SON DAKİKA
Hava Durumu

#Kuraklık

Porsuk Haber Ajansı - Kuraklık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kuraklık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Gürer: Haber

Gürer: "İklim Değişikliği Tarımı Zorluyor, Üretim Planlaması Şart"

CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu kuraklık riskine dikkat çekerek, tarım sektöründe yaşanan sorunlara ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yaptı. Gürer, “Ülkemiz ciddi bir kuraklık riski ile karşı karşıyadır. Ürün üretiminin yanında, meraların ot varlığı da kuraklıktan etkilenebilir. Bu durum yem fiyatlarının artışına ve üretim veriminde düşüşe yol açma riski taşımaktadır” dedi. ÇİFTÇİLERİN ÜRETİM TERCİHLERİ VE KURAKLIK  CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, çiftçinin üretim tercihini belirlerken alıştığı ürünü, önceden bildiği ürünü şartlar ne olursa olsun sürdürmek istediğini belirterek, “Çiftçilerimizin yüzde 74'ü bu bağımlılığına devam etmektedir. Yüzde 30'u alıcısı çok, satışı hızlı üründe; yüzde 30'u fiyatının yükseleceği tahmin edilen ürünü ekmekte karar kılmaktadır. Az su isteyen ya da kuraklık dikkate alınarak ekim yapan çiftçi sayısı yüzde 28'lerde kalmaktadır. Bu da kuraklık sürecinin doğru yönetilemediğini göstermektedir. Şeker pancarı gibi yüzde 57 sözleşmeli ekilen ürün, on çiftçiden ikisinde rastgele bir durumdur. Çiftçi için girdi maliyetine; iklimsel problemler, tarımsal hastalık ve zararlılar, sulama suyu yetersizliği, işçi sorunu, ürün pazarlaması, kredi geri dönüş sorunu eklenmiştir. Bitkisel üretim, bölgeler ve ekolojik şartlar değerlendirilerek yapılmalıdır. Bu, daha çok verim, daha az masraf ve daha az israf demektir. İklim şartları ve toprak özelliğine göre ekim-dikim planlamaları yapılmalıdır. Ürünler için taban fiyatı uygulamasına dönülerek, girdi maliyeti göz önüne alınmalı ve alım fiyatı değil, taban fiyat uygulanmalıdır. Hasat zamanında enflasyon farkı gözetilerek, çiftçi enflasyon karşısında korunmalıdır. GIDA GÜVENLİĞİ İÇİN ÖNLEMLER ALINMALI CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 2022 Küresel Gıda Güvenliği Endeksi'nde Türkiye'nin 113 ülke arasında 49. sırada yer almasına dikkat çekerek, iklim değişikliği ve küresel gıda tedarik zincirlerindeki olası aksaklıkların gıda güvenliğini tehdit ettiğini belirtti. Gürer, üretim planlamasında gerekli tedbirlerin alınmaması halinde tarımsal üretim ve gıda erişiminde ciddi sorunların yaşanacağını vurguladı.  Ömer Fethi Gürer, “Gıda tedarik zincirinde oluşan sorunlar, küresel iklim değişikliği ve beklenmeyen afetler, başta gübre olmak üzere tarımsal girdilerde oluşan sorunlar, sürdürülebilir üretim ve erişilebilir gıda için çok ciddi yapılanmalara geçilmesini zorunlu kılmaktadır.” dedi. VERİLMEYEN DESTEK MİKTARI 1 TRİLYON 374 MİLYAR TL CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 2007-2025 yılları arasında çiftçilere verilen desteklerin 493 milyar TL olduğunu açıkladı. Ancak, Tarım Kanunu'na göre aynı dönemde verilmesi gereken destek tutarının 1 trilyon 867 milyar TL olduğunu belirten Gürer, verilmeyen destek miktarının 1 trilyon 374 milyar TL'ye ulaştığını vurguladı.  Gübre fiyatlarının dövize bağlı olarak sürekli değişkenlik göstermesinin çiftçilerin karşılaştığı bir diğer büyük sorun olduğunu belirten Gürer, “ 2025 yılı için ayrılan destek 8 milyar 200 milyondur. ÇKS kayıtlı çiftçi sayısı 2 milyon 300 bin olarak dikkate alındığında, kişi başına 3.000 TL civarında bir destek düşmektedir.” diye konuştu.  GİRDİ MALİYETLERİ VE DESTEK EKSİKLİĞİ Tarım sektörünün girdi maliyetleriyle mücadele ettiğini belirten  Ömer Fethi Gürer, şunları kaydetti: “2020 yılı amonyum sülfat gübre ton fiyatı 1.100 TL iken, şu anda 11.000 TL’den işlem görmektedir. DAP gübre 2020 yılında 2.140 TL/ton fiyat iken, 26.000 TL/ton işlem görmektedir. Üre gübre 2020 yılında 1.860 TL iken, 19.500 TL/ton işlem görmektedir. 20-20 gübre 2020 yılında 2.140 TL/ton iken, şu anda 17.200 TL/ton’dan işlem görmektedir. Gübre ve yem fiyatları yurt dışından geldiği için dövize bağlıdır. Döviz fiyatlarındaki hareketlenme, fiyat artışlarını da beraberinde getiriyor. Böyle olunca, hayvancılığın yüzde 70'i yemle yapıldığı için dövizdeki artış yeme yansıdığı zaman, hayvancılık yapanların yem alabilme olanağı sınırlı hâle geliyor. 50 kilogramlık süt yemi, 700 lira civarında bir fiyatla işlem görüyor. Gübrede de benzer durum yaşanmaktadır. Gübre fiyatları arttıkça daha az gübre kullanılmak zorunda kalınıyor. Gübre azaldıkça da verimli üretim düşüyor.” Dedi. 21 ÜRÜNDE ARZ AÇIĞIMIZ VAR CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, “Türkiye'nin bazı ürünlerde arz açığı devam ediyor. Bakanlığın belirlemesine göre, 21 üründe arz açığı var. Arz açığı olan ürünlerin bir de gübreden dolayı verim kaybı yaşandığında, ithalata yönelik ihtiyaç daha fazla olacak. Dünya genelinde gıda tedarik edilebilen ülkelerin içinde bulunduğu koşullarda, özellikle kuraklık, küresel iklim değişikliğinin yarattığı sorunlarla dışarıdan ürün getirmekte problemler yaşanabileceği gibi fiyatlarda da artışların ortaya çıkması olası. ”dedi. Gürer, “Türkiye'nin öncelikle