SON DAKİKA
Hava Durumu

#Enflasyon

Porsuk Haber Ajansı - Enflasyon haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Enflasyon haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

CHP'li Sarıbal: Haber

CHP'li Sarıbal: "Son Üç Yılda Gıda Enflasyonu Yüzde 289!"

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, TÜİK verilerine göre son üç yılda gıda enflasyonunun yüzde 289 olduğunu belirterek,  “Halkın artık satın almasının mümkün olmadığı kuzu etinin fiyatı yüzde 537, dana etinin fiyatı ise yüzde 460 oranında arttı. Meyve fiyatlarındaki artış yüzde 368, çay fiyatlarındaki artış yüzde 325, tereyağı fiyatlarındaki artış yüzde 321’i buldu. Halk neredeyse ekmek alamaz hale geldi. Çünkü son üç yılda ekmek fiyatları yüzde 293 oranında arttı. Tek ekonomistin ülkesinde işçinin, emeklinin cebinden çıkan her kuruş, yandaşın cebine giriyor. Mutlu azınlığın keyfi kaçmasın diye, milyonlar açlığa, borca, yoksulluğa mahkum ediliyor” dedi.   CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, tarımdaki büyüme rakamlarını ve Şubat ayı gıda enflasyonunu değerlendirdi. Özellikle enflasyon verilerinin manipüle edilerek halkın gerçek enflasyonla yüzleşmesinin engellendiğini kaydeden Milletvekili Sarıbal, gıda fiyatlarındaki artışın özellikle dar gelirli ve emekli kesim için büyük bir yük oluşturduğunu belirtti. Özellikle süt, tereyağı, peynir gibi temel gıda maddelerinin fiyatlarının ciddi şekilde arttığını belirten Sarıbal, TÜİK’in açıkladığı enflasyon verileri ile ENAG’ın verileri arasındaki büyük farklara dikkati çekti. Milletvekili Sarıbal; “TÜİK’e göre Şubat ayında aylık enflasyon yüzde 2,27, yıllık enflasyon ise yüzde 39,05 olarak açıklanırken, ENAG’a göre bu rakamlar aylık yüzde 3,37, yıllık yüzde 79,51 olarak kaydedildi. TÜİK’e göre 2003’ten bu yana ortalama fiyatlar 29 kat, gıda fiyatları ise 41 kat arttı. Fiyatlarda herhangi bir düşüş söz konusu değil; sadece artış hızı yavaşlıyor. TÜİK verilerine göre son üç yılda gıda enflasyonu yüzde 289 oldu. Halkımızın artık satın almasının hemen hemen mümkün olmadığı kuzu etinin fiyatı yüzde 537, dana etinin fiyatı ise yüzde 460 oranında arttı. Meyve fiyatlarındaki artış yüzde 368, çay fiyatlarındaki artış yüzde 325, tereyağı fiyatlarındaki artış yüzde 321’i buldu. Halk neredeyse ekmek alamaz hale geldi. Çünkü son üç yılda ekmek fiyatları yüzde 293 oranında arttı. Tek ekonomistin ülkesinde işçinin, emeklinin cebinden çıkan her kuruş, yandaşın cebine giriyor. Mutlu azınlığın keyfi kaçmasın diye, milyonlar açlığa, borca, yoksulluğa mahkum ediliyor” diye konuştu. ŞUBAT’TA ZAM ŞAMPİYONU KURU FASÜLYE Yüksek enflasyon ve gıda fiyatlarındaki artışın Ramazan'da mutfağa yansıdığını belirten Sarıbal, “Derinleşen ekonomik krizin gölgesinde günden güne artan gıda enflasyonu gündemdeki yerini koruyor. Gıda fiyatlarındaki artış dar gelirlileri ve çalışanları daha fazla etkiliyor. Örneğin 2023 yılında hissedilen enflasyon, açıklanan enflasyonun yaklaşık iki katı oldu. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin tespitlerine göre; 2024 Şubat ayında üretici ve market arasındaki en yüksek fiyat farkı 3,2 kat ile kuru fasulyede görüldü. Kuru fasulyeyi 3,1 kat ile havuç, 3 kat ile kuru kayısı ve Antep fıstığı izledi. Üreticide 33 lira olan kuru fasulye markette 106 liraya, 13 lira olan havuç 40 liraya, 150 lira olan kuru kayısı 447 liraya, 250 lira olan Antep fıstığı 742 liraya satıldı. Üretici ve market arasındaki fiyat farkı nohutta 2,9 kat, kırmızı mercimekte 2,7 kat, yeşil mercimek, mandalina ve portakalda 2,5 kat, salatalık ve pırasada 1,9 kat, patlıcan, patates ve elmada ise 1,8 kat oldu” dedi. GEÇİM SIKINTISI ÇEKEN HALKA DİYANET’TEN AVOKADO REÇETESİ İktidarın sahte rakamlarla övünürken halkın cebindeki yangını görmezden geldiğini belirten Sarıbal, milyonlarca insan temel gıdaya ulaşamazken, Diyanet’in sahurda “Biraz peynir, birkaç zeytin, eğer severseniz avokado” önerisine “Tasarrufu hep halka, sabrı hep yoksula, lüksü ve bolluğu ise kendilerine rezerve edenler, milyonların açlık sınırında yaşadığını bilmiyor mu, yoksa bilmezden mi geliyor? Halkın iftar sofrasında ekmek küçülürken, rakamlarda büyüyen yalnızca yoksulluk ve borç” ifadelerini kullandı. EN DÜŞÜK YILLIK ORTALAMA GELİR ÇİFTÇİNİN Gelir Dağılımı İstatistiklerine göre, en düşük yıllık ortalama gelirin tarım sektöründe yaşandığını, çiftçiler emeğinin karşılığını alamazken, tüketicilerin de yüksek enflasyon nedeniyle uygun fiyatlı gıdaya erişemediğini kaydeden Sarıbal, “2003-2023 yıllık ortalama reel büyüme hızı Gayrisafi Yurt İçi Hasılada yüzde 5,5 olurken tarımda yüzde 2,7’de kaldı. TÜİK’in 28 Şubat’ta açıkladığı verilere göre 2024 yılında GSYH bir önceki yıla göre yüzde 3,2, tarım ise yüzde 3,9 büyüdü. Ancak tarımda maliyetler yaban otları gibi artarken çiftçinin ürünü geçen yılki kadar bile para etmedi. Saray iktidarının övündüğü ekonomik büyüme ne üreticiye ne de tüketiciye yansıdı. Bu süreçte kazananlar ise büyük gıda şirketleri, zincir marketler ve ithalatçı ve ihracatçılar oldu. Tarım ürünlerinde üretimin artırılması, üreticilerin desteklenmesi ve girdi maliyetlerinin düşürülmesi, gıda enflasyonuyla mücadelede kritik öneme sahip. Çiftçilerin kullandığı mazot, gübre, tohum ve yem gibi temel girdilerin sübvanse edilmesi, üretimin artırılması açısından büyük önem taşıyor” diye konuştu.

