİFTÇİ BORÇ İÇİNDE, BORÇLARINI ÖDEMEKTE ZORLANIYOR" Çiftçilerin borç yükü altında zorlandığını vurgulayan Ömer Fethi Gürer, şunları söyledi: “Çiftçiler borçlu, borçlarını ödemekte zorlanıyorlar. Önümüzdeki yıl ürün desenini değiştirecekler, bu sefer de farklı ürünlerde üretim düşecek. Öyle olunca da fiyatlar artacak.” Gürer’e göre, bu durumun en büyük mağduru çiftçiler ve tüketiciler oldu. "ÜRETEN DE KAYBEDİYOR, TÜKETEN DE" CHP’li vekil Ömer Fethi Gürer, sürecin çiftçi ve tüketici üzerindeki yansımalarına da değinerek, “Süreci doğru yönetemeyen siyasi iktidar yüzünden üreten de kaybediyor, tüketen de pahalı ürün alarak kaybediyor. Bunun yansıması da tarlada ürünün çöp olmasıyla sonuçlanıyor.” şeklinde konuştu. BANKA BORÇLARI KATLANDI, İCRA TAKİPLERİ PATLADI Ömer Fethi Gürer, artan borç yükü ve icra takiplerinin çiftçiye verdiği zararı şu sözlerle ifade etti: “Üretici büyük bir mağduriyet yaşadı. Banka borçları katladı, icra takipleri de patladı.” Gürer, bu sürecin çiftçiler üzerinde yarattığı baskıyı vurgulayarak, borçların arttığını ve çiftçilerin borçlarını ödeyemeyecek duruma geldiğini belirtti.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.