stratejik ürün dediğimiz buğday gibi, bitkisel hamlığın oluşumuna vesile olan ayçiçek gibi belli ürünlerde daha öncelikli politikalar oluşturulması ve bu açığın ortaya çıkmasını önleyici tedbirler alınması gerekiyor. Özellikle mazottaki fiyat artışları çiftçiyi doğrudan etkiliyor. Yine 2025 yılına ait Cumhurbaşkanlığı yıllık programında, bu yıl için çiftçiye ayrılan 20 milyar liralık bir mazot desteği var. 3,5 milyar litre mazot kullanıldığı düşünüldüğünde, tarım kesiminde çiftçilere verilen bu destek yerine ÖTV ve KDV kaldırılsa—ki bu tutar 60 milyar civarında—çiftçinin kullandığı mazotun vergisi kaldırılmış olur. Çiftçiye bu anlamda daha doğru ve gerçekçi bir destek verilmiş olur.” diye konuştu. ÇİFTÇİLERİN TERCİHLERİNİ DEĞİŞTİRMELERİNE NEDEN OLDU Ömer Fethi Gürer, 2024 yılında yaşanan sorunların, çiftçilerin üretim tercihlerinde köklü değişikliklere neden olduğunu ifade etti. Gürer, "Tarımın içinde bulunduğu koşullarda, çiftçiler bu yıl üretimlerinde tercihlerinde değişiklik yapma yoluna gitmişlerdir. Çukurova bölgesindeki don olayları gibi etkenler, üretim süreçlerini olumsuz etkilemiş ve bazı ürünlerde piyasaya arz sorunu yaratmıştır. Erkenci patatesin çıkışı gecikecek, narenciye ürünlerinde ise özellikle limon başta olmak üzere, birçok üründe problemler yaşanacaktır" dedi. ÜRETİM ÖNGÖRÜLEBİLİR DEĞİL Son beş yılda yaşanan tarımsal sorunları eleştiren CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Türkiye'deki ekim ve bahçe üretimlerinin öngörülebilir şekilde planlanmadığını vurguladı. "Son beş yılda, erkenci ürünlerde yaşanan sorunlar hem fiyat dalgalanmalarına hem de çiftçilerin bekledikleri verimi alamamalarına yol açtı" diye belirten Gürer, daha fazla verim alınması amacıyla geleneksel bahçe ağaçlandırmalarından vazgeçilerek, pazarlama olanağı fazla olan ürünlere yönelme eğilimlerinin arttığını söyledi. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÜRETİMİ ZORLUYOR İklim değişikliğinin tarım üzerindeki olumsuz etkilerine de dikkat çeken CHP’li  Ö.Fethi Gürer, "İklim değişikliği ve coğrafyadaki olumsuzluklar üretimi zorlaştırıyor. Bu nedenle tarıma yönelik mutlaka planlama yapılmalı ve öngörülebilir bir üretim sağlanmalıdır. Aksi takdirde önümüzdeki süreçte gıda güvenliği ile ilgili ciddi sorunlar yaşanacaktır" şeklinde konuştu. SU KAYNAKLARININ VERİMLİ KULLANILMASI GEREKİYOR Türkiye'nin su fakiri bir ülke olduğunu vurgulayan CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, suyun verimli kullanımının önemine dikkat çekti. "Su, verim demektir, su üretim demektir. Girdi maliyetlerinin arttığı bu dönemde, suyun tarımla buluşturulması, üreticinin maliyetlerini kısmi olarak azaltacaktır" dedi. Özellikle gri suyun ve boşa akan sulardan elde edilecek suyun Anadolu topraklarına yönlendirilmesi gerektiğini belirtti. Gürer, "Konya Ovası, Niğde, Aksaray, Konya ve Kırşehir gibi bölgelerde, yeraltı ve yer üstü sularının tarıma kazandırılması için gerekli adımların hızla atılması gerekmektedir" dedi. MODERN SULAMA YÖNTEMLERİ DEVREYE SOKULMALI Türkiye genelinde sulama yöntemlerinin iyileştirilmesi gerektiğine dikkat çeken Gürer, özellikle Akkaya Barajı örneği üzerinden çözüm önerileri sundu. "Akkaya Barajı, 1996 yılında yapılmış olmasına rağmen hala kapalı sisteme alınmamıştır. Kapalı sisteme geçildiğinde bu barajın suyu daha verimli kullanılacak, buharlaşma engellenecek ve daha fazla verim elde edilecektir. Türkiye genelinde kapalı sisteme geçilmeli ve modern sulama yöntemleri, yağmurlama ve damlama sulama gibi verim artırıcı politikalar uygulanmalıdır" dedi. FİYAT ARTIŞLARINA KARŞI ÖNLEMLER ALINMALI CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, tarımdaki en büyük sorunlardan birinin de gıda fiyatlarındaki artış olduğuna dikkat çekerek, "Bugün gıda ürünlerine erişim sorunu yaşanıyor ve fiyat artışları yaşanıyor. Bu, önümüzdeki dönemde daha büyük bir sorun haline gelebilir. Tarımda doğru planlama yapılması, çiftçilerin eğitilmesi ve girdi maliyetlerinin sübvanse edilmesi gerekir" diye konuştu. Gürer, özellikle gübre, yem ve ilaç fiyatlarının sübvanse edilmesinin önemine değindi. SORUNLAR GEÇTİĞİMİZ YILDAN DAHA DA DERİNLEŞTİ Gürer, geçtiğimiz yılın iklim koşullarının tarımda sorunları daha da derinleştirdiğini belirtti. "Geçtiğimiz yıl, iklimin bir ay öne gelmesiyle birlikte, tarımda ilaçlama başta olmak üzere birçok sorun derinleşti ve ağırlaştı. Üretim kayıpları yaşandı, pazarlama sorunu nedeniyle ise israflar oldu" diyerek, bu yıl aynı sorunların yaşanmaması için tedbirlerin şimdiden alınması gerektiğini vurguladı. TARIM İÇİN PLANLAMA ŞART Son olarak CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, tarım sektöründe yaşanan bu sıkıntıların çözülmesi için güçlü bir planlamanın gerektiğini söyledi. "Planlama ve öngörülebilir bir tarım politikası, kamu kaynaklarının doğru kullanılması ve üreticinin eğitimine yönelik adımlar atılmalıdır" dedi. Ömer Fethi Gürer, bu önemli sorunların çözülmesi için acilen harekete geçilmesi gerektiğini ve hükümetin kâğıt üzerindeki çözümleri pratiğe dökerek, çiftçilerin yaşadığı zorlukları hafifletmek için hızla adım atması gerektiğini ifade etti.

