SON DAKİKA
Hava Durumu

#Erhan Adem

Porsuk Haber Ajansı - Erhan Adem haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Erhan Adem haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Çiftçinin Alın Terine İhanet! Haber

Çiftçinin Alın Terine İhanet!

CHP Tarım ve Orman Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Gübretaş’ın %48,88 hissesine sahip olduğu İran’daki Razi Petrokimya’nın satışı için kurulan komisyona ve bu süreçte yaşanan usulsüzlüklere tepki gösterdi. Erhan Adem, satış için yoğun bir çaba harcandığını ve komisyon kurulmasının, çiftçinin sermayesini zarara uğratan bu yatırımın elden çıkarılma arifesinde olduğunu söyledi. Erhan Adem yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Razi Petrokimya, yıllık 200-250 milyon dolar kâr eden bir yatırımken, son iki yıldır kötü yönetim nedeniyle zarara sürüklendi. 2023 yılında 5 milyon dolar zarar eden şirketin, 2024 yılında da zarar etmesi bekleniyor. Bu tablo, yönetim başarısızlığının ve ihmallerin açık bir göstergesidir. Daha da vahim olan ise, şirket zarar ederken yönetim kurulu üyelerine 1 milyon Euro temettü ödenmesi ve üyelerin aylık 10 bin Euro huzur hakkı almasıdır. Zarar eden bir şirketin yöneticilerine bu ödemelerin yapılması, yalnızca hukuka aykırı değil, aynı zamanda çiftçimizin alın terine ihanettir. Tarım sektörünün zor günlerden geçtiği, işletme sermayesinin kritik olduğu bir dönemde, bu kaynakların bu şekilde kullanılması kabul edilemez. Satış arifesinde alınan Olağanüstü Genel Kurul kararıyla Razi Petrokimya’nın satışı için bir komisyon kurulması, tüm bu hukuksuzlukların üzerini örtme çabasıdır. Çiftçinin zarara uğratıldığı bu süreçte, satış hazırlıklarının kimlerin çıkarlarına hizmet ettiğini kamuoyunun yakından takip etmesi gerekmektedir. Buradan, satış sürecinde görev alacak komisyon üyelerine sesleniyorum: Alacağınız her kararın hukuki ve cezai sorumluluğu olacak. Razi Petrokimya, yalnızca çiftçinin sermayesidir. Bu sermayenin heba edilmesine ve usulsüz ödemelere imza atan herkes, er ya da geç adalet önünde hesap verecektir. SPK ve diğer yetkili kurumları, çiftçimizin hakkını savunmaya ve bu hukuksuzluklara müdahale etmeye davet ediyorum. Ayrıca, Razi Petrokimya’dan elde edilen temettülerin usulsüz şekilde şahıslara değil, Gübretaş’ın özkaynaklarına aktarılması gerekmektedir. Bu kaynaklar, gübre üretim maliyetlerini düşürmek için kullanılmalı ve çiftçimize geri dönmelidir. CHP olarak bu sürecin her aşamasının takipçisi olacağımızı ve çiftçimizin hakkını sonuna kadar savunacağımızı belirtiyorum. Ülkemizin kaynaklarının kötü yönetimle heba edilmesine asla izin vermeyeceğiz.” 