Başkan Kurt: Haber

Başkan Kurt: "Sokağa Sorun, Gerçek Enflasyonu Halk Söyler"

Türkiye’de ekonomik kriz derinleşirken, Şubat ayı enflasyon rakamları yine tartışmaların odağı oldu. TÜİK, ENAG ve İTO tarafından açıklanan veriler, birbirinden oldukça farklı. Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, bu tabloyu sert sözlerle eleştirdi: “Bu ülkede hangi veriye inanacağız? TÜİK’in makyajlı rakamlarına mı, ENAG’ın gerçeğe daha yakın hesaplamalarına mı, yoksa İTO’nun verilerine mi? Bırakın masa başı hesaplarını, biz zaten her gün sokakta, pazarda, markette gerçek enflasyonu görüyoruz.” TÜİK’in yüzde 29,05 olarak açıkladığı yıllık enflasyon oranının, halkın yaşadığı ekonomik çöküşü yansıtmadığını belirten Başkan Kurt, “TÜİK ne açıklarsa açıklasın, vatandaşın cebindeki para her gün biraz daha eriyor. Elektrik, yakıt, kira, ekmek... Fiyatlar almış başını gitmiş. Bu rakamları süsleyerek yoksulluğu gizleyemezsiniz. ENAG diyor ki gerçek yıllık enflasyon %79,51. Aradaki fark, halkın cebinden, sofrasından, yaşamından çalınanlardır.” dedi. “TEK ÇARE ERKEN SEÇİM” Odunpazarı Belediyesi olarak, bu kara tabloda vatandaşın yanında olmaya devam edeceklerini vurgulayan Kazım Kurt, şunları söyledi: “Ekonomi yönetimi ve TÜİK enflasyonu sadece rakamlardan ibaret görüyor. Oysa ki, yüksek enflasyon dar ve orta gelirli kitleler için yokluk, yoksulluk, umutsuzluk ve çaresizlik demek! Biz dayanışma projelerimizi daha da büyüteceğiz. Çünkü bu iktidarın ne enflasyonu düşürme niyeti var ne de yoksulluğa çözüm üretme derdi. Masal anlatmaya devam eden AKP ile hesap tutmaz, halk ezilmeye devam eder. Bu koşullarda tek çare erken seçimdir!”

TÜİK Emeklinin Cebinden Çalıyor! Haber

TÜİK Emeklinin Cebinden Çalıyor!