Türkiye Tarımsal Kuraklığa Teslim Ediliyor! Haber

Türkiye Tarımsal Kuraklığa Teslim Ediliyor!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, tarımda suyun doğru yönetilmediğini, plansızlığın Türkiye’yi büyük bir tarımsal felakete sürüklediğini söyledi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, “Aydın Valiliği’nin 2025 yılı havza bazlı su dağıtım kararı, Türkiye’nin tarımsal üretimde ne kadar büyük bir krizin içine sürüklendiğinin en somut etkisini olarak karşımızda duruyor. Bugün Aydın’da, Büyük Menderes Havzası’nda, çiftçilere tarım alanlarının yalnızca yarısını sulayabilecekleri, diğer yarısında kuru tarım yapmaları gerektiği tebliğ ediliyor. Çiftçiler, plansızlığın bedelini emekleriyle, ekmekleriyle ödüyor. Oysa bu karar, bir gecede alınmadı. Kuraklık göz göre göre geldi, ama yetkililer seyretmekten başka hiçbir şey yapmadı!” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, tarımda yönetememe krizinin artık su gibi berrak bir şekilde gözler önünde olduğunu belirterek, suyun doğru yönetilmediğini, plansızlığın Türkiye’yi büyük bir tarımsal felakete sürüklediğini söyledi. Büyük Menderes Havzası’nda pamuk ekimi yapacak çiftçiye, mısır ekecek üreticiye, yonca eken hayvancıya “su yok, başınızın çaresine bakın” denildiğini ifade eden Adem, çiftçinin zaten zor durumda olduğunu, su sorununun ise tarımsal üretimi tamamen bitirme noktasına getirdiğini dile getirdi. Erhan Adem konuya dair yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Bu sadece Aydın’ın değil, Türkiye’nin dört bir yanındaki çiftçilerin yaşadığı ortak bir felaketin adıdır. Antalya’da yer altı su seviyeleri hızla düşüyor, obruk tehlikesi artıyor. Çukurova’da çiftçilere resmi yazıyla ekim yapmamaları söyleniyor. Adıyaman’da, Konya’da, Denizli’de, Edirne’de üretici her geçen gün toprağına daha az su verebiliyor. Ama bu gerçekler karşısında iktidarın çözümü sadece ‘desteklemeleri azaltmak, suyu kısıtlamak ve çiftçiyi çaresiz bırakmak’ oluyor. Sorunu sadece iklim değişikliğiyle açıklamak kolaycılıktır. Asıl mesele, suyun yönetilememesi, plansızlık ve yanlış tarım politikalarıdır. Su, bugün değil, yıllardır azalıyor. Büyük Menderes Havzası, Gediz, Konya Kapalı Havzası, Çukurova, Trakya ve Türkiye’nin dört bir yanında çiftçiler sürekli uyarılarda bulundu. Ama bu ülkeyi yönetenler çiftçiyi değil, karbon ticaretini ve rantı düşündü! Büyük Menderes’te bugün uygulanan su kısıtlaması, yarın Türkiye’nin diğer tüm havzalarına yayılacak. Tarımsal üretim, hayvancılık ve gıda güvenliği ciddi şekilde tehdit altında. Üreticiye “su yok, ekim yapmayın” diyenlerin, 5-10 yıl içinde gıda krizini nasıl yöneteceğini merak ediyoruz! Bugün çözüm bulmayanlar, yarın halkı ithal gıdaya mahkum edecekler. Bu felaketin önüne geçmek için vakit kaybetmeden harekete geçilmelidir: 1.Havza bazlı su yönetiminde basınçlı sulama sistemine geçiş zorunlu hale getirilmelidir. Damla sulama yapan çiftçilere özel teşvikler sağlanmalı, su tasarrufu yapan üreticiler ödüllendirilmelidir. 2.Kuraklık yönetimi değil, risk yönetimi yapılmalıdır. Her yıl sezon başında değil, sezon bitmeden gelecek yılın üretim planlaması yapılmalıdır. 3.Planlı üretim modeli çiftçiye uygun hale getirilmelidir. Çiftçinin ÇKS kayıtlarıyla planladığı üretim desteklenmeli, su planlaması buna göre yapılmalıdır. 4.Tarım ve su politikaları rant odaklı değil, üretici odaklı olmalıdır. Su krizi, karbon ticareti üzerinden çözülmez, ancak sürdürülebilir tarım uygulamalarıyla yönetilebilir. 5.Kuraklıkla mücadelede merkezi hükümet, yerel yönetimlerle işbirliği içinde olmalıdır. Sulama birlikleri, çiftçi örgütleri ve uzmanlarla ortak bir strateji geliştirilmelidir. İktidarın tarımsal üretimi plansızlığa mahkum eden, çiftçiyi suya hasret bırakan, karbon ticaretiyle tarım alanlarını sermayeye teslim eden politikalarına karşı üreticilerle birlikte mücadele edeceğiz! Bugün Aydın’da su kıtlığı var, yarın soframızda ekmek kıtlığı olacak. Susuz kalan tarım, aç kalan Türkiye demektir hükümet derhal su yönetimi konusunda gerçekçi bir eylem planı açıklamalıdır.

Kuraklık ve Su Krizine Karşı Çevre Dostu Çimler Haber

Kuraklık ve Su Krizine Karşı Çevre Dostu Çimler

Türkiye’de kuraklığa dayanıklı çim üretimini başlatan ilk belediye olan Antalya Büyükşehir Belediyesi, sıcak iklimlerde çim ve peyzaj uygulamaları üzerine Sıcak İklim Çim paneli düzenledi. İklim değişikliğinin getirdiği kuraklık tehlikesi ve su kaynaklarını korumak amacıyla hareket geçen Antalya Büyükşehir Belediyesi, yeşil alanlarda su tüketimini azaltacak sıcağa dayanıklı sıcak iklim çimlerini üreterek doğaya katkı sağlıyor. Küresel ısınmayla birlikte şehirlerdeki yeşil alanlarda kuraklığa daha dayanıklı, su tüketimi az, yeni nesil çim ve peyzaj uygulamaları hakkında akademisyen ve uzmanların da katıldığı Sıcak İklim Çim paneli düzenlendi. UZMANLAR BİLGİ VERDİ Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı tarafından Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleşen panele Antalya Büyükşehir Belediye Başkan Danışmanı Lokman Atasoy, Park ve Bahçeler Daire Başkanı Dr. Çiğdem Hacıoğlu, Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Songül Sever Mutlu, Ziraat Mühendisleri Odası Yönetimi’nden Dr. Fatma Öncü Ceylan Baloğlu, Gloria Otelleri Bahçe Koordinatörü Hasan Şengül, Ziraat Mühendisi Ahmet Gülgün konuşmacı olarak katıldı. UZUN ÖMÜRLÜ VE SICAĞA DAYANAKLI Panelin açılış konuşmasını yapan Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Daire Başkanı Dr. Çiğdem Hacıoğlu, “Büyükşehir Belediyesi olarak yeşil alanlarda kullandığımız su miktarını azaltmak adına türlü önlemler alıyoruz. Ağaç türlerini, çalı formunda bitkileri seçerken ve sulama şeklini planlarken bütün önlemlerimizi alıyoruz. Daha önce kullanılan çim türlerinin yaz aylarında her gün sulanması, sık sık biçilmesi, gübrelenmesi ve ilaçlanması gibi bakım hizmetleri için ekstra iş gücü ve maliyet gerekirken, sıcak iklim çimleriyle sulama ve biçme ihtiyaçlarında yarı yarıya tasarruf sağlanıyor” diye konuştu. BÜYÜKŞEHİR ÇEVRE PROJELERİYLE TÜRKİYE’YE ÖRNEK OLUYOR İklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinin farkında olduklarını belirten Lokman Atasoy, “İklim değişikliği ile mücadelede yeşil alanları korumak ve çoğaltmak zorundayız. Özellikle yeşil alanlar konusunda iklim değişikliğine uyum anlamında yapılacak peyzaj, yeşillendirme ve ağaçlandırma çalışmaları son derece önemli. Yenilikçi yaklaşımlar bize doğa temelli çözümleri, yeşil altyapı çözümlerini zaten öneriyor. İklime dirençli bir kent olma noktasında Muhittin Böcek Başkanımızın destekleriyle Türkiye’ye örnek olmaya devam edeceğiz” dedi. SÜRDÜRÜLEN ÇALIŞMALAR DEĞERLENDİRİLDİ Panelde konuşan Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Songül Sever Mutlu, Ziraat Mühendisleri Odası Yönetimi Dr. Fatma Öncü Ceylan Baloğlu, Gloria Otelleri Bahçe Koordinatörü Hasan Şengül ve Ziraat Mühendisi Ahmet Gülgün de küresel iklim değişikliği dolayısıyla su kaynaklarının daha iyi kullanılması, yeşil alanlarda çim türünün seçimi, suyu az tüketen ve uzun ömürlü az masrafla sürdürülen yeşil alanlar hakkında bilgi verdi.