Türkiye'nin İmajı ve Halk Sağlığı Tehlikede Haber

Türkiye'nin İmajı ve Halk Sağlığı Tehlikede

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tarım Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Türkiye’de tarım sektörünün pestisit kullanımı ve denetim eksikliklerinden kaynaklanan sorunlarına dikkat çekti. Adem, yaptığı yazılı açıklamada, hem üreticilerin hem de tüketicilerin sağlığını tehdit eden ve ihracatta yaşanan sorunlarla Türkiye’nin tarımsal itibarını zedeleyen bu durumun temelinde yönetim eksikliğinin yattığını ifade etti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem’in yazılı basın açıklaması şöyle: “Türkiye’nin tarım sektörü, yalnızca üreticiler için değil, tüketiciler ve ihracatçılar için de alarm veren bir noktaya gelmiştir. Pestisit kalıntıları nedeniyle ihraç edilen tarım ürünlerinin Avrupa kapısından dönmesi, ülkemizin tarımsal itibarını zedelediği gibi halk sağlığını da ciddi bir tehlikeye atmaktadır. Daha da vahimi, bu tablo sadece üreticinin veya ihracatçının hatası değildir. Ortada bir yönetim boşluğu vardır ve bu boşluğun sorumlusu, etkin bir tarım politikası ve çiftçiye rehberlik eden bir otoritenin eksikliğidir. Son yıllarda pestisit kalıntıları, Türkiye’den ihraç edilen yaş meyve-sebzelerde sıkça tespit edilmekte, birçok ürün geri dönmektedir. Ancak bu sadece ihracatı değil, iç piyasayı da tehdit eden bir sorundur. Türkiye’nin pestisit kullanımında dünya sıralamasında çok üstlerde yer almamasına rağmen, denetim eksikliği ve üretim süreçlerindeki plansızlık nedeniyle geri dönen ürünler, iç piyasaya sunuluyor ya da başka ülkelere satılıyor. Halk sağlığını tehlikeye atan bu döngü, yalnızca çiftçiyi değil, tüketiciyi ve ülkenin itibarını da ciddi şekilde etkilemektedir. Bugün Türkiye’de bir tarım bakanlığı var mı? Kâğıt üzerinde evet, ama sahada çiftçiye rehberlik eden bir tarım politikası olmadığı açıktır. Avrupa Birliği normlarına uygun mevzuatlar hazırlanmış olmasına rağmen, bunlar uygulanmamakta ve denetim mekanizmaları işlememektedir. Geri dönen ürünler konusunda hiçbir açıklama yapılmamakta, bu ürünlerin akıbeti tamamen belirsiz kalmaktadır. Bu sahipsizlik, hem ihracatçıyı maddi zarara uğratmakta hem de çiftçiyi destekten yoksun bırakmaktadır. Tarım sektöründeki bu plansızlık ve yönetim boşluğunun bedelini, üretici emeğinin karşılığını alamayarak, ihracatçı ürünleri geri döndüğü için zarar ederek ve tüketici güvenli gıdaya erişemediği için ödemektedir. Ancak bu tablo, çiftçinin ya da ihracatçının değil, denetim yapmayan ve mevzuatları uygulamayan yönetimin sorumluluğundadır. Türkiye, tarım sektöründe yeniden bir güven ortamı yaratmak istiyorsa, öncelikle aşağıdaki adımları atmalıdır:             1.Pestisit kullanımı ve ürün kalitesi üzerinde sıkı denetim mekanizmaları kurulmalıdır.             2.Geri dönen ürünlerin akıbeti ve pestisit kullanımı ile ilgili tüm veriler kamuoyuyla paylaşılmalıdır.             3.Çiftçilere pestisit kullanımı ve alternatif tarım yöntemleri hakkında rehberlik edilmelidir.             4.Avrupa Birliği standartlarına uygun üretim süreçleri için teşvik ve destek mekanizmaları kurulmalıdır. Bugün Türkiye tarımı, üreticiden tüketiciye kadar her alanda bir yönetim boşluğunun bedelini ödemektedir. Pestisit sorunu, bu sahipsizliğin en somut göstergesidir. Ülkemizin tarımsal itibarını korumak, halk sağlığını güvence altına almak ve üreticiyi desteklemek için gerçekçi, şeffaf ve uygulamaya geçecek bir tarım politikası zorunludur. Türkiye’nin tarımı, sadece bir ekonomik faaliyet değil, aynı zamanda milli bir güvenlik meselesidir. Bu anlayışla hareket edilmediği sürece, ne Avrupa kapısından dönen ürünlerin ne de tüketicinin güvenli gıdaya erişim sorunlarının önüne geçilemeyecektir.”.

