SON DAKİKA
Hava Durumu

#Fesih Bingöl

Porsuk Haber Ajansı - Fesih Bingöl haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Fesih Bingöl haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İktidarın En Büyük Eseri Yoksulu ve Yolsuzluk Zengini Türkiye’dir Haber

İktidarın En Büyük Eseri Yoksulu ve Yolsuzluk Zengini Türkiye’dir

Saadet Partisi Eskişehir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen İl Divan Toplantısı Taşbaşı Kültür Merkezi Kırmızı Salonda gerçekleşti. İl Divan Toplantısına Saadet Partisi Genel Merkez Eskişehir İl Sorumlusu Süleyman Tekbaş, İl Başkanı Fesih Bingöl, İlçe Başkanları ve partililer katılım sağladı.  İl Sorumlusu Süleyman Tekbaş yaptığı konuşmada ülke ve dünya gündemini değerlendirdi. Tekbaş konuşmasında şunları söyledi; İktidarın en büyük eseri; adalet yoksulu ve yolsuzluk zengini türkiye’dir… Devleti kötü yönetmenin de ötesinde devleti yönetemeyen, yönetmeye gücü ve birikimi yetmeyen iktidar gerçeğini yaşıyoruz. Ak parti hiç bir şey yapmadı” demek doğru olmaz. “ak parti genellikle ya kötü işler yaptı ya da yaptığı işleri kötü yaptı” demek yanlış olmaz. Sosyolojik çürüme ekonomik çökmeden çok daha vahim sonuçlar üretiyor. Mevcut anayasadan medet ummak ve memnun olmak siyasi cehalettir. Milletin ekmeği küçülürken, vatandaşın geçim derdi büyürken anayasa tartışması/çalışması yapmak ise ahlaki sefalettir. Yüz kızartıcı suçlarda ve yüzü kızarmayan suçlu sayısındaki artış ahlaki yozlaşmanın geldiği noktanın özetidir. Yokluk, yoksulluk ve yolsuzluk ta istikrar; “büyük türkiye”, “güçlü türkiye”, “yeni türkiye” ve nihayet “türkiye yüzyılı”  hamasetinin eseridir. Türkiye’yi işi olmayan gençler, maaşı yetmeyen emekliler, borcu bitmeyen esnaflar, ekmeği küçülen işçiler ve memurlar, zararı büyüyen çiftçiler ülkesi olmaktan kurtaracak fikir milli görüş,yegane parti saadettir. Üretimde yerlilik ve eğitimde millilik konusunda tam bir başarısızlık hali var. Tarım ve hayvancılık konusunda ortak kanaat; tarlayı ekmek ve hayvana bakmak zarar ettirir Ak parti; türkiye’nin ekonomisini borca, bütçesini faize dayalı hale getiren beceriksizliğin markalaşmış ve kurumsallaşmış halidir. 2023 yılı bütçesinde toplanan vergilerin ’i faize giderken 2024 bütçesinde si faize gidiyor. “türkiye yüzyılı” dedikleri; iş bulmanın, ev almanın, insanca yaşamanın, borçlanmadan hayata tutunmanın imkansız hale geldiği türkiye’dir. Sorunlardan kurtulmanın reçetesi bellidir; adil devlet, adil paylaşım, insanca yaşam ve bunların hepsi için milli görüş saadet partisi. “mavi vatan” konusunda tam ihmalkarlık ve riyakarlık var; egenin yunan denizine dönüşmesine göz yumuluyor, kıbrıs konusunda güçlü ses verilmiyor, akdenize dair söz söylenmiyor Saadet partisinin mecliste olmasından, meclis gurubu kurmasından, doğruyu söylemesinden ve yanlışları görmesinden rahatsızlar; hasan bitmez ağabeyin vefatında yaşananlar bu durumun ispatıdır. Milli görüş ve saadet partisi olarak; hükümet dahil her partiyi filistine dava olarak bakmaya, israili sorun olarak görmeye davet ediyoruz. Gazzede yaşananlar konusunda; iktidar, türkiye cumhuriyeti devletinin gücünü hissettirecek sözü söylemekten ve tavrı göstermekten ısrarla kaçınıyor İsrail; siyonizmin terör örgütüdür. Gazze’deki soykırıma aralıksız devam eden, lübnan’ı ateş ve zulüm