Kuraklık Riski Altındaki Göller İçin Harekete Geçilecek Haber

Kuraklık Riski Altındaki Göller İçin Harekete Geçilecek

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ulusal Su Kurulunda alınan kararla, kuraklık riski altındaki 8 gölle ilgili eylem planı hazırlanacağını belirterek, "Su stresi altındaki bir ülke olarak böyle bir kararın kuruldan çıkmış olmasını ülkemiz için çok önemli bir adım olarak görüyoruz." dedi. Bakan Yumaklı, Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü'nde gerçekleştirilen Ulusal Su Kurulunun üçüncü toplantısının ardından, burada alınan kararlara ilişkin açıklama yaptı. İnsan refahı ve sürdürülebilir kalkınma için suyun ne kadar önemli olduğunu herkesin çok iyi bildiğini dile getiren Yumaklı, küresel iklim değişikliğinin en çok su kaynaklarını tehdit ettiğini söyledi. Yumaklı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi temiz su kaynaklarına erişimin bir "beka" meselesi haline geldiğini, ülke olarak bu anlayışla geniş bir yelpazede kritik adımlar attıklarını belirtti. "SU KAYIP ORANLARI İNDİRİLECEK" Büyüyen ekonomi ve artan üretimle tarımda, sanayide, enerjide, turizmde ve daha birçok sektörde suya olan ihtiyacın arttığına işaret eden Yumaklı, yaptıkları çalışmalarda öncelikli olarak su kaynaklarını göz önünde bulundurduklarını ifade etti. Bakan Yumaklı, Su Verimliliği Seferberliği'ni hem ülke hem de dünya gündemine iletme ve bir sorumluluk hareketine dönüştürme gayretlerinin devam ettiğini anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Su kayıp oranlarının indirilmesi, tarımda sulama randımanının artırılması ve sanayide su kullanımının azaltılması için önümüzdeki günlerde çalışmalarımızı artırarak sürdüreceğiz. Diğer taraftan, belediyeler arasında bilgi ve tecrübe paylaşımını artırmak amacıyla başlatılan 'Belediye Su Kardeşliği' uygulamasına bu yıl 15 belediye daha ilave oldu ve 62 belediyemiz iyi uygulamalarını birbirleriyle paylaşmış olacak." İlk iki toplantıda alınan kararlar doğrultusunda somut ve çözüm odaklı çalışmalar gerçekleştirdiklerine dikkati çeken Yumaklı, "Bugün alt kurullar marifetiyle günümüze kadar gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin değerli akademisyenlerimizden detaylı bilgi edindik." diye konuştu. Bakan Yumaklı, 26 havza su kurulu ve 81 il su kurulu toplantılarını yıl içinde tamamladıklarını, bugün de Afyonkarahisar, Diyarbakır ve Trabzon valilerinin, havza su kurullarında öne çıkan hususlarla ilgili sunumlarını paylaştıklarını aktardı. Kurulun aldığı kararlara ilişkin de bilgi veren Yumaklı, ilk karar olarak, taslak Su Kanunu'na esas teşkil edecek şekilde teknik çalışmaların nihai hale getirilerek bu talebin TBMM'ye arz edilmesi sürecinin başlatılacağını bildirdi. "AZ SU TÜKETEN PEYZAJLARA GEÇİLECEK" Yumaklı, Taslak Taşkın Kanunu'na esas teşkil edecek teknik çalışmaların da tamamlanacağına işaret ederek, şunları kaydetti: "Fırat-Dicle Havzası'nın iklim değişikliğinin su kaynaklarına etkilerinin tespit edilmesi ve kuraklıkla mücadele acil önlem planının hazırlanması. Kuraklık riski altındaki göllerimize ilişkin eylem planları hazırlanacak, uygulamaya geçmiş ya da geçecek eylem planları da bir sonraki kurula sunulacak. Bu kararla Eğirdir, Akşehir-Eber, Manyas, İznik, Burdur, Bafa, Beyşehir ve Tuz gölü olmak üzere belirlenmiş 8 gölümüz var, bunlara ilave de olabilir. Belli bir takvim çerçevesinde eylem planı hazırlanması. Su stresi altındaki bir ülke olarak böyle bir kararın kuruldan çıkmış olmasını ülkemiz için çok önemli bir adım olarak görüyoruz. Bakanlıklar, üniversiteler, yerel yönetimler başta olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarında yeşil sahalarda, refüjlerde, peyzaj alanlarında, park ve bahçelerde kurakçıl peyzaj uygulamaları, gece sulaması ve arıtılmış atık suların yeniden kullanılmasını içeren Kurakçıl Peyzaj Uygulamaları Rehber'inin uygulanması. Çok su tüketen peyzaj uygulamaları yerine, az su tüketen kurakçıl peyzajlara geçilecek, böylece yüzde 80'e varan oranlarda su tasarrufu sağlanacak."

Mısır Üretimine Su Engeli Haber

Mısır Üretimine Su Engeli

CHP Niğde Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, Cumhurbaşkanlığı kararıyla mısır üretim alanları için getirilen kısıtı değerlendirdi. CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 2024 yılı TÜİK Bitkisel Üretim Tahmin verilerine göre mısır üretiminin bir önceki yıla göre %5,6 azalarak yaklaşık 8,5 milyon ton olacağının açıklandığını belirtti. Yıl sonunda veriler netleşecek. 2023 yılı ekimiyle rekor seviyeye ulaşıldığı, Bakanlık verilerine göre 9 milyon ton üretim gerçekleştiği ifade edilmişti. Bu süreç, fiyat artış hızının yavaşlamasını sağlamıştı. Üretimde Konya, Şanlıurfa ve Adana ilk sıralarda yer alırken, Niğde de önemli bir ekim alanına erişmişti. Kendi kendine yeterlilik bu süreç sonunda %85,8’e kadar çıktı. Yem sanayi önemli ölçüde mısır kullanıyordu. 9 milyon 119 bin dekara kadar tarım alanı genişledi. Buna rağmen, 2 milyon 697 bin ton ithal mısır bir yılda ülkemize getirildi. Ukrayna ve Rusya’dan ithalat sağlandı. 2024 yılında TMO, mısır alım fiyatını açıklamadı. Mısır fiyatının piyasada bir önceki yıla göre katlanması, iktidarı yeni bir karar almaya sevk etti. Cumhurbaşkanlığı kararıyla mısır ithalatında gümrük vergisi düşürüldü. 2024 yılının sonuna kadar mısır ithalatında %135 olan gümrük vergisinin %5 oranında uygulanacağı açıklandı. Ayrıca, 1 milyon ton mısır ithali için 31 Aralık tarihine kadar geçerli bir düzenleme getirildi. Böylece iktidar, çiftçinin ürününü değerinde satmasının önünü kesip yem sanayicilerinin yolunu açtı. Ancak sanayicinin yem fiyatlarındaki artışına ise iktidar seyirci kaldı" dedi. MISIR ÜRETİMİNE SU ENGELİ Gürer, Cumhurbaşkanlığı kararıyla bu kez sulama suyu sıkıntılarının dikkate alınarak yeni düzenlemelere gidildiğini belirtti. "Bu süreçte mısır ithalatının artıp artmayacağı, alınan kararın uygulanması sürecinde görülecektir" diye konuştu. CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, "Yeraltı suları, kuraklığın etkisi ve yanlış kullanımla her yıl daha derine gidiyor. Yüzeye yakın su artık yok gibi. 11 ile bağlı 52 ilçede münavebeli ekim kapsamında bir düzenlemeye gidiliyor. İlk kısıt getirilen ürün mısır oldu" dedi. İLÇELER AÇIKLANDI CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Cumhurbaşkanlığı kararıyla su kısıtı desteğinin uygulanacağı iller ve ilçelerin açıklandığını belirtti. Gürer, "Suyun giderek sorun haline geldiği bölgeler için bir düzenleme getirildi. Uygulamanın yansımasını gelecek yıllarda göreceğiz" dedi. Cumhurbaşkanlığı kararına göre: Aksaray: Eskil, Gülağaç, Güzelyurt, Merkez, Sultanhanı Ankara: Bala, Haymana, Gölbaşı, Şereflikoçhisar Eskişehir: Alpu, Beylikova, Çifteler, Mahmudiye, Mihalıççık, Sivrihisar Hatay: Kumlu, Reyhanlı Karaman: Ayrancı, Kazımkarabekir, Merkez Kırşehir: Boztepe, Mucur Konya: Akören, Akşehir, Altınekin, Cihanbeyli, Çumra, Derbent, Doğanhisar, Emirgazi, Ereğli, Güneysınır, Halkapınar, Kadınhanı, Karapınar, Karatay, Kulu, Meram, Sarayönü, Selçuklu, Tuzlukçu Mardin: Artuklu, Derik, Kızıltepe Nevşehir: Acıgöl, Derinkuyu, Gülşehir Niğde: Altunhisar, Bor, Çiftlik, Merkez Şanlıurfa: Viranşehir Mısır, ciddi su tüketimi olan bir ürün. Farklı ürünlerde de kuraklık ve derinleşen yeraltı suyu sorunları artış gösteriyor. Bilim insanları su fakiri olduğumuzu ve önlem alınması gerektiğini ifade ediyor. Ancak AKP iktidarları bu bağlamda yeterli önlemleri almadı. Yüzey suları boşa akıtılmamalı, Akdeniz ve Karadeniz’e akan suların Orta Anadolu’ya yönlendirilmesi için daha çok proje üretilmelidir. Yeraltı barajları dahil her tarım bölgesi için göletler oluşturulmalı, yağmur ve atık sular doğru ve faydalı biçimde yönetilmelidir" dedi. İTHALE KAPI GENİŞLETİLMEMELİ Gürer, sulama suyu sorununun artmasının tarıma olumsuz yansıyacağını belirterek, bu nedenle geç kalındığına işaret etti. "Su yönetimi, yeni bir dışa bağımlılık getirecek noktaya evrilmemeli. Planlamada kapsamlı çalışmalar yapılmalı, çiftçi ve besici mağdur edilmeden düzenlemeler sağlanmalıdır" dedi. Gürer ayrıca, ithalat rakamlarını da paylaşarak, “2023 yılında tohumluk ve normal olmak üzere 1 milyon 888 bin ton ithalata karşılık 519 milyon 573 bin dolar ödendi. Bu rakam, 2024 yılının ilk 10 ayında dahi artış göstererek, 2 milyon 966 bin ton ithalat karşılığında 674 milyon 366 bin dolar ithalata ödemiş olduk” diye konuştu.

