Uğur Mumcu Valilik Meydanı'nda Düzenlenen Törenle Anıldı
ADD Eskişehir Şubesi, ÇGD Eskişehir Şubesi, TGS Eskişehir İl Temsilciliği ve Eğitim - İş Eskişehir Şubesi gazeteci ve yazar Uğur Mumcu'yu Valilik Meydanı'nda düzenlenen törenle andı.
Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şubesi, Çağdaş Gazeteciler Derneği Eskişehir Şubesi, Türkiye Gazeteciler Sendikası Eskişehir İl Temsilciliği ve Eğitim İş Eskişehir Şubesi tarafından 24 Ocak 1993 tarihinde düzenlenen suikastle katledilen gazeteci - yazar Uğur Mumcu Vilayet Meydanı'nda yapılan törenle anıldı. Törene CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile vatandaşlar katılım sağladı.
Valilik Meydanı'nda düzenlenen tören Atatürk Anıtına çelenk sunumu, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı.
Törende bir konuşma yapan Atatürkçü Düşünce Derneği Eskişehir Şube Başkanı Cihan Taşar şu ifadeleri kullandı;
“2025 yılı Adalet ve Demokrasi Haftası’nda, Batı emperyalizmi ile hain işbirlikçilerinin alçak cinayetleri sonucu katledilen devrim şehitlerimizi minnetle, özlemle ve saygıyla anıyoruz. 12 Eylül 1980 faşist darbesi öncesi, topluma korku salmak ve darbeye meşruiyet kazandırmak amacıyla işlenen seri siyasi aydın cinayetlerinin benzerleri, 10 yıl sonra bu kez 12 Eylül düzenine ve hukukuna direnen Cumhuriyet aydınlarına yönelik olarak yine aynı güç odaklarınca ve aynı amaçla devreye sokulmuştur. Seri cinayetlerin özellikle Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucu ve yöneticilerini hedef alarak başlatılan bu ikinci perdesi, 31 Ocak 1990 günü Kurucu Genel Başkanımız Prof. Dr. Muammer Aksoy’un Ankara’da şehit edilmesiyle açılmıştır. Aynı yılın 6 Ekim’inde kurucu üyemiz Doç. Dr. Bahriye Üçok katledilmiştir. Sadece 2 yıl 3 ay sonra, 24 Ocak 1993’te Kalpaksız Kuvvacımız Uğur Mumcu cinayetiyle milletçe sarsıldık. 21 Ekim 1999 sabahı ise hedef Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı olmuştur. Bütün bu cinayetlerin toplumda yarattığı büyük tepki ve tarifsiz acı nedeniyle her yıl 24 Ocak Uğur Mumcu ve 31 Ocak Muammer Aksoy cinayetleri arasındaki haftayı “Adalet ve Demokrasi Haftası” olarak değerlendiriyoruz. Çeşitli etkinliklerle hem bu hain tertiplerin arka planlarını, nedenlerini ve sonuçlarını irdeliyor hem de şehitlerimizin aziz hatıralarını yâd ediyoruz. Kemalist devrimci, aksaçlı bilgemiz Prof. Dr. Muammer Aksoy, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinden uzaklaşılması, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti niteliklerinin yok edilerek ülkemizin geleceğinin karartılması tehlikesinin farkında olan 49 Cumhuriyet aydınıyla birlikte 19 Mayıs 1989 tarihinde, üyesi olmaktan onur duyduğumuz Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurmuştur. Derneğimizin kuruluşu, gördüğü yoğun ilgi ve etkili çalışmalarıyla emperyal güçleri o kadar rahatsız etmiştir ki, sadece 8,5 ay sonra Genel Başkanımız katledilmiştir. Geçen 35 yılda gerçek katiller ve sahipleri her ne kadar bulunamamış olsa da, azmettiricinin laik Cumhuriyeti, Kemalizm’i ve tam bağımsız, gerçekten demokratik Türkiye idealini boğmak isteyen emperyalizm; tetikçilerin ise kadim işbirlikçileri olan dinci faşist çeteler olduğu herkesin bildiği bir sır olarak ortada durmaktadır. Muammer Aksoy cinayetinin üzerine kararlılıkla gidilmediği için kurucumuz Doç. Dr. Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Turan Dursun ve Musa Anter cinayetleriyle sürdürülen bu emperyal vahşet, Uğur Mumcu suikastıyla yeni bir boyut kazanmıştır. Bütün yetkililer bu cinayeti tüm yönleriyle aydınlatacaklarına söz vermiştir. Ancak o “tuğla” bir türlü çekilememiş, o “duvar” bir türlü yıkılamamıştır. Uğur Mumcu, o kadar çok hain odağın üzerine gitmiş ve çanlarına ot tıkamıştı ki, onu bu odakların her biri ya da hepsi birlikte öldürtmüş olabilir. Emperyalizm, sonrasında Jandarma Genel Komutanımız Eşref Bitlis, Centilmen Devrimcimiz Ahmet Taner Kışlalı, yurtsever bilim insanımız Necip Hablemitoğlu ve Diyarbakırlıların sevgilisi Emniyet Müdürümüz Ali Gaffar Okkan cinayetlerinde olduğu gibi, bu cinayetlerde de tetiği hain PKK terör örgütüne, Hizbullah canilerine, silah ve uyuşturucu kaçakçılarına ya da Abdi İpekçi’yi öldürtüp Papa’yı vurduranlara çektirmiş olabilir. Kemalist Cumhuriyet düşmanları yahut 12 Eylül faşizminin kucağında büyüttüğü teokratik devlet özlemcileri de bu süreçte rol almış olabilir. Türk ulusu, vatansever evlatlarını katleden alçakları asla unutmayacak ve bir gün mutlaka hesabını soracaktır. Başta Genel Başkanımız Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Kalpaksız Kuvvacımız Uğur Mumcu olmak üzere yitirdiğimiz bütün canlarımızın manevi huzurunda saygıyla eğiliyor, Kemalizm’in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asarak “Yeniden Atatürk Cumhuriyeti”ne ulaşacak ve kanlarını yerde bırakmayacağımıza söz veriyoruz. Ruhları şad olsun!”