Et ithalatı Hayvancılık Sektörünü Çöküşün Eşiğine Getirdi! Haber

Et ithalatı Hayvancılık Sektörünü Çöküşün Eşiğine Getirdi!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, “Et ithalatı sürdürülebilir değil” diyen Et ve Süt Kurumu (ESK) Genel Müdürü Mustafa Kayhan’a, “Bu politikanın bedelini kim ödeyecek? Bu saatten sonra yapacağınız tek şey, koltuklarınızı derhal bırakmaktır. Ülke tarımını bu hale getirenlerin yapacağı son katkı, istifa etmektir. Halk artık bu yanlış politikalarla yönetilmeyi hak etmiyor. Bir yandan bürokratlar ithalatın yanlışlığını itiraf ederken diğer yandan Cumhurbaşkanı ithalatı teşvik ediyor. Tarım ve hayvancılık, böylesine bir kaos ortamında sürdürülebilir olamaz” dedi. ESK Genel Müdürü Mustafa Kayhan, katıldığı bir zirvede, “İthal hayvan getirerek kısa vadede arzı artırabiliriz ancak bu kırsal kesimdeki üretimi küçültüyor. Uzun vadede bu yöntem sürdürülebilir değil. Yerli üretimi artırmaya ve iç pazarı desteklemeye odaklanmalıyız” ifadelerini kullandı. CHP Tarım ve Orman Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Kayhan’ın açıklamalarına tepki gösterdi. Adem’in konu hakkındaki yazılı açıklaması şöyle: “14 yıldır söylüyoruz. İthalatın çözüm olmadığını, dışa bağımlılığın tarım ve hayvancılığımızı çöküşe götürdüğünü, çiftçiyi ve üreticiyi desteklemeden hiçbir sorunun çözülemeyeceğini defalarca dile getirdik. Ancak sesimizi duymadılar. ESK Genel Müdürü’nün çıkıp da ithalatın yanlış olduğunu itiraf etmesi, hükümetin yıllardır izlediği politikaların iflas ettiğinin açık bir göstergesidir. Ama sormak gerekiyor: Bu gerçeği bugün fark ettiyseniz, Cumhurbaşkanı’na bunu nasıl anlatacaksınız? Daha birkaç hafta önce Sayın Cumhurbaşkanı, ithalat için talimat verdiğini açıklamadı mı? Bu nasıl bir yönetim anlayışıdır? Hangi politikayı savunduğunuzun farkında mısınız? Kendi kendinizle çelişiyorsunuz. "Şimdi ‘İthalat çözüm değil’ diyorsunuz ama bu itiraf yıllardır tarım ve hayvancılığı yok eden politikalarınızı haklı çıkarmaz” İthalata dayalı bu yanlış politikalarla yıllardır tarım ve hayvancılığı dışa bağımlı hale getirdiniz. Üreticiyi desteklemek yerine ithalatı teşvik ettiniz, yerli üretimi yok ettiniz. Bugün geldiğiniz noktada, ithalatın çözüm olmadığını söylüyorsunuz. Peki ya bu yanlış politikalardan dolayı iflas eden çiftçilerin hesabını kim verecek? Çiftçinin tarlasını, hayvanını kaybetmesine neden olan kim? Halkın sofrasındaki etin, süt ürünlerinin fiyatını fahiş hale getiren bu yanlış politikaların bedelini kim ödeyecek? Şimdi çıkıp ‘İthalat çözüm değil’ diyorsunuz ama bu itiraf yıllardır tarım ve hayvancılığı yok eden politikalarınızı haklı çıkarmaz. "Bu geç kalınmış bir farkındalıktır” Bugün bu yanlış politikaların faturasını ödeyenler; iflas eden üreticiler, emeği sömürülen çiftçiler ve artan fiyatlarla boğuşan halktır. Yıllardır bu ülkenin çiftçisine, hayvancısına sırtınızı