sahasına dönüştürmeye başlayan, iran’ı çatışma alanına çekmek isteyen israil’e karşı sonuç üreten ses çıkarılmıyor ve söz söylenmiyor. İsraile yönelik yaptırım kararlarını uygulamaya gücü yetmeyen bm gerçeğine rağmen, bm kürsüsünden konuşarak siyonizm sorununu çözeceği algısı oluşturma çabası israil’in ekmeğine yağ sürmektir ve cesaretlendirmektedir. Erbakan hocamızın kıbrıs, suriye, filistin ve israil konusundaki öngörülerinin ne kadar doğru olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Dünü unutma kusuru olanlar; yarını öngörme derdi olanları anlayamaz. Suriye’nin insansızlaştırılması ne kadar büyük hata ise filistin’in israil işgalinden arındırılmaması da o kadar büyük hatadır Türkiye, iran ve mısır’ın ortak bakışı ve diğer bölge ülkelerini bu bakışa katılışı; israil’i de,  israil yanlısı ve bağımlısı devletleri de susturur. İktidarın  d-8 konusundaki yirmi yıllık sessizliği ve hareketsizliği israil’in  en büyük avantajlarından biridir. Hem bop eşbaşkanı hem de filistin davası destekçisi sıfatlarına aynı anda sahip olmak ne mümkün ne de doğrudur. İsmail haniyye’nin şehit edilmesinden sonraki sessizlik lübnan’daki  israil terör eylemlerinin motivasyonunu artırdı. Siyonist terör rejiminin lübnan’ın başkenti beyrut’ta gerçekleştirdiği alçakça terör saldırısında hizbullah lideri hasan nasrallah ve yüzlerce kişi şehit oldu. Rabbimiz şehadetlerini mübarek, makamlarını âli eylesin. Siyonist rejim, lübnan’da gerçekleştirdiği saldırı ile yalnızca filistin’i değil, başta bölge ülkeleri olmak üzere bütün islam ülkelerini hatta insanlığı tehdit ettiğini bir kez daha ortaya koymuştur. Gazze ve lübnan’da eş zamanlı bir katliam gerçekleştiren siyonist katiller, öldürürken sünni-şii hatta müslim-gayrimüslim ayrımı yapmazken bazı müslümanların bu ölümler üzerinden hâlâ mezhepsel tartışmalara girmesi ise utanç vericidir. Bugün islam ülkelerini kan gölüne çeviren siyonizmi büyüten, işte bu ihtilaf ve ayrılıklardır. Bugün filistin’e destek verdiği için bedel ödetilen lübnan hizbullah lideri hasan nasrallah’ın adını ağzına alamayanalar, o’na ve arkadaşlarına   şehit diyemeyenler filistin davasını anlayamamışlardır. Ayrıca yarın siyonist terörün kendi şehirlerinin kapısına geleceğini unutmamalıdır. Siyonist rejimin gerçekleştirdiği soykırım ve katliamlara karşı harekete geçmeyen müslümanlar, artık nasıl bir terör örgütü ile karşı karşıya olduklarının farkına varmalıdır ve ortak harakete geçmelidirler. Buradan iktidar sahiplerine bir kez daha sesleniyorum. Katliamlara son vermenin yolu ticari ve diplomatik tüm ilişkilere son vermekten geçer. Milli görüş ve saadet partisi iktidarının ne kadar gerekli olduğunu haykıran gelişmeler, olumsuzluklar, acılar yaşıyoruz. Fikrimizi ve partimizi iktidara taşımak sadece siyasi değil insani ve ahlaki bir sorumluluktur. Sekiz yaşındaki kızımızın öldürülmesinde yaşananlar ve sır perdesi oluşan konular;  neden iktidar olmamız gerektiği sorusunun da cevaplarıdır. “bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüştür” inancından, çocukları hunharca öldüren insafsızlığına evrilmeye izin veremeyiz."                                                     

Çıkarılmak İstenen Yasa Ne Akla Ne Vicdana Sığmaktadır Haber

Çıkarılmak İstenen Yasa Ne Akla Ne Vicdana Sığmaktadır