Kuraklık Nedeniyle Hububat Ekimleri Yapılamıyor! Haber

Kuraklık Nedeniyle Hububat Ekimleri Yapılamıyor!

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, iklim değişikliğinin tarımsal üretime etkilerini yaptığı basın açıklamasında değerlendirdi. “İklim değişikliği, yağış rejiminde değişikliğe, doğal afetlere, sıcaklık artışına ve kuraklığa neden oluyor. Dolayısıyla iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini en fazla tarım sektörü hissediyor” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Tarımsal aktiviteler iklim şartlarına doğrudan bağlıdır. İklim değişikliği; kalite ve verim düşüklüğüne, üretim maliyetlerinin artmasına, daha sıcak ve az yağışlı iklim koşullarına, meteorolojik olaylarda artışa, bitki hastalık ve zararlılarında artışa, ekolojik alanlarda kaymaya, bitkisel çeşitliliğin azalmasına ve kültürel işlemlerde sorunlara neden oluyor. Kısacası iklim değişikliği, dünyada nüfusun artmasıyla beraber sağlıklı gıdaya ve suya ulaşımı zorlaştırıyor.”  “İklim değişikliği en çok su kaynaklarını olumsuz etkiliyor” “İklim değişikliğinin en önemli etkisinin su döngüsü üzerinde olacağı ve 2025 yılından itibaren 3 milyardan fazla insanın su kıtlığı yaşayacağını bilimsel çalışmalar ortaya koyuyor. Ülkemizde 98 Milyar metreküp yerüstü, 14 Milyar metreküp yeraltı suyu olmak üzere toplam 112 milyar metreküp kullanılabilir su miktarı bulunuyor. Bu miktarın 44 milyar metreküpü tarımda, 13 milyar metreküpü sanayi ve içme-kullanma olarak kullanılıyor. Yani kullandığımız suyun yüzde 77’si tarımda kullanılıyor. Yıllık kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı ise bin 302 metreküptür. Bu durum bizlere su zengini bir ülke olmadığımız ve hatta su stresi altında olan ülke konumunda olduğumuzu gösteriyor. İklim değişiklinin etkileri bu miktarın azaltılması gerektiğini bize söylüyor. Bu söyleme kulaklarımızı kapatırsak gelecekte bir damla suya hasret kalacağız. Her geçen yıl nüfus artışının etkisiyle kişi başına düşen kullanılabilir su miktarımız azalıyor. Ekonomik sulanabilir arazi varlığımız 8.5 milyon hektar iken sulamaya açılan arazi miktarımız 7,1 milyon hektardır. Ülke genelinde sulamaya açılan alanlarda sulama oranı yüzde 68 ve sulama randımanı yüzde 51’dir. Diğer taraftan bitkisel üretim esnasında 1 kilogram buğday üretebilmek için bin 800 litre, aynı miktarda soya için 2 bin 100 litre, çeltik için ise 2 bin 500 litre su kullanılıyor. Bu miktarlar göz önünde bulundurulduğunda su kaynaklarının sürdürülebilir yönetilmesi gerekliliği daha fazla önem arz ediyor. Sulamada yatırımların bitirilmemesi ve etkinliğin sağlanamaması bir diğer yapısal sorunlarımızın başında geliyor. Sürdürülebilir bir tarımsal üretimde su olmazsa olmazdır. Halen 1,4 milyon hektar alanda sulama altyapısı tamamlanmadı. Sulamaya açılacak her metrekare tarım arazisi ülkemizin menfaatine olacaktır. Hükümetin sulama yatırımlarına yönelik çalışmalarını destekliyoruz. Diğer taraftan gölet, baraj gibi sulama yatırımlarına ağırlık vererek maliyetleri her geçen gün artan ve kâr oranı düşük kalan özellikle küçük işletme sahibi çiftçilerimizin tarımsal sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekiyor. Ülke genelinde sulamaya açılan alanlarda sulama oranı yüzde 68 ve sulama randımanı yüzde 51’dir. Sulama randımanı düşüktür. Kaynaktan tarlaya gelene kadar önemli bir kısmı kaybediyoruz. Sulama kanallarının önemli bir kısmı eskimiştir ve açık sistemdir. Sulama kanallarının yenilenmesi ve kapalı sisteme geçilmesi şarttır. Ayrıca bitkide verim kaybına ve toprakta tuzlanmaya neden olan vahşi sulama yöntemlerini bırakmalıyız. Bu tür sulama hem sulama maliyetini artırıyor hem de yarar getirmiyor. Üreticilerimizin suyu bilinçli kullanması için çiftçilerimize gerekli eğitimler verilmeli ve dekarda kullanılacak su miktarı belirlenerek gereğinden fazla su kullanımının önüne geçilmedir. Burada tarla içi modern sulama sistemlerini yapma görevi üreticilerimizdedir. Ancak artan maliyetler karşısında çiftçilerimizin zorluk çekmesi modern sulama sistemlerine geçişini zorlaştırıyor. Bunun için çiftçilerimize su tasarrufu sağlayan modern sulama sistemlerini kurabilmeleri için teşvik ve krediler artırılmalıdır. ”  “İklim değişikliğinin ortaya çıkardığı sorunlardan bir diğeri ise kuraklıktır” “Küresel iklim değişikliğinin sonucu olarak dünyanın birçok bölgesinde artan sıcaklıklar ve azalan yağışlar, kuraklık afetinin sıklığını ve şiddetini artırıyor. Birçok doğal afetin aksine kuraklık yavaş gelişim gösterebilmekte, çok geniş bölgelerde ve hatta kimi zaman bir ülkenin tümünde ciddi ekonomik, çevresel ve sosyal etkilere sebep olabilmektedir. Ayrıca tarımın yerüstü ve yeraltı su kaynaklarına olan bağımlılığı nedeniyle kuraklık, tarımsal ekonominin birçok sektörünü etkileyen karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu nedenle tarımda su vazgeçilmezdir. Diğer taraftan kuraklık tüm iklim kuşaklarında görülür ancak alanın kuraklığa karşı hassasiyeti ve etkilerinin derecesi bir bölgeden diğerine oldukça büyük farklılıklar gösterebiliyor. Ülkemizin küresel ölçekte yarı kurak bir iklim kuşağında bulunması kuraklığın hassasiyetini artırıyor. Kuraklığın tarıma etkilerini 2007, 2008, 2014 ve 2021 yıllarında ülkemizde yaşadık. Bitkilerin çıkış̧ ve gelişme döneminde ihtiyaç duydukları suyun toprakta bulunamaması nedeniyle söz konusu yıllarda hem verimde hem de kalitede ciddi sorunlar yaşandı. O yıllarda kuraklık sonucu tarımsal üretim önemli ölçüde etkilendi ve birçok üreticinin yanı sıra ülke ekonomisi de oldukça zarar gördü. Kuraklık, tarımsal ürünlerin verimliliğini etkilediği gibi gelir seviyesi daha fazla ürünlerin ekiminden de çiftçilerimizi uzaklaştırdı. Ayrıca iklim değişikliğinin etkisiyle son yıllarda ekim-dikim ve hasat tarihlerinde kaymalar da görülüyor. Bu sezon da ürün ve bölge bazlı değişmekle birlikte başta buğday ve arpada ekim tarihi 1 ay kadar ileri kaydı.  “Ekim ayı yağışları Karadeniz bölgesi hariç diğer bölgelerde düştü” “Kuraklık nedeniyle hububat ekimleri yapılamıyor”  “Geride bıraktığımız yaz mevsiminde yağışlar normaline göre yüzde 9, geçen yıl yağışlarına göre yüzde 30 azalma gösterdi. Ekim ayı yağışları ise normaline göre yüzde 46, geçen yıl göre de yüzde 27 oranında azaldı. Türkiye genelinde ekim ayı yağışları son 6 yıldır normalinin altında gerçekleşiyor. Yağışlar Ege Bölgesinde son 40 yılın, Marmara Bölgesi’nde ise son 23 yılın en düşük seviyesine indi. Bölgelere göre incelendiğinde ise yağışlar normaline göre Ege Bölgesinde yüzde 95, Akdeniz Bölgesinde yüzde 90, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yüzde 87, Marmara Bölgesinde yüzde 81, İç Anadolu Bölgesinde yüzde 74 ve Doğu Anadolu Bölgesinde yüzde 37 azalma gösterdi. Buna karşın sadece Karadeniz Bölgesinde yüzde 31 oranında arttı. 2023 yılının Ekim ayında yağışlar normaline göre yüzde 26 oranında azaldı. Buğday ve arpada ekim dönemi ileri tarihlere kaydı. Bu sezon da bölgelere göre değişmekle birlikte yağışların ekim ayında istenilen seviyede olmaması ve bazı bölgelerde çok geç gelmesi nedeniyle ekilişler 20 gün ile 1 ay kadar ileri kaydı. Kuraklık nedeni ile birçok çiftçimiz hububat ekimi yapamadı.”  “Tarım teknolojisi ileri ülkelerde bile, tarımsal üretimin temel sorunlarından biri kuraklıktır” “Dünya Meteoroloji Örgütü verilerine göre dünyanın yaklaşık yüzde 35'i kurak, yarı kurak ve kuru-nemli bölgelerden oluşuyor. Tarım teknolojisi ileri ülkelerde bile kuraklık tarımsal üretimin temel sorunudur. Kurak ve yarı kurak bölgelerde yağış azlığı, yağış̧ rejimlerinin düzensizliği ve kaynaklarının kıt olması gibi faktörler tarımın temel sorunları arasında yer alıyor. Dolayısıyla su azlığı ve yağış yetersizliğinden doğan kuraklığın etkilerini azaltmak için kurak ve yarı kurak bölgeleri tarıma kazandırmak amacıyla, ya sulama faaliyetleri geliştirilmeli ya da kuru tarım metodu yaygınlaştırılmalıdır. Artan dünya nüfusuyla birlikte tarımsal üretimdeki mevcut verim nüfusun gıda ihtiyacını karşılamada yetersiz kalacaktır. Bu nedenle yapılması gerekenin birim alandan daha fazla verim almak olduğu aşikârdır. Bunun için de sürdürülebilir su politikaları özellikle su stresi yaşayan ülkemizde her daim ön planda tutulmalıdır. Diğer taraftan ülkemizde 23,9 milyon hektar olan tarım arazisinin yüzde 28,5’inde üretilen ve stratejik öneme sahip olan buğday ekim alanının yüzde 74,5’inin kuru tarım alanı olduğu gerçeği kuraklığın tarımsal üretimimize etkisinin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Dünya nüfusu her yıl Türkiye nüfusu kadar yani ortalama yüzde 1,1 oranında artıyor. Dolayısıyla tarımsal üretim artmak zorundadır. Bu artış tarımda sürdürülebilirliği sağlamak açısından en az kaynak ve girdi tüketimiyle, düşük maliyetlerle, doğaya en az zararla gerçekleştirilmelidir. Bunun için alışıla gelmiş üretim tekniklerinden uzaklaşarak modern üretim teknolojilerine geçilmesi ve bunlara uygun araçların kullanılması gereklidir. Ülke olarak bizler de modern uygulamalara geçiş için hazırlıklı olmalıyız. Ülkemiz, sahip olduğu iklim, toprak, su ve biyoçeşitlilik potansiyeli dikkate alındığında küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini asgari düzeye indirecek çözümleri de içerisinde barındırıyor. Alınan ve alınacak önlemler; su, toprak ve biyoçeşitlilik gibi doğal kaynakların korunması, sürdürülebilir ve etkin kullanımına yönelik olmak zorundadır. Bu nedenle tarım ve gıda sektörü her zaman en stratejik sektörlerden biridir. Bu sektörü sürdürülebilir kılmak ise önemli ölçüde, iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirecek uygulamalara, doğal kaynaklarımızın sürdürülebilir kullanımına ve yönetimine bağlıdır.”

Sakaryabaşı Kurumasın, Çifteler Çöl Olmasın! Haber

Sakaryabaşı Kurumasın, Çifteler Çöl Olmasın!