döndünüz, üreticiyi ayakta tutacak destekleri vermediniz, tarım politikalarını günübirlik kararlarla şekillendirdiniz. Çiftçi tarlasını ekemez hale gelirken hayvancılar yem fiyatlarından dolayı ahırlarını boşaltmak zorunda kaldı. Siz ise dışarıdan ithalat yaparak günü kurtarmaya çalıştınız. Bugün et fiyatları altından kalkılamaz seviyelerdeyken, besiciler iflas bayrağını çekmişken ithalatın çözüm olmadığını fark ediyorsunuz. Bu geç kalınmış bir farkındalıktır ve ülkeye ödettiğiniz bedellerin vicdani sorumluluğundan kaçamazsınız. "Et ithalatı, Türkiye’nin hayvancılık sektörünü de çöküşün eşiğine getirmiştir” Et ithalatı, sadece dışa bağımlılığı artırmakla kalmamış, Türkiye’nin hayvancılık sektörünü de çöküşün eşiğine getirmiştir. Milyonlarca küçük üretici, ithalat nedeniyle rekabet edememiş ve sektörden çekilmiştir. Bugün kırsalda işsizlik artmış, köyler boşalmış, hayvancılıkla uğraşan aileler borç sarmalına mahkum edilmiştir. Üreticiye verilen destekler yetersiz kalırken ithalat lobilerinin zenginleşmesine göz yumulmuştur. Bu bedel yalnızca ekonomik değildir, kırsal kesimdeki yoksulluğun artması, ülke tarımının stratejik değerini kaybetmesi ve gıda güvenliğimizin tehlikeye girmesi gibi uzun vadeli sorunlarla karşı karşıyayız. "Bu politikanın bedelini kim ödeyecek” Sayın Genel Müdür, ithalatla hiçbir yere varılamayacağını söylüyorsunuz, güzel. Ancak bu politikanın bedelini kim ödeyecek? Bu saatten sonra yapacağınız tek şey, koltuklarınızı derhal bırakmaktır. Ülke tarımını bu hale getirenlerin yapacağı son katkı, istifa etmektir. Tarımı bu kadar plansız, öngörüsüz bir şekilde yönetenlerin bu ülkeye vereceği hiçbir şey kalmamıştır. Halk artık bu yanlış politikalarla yönetilmeyi hak etmiyor. İlk seçimde bu düzeni halk değiştirecektir. Bir yandan bürokratlar ithalatın yanlışlığını itiraf ederken diğer yandan Cumhurbaşkanı ithalatı teşvik ediyor. Tarım ve hayvancılık, böylesine bir kaos ortamında sürdürülebilir olamaz. Bu çelişkiler, ülke yönetiminin plansızlığını ve öngörüsüzlüğünü bir kez daha ortaya koyuyor. Biz CHP olarak çiftçiye ve üreticiye hak ettiği desteği verecek, bu dışa bağımlılığı tamamen bitirecek politikalarımızı hayata geçireceğiz. "CHP olarak Türkiye’nin tarım ve hayvancılıktaki sorunlarını çözmek için kapsamlı bir planımız var” CHP olarak Türkiye’nin tarım ve hayvancılıktaki sorunlarını çözmek için kapsamlı bir planımız var. Çiftçimize hak ettiği destekleri sağlayacak, mazot ve yem fiyatlarını sübvanse edecek, ithalata bağımlılığı sonlandıracak köklü politikalarımız hazır. Türkiye, tarım ve hayvancılıktaki potansiyelini yeniden harekete geçirecek güce sahiptir. Bu ülkenin bereketli toprakları ve çalışkan çiftçileri, doğru politikalarla yeniden ayağa kalkacaktır. Halkımızın sofrasına hak ettiği uygun fiyatlarla yerli ve kaliteli ürünlerin gelmesi için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.”