Törende bir konuşma yapan Eğitim-İş Eskişehir Şube Başkanı Fadime Arslan şu ifadeleri kullandı:
“Uğur Mumcu’yu Katledilişinin 32. Yılında Saygıyla Anıyoruz. 32 yıl önce bugün, Ankara’nın Karlı Sokak’ından yükselen bir patlama sesi, bir ulusun vicdanını paramparça etti. İlkeli, cesur gazeteciliği ve tam bağımsız Türkiye sevdasıyla halkın gönlünde yer eden Uğur Mumcu, gericiliğin ve karanlığın korkulu rüyası olmuştu. Onun susturulması için düzenlenen bu hain suikast, Türkiye’nin karanlık dehlizlerinde sinsice hazırlanan planların sonucuydu. Uğur Mumcu, “Sakıncalı Piyade” olarak tanımlanan bir dönemin cesur sesi, gerçeğin yorulmaz savunucusuydu. Özelleştirmeler eliyle ekonomik kaynakların yağmalandığı, etnik ve dini kimliklerin “demokrasi” adı altında kullanıldığı, mafya ve siyaset ilişkilerinin etkisinin arttığı bir süreçte Mumcu, halkını uyarıyordu. Onun katledilmesi, yalnızca bir gazeteciye yönelik terör eylemi değil, örgütlü kötülüğün hakikati susturma girişimiydi. Ne yazık ki, aradan geçen yıllar Mumcu’nun uyarılarının doğruluğunu acı bir şekilde kanıtladı. Mafya ve siyaset ilişkilerinin üzerindeki sis perdesi hâlâ kaldırılmadı; tarikatların bürokrasiyle iç içe geçtiği yapı devam ettirildi; emperyalist güçlerin maşası olan terör örgütleriyle gerçek bir mücadele yerine siyasi çıkarlar gözetildi. Mumcu’nun “tam bağımsız Türkiye” ideali, bugün de haklılığını koruyor. Geçmişte Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Turan Dursun gibi aydınlarımız faili meçhul cinayetlerle susturulurken, günümüzde baskı mekanizmaları başka bir boyut kazanmıştır. Aydınlarımız ve gazetecilerimiz hapis cezaları ve susturma politikalarıyla sindirilmeye çalışılmakta, hukuk ve adalet kavramları ayaklar altına alınmaktadır. Ancak Uğur Mumcu’yu katledenler yanıldı. Mumcu’nun eserleri, fikirleri ve cesareti 32 yıldır elden ele, dilden dile yayılmaya devam ediyor. Onun mirası, susturulamayan bir vicdan olarak yaşamaya devam ediyor. Bu mirası yaşatmak ve hakikati savunan yeni Mumcuların yanında olmak ise hepimizin görevi. Eğitim-İş olarak, Uğur Mumcu’yu ve diğer devrimci aydınlarımızı bir kez daha saygı, özlem ve minnetle anıyoruz. Bu ülkenin gerçeği haykıran cesur kalemlere ihtiyacı var. Bizler, onların bıraktığı bayrağı yere düşürmeyeceğiz. Katillerin er ya da geç hesap vereceğine olan inancımızla, cinayetler, yolsuzluklar ve hukuksuzluklar karşısında asla susmayacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz. Saygıyla, minnetle ve mücadele azmiyle. Uğur Mumcu yaşıyor, mücadelemizde yaşıyor!” dedi.
Konuşmaların ardından günün anlam ve önemine istinaden okunan şiir ve ADD Cumhuriyet Korosu tarafından seslendirilen türkülerle tören sona erdi.