Eskişehir'in Çifteler ilçesinde yer alan ve Sakarya Nehrinin ilk doğum yeri olan Sakaryabaşı kaynağı bir süredir kuraklık ile mücadele veriyor. Çifteler'in ve hatta Eskişehir'in en önemli temiz su kaynaklarından biri olan Sakaryabaşı'nda yaşanan kuraklık vatandaşları tedirgin etmeye devam ediyor. Sakaryabaşı'nda yaşanan su çekilmesi ve kuraklık hadisesi bir süredir şehir kamuoyunun gündeminden düşmüyor. Konu ile ilgili medya organlarında birçok haber çıkmasına, sosyal medya kanallarında birçok içerik paylaşılmasına karşın Sakaryabaşı suyunun kontrolünü elinde bulunduran Devlet Su İşleri'nden henüz, herhangi bir nitelikli açıklama gelmemiş durumda. Sakaryabaşı'ndaki büyük ve küçük havuzlardan oluşan rekreasyon alanını geçmişte olduğu gibi tam kapasite ile faaliyete geçirmek isteyen Çifteler Belediyesi yaşanan bu duruma tepkili. Çifteler Belediye Başkanı Zehra Konakcı konu ile ilgili, "Çiftelerliler ve Çifteler Belediyesi olarak, ilçemizin can damarı olan Sakaryabaşı suyunun kuraklık tehdidi altında olmasından dolayı oldukça rahatsızız. Buradaki mesele Çifteler Belediyesi'nin yalnızca rekreasyon havuzlarını doldurmak ve ilçe turizmini ne pahasına olursa olsun canlandırmak değil. Elbette birincil arzularımız arasında Sakaryabaşı havuzlarını doldurmak ve ilçe turizmini canlandırmak var. Ancak bunu yapmadan önce de sorunun ana kaynağına inmek ve sorunun çözümlerini bulmak istiyoruz. Maalesef Sakaryabaşı'ndaki sorun havuzları doldurmanın çok ötesinde. Bugün kış aylarına geçmemize rağmen Sakaryabaşı'ndaki su seviyesi istediğimiz gibi değil. Bu ilçemiz için büyük endişe kaynağı. Sakaryabaşı'ndaki temel sorunlar tarımda suyun yanlış kullanımı, yaşanan iklim krizleri ve suyun yanlış yönetimi. Sakaryabaşı suyu bu nedenlerle ciddi bir manipülasyon altında. Öncelikle bu sorunun çözüme kavuşturulması için çalışmaların başlaması gerekiyor. Bu konuda sorumlu olan kurum DSİ'ye bir resmi yazı yazdık. Sorunun nasıl çözülebileceğini sorduk ama yanıt alamadık. İlçemize Devlet Su İşleri Bölge Müdürü geldi, durumu yerinde inceledi fakat bu inceleme sonrasında da DSİ çözüme yönelik herhangi bir adım atmadı. Sakaryabaşı kaynağında suyun yönetimi DSİ'ye aittir. Çifteler Belediyesi'nin suyun yönetiminde bir yetkisi yoktur. Bu sebeple, Sakaryabaşı kurtarılacaksa öncelikle DSİ'nin olumlu bir adım atması gerekmektedir. Yine, Sakaryabaşı kaynağındaki kuraklığa çözüm arayışında bölgedeki tarım ürünü deseninin değişmesi gerekiyorsa bu alanda da sorumluluk Tarım ve Orman Bakanlığı ile DSİ'ye aittir. İlgili kurumlar somut bir adım atacak mı? Yoksa atmayacak mı? Artık bunu bilmek istiyoruz. Sakaryabaşı'nın kurtarılması için atılacak tüm somut ve olumlu adımlara en ciddi desteği vereceğimizden de kimsenin şüphesi olmasın. Sakaryabaşı kurumasın, Çifteler çöl olmasın!" açıklamasında bulundu.