Çiğ Süt Krizi Derinleşiyor Haber

Çiğ Süt Krizi Derinleşiyor

Tarım ve Orman Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, “Süt üreticileri, son yıllarda giderek artan maliyetler karşısında ayakta kalma mücadelesi verirken, çiğ süt fiyatlarındaki düzenlemelerin gecikmesi sektörü derin bir krizle karşı karşıya bırakmıştır. Üreticilerimiz, bir litre süt satışından elde ettikleri gelirle bir bardak çay dahi içemez duruma gelmişlerdir” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem; çiğ süt fiyatlarına yeterli destek sağlanmaması, maliyet artışlarının görmezden gelinmesi ve Ulusal Süt Konseyi’nin (USK) aldığı gecikmeli kararların, yalnızca süt üreticilerini değil, tüm ülke ekonomisini olumsuz etkilediğini belirtti. Üreticilerin hayvanlarını kesime göndermesiyle et ve süt krizinin kapıda olduğunun açıkça görüldüğünü ve bu gidişat acilen durdurulmazsa, Türkiye’nin tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlılığının daha da artarak, tüketicilerin daha pahalıya et ve süt ürünleri tüketmek zorunda kalacağının altını çizen Genel Başkan Yardımcısı Adem, “Süt üreticisinin ayakta kalması, gıda güvenliğimizin ve milli ekonomimizin teminatıdır” ifadelerini kullandı. Adem, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi: "ÜRETİCİLERİMİZ, BİR LİTRE SÜT SATIŞINDAN ELDE ETTİKLERİ GELİRLE BİR BARDAK ÇAY DAHİ İÇEMEZ DURUMA GELMİŞLERDİR "Son aylarda üreticinin litre başına süt maliyeti 18 TL’yi bulmuşken, fiyat artışının Ocak 2025’e ertelenmesi üreticiler arasında endişeleri artırıyor. Süt ineklerini kesime gönderen üreticiler, yalnızca süt sektörünü değil, et üretiminde de ciddi bir arz sıkıntısı yaşanacağını vurguluyor. Bu durum, Türkiye’nin hem iç piyasadaki süt ve süt ürünleri tedarikini hem de kırsal kalkınma hedeflerini doğrudan etkiliyor. Ulusal Süt Konseyi'nin üç ayda bir toplanma sözü tutulmamış, Kasım ayında yapılması gereken toplantı Aralık ayına ertelenmiştir. Daha da vahimi, yapılacak fiyat artışının Ocak 2025'e ötelenmesidir. Bu gecikme her gün onlarca üreticimizin üretimden çekilmesine neden olmaktadır. Rakamlar çarpıcıdır: Son altı ayda yem fiyatları yüzde 40'ın üzerinde artış göstermiş, veteriner hizmetleri, işçilik ve enerji maliyetleri katlanarak yükselmiştir. Üreticilerimiz, bir litre süt satışından elde ettikleri gelirle bir bardak çay dahi içemez duruma gelmişlerdir. İktidarın enflasyonla mücadele politikası, maalesef sadece üreticiyi cezalandırmaya yöneliktir. Bu yaklaşım, tarımsal üretimimizi çökertmekte ve bizi gıda güvenliği açısından dışa bağımlı hale getirmektedir. Bu gecikmeler, üreticiyi daha da zor durumda bırakıyor. Ekonomi yönetimi, süt fiyatlarını artırmamak için enflasyon kaygısını öne sürerken, üreticinin maliyetlerini ve geçim sıkıntısını görmezden geliyor. Çiğ süt fiyatlarının yedi aydır artırılmaması, üreticiyi üretimden vazgeçmeye zorluyor. Üreticinin üretimden çekilmesi, uzun vadede hem arz sıkıntısına hem de fiyatların çok daha hızlı artmasına neden olacak. Üreticilerimizin alın teri karşılıksız bırakılıyor. Ulusal Süt Konseyi’nin maliyetlere duyarsız yaklaşımı, üreticilerimizi hızla sektörden uzaklaştırıyor. Çiğ süt fiyatlarındaki artışın geciktirilmesi, yalnızca çiftçiyi değil, tüketiciyi de zor durumda bırakacak bir krizi tetikliyor. Türkiye’nin gıda güvenliği için üreticinin yanında durmak, tarım ve hayvancılık sektörünü sürdürülebilir kılmak zorundayız. SÜT DESTEKLEME PRİMİ ARTIRILMALI, YEM FİYATLARINA MÜDAHALE EDİLMELİDİR Süt üreticilerinin talepleri ise açık: Çiğ süt fiyatları aylık bazda güncellenmelidir: Üreticinin maliyetler karşısında ezilmemesi için çiğ süt fiyatları, enflasyon ve maliyet artışlarına paralel olarak her ay yeniden düzenlenmelidir. Bu düzenleme, şeffaf bir şekilde yapılmalı ve üreticinin hak ettiği gelir garanti altına alınmalıdır. Süt destekleme primi artırılmalıdır: Mevcut süt destekleme primleri, üreticinin zararını karşılamaktan uzaktır. Destekleme primleri artırılarak, üreticinin zarar etmesi engellenmelidir. Bu destek, üreticiye doğrudan ulaşmalı ve aracıların kazanmasına izin verilmemelidir. Yem fiyatlarına müdahale edilmelidir: Yem fiyatları, süt üretiminin en önemli maliyet kalemidir. Yem fiyatlarının kontrol altına alınması, üreticinin maliyetlerini düşürmek açısından elzemdir. Girdi maliyetlerini düşürmek için hükümet acilen harekete geçmelidir. Hayvan kesimlerinin önüne geçilmelidir: Üreticilerin hayvanlarını kesime göndermesini engellemek için acil destek paketleri hazırlanmalıdır. Hayvan varlığının korunması, yalnızca süt üretimi için değil, aynı zamanda et üretimi için de hayati öneme sahiptir. USK; BAĞIMSIZ UZMANLARIN AĞIRLIKTA OLDUĞU, ŞEFFAF BİR YAPIYA DÖNÜŞTÜRÜLMELİDİR Ulusal Süt Konseyi bağımsız bir yapıya kavuşturulmalıdır: Bugün Ulusal Süt Konseyi’nin aldığı kararlar, siyasi kaygılar doğrultusunda şekillenmektedir. Bu durum, üreticinin çıkarlarının göz ardı edilmesine ve sektörün krizlere sürüklenmesine neden olmaktadır. Konsey, üreticilerin ve bağımsız uzmanların ağırlıkta olduğu, şeffaf bir yapıya dönüştürülmelidir. Unutmayalım ki, süt üretimi, yalnızca üreticinin değil, tüm toplumun meselesidir. Süt üreticisinin ayakta kalması, gıda güvenliğimizin ve milli ekonomimizin teminatıdır.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.