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Emek Büroları Koordinatörü Gamze Taşcıer, TÜİK’in açıkladığı enflasyon verilerine tepki gösterdi. “Saray rejimi enflasyonla mücadele etmiyor, ülkeyi hayalflasyonla yönetiyor” diyen Taşcıer, iktidarın, TÜİK verilerini makyajlayarak, vatandaşın yaşadığı ekonomik çöküşü gizlemeye çalıştığını söyledi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer şunları söyledi: KIRMIZI ET ZAMMI, 145 ÜLKENİN YILLIK GIDA ENFLASYONUNDAN FAZLA! “Türkiye’de ekonomi yönetiminin geldiği vahim tabloyu anlamak için uzaklara gitmeye gerek yok. Ulusal Kırmızı Et Konseyi verilerine göre Ocak ayında 374 TL olan kırmızı etin kilosu, Şubat ayında 412 TL’ye yükseldi. Yani, sadece bir ayda %10,2 zam geldi! Bu artış, dünya genelinde 145 ülkenin yıllık gıda enflasyonundan daha fazla! Türkiye’de bir ay içinde kırmızı et fiyatları, pek çok ülkenin bir yılda yaşadığı enflasyonu aştı. Vatandaş, bir zamanlar sofralarından eksik etmediği kırmızı eti artık lüks olarak görmek zorunda kalıyor. Peki, maaşlar bu hızda artıyor mu? Hayır! Emeklinin, asgari ücretlinin, memurun geliri yerinde sayarken; mutfaktaki yangın büyüyor, alım gücü her geçen gün düşüyor.” TÜİK EMEKLİNİN CEBİNDEN ÇALIYOR “Ocak ayında 14.469 TL olan emekli maaşı, iki aylık resmi enflasyon farkı göz önüne alındığında 13.470 TL’lik bir alım gücüne geriledi. Yani, emeklinin cebinden henüz yılın ilk iki ayında 1.000 TL buhar oldu! Ancak bu, sadece kağıt üzerindeki kayıp. Gerçek kaybı görmek için mutfağa bakmak gerekiyor! Örneğin, Ocak ayında 38,7 kg et alabilen bir emekli, Şubat ayında reel alım gücüyle ancak 32,7 kg et alabiliyor. Yani, sadece iki ay içinde yaklaşık 6 kg et kaybı yaşandı. Ama TÜİK’e göre enflasyon kontrol altında!” İKTİDAR ÜCRETLİLERİ LİMON GİBİ SIKTI “İktidarın uyguladığı yanlış politikalar, asgari ücretle çalışanları, emeklileri ve sabit gelirli milyonları limon gibi sıkıp, suyunu çıkardı. Sadece maaşlar değil, halkın sofrasındaki her ürün de enflasyonla eridi. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri limon fiyatları! Son bir yılda limonun kilosu %594 oranında zamlandı. Geçtiğimiz yıl 2 lira 16 kuruş olan limon, bugün 15 TL’ye çıktı. Halkın cebindeki üç kuruşa göz diken iktidar, "Enflasyonu düşürüyoruz" diyerek algı operasyonu yapmaya devam ediyor. Gerçek şu ki: Türkiye’de fiyatlar durmuyor, vatandaşın alım gücü hızla eriyor! İşte hayalflasyon tam da budur: Vatandaşın ekmeği küçülürken, iktidarın başarı hikâyesi yazmaya devam etmesidir!”

CHP'li Sarıbal: ''Türkiye, Türkiye Olalı Böyle Sefalet Görmedi'' Haber

CHP'li Sarıbal: ''Türkiye, Türkiye Olalı Böyle Sefalet Görmedi''

Ocak ayı enflasyon rakamlarını Meclis’te düzenlediği basın toplantısında değerlendiren CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, dünyada 140 ülkenin yıllık enflasyonunun Türkiye’nin Ocak 2025'teki aylık enflasyon oranından daha düşük seviyede olduğunu söyledi. 2003 yılından bu yana ortalama fiyatların 24 kat, gıda fiyatlarının ise 35 kat arttığını vurgulayan Sarıbal, “Ekonomiyi güllük gülistanlık ilan eden Saray iktidarı ve yandaşları için ülke cennet, ancak yoksullar için cehennemdir” dedi. CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, ocak ayı enflasyon rakamlarını ve zeytinyağı alım fiyatlarını değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Aile Yılı” ilan ettiği 2025’in aile boyu fakirleşme ve aile boyu kriz yılı olduğunu kaydeden Milletvekili Sarıbal, IMF tarafından 2024 yılı için derlenen küresel enflasyon verilerine göre, Türkiye’nin enflasyon açısından dünyada en kötü durumda olan 6. ülke konumunda yer aldığını, dünyada 140 ülkenin yıllık enflasyonunun Türkiye’nin Ocak 2025'teki aylık enflasyon oranından daha düşük seviyede olduğunu söyledi. TÜİK’e göre 2003 yılından bu yana ortalama fiyatların 24 kat, gıda fiyatlarının ise 35 kat arttığını vurgulayan Sarıbal, “Ekonomiyi güllük gülistanlık ilan eden Saray iktidarı ve yandaşları için ülke cennet, ancak yoksullar için cehennemdir. ENAG'a göre yıllık enflasyon yüzde 81,02, aylık yüzde 8,22. TÜİK'e göre yıllık enflasyon yüzde 42,12, aylık yüzde 5,03. Gıda enflasyonu ise aylık yüzde 3,86 artarken yıllık 41,76 oldu. Ocak ayında gıda enflasyonu bir önceki aya göre yüzde 3,90 artarak son 10 ayın en yüksek gıda enflasyonu olarak kayıtlara geçti” dedi. MARKETTE OCAK AYI ZAM ŞAMPİYONU KURU FASULYE Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in enflasyondan arındırılmış rakamlarla halka masal anlattığını belirten Sarıbal, açlık sınırının 22 bin 131 liraya çıkarak yeni asgari ücreti ilk aydan geçtiğini vurgularken, “Türkiye, Türkiye olalı böyle sefalet görmedi. Ocak ayında markette 41 ürünün 25 inin fiyatları arttı, 18 üründe düştü. Zam şampiyonu yüzde 14,9 ile kuru fasulye oldu. Üretici ve market arasındaki fiyat farkı ise yüzde 597,4 ile en fazla limonda görüldü. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin açıklamasına göre limonun üreticideki fiyatı 4 lira, marketteki fiyatı ise 27 lira olarak kaydedildi. Bu ülkede her gece 1 milyon insan aç yatağa giriyor. 8,5 milyon çocuk sağlıklı beslenemiyor, 6 milyon çocuk açlıkla boğuşuyor. Çocuklar süt içemiyor, yumurta yiyemiyor, etin tadını bayramdan bayrama ancak hatırlıyor. Bir kilo et 800 TL, 200 liraya dolan market torbası bugün 1000 TL. Asgari ücreti değil, hayat pahalılığını artırdılar, faturaları 1050’den 2000’e yuvarladılar, hiç geçmediği yollara, köprülere halkı kaynak yaptılar, vergileri, zamları katladılar. İnsanları sefalet içinde çalıştırıp, sonra ‘bakın, işiniz var’ diye lütuf gibi sundular” ifadelerini kullandı. ÜRETİCİ ZORDA: BANKA BORÇLARI ARTTI Tarımsal girdi maliyetlerindeki yükselişin hızla sürdüğünü belirten Sarıbal, “Gübre fiyatları bir ayda yüzde 10 artarken, sulama ücretlerindeki yıllık artış yüzde 100'e ulaştı. Girdi fiyatlarına gelen her zam doğrudan gıda fiyatlarını, yani tüketicileri de etkiliyor. Piyasada yaşanan fiyat hareketlerinin denetimi yeterince yapılmıyor. Öngörülemez maliyetler tarımı tehdit ediyor. Artış gıda fiyatlarına doğrudan yansıyor. Alım fiyatları belirlenirken artan maliyetler dikkate alınmalı ve üreticilerimizin mağduriyeti önlenmelidir. Tarım sektörünün bankacılık sistemine olan borçları da 2024 yılında 278,2 milyar lira artarak 868,6 milyar liraya yükseldi. Sektöre bu tutarın 685,2 milyar liralık kısmı kamu bankaları, 183,4 milyar liralık kısmı da özel bankalar tarafından kullandırılan kredilerden oluşuyor. 2024 yılında sektörün bankalara olan toplam borcu yüzde 47,1 oranında artarken, sektörün zamanında ödeyemediği için takibe alınan kredileri ise yüzde 72 oranında artarak 3,6 milyar liraya yükseldi. İktidar üretimi desteklemek yerine, dışarıdan buğdayı, arpayı, nohudu, fasulyeyi getirip çiftçiye ‘Üretme, ben ithal ederim’ diyor! Peki, bu düzen böyle devam edebilir mi?” diye konuştu.