100 Milyondan Fazla İnsan İklim Mültecisi Olabilir Haber

100 Milyondan Fazla İnsan İklim Mültecisi Olabilir

“Bir Damla Su, Geleceğin Umudu” sloganıyla bu yıl ilki yapılan ‘Manisa Su Çalıştayı’ başladı. Manisa’da sürdürülebilir bir çevre, iklim değişikliğinde su yönetimi, su kaynaklarının verimli kullanılmasını hedefleyen çalıştayda, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek,  su sorununa vurgu yaptı. Zeyrek, “100 milyondan fazla insanın iklim mültecisi olabileceğini, su savaşlarının başlayabileceğini, insanlık tarihini gördüğü en büyük yıkımın yaşanabileceği uyarısını yapmak zorundayız” dedi. Manisa’daki su sorunları başta olmak üzere Gediz Havzası’nda, Havza Yönetim Planının başarılı şekilde uygulanması amacıyla düzenlenen ‘Manisa Su Çalıştayı’ başladı. “Bir Damla Su, Geleceğin Umudu” sloganıyla Manisa Büyükşehir Belediyesi, Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi (MASKİ) Genel Müdürlüğü birlikteliğinde bu yıl ilki yapılan çalıştay 2 gün sürecek. Çalıştaya, CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek, Salihli Belediye Başkanı Mazlum Nurlu, Alaşehir Belediye Başkanı Ahmet Öküzcüoğlu, Kula Belediye Başkanı Hikmet Dönmez, Kula Belediye Başkanvekili Semra Gündüz, Vali Yardımcısı Mustafa Özkaynak, CHP İl Başkanı İlksen Özalper, MASKİ Genel Müdürü Talat Postacı, Manisa Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Burak Deste, Manisa Eski Milletvekili Muzaffer Yurttaş, Yunusemre Kaymakamı Atilla Kantay, Manisa Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcıları, daire başkanları, ilgili kurumların müdürleri ve amirleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Başkan Zeyrek, “Önümüzdeki 10 yılda susuzluktan dolayı göçler olabilir” Su konusunun hayati öneme sahip olduğunu söyleyen Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, “Hayatımızda suyun olmadığını varsayalım. Ya da, günlük sadece 50 litre su ile yaşamak zorunda kaldığımızı, bu sorunları çözemediğinde günlük 25 litre suyla yaşamak zorunda kalan insanlardan olduğumuzu düşündüğümüzde inanın ki uykularımız kaçıyor. Önümüzdeki on yıl içerisinde susuzluktan kaynaklı göçlerin olacağı, dünyada su savaşlarına doğru gittiğimiz günler maalesef kapımızda. 100 milyondan fazla insanın iklim mültecisi olabileceği, su savaşlarının başlayabileceği, insanlık tarihinin gördüğü en büyük yıkımın yaşanabileceği uyarısını yapmak zorundayız. Su konusunda herhangi bir önlem almazsak yakın tarihte dünyamızda yaşayacağımız sorunlardan bir tanesi olduğunu asla ve asla göz ardı edemeyiz. 20 yıl önceye kadar Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı yılda 4000 metreküptü. Şuan 1500 metreküpe kadar düşmüş durumda! 10 yıl, 20, 30 yıllık süreçte Güney Afrika’nın yaşadığı bu sorunu biz de Türkiye olarak yaşayabiliriz. Bunu görmezden asla ve asla gelemeyiz” dedi. Zeyrek, “Gediz ovası kuraklık ile karşı karşıya” Başkan Zeyrek, su sorununa yaptığı vurgusunda, “Ülkemizin en bereketli toprakları olarak bilinen, ne ekersen yetişir diye övündüğümüz Gediz ovası kuraklıkla karşı karşıya. 15-20 yıl önce 10-15 metrede, kazma vurduğumuzda çıkan su, artık yerin derinliklerine, 250-300 metrelere kadar inmiş durumda. Manisa’mda maalesef suyumuzu sondajlarla elde ediyoruz. Başka bir yolumuz ve yöntemimiz yok. Ama sondajla su elde etmek, sondaj sayısını arttırmak maalesef bu soruna bir çözüm değil. Çünkü yerinde ve doğru ekin haritasını oluşturamamak, su kaynaklarına ve yer altı su haritasına göre tarımımızı belirleyememek yarınlarımıza yaptığımız en büyük ihanetlerdendir” dedi. Seçim vaadi olan 2 ton suyu 1 lira yaptığını hatırlatan Başkan Zeyrek, vatandaşların yaptığı vahşi sulamada ülkenin günde güne kuraklığa doğru gittiğini söyledi. Zeyrek, “Su bizim yarınlarımıza bırakacağımız en büyük miraslarımızdan biridir. Bu mirasımıza sahip çıkmamız lazım. Tıpkı ormanlarımıza sahip çıktığımız gibi suyun da değerini ve önemini burada bulunan herkes biliyor. Bunu vatandaşlarımıza anlatmak, suyumuza sahip çıkmak ve yarınlarımıza iletmemiz gerekiyor” diye konuştu. Su kıtlığının önlenmesinde alınabilecek önlemleri sıralayan Başkan Zeyrek, “Başta yağmur suyu hasadı olmak üzere, su geri dönüşümünü bir an önce hayata geçirmeliyiz. Bu çalıştayımızı da bundan dolayı çok önemsiyorum. Aramızda çok değerli hocalarımız var. Hocalarımızın bize bu konuda ışık tutacağını öngörüyorum. Biz de Manisa Büyükşehir Belediyesi ve MASKİ Genel Müdürlüğü olarak hocalarımızla bundan sonraki süreçte suyumuza sahip çıkma adına birlikte adım atacağımızı belirtmek istiyorum. Ve şarkıda söylediği gibi; Bir şey yapmalı!!! Çünkü bu konuyu görmezden gelemeyiz. Ben yarınlarıma, kendi evlatlarıma ve Manisa’mdaki tüm evlatlara bırakacağım bir su programı olması gerektiğini biliyorum. Bunu sizlerle başaracağımızı biliyorum. Burada alınacak kararların da uygulanması noktasında ben Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı olarak söz veriyorum. Sizlerle birlikte yarınlarımıza artı 1 damla suyu hep birlikte bırakalım” dedi. Manisa’nın su sorunlarına değindi Manisa’daki su sorunlarına değinen