Saadet Partisi tarafından düzenlenen haftalık olağan basın toplantısında İl Başkanı Fesih Bingöl Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşülmekte olan Hayvanları Koruma Yasası ile ilgili açıklamalarda bulundu. Saadet Partililerinde katılım sağladığı basın toplantısında konuşan İl Başkanı Bingöl yaptığı açıklamasında şu ifadelere yer verdi; ''Bugün önemli tarihi iki olayı birlikte kutluyoruz: ilki; bugün Saadet Partimizin kuruluşunun 24. Yıl dönümünü kutluyoruz. "önce ahlak ve maneviyat, üreterek kalkınma, şahsiyetli dış politika," diyerek yola çıktık ve bu yolda yürümeye devam ediyoruz. Bugün aynı istikamette; düşmanlaştırma ve ötekileştirme değil, kardeşlik ve kucaklaşma, hak ve adalet, dürüstlük ve şeffaflık, fikir ve inanç hürriyeti ilkelerini tavizsiz bir şekilde savunuyoruz. Biz, Türkiye'nin ve dünyanın yaşadığı krizler ve badireler karşısında hakkı, adaleti ve bir arada yaşamayı reçete olarak tüm kesimlere sunduk ve sunmaya devam ediyoruz. Çünkü Saadet Partisi'nin siyaset anlayışı, günü kurtarmak değil geleceği toplumun faydası istikametinde şekillendirme gayreti, reel politik değil hakkın ölçü alınmasıdır. İkincisi; “savaş değil barış” diyerek kazandığımız Kıbrıs Barış Harekatının 50. Yılında; zaferimize öncülük eden başta Erbakan hocamız olmak üzere dönemin başbakanı merhum Ecevit’i kararlı siyasileri, kahraman şehitlerimiz ve gazilerimizi minnetle anıyoruz. Mecliste görüşülmekte olan “hayvan haklarını koruma kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi” ne yönelik görüş ve önerilerimizi ifade etmek istiyoruz. Milli görüş hareketinin mensupları Saadet Partililer olarak bizler için siyaset; yaşanabilir şehirler, yaşanabilir bir ülke ve yaşanabilir yeni bir dünyanın kurulabilmesi için kullanılabilecek yegâne araçtır. İktidar mücadelesi yolunda her şeyi araçsallaştıran anlayışı kabul etmediğimiz gibi, iktidara gelmek için her yolu mubah sayan zihniyeti de reddediyoruz. Zira böyle bir anlayışın uzun vadede yaşanabilir ortamları tesis etmesi mümkün olmaz. Bugün hem insanlar hem de diğer bütün canlılar için yaşanabilir şehirlere ihtiyaç vardır. Siyaset üstü yaklaşım; toplumun ihtiyaçlarını gözeten, hem aklın hem de vicdanın gözetildiği, kişisel veya partisel hırsların ve hedeflerin bir kenara bırakıldığı, toplum yararına fedakârlıktan kaçınmayan bir tavrı ifade eder. Bu yaklaşım ortaya konduğu sürece siyaset; sorunların gerçek çözümlere kavuşturulduğu, toplumun yararına çalışarak gerçek niteliğine kavuştuğu bir mercii olabilecektir. Bakınız; bugün çözüm aradığımız, “sahipsiz sokak köpekleri” sorunu bugün ortaya çıkmış değildir. Bugün çözülmesi zor, yükü ağır olarak karşımızda duran bu sorun, daha küçük sorunların ihmal edilmesi sonucunda oluşmuştur. Bizler, “karıncayı yaşat ki, devlet yaşasın” hassasiyetiyle hareket etmeyi inancımızın bir gereği olarak görürüz. Ancak şunu da kabul ederiz ki; belli bir aşamadan sonra sahipsiz sokak köpeklerinin uyutulması, istemesek de zorunlu hale gelebiliyor. Ancak getirdiğiniz teklifte “ötanazi” olarak ifade ettiğiniz yöntem birçok infiale yol açabilecek, çerçevesi geniş tutulmuş olması nedeniyle kabul edilebilir değildir. Üstelik bunu belediyelere verdiğiniz bir imkân olarak tanımlamanız asla vicdani değildir, son derece kusurlu ifadelerdir. Bu konunun siyasi saiklerle yerel