Emeklinin Maaşını Daha Ne Kadar Düşürecekler! Haber

Emeklinin Maaşını Daha Ne Kadar Düşürecekler!

Türkiye Emekliler Derneği Eskişehir Şube Başkanı Muhsin Dilbaz TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamlarının ardından emekli maaşlarını değerlendirdi. TÜED Eskişehir Şube Başkanı Muhsin Dilbaz yaptığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi; "Değerli Basın, TÜİK 2025 Ocak ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Aralık ayında TÜFE yıllık %44,38, aylık %1,03 olarak açıklanmıştı. Ocak ayında enflasyon yüzde 5,03 seviyesinde arttı. Yıllık bazda ise yüzde 42,12 olarak açıklandı. Gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün TÜFE'deki değişim, 2025 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre %5,47, bir önceki yılın Aralık ayına göre %5,47, bir önceki yılın aynı ayına göre %42,08 ve on iki aylık ortalamalara göre %56,05 olarak gerçekleşti. Aralık ayında enflasyonu bilerek ve isteyerek düşük çıkardınız. Çünkü Emekliye ödeyeceğiniz enflasyon farkı düşük olmalı ki maaş artışı da az olsun. Kimse inanmadı tabi bu rakamlara. Ocak ayına girerken zam yağmurları ile karşı karşıya kaldık. TÜİK verilerine göre enflasyon yüzde 5,03 seviyesinde arttı. Yıllık bazda ise yüzde 42,12. Gerçek enflasyon bunun iki katı. TÜİK’e alışkanlık yaptı hep yarısını alıyor ve açıklıyor. Emekli, çalışan, memur 22 yılda %200 hak kaybına uğradı. Sadece Ocak ayında yapılan zamlar ve onların verilerine göre asgari ücret 1112 TL eridi. Emeklinin maaşı düşük olduğu için 727 TL eksilmiştir. Zaten alım gücü olmayan emekli maaşını almadan zamlar karşısında daha da zor duruma düşmüştür. Emeklinin maaşını daha ne kadar düşürecekler bilemiyoruz. Maaşlarınızı artık ödeyemiyoruz demelerinden korkuyoruz. Emekliyi sırtlarında yük olarak görüyorlar. Geçen hafta Sağlık hizmetlerine yapılan düzenleme ile sağlıkta katkı paylarını 45-50 TL ye çıkardılar. Oysa ki Emekliler çalışırken Genel sağlık primleri peşin ödemişlerdi. Hükümet burada da haksız kesinti yapmaktadır. Kira artışı %56 olarak belirlendi. 20.000 TL kira ödüyorsanız 32.000 TL ödeyeceksiniz. Hangi para ile? Nasıl? Ekmek 12 TL Simit 15TL Çay 15 TL Elektrik, Doğalgaz söylemek bile istemiyorum. Emekliye Zulüm yapmayı bırakın artık. Emekliye acilen seyyanen zam beklemektedir. Yaparlar mı? Hayır. SGK yasası güvence olmaktan çıkmıştır. Yeniden ele alınmalıdır. Herkese eşit SGK yasası düzenlenmelidir."