MASKİ Genel Müdürü Talat Postacı, suyun hayatın kaynağı ve tüm canlılar için vazgeçilmez olduğunu söyledi. İklim değişikliği, yanlış su yönetiminin birçok kentte su kıtlığına yol açtığını söyleyen Postacı, “Su kaynaklarının kirlenmesi, su israfı, su yönetiminde merkeziyetçilik sorunları var. Kentteki su sorunlarına çözüm üretmek için yok yönlü bir yaklaşım benimsemeliyiz. Su kaynaklarının korunması ve etkin kullanımı, akıllı su yönetim sistemleri, katılımcı su yönetimi ve iklim değişikliğine uyum gerekmektedir. Sonuç olarak, kentimizdeki su sorunları, sadece teknik bir mesele değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve çevresel bir sorundur. Bu sorunların çözümü için tüm paydaşların işbirliği içinde çalışması ve sürdürülebilir çözümlere yönelik ortak bir vizyon oluşturulması gerekmektedir” dedi. Çalıştay’da konuşmacılar söz aldı Yapılan protokol açılış konuşmalarının ardından çalıştayın moderatörlüğünü yapan İstanbul Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Hüseyin Erdem Görgün, çalıştayın tanıtımı, amacı ve özellikleri hakkında bilgilendirme yaptı. Görgün’ün ardından Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Havza Yönetimi Dairesi 3. Bölge Havza Planları Çalışma Grubu Sorumlusu Gökçen Gökdereli, Gediz Havzası ve yeraltı sularıyla ilgili bilgileri paylaştı. Gediz Havzası için 3360 adet tedbir önerilerini ve maliyetleri hakkında bilgiler verdi. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Stratej ve Bütçe Uzmanı Dr. Tülay Morsünbül Parmaksız ve Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Çevre ve Şehircilik Uzmanı Ahmet Doğan ‘Su Yönetimine Kamunun Bakışı’ konusunda, Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Azize Ayol, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nden Doç. Dr. Bedri Kurtuluş, Necmettin Erbakan Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sevim Seda Yamaç, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ahmet Burak Büyükcivelek ise ‘Su Yönetimi İçin Akademi Ne Diyor’ konusunda bilgiler verdi. Başkan Zeyrek’ten kurumlara ortak çağrı Verilen öğle arasında çalıştayın ilk bölümünü değerlendiren Başkan Zeyrek, Manisa’da ilk defa su çalıştayı düzenlendiğini ve bunu kendisinin çok önemsediğini söyledi. Zeyrek, “31 Mart’taki değişimde artık Manisa Büyükşehir Belediyesi bilime inanan ve bilim insanlarının görüşleri doğrultusunda adım atan bir belediye haline geldi. Su yarınlara bırakacağımız en büyük emanetlerden bir tanesi. Su yoksa yaşam da yok. Manisa’mdaki su kıtlığını artık görmezden gelemezdik. Ülkemizin birçok yerinden gelen akademisyenlerin öncülüğünde hazırladığımız bir çalıştay. Yarın da bir çalıştay bildirgesi olacak” dedi. “Ben gerekli tüm adımları atacağım” Başkan Zeyrek, benzer çalıştayların daha önce yapıldığını ancak hepsinin rafa kalktığını söyledi. “Ben bu çalıştayın eyleme dönebilmesi için gerekli her türlü adımı atacağım” diyen Başkan Zeyrek, tüm kurumlara paydaş olması çağrısında bulundu. Başkan Zeyrek, “Başta Valiliğimiz, Çevre Şehircilik il Müdürlüğümüz ve ilgili olan bütün kamu kurumları ile birlikte hareket etmek istediğimiz belirtmek istiyorum. Su bizim yarınlara bırakacağımız bir şeydir. Bir tek kurumun veya şahsın önderliğinde yapılacak olan bir şey değildir. Bu bildirgenin sonuçlarını ben şehrin önderlerine tek tek kendim gidip anlatacağım. Bu konuda çözüm noktasında paydaş olmalarını talep edeceğim. Bugünkü çalıştayımızda protokolümüzün birçok üyesi eksikti. İşleri vardır, programları uymamıştır anlayışla karşılıyorum. Ama bundan sonraki eyleme dönüm noktasında bizimle birlikte olmalarını talep ediyorum. Eğer ki birlikte hareket etme kültürünü oluşturamazsak bu çalıştayların hepsi sonuçsuz kalıyor. Biz yarınlarımıza bırakacağımız suyu, temiz bir Gediz’i hedefleyen bir belediyeyiz. Bu koltuklar gelip geçidir. Bizden sonra gelecek olan kişilere bırakacağımız bir altyapı çalışması olmasını düşünüyorum. Bu konuda emin adımlarla yürüyoruz. Biz temiz bir Gediz, musluklardan akan içilebilir bir temiz suyu hayal ediyoruz. Manisa’mızın su konusunda da sorunlarını çözüm noktasında ilime ve bilime önem veriyoruz” diye konuştu. “OSB’ler konusunda çağrıda bulundu” Bazı OSB’lerde arıtma tesislerinin olmadığını söyleyen Başkan Zeyrek, tesislerin yapımı konusunda kendileriyle görüşme yapacaklarını söyledi. Zeyrek, “Benim şöyle bir çağrım var. İçerisinde Valiliğimizin, çevre müdürlüğümüzün ve belediyemizin oluşturduğu ortak bir insan kaynağı havuzu yapalım. Denetimleri, bu havuzdan oluşan denetmenler ile kişilerin isimlerine, şirketlerin isimlerine bakmaksızın herkese eşit bir şekilde uygulamaya koyalım. Bu çağrı ile bu denetimleri hayata geçirebilirsek, kimse siyaset gütmeden, başkasının tanıdığını ortaya koymadan Gediz’in temizliği konusunda el birliği yapacağımızın bilincindeyim. Bu konuda ilk adımı atan Manisa Büyükşehir Belediyesi olarak biz olacağız. Umarım ki diğer kurumlarımız da aynı düşünce ve görüşte olur. Bu doğrultuda da yarınlarımıza bırakacağımız tertemiz bir Gediz olacaktır” dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.