yönetimler üzerinde bir baskı unsuru haline getirebilecek düzenlemelerden kaçınmak gerekir. Merkezi yönetim sadece denetim kısmında değil, uygulama kısmında da sorumluluk almalıdır. Bunun yanında hayvan hakları kuruluşları ve veterinerlerimiz de sürece mutlaka dahil edilmelidir. Kamusal alanlar olan sokaklar, parklar ve kaldırımlarda hayvanların rastgele beslenmesi birçok tartışmaya yol açıyorken aynı zamanda bu ortamlara bırakılan sağlıksız besinler hastalık yayabiliyor. Teklifinizde bu durumu düzenleyen bir hüküm konulmamış. Şunu kabul etmeliyiz ki; “sahipsiz sokak köpekleri” diye bir sorun var ve sokaklarımız özellikle çocuk ve yaşlılarımız gibi zayıf bireyler için güvenli değil. Bunun yanında hayvanlara kötü muamele, şiddet ile birlikte barınaklarda çok kötü şartların olduğu da kabul etmemiz gereken bir gerçektir. Biz, parti olarak ortaya koyduğumuz raporlar ve kanun teklifimizle özetle diyoruz ki; sokaklar güvenli, hayvanlar güvende olacak. Bunun için özetle önerilerimiz şunlardır; Sokak köpekleri kısırlaştırıldıktan sonra tekrar sokağa bırakılmamalıdır. Köpeklerin alındıkları ortama geri bırakılması popülasyonun kontrolünü imkânsız hale getirmektedir.     Barınak ve bakımevlerinin yanı sıra yaşam alanları kurulmalıdır. Uygun bulunan açık alanlar sahipsiz sokak köpekleri için yaşam alanına dönüştürülmeli, daha doğal ve özgür bir ortamda yaşamaları sağlanmalı. Gerekli görüldüğü halde yaşam alanı içerisinde de barınak kurulması sağlanmalıdır.     Barınak ve bakımevlerinin şartları iyileştirilmeli, kamera sistemleri ile 7/24 izlenebilmelidir.     Bağış toplayan hayvansever kuruluşlar, barınak ve bakımevleri kurmakla yükümlü olmalıdır. Böylece belediyeler ve bakanlık üzerindeki mali yük paylaştırılmalıdır. Bağış yapmak isteyen havanseverler, hem yaptığı bağışın karşılığını görebilmeli hem de çalışmaları bizzat denetleyebilmelidir.     Barınak, bakımevi ve yaşam alanlarında çalışan personellere yönelik eğitim zorunlu hale getirilmelidir.     Gönüllülerin barınak ve bakımevlerini ziyaret etmesi ve aktif görev almaları kolaylaştırılmalıdır.     Evcil hayvan satışı kontrol altında olmalıdır. Hayvan sahiplendirme esas alınmalı, merdiven altı üretim ve satışa izin verilmemelidir.     Tüm evcil hayvanlar mikroçip ile kayıt altına alınmalıdır. Hayvanların sokağa bırakılması, kaybolması, hastalık bulaştırması gibi olumsuzlukların önüne geçilmelidir.     Tehlikeli ırklara izin verilmemeli, tehlikeli ve yasak ırkların saldırılarından sahipleri sorumlu tutulmalıdır. Yasak ırk köpeğin bir insana zarar vermesi durumunda sahibine türk ceza kanunu uyarınca ceza verilmelidir.  Cezalar daha caydırıcı hale getirilmeli, hayvanlara yönelik şiddet ve işkence uygulayanlara, hayvanları sokağa terk uygulanmalıdır. Edenlere daha caydırıcı cezalar insan hayatını merkeze alan ve hayvan refahını gözeten bir bakış açısıyla; “sahipsiz sokak köpekleri” sorununun çözülmesi için gayret ediyoruz. Muhalefet tarafından gelen her teklifin peşin hükümle dikkate alınmaması kabul edilebilir bir tavır değildir. Getirdiğiniz teklif, birçok açıdan bilimsellikten uzak bir şekilde hazırlanmıştır. Sokak hayvanları gibi genel bir kavram kullanmışsınız, kazalara ve ölümlere sebep olan hayvanların mutlaka tasnif edilmesi gerekir. Bu hayvanlardan kaçının sahipsiz