2025 Yılı Enflasyon Hedefi Yüzde 21! Haber

2025 Yılı Enflasyon Hedefi Yüzde 21!

Merkez Bankası Başkanı Dr. Fatih Karahan, Para Politikası ve Makroekonomik Görünüm toplantısı için Eskişehir'e geldi. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan ilk olarak Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy'u ziyaret etti. Eskişehir Ticaret Odasını ve Anadolu Üniversitesi'ni ziyaret eden Karahan'ın düzenlediği toplantıya; Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, AK Parti Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu, AK Parti İl Başkanı Gürhan Albayrak, Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş Eskişehir Cumhuriyet Başsavcısı Üzeyir Karaküllah, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Yusuf Adıgüzel, protokol üyeleri, iş insanları ve sanayiciler katılım sağladı. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan toplantıda yaptığı sunumda,  Merkez Bankası rezervlerinde 115 Milyar dolar artış sağlandığını, Kur Korumalı Mevduat bakiyesinde 110 Milyar dolar düşüş sağlandığını söyledi. Karahan enflasyonla mücadele kapsamında ilk olarak alınan tedbirlerle enflasyonun daha yüksek seviyelere çıkmasının önlendiğini ve haziran ayı itibariyle de dezenflasyonun tesis edildiğini söyledi. 2025 yılı sonu itibariyle enflasyonun yüzde 21'e gerilemesini beklediklerini söyleyen Karahan risk priminde ki gerilemenin yurt dışı faiz yükünü yıllık 7 Milyar dolar azalttığını ve fiyat istikrarı ile reel sektörün yatırım kararlarında ki öngörülebilirliğin artacağını ifade etti. Fiyat istikrarının, sürdürülebilir büyüme, alım gücü ve verimlilik açısından önemli olduğunu ifade eden Karahan, fiyat istikrarının, öngürülebilirlik, kalıcı düşük faiz, uzun vadeli finansman imkanı, yatırım ve üretim ortamında iyileşme, sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışını sağlayacağını belirtti. Karahan enflasyonun nasıl düşürüleceği ile ilgili olarak, talepte ki dengelenmenin enflasyonda ki düşüşe katkı vereceğini, fiyatlama davranışlarında normalleşmenin sağlanacağını ve beklentilerde iyileşme sağlanacağını söyledi. Dezenflasyon sürecinin devam ettiğini ifade eden Karahan 2022 yılında %64,3, 2023 yılında %64,8, 2024 yılında %44,4 olarak görülen enflasyonun 2025 yıl sonu itibariyle %21'e düşmesinin hedeflendiğini ifade etti. Mal enflasyonun düşük olmasına rağmen hizmet enflasyonunda ki düşüşün daha kademeli gerçekleştiğini ifade eden Karahan, sanayi tarafında firmaların fiyatlama davranışlarının iyileştiğini ve tüketici ile firmaların enflasyon beklentilerinin de gerileme eğilimine girdiğini söyledi. Döviz kuru ile ilgili olarak bir seviye hedeflerinin olmadığını söyleyen Karahan, cari açıkta ki düşüşün dış finansman ihtiyacını azalttığını, ülkeye sermaye girişlerinin başladığını ve döviz arzının artarken döviz talebinde düşüş talebinin görüldüğünü söyledi. Merkez Bankası rezervlerin 115 milyar dolar arttığını belirten Karahan KKM'de azalışın devam ettiğini ve TL talebinin güçlü olduğunu söyledi. Rezervlerde ki iyileşmenin yurt içi kaynaklı olduğunu belirten Karahan kurla ilgili bir taahhüdün olmadığını ve risk priminde ki iyileşme ve düşüşün dış finansmana erişimi kolaylaştırdığını, yurt dışı faiz ödemelerinin ise yıllık 7 milyar düştüğünü söyledi. İhracatın belirleyicisinin dış talep olduğunu söyleyen Karahan, küresel ekonomide ki zayıf seyre karşılık ihracatın gücünü koruduğunu söyledi. Ülkenin ihracatının artarken ithalatının azaldığını ve küresel ihracatta ki payın arttığını belirten Karahan reeskont kredisi limitlerinin arttırıldığını, faiz maliyetinin düşürüldüğünü ve yp reeskont kullanım imkanı sağlandığını söyledi. Avrupa'nın mal ithalatının yavaş seyrettiğini söyleyen Karahan Türkiye'nin Avrupa'da ki pazar payını arttırdığının altını çizdi. Reel sektöre sağlanan desteklerin arrttığını belirten Karahan reeskont kredisi kullanımının başta kobiler olmak üzere genele yayıldığını söyledi. Karahan aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşunun sürdürüleceğini söyledi. Politika faizinin seviyesinin, enflasyon gerçekleşmeleri ve beklentileri göz önünde bulundurularak öngörülen dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirleneceğini söyleyen Karahan, enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası araçlarının etkili şekilde kullanılacağını ifade etti.

Tarımda Üretim Artmadıkça Yüksek Enflasyon Sorunu Çözülmez! Haber

Tarımda Üretim Artmadıkça Yüksek Enflasyon Sorunu Çözülmez!

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Meclis’te yaptığı basın, toplantısında çiftçilerin yüksek girdi maliyetleri ve AKP’nin sürdürülemez tarım politikası yüzünden üretimden koptuğunu bunun sonucunda gıda enflasyonunun rekor seviyeye çıktığını, tüketicilerin için yeterli ve sağlıklı gıdaya erişiminin zorlaştığını belirtti. Halkın açlık ve yoksullukla yaşammücadelesi verirken, Saray çevresinin lüks içinde yaşamaya devam ettiğini kaydeden Sarıbal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etmesini eleştirdi. Sarıbal “Cumhurbaşkanı Erdoğan emekçilerin, işçilerin ve alın teri döken milyonların küçük ailesini kastetmiyor. İhale sofrasındaki yandaş aileleri kastediyor. Saray’ın şatafatlı dünyasında unutulan aileler, birbirinize sahip çıkın. Erdoğan’ın büyük ailesinin doymak bilmeyen iştahı yüzünden aynı sofrada ekmeği bölüşmek her geçen gün zorlaşıyor” dedi. Tarım ürünlerinde üretim artırılmadıkça yüksek enflasyon sorununun çözülmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Sarıbal, gıda enflasyonuyla mücadele için çiftçilere hak ettikleri desteğin verilmesi ve artışları durdurulamayan girdi maliyetlerinin bir kısmının devlet tarafından karşılanması gerektiğini söyledi. TÜRKİYE’DE OBEZİTE, HİPERTANSİYON, DİYABET VE METABOLİK SENDROM ARTIYOR Türkiye’de özellikle son yıllarda temel gıda ürünleri fiyatlarında ciddi bir artış yaşandığına dikkati çeken Sarıbal, “Söz konusu fiyat artışları, gelir düzeyleri bu yükselişle orantılı biçimde artış göstermeyen yoksul halkın sağlıklı ve dengeli beslenme olanaklarına erişimini önemli ölçüde kısıtlamaktadır. Gıda enflasyonu yalnızca ekonomik bir sorun olmanın ötesine geçerek halk sağlığı üzerinde ciddi etkiler yaratmaya başlamıştır. Ankara Tabip Odası’nın açıklamasına göre, yüksek gıda fiyatları, halkımızı bütçesine uygun bir şekilde karnını karbonhidrat, yüksek yağ ve basit şeker ağırlıklı öğünlerle doyurmaya yöneltmektedir. Sofralarda yeterli düzeyde protein, taze sebze ve meyve bulunmamakta, bu durum obezite, hipertansiyon, diyabet ve metabolik sendrom gibi obezite kaynaklı sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır” dedi. SAĞIR SULTAN DUYDU, SARAY DUYMADI 2003-2023 yılları arasındaki AKP’li yıllarda yıllık ortalama reel büyüme hızının Gayrisafi Yurt İçi Hasılada yüzde 5.4 olurken tarımda yüzde 2.5’te kaldığını hatırlatan Sarıbal, “TÜİK verilerine göre bu yılın üçüncü çeyreğinde (Temmuz-Eylül 2024) GSYH bir önceki yıla göre yüzde 2.1, tarım sektörü ise yüzde 4.6 büyüdü. Buna karşılık üretim maliyetleri yaban otları gibi yükselirken çiftçinin ürünü geçen yılki kadar bile para etmedi. Nitekim 27 Aralık’ta yayınlanan Gelir Dağılımı İstatistiklerine göre, en düşük yıllık ortalama gelir tarım sektöründe oldu. 2024 yılında çiftçiler emeğinin karşılığını alamazken tüketiciler de gıda ürünlerini ucuz fiyata alamadılar. Saray iktidarında ekonomik büyüme ne üreticiye ne de tüketiciye yaradı. Enflasyon, emekten alıp sermayeye kaynak aktarmaya hizmet etmekte, yüksek enflasyondan en büyük kaybı emekçiler yaşamaktadır. Gıda maddelerinde arz yetersizliğiyle birlikte talebin fazlalığı, buna ek olarak sürekli yükselen gıda fiyatları, gıdaya erişimi daha da zor hale getirmektedir. Türkiye'deki gıda enflasyonunun temel nedenleri arasında üretim maliyetlerinin fahiş oranlarda artması, ihracat ve ithalat dengesizliği, bazı tarım ürünlerinin büyük kısmının iç piyasaya sunulmadan doğrudan ihraç edilmesi ve üreticiden tüketiciye kadar olan tedarik zincirindeki maliyet artışlarının ürün fiyatlarına yansıması bulunmaktadır” ifadelerini kullandı. GIDA ENFLASYONU DÜNYA ORTALAMASINDAN 7 KAT YÜKSEK TÜİK’e göre 2024 yıl sonu itibariyle resmi enflasyonun yüzde 44.4, gıda enflasyonunun ise yüzde 43.6 olduğunu hatırlatan Sarıbal, “Enflasyon oranının rakam oyunları ile azaltılması fiyatların düştüğü anlamına gelmiyor, yalnızca fiyatların daha yavaş bir şekilde arttığı anlamına geliyor. Ancak bu enflasyon halkın hissettiği gerçek enflasyonu yansıtmaktan oldukça uzak bir oran. DİSK tarafından yapılan hesaplamaya göre emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 60, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunda ise yüzde 77.4 olarak gerçekleşti. AKP iktidarında ortalama fiyatlar 22 kat, gıda fiyatları ise 33 kat arttı. Öte yandan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre, 2024 yılında gıda fiyatları Türkiye'de yıllık yüzde 43.6 oranında artarken, dünyada 2024'te yıllık 6.7 oranında artmıştır. Yani Türkiye’de gıda enflasyonu dünya ortalamasından yaklaşık 7 kat daha yüksektir. Tarımı ihmal et, çiftçiyi tarımdan uzaklaştır, gıda enflasyonunu önleme adına gümrük vergilerini indirip ithalatı teşvik ederek çokuluslu şirketlerin cebini doldur; sonra da gıda fiyatları niye bu kadar artıyor diye başkalarını suçla. Gıda enflasyonuyla mücadele için çiftçilere hak ettikleri desteğin verilmesi ve artışları durdurulamayan girdi maliyetlerinin bir kısmının devlet tarafından karşılanması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Ek Zamsız Refah Olmaz, Bu Zamla Karın Doymaz! Haber

Ek Zamsız Refah Olmaz, Bu Zamla Karın Doymaz!