sokak köpeği olduğu açık bir şekilde ortaya konulmalıdır. Geçmişte de insanlığa sığmayan benzer uygulamalarla köpek popülâsyonunun önüne geçilmek istenmiştir. Ancak başarılı olunamamıştır. Sonuç birçok masum canın ölümüne ve bir dizi doğal felaketlere yol açmıştır. Tarih tekerrürden ibarettir. Geçmişten ders almayana gelecek merhamet etmez. İnsanı insan yapan diğer canlılardan ayıran aklı ve vicdanıdır. Çıkarılmak istenen yasa ne akla ne vicdana sığmaktadır. Türkiye’de 1390 belediyenin sadece 237 sinde bakımevi bulunmaktadır. İddia edilen 4 milyon hayvanın buralara toplatılması, belli bir sürede sahiplendirilmesi, sahiplenilmeyen hayvanın sağlıklı da olsa ötenazi uygulaması ile yaşamına son verilmesi tasarlanmaktadır. Bu kesinlikle kabul edilemez. Bu kanlı bir yasadır. Her can kutsaldır. Her canlının yaşam hakkı vardır ve bu hakkı ondan almak hiçbirimizin haddi değildir. Bu kanunun hayvan sevmek veya sevmemekle ilgisi yoktur. Bizleri bu şekilde kutuplaştırmaya çalışmaktadırlar. Bu oyunlara gelmemeli insanlığımızı kaybetmemeli ve daha insancıl çözümler bulunmalıdır. Sokak hayvanları popülasyonunun baş sorumlusu kimlerdir? 2004 yılında çıkarılan yasayı uygulamayıp kısırlaştırma, aşılama, kayıt altına alma işlemlerini yapmayan belediyeler veya bu konuda gerekli bütçe vermeyen merkezi yönetimlerdir. Bir heves uğruna özellikle cins hayvan satın alıp kısırlaştırmayıp sokağa atanlardır. Katalog üzerinden hayvan satışı yapanlardır. Köpeklerinin en güçlüsünü alıp diğer köpekleri şehre bırakan kırsaldaki insanlardır. İzin verilen denetlenmeyen üretim çiftlikleridir. Üretim çiftlikleri kapatılmadan, sahipli sahipsiz ayrım yapılmadan kısırlaştırma yapmayan hayvan sahiplerine ve belediyelere idari para cezaları uygulanmadıkça, hayvan satışı engellenmedikçe, kırsaldaki insanların hayvanları gerekirse devlet zoru ile alınıp kısırlaştırılmadıkça isterseniz 10 milyon hayvan öldürün, bu sorun hiç bitmeyecektir. Çözüm nedir? Ülke çapında kısırlaştırma seferberliği yapmaktır. Tüm stk lar, dernekler, gönüllüler, hayvanseverler ile iş birliği yapılarak el ele bu sorun çözülebilir. Bölgeyi, o bölgedeki hayvanları tanıyan hayvanseverler ile birlikte gerekirse özel klinikler ile iş birliği yapılarak yoğun ve düzenli bir şekilde kısırlaştırma yapılabilinir. İnanın çok değil bundan 5 yıl sonra ülkemizde böyle bir sorun bir daha gündeme dahi gelmeyecektir. 2004 yılında 5199 sayılı hayvanları koruma kanunu yürürlüğe koyan yine bu hükümettir. Kısırlaştırıp aşılatıp rehabilite edilmesini ifade etmişlerdi. O günden bugüne yasa kamil manada uygulanmamıştır. Şu an çıkarılmaya çalışan yasa şu demektir; “-biz işimizi yapmadık, yasayı uygulamadık popülâsyon arttı. Şimdi de hayvanları öldürerek çözüm bulmaya çalışacağız.” Yapılanlar yapılacakların teminatı ise bu da bir çözüm olmayacaktır. Olan yine bu masum dilsiz hayvanlara olacaktır. Onları savunmak hepimizin borcudur. Çünkü onlar bizlere emanettir. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimizi sonlandırırken, bu kanun teklifinden çıkacak neticenin hayırlı olmasını temenni ediyorum. Siz değerli katılımcılara teşrifleriniz ve katkılarınız dolayısıyla saadet partisi adına teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim.''

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.