Türkiye Kamu - Sen Eskişehir İl Temsilciliği tarafından açıklanan enflasyon rakamları ve 2025 yılı memur maaş zamları ile ilgili bir basın açıklaması yapıldı.  Hamamyolu Yediler Parkı’nda yapılan basın açıklamasında konuşan Türkiye Kamu - Sen Eskişehir İl Temsilcisi Alp Arslan şu ifadelere yer verdi; "Değerli basın mensupları, kıymetli kamu çalışanları, 2025 yılının ülkemize ve milletimize hayırlara vesile olması, bolluk, bereket ve refah getirmesi temennilerimle sözlerime başlamak istiyorum. Ama enflasyon rakamlarının açıklanması, memur ve emekli zamlarının belli olmasıyla, bu umudumuzu kaybettiğimizi de üzülerek söylemeliyim. Hepimizin bildiği gibi 2024 enflasyonu %44,38 oldu, son 6 aylık dönemde memur ve emeklilerin maaşlarının %5,75 eridiği resmi olarak açıklandı. Geçtiğimiz yıl kira %58,5; gıda %43,6; okul %91,6; sağlık %47,6; haberleşme %34; giyim %32,8 zamlandı. 2025 yılı için de enflasyonun en düşük %21 tahmin edildiği bizzat  Merkez Bankası tarafından açıklandı. Durum böyleyken yeniden değerleme oranı da %43,93 olarak belirlendi.  Motorlu taşıtlar vergisi, emlak vergisi ve diğer vergi ve cezalar bu rakama göre artırıldı. Yani kamu, kendi alacaklarına %44 zam yaptı. Memur ve emekliye geldiğinde ise %6+%5 yeter dedi.  Alırken şahin olanlar, verirken güvercin oldu. Alırken bol kepçe kullananlar, verirken kaşığı bile çok gördü. Alırken bonkör, verirken cimri oldular. Bütün harcamalar %40'ların üzerinde artmışken maaşlara kümülatif %11,3 zam yapmayı yeterli gördüler. Biz diyoruz ki; nimette külfette adalet olsun. Maaş zamları piyasa gerçekleri ile örtüşsün. Pasta büyüyorsa payımız da büyüsün. Memurun emeklinin yüzü gülsün. Ekonomideki olumsuzlukları memura, emekliye mal ederseniz, toplumu enflasyon canavarına kurban verirsiniz. Çalışanları sürekli fakirleşen millet, gelişemez, ilerleyemez. Enflasyon farkı sıfır zam demektir; o da sonradan verilen bir telafidir. Bu maaş politikasıyla kamu memur ve emekliliğe karşı sürekli borçlanmaktadır. Elma ile armudu toplayıp enflasyon farkı ile cüzi bir artış yapıp bunu da memura emekliye zam diye anlatmayin. Milletten hangi oranda alıyorsanız, çalışanınıza emeklinize de o oranda zam verin. İçinde Adalet olmayan maaş sisteminin refah getirmesi mümkün değildir. Memuru, emeklisi mutlu olmayan ülkenin mutlu olması mümkün değildir. Refah payı olmayan maaş artışına zam denmez. Bu yapılan ön ödemeli enflasyon tazminatıdır. Kaldı ki resmi enflasyon hedefinin %17,5 olduğu yerde %6+5 zam izaha muhtaçtır. Bu, açıkça maaşlar 6,5 puan eriyecek demektir. Bu, açıkça ben sizi enflasyona ezdireceğim demektir. Biz ne bu ay verilecek olan %11,54 ‘ü ne de 2025 yılının tamamı için öngörülen kümülatif %11,3'ü zam olarak kabul etmiyoruz. Enflasyon buysa o zaman zam nerede? Yok eğer bu zamsa o zaman enflasyon nerede? Bütçe açık veriyorsa, bunu memurun emeklinin rızkından kesip kapatmayın. Zaten alım gücü sürekli düşerken, daha fazla fedakarlık beklemeyin. Memurun emeklinin gelirinin artmadığı ortamda Bir de ödediği vergi sürekli artıyor. Bu da yaşam maliyetlerinin maaşlardan fazla artması sonucunda katlanamaz neticeler doğuruyor. Memur, emekli hakkı olmayanı istemiyor. Başkasının kaynağını bize aktarın demiyor. Milli gelire yaptığı katkının, alın terinin, emeğinin hakkını istiyor. Kıymetli basın mensupları, Hepimiz milletimiz ve devletimiz için her türlü fedakarlığı yaparız. Ancak bu fedakarlık adil ve eşit dağıtıldığında anlam kazanır. Fedakarlık yapanların üstüne basarak yükselenlerin olduğu yerde refahı da kimlerin alacağı bellidir. Öngörülebilir ekonomi anlayışı ile çıkılan yolda memur ve emekliye eksi %6,5 zam mı reva görmek memurun ve emeklinin gözden çıkarıldığının ifadesi midir? Biz Türkiye Kamu-Sen olarak memur ve emekli maaşlarının yeniden değerleme oranına güncellenmesini üzerine refah payı eklenerek gerçek anlamda bir zamma kavuşturulmasını talep ediyoruz. Ek zam ve refah payının kalıcı bir biçimde düzenlenmesini istiyoruz. Gelir vergisinin adil bir biçimde düzenlenmesini herkesin kazancı ile orantılı bir vergilendirmeye tabi tutulmasını bekliyoruz. Bunun için de memurların gelir vergisi dilimi %15'te sabitlensin diyoruz. Bütün ödemeler, bilhassa ilave ek ödeme emekli maaşına eklensin, emeklinin de yüzü gülsün evi şenlensin istiyoruz. Birinci dereceye gelen tüm memurların ek gösterge rakamlarının 3600'e yükseltileceği sözü, unutulmasın diyoruz. Maliye yetkililerinin, kamu çalışanlarını her sıkıntılı durumda baş vurulacak ekonomik kaynak olarak görmekten vazgeçmesini bekliyoruz. Maaş sorununa kökten çözüm üretecek politikalar belirlensin diyoruz. Aksi halde ek zamsız refah olmaz, bu zamla karın doymaz. Hepinize saygılar sunuyorum." dedi.

Emeklinin Sürünme Yılı Başladı! Haber

Emeklinin Sürünme Yılı Başladı!

Türkiye Emekliler Derneği Eskişehir Şubesi tarafından, 2024 yılı enflasyon rakamları ve 2025 yılı emekli maaş zamları ile ilgili olarak bir basın açıklaması yapıldı. TÜED Eskişehir Şube Başkanı Muhsin Dilbaz, dernek yönetim kurulu ve üyelerinin katılım sağladığı basın açıklamasında konuşan Başkan Muhsin Dilbaz şu ifadeleri kullandı; "Enflasyon rakamları açıklandı 1.03 son altı ayın Enflasyon rakamı 15.75. İnanılır gibi değil. Emekli yılı hüzünle bitti. Bekliyor muyduk hayır bu kadarını da beklemiyorduk. Ama şaşırmadık. Emeklinin sürünme yılı başladı. Zamlar yağmur gibi. Açıklanan enflasyon rakamlarının çok üstünde. Emeklinin cebine girmeden üç gün içinde parası tükendi. İsyan etmenin, bağırmanın, eylem yapmanın faydası yok. Hükümet kulaklarını tıkıyor, gözlerini kapatıyor.  Hükümet bizi nasıl sınıyorsa bizde onların anlayacağı cevabı vereceğimizi bilmesi gerekir.  Enflasyon'a ezdirmeyeceğim diyor gerçek enflasyonun yarısını bile vermiyor. TÜİK artık bizleri inandıramaz. TÜİK yalanlarıyla maaş almak istemiyoruz. Kademeli emeklilik sistemi diyerek yaş ve primler artırıldı, bunun yanında maaş bağlama oranları yarının altına düşürüldü.  Bu da yetmedi 16 milyon emekli sürdürülemez dediler, yani size maaş veremiyeceğiz artık denilerek emekli maaşları kuşa döndüler.  Maaşlar yaşam standartlarının çok altına çekildi. Bir ay önce asgari ücret belirlendi 22.104 TL herkes biliyor ki bu maaş geçinmek için yeterli ücret değil. Bizi bu ücrete öyle alıştırdılar ki, sanki çok adil, normalmiş gibi. Emeklinin ücreti asgari ücret ile kıyaslandığında durum daha da kötüleşti. İki yüzlü hayat yaşıyoruz.  Birincisi sanal 'rakamlar perde arkasında sanal olarak belirleniyor' Diğeri reel 'pazara, çarşıya, evin dışına çıkınca karşılaştığımız yaşam.' Gerçi artık evin içine de girilmiyor atık. Kira, doğalgaz, elektrik, su giderleri bizi evin içine de sokmuyor artık.  Direniyoruz ölmemek için. Pazardan artık topluyor bayat ekmek tüketiyoruz, askıda yemek, ekmekten yararlanır hale geldik.  Huzur evleri de bizi kabul etmiyor artık. Çünkü emeklinin maaşı huzur evlerinin masrafına yetmiyor. Çok hevesli olmayalım yarın bu maaşları da bulmak zor olacak hatta gelecekte gençlerimiz, çocuklarımız emekli bile olamayacaklar.  Ocak 2025 den itibaren maaş bağlama oranı %27 düştü. Çalışırken 100TL alırken emekli olunca 27 TL alacaksınız demektir.  Daha da aşağı çekeceklerinden emin olabilirsiniz.  En düşük emekli aylığı 30.000 TL olsun demek hükümetin oyunu. Bunlar çözüm değildir. Biz maaşlarımızı yasa ile alıyoruz. Yasa yetersiz ise acilen yasa tekrar ele alınıp düzenlenmelidir. Yasa ile oynamasalardı 506 sayılı yasaya göre bugün en düşük emekli aylığı zaten 33.000 TL olacaktı. 2002 yılında emekli maaşı ile 8 küçük altın alıyordu şimdi 2.5 küçük altın 2002 yılında asgari ücret 184 lira iken, ortalama işçi emekli aylığı 276 lira idi.  2021 Temmuz ayında ise asgari ücret 2826 lira olurken ortalama işçi emekli aylığı 2.599 lira oldu.  Bir diğer ifade ile 2002'de ortalama işçi emeklisi aylığı asgari ücretin yüzde 50 üstünde idi, 2021'de ise yüzde 8 altındadır. Şimdi Emeklinin Maaşı asgari ücretin yarısı kadardır. Bu tür yaklaşımları kabul etmiyoruz. Hükümet acilen emekliye çözüm üretmelidir.  Hükümet acilen seyyanen zam yapmalı emeklimizi rahatlatmalıdır. 31 Mart seçimlerini hükümete hatırlatmak isteriz.  Emekli gerekeni yapacaktır. Bu ülkenin insanları emeklilerdir, Çalışanlardır, Memurlardır.  Göçmenler değil."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.