SON DAKİKA
Hava Durumu

#Öğretmen

Porsuk Haber Ajansı - Öğretmen haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Öğretmen haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Artırımlı Ek Ders Ücreti Herkesin Hakkıdır Haber

Artırımlı Ek Ders Ücreti Herkesin Hakkıdır

Eğitim-Bir-Sen Eskişehir 1 Nolu Şubesi tarafından yüksek lisans ve doktora mezunu olan herkese ek ders ücretlerinin artırımlı ödenmesi için başlatılan hukuki süreçle ilgili bir basın açıklaması yapıldı. Eğitim-Bir-Sen Eskişehir 1 Nolu Şube Başkanı İbrahim Akar yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; ''7. Dönem toplu sözleşme kazanımı olarak yüksek lisans mezunu öğretmenler %7 Doktora mezunu öğretmenler %20 artırımlı olacak şekilde ekders ücreti almaktadırlar. Ancak bu hakkın sadece fiili olarak yapılan  dersler için olması doğru değildir. Artırımlı ekders ücreti Okul Yöneticileri, Rehber Öğretmenler ve Bilişim Teknolojileri Formatör öğretmenleri başta olmak üzere ayrım yapılmaksızın herkese ödenmeledir. Bu konuda artırımlı ücret ödemesinde ayrım yapılmaması bu artırımın herkese yapılması talebi Genel Merkezimizin toplu sözleşme talepleri arasında yer almaktadır. Bu konuda sendikamızın da içinde bulunarak başka illerde  açılmış kazanılmış ve yargı eliyle düzeltilip artırımlı ücret almaya başlayan birçok emsal var. Üyelerimizin başlatacağı hukuki süreçte sendikamızın hukuk masası olarak sonuna kadar üyelerimizin yanındayız.  Eğitim-Bir-Sen Eskişehir 1 Nolu Şube olarak artırımlı ücret almak için bireysel olarak hukuki süreç başlatmak ve dava açmak isteyen üyelerimize destek oluyoruz. Bu konuda bilgi almak, bireysel dava açmak isteyen üyelerimiz bizlere ulaşabilirler.''

Kadın Öğretmenlerle Karşı Karşıya Getirmeye Çalışmak Politik Bir İstismardır Haber

Kadın Öğretmenlerle Karşı Karşıya Getirmeye Çalışmak Politik Bir İstismardır

AK Parti Eskişehir Milletvekili Prof.Dr.Ayşen Gürcan son günlerde bazı basın yayın organlarında kendisi ile ilgili ortaya atılan iddialara yanıt verdi Milletvekili Prof.Dr.Gürcan yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; "Sözcü Gazetesi’nin 12.10.2024 tarihli nüshasında yayınlanan ve "Saray danışmanı AKP'li vekile yeni iş bulundu" başlığı ile servis edilen haberde kullanılan resim şahsıma ait olup, habere bahis olan eğitim ile hiçbir ilişiğim bulunmamasına rağmen sözcü gazetesi tarafından ilgili haberde şahsım açıkça hedef gösterilmiştir. Başından beri bilinçli yürütüldüğüne inandığım bu karalama kampanyasına karşı sadece hukuki bir süreç yürütmek istemekteydim, zira iktidar partisi vekili olarak ülkede bunca acı gündemler var iken gerçek sorunlara çözüm arayışlarını gündemime almayı tercih etmekte, sanal gündemler ile kamuoyunu meşgul etmekten imtina etmekteydim, lakin mesele yerel medyada ve bazı çevrelerce kendi ideolojik propagandalarına araç olarak kullanılmakta ve günlerdir suistimal edilmektedir. Böylelikle basın etiğinden ve insaniyet namına her türlü ilkeden uzakta yapılan bu habercilik anlayışı benim nezdimde bu zamana kadar muhataplık kazanmasa da bazı basın mensuplarının aksine Eskişehirli hemşerilerimin ve kamuoyunun hakikate ulaşma hakkına duyduğum saygıdan ötürü bu açıklamayı gerekli görmekteyim. Basın; kamuoyunu gerçek, güncel ve kamu yararına olan haberler ile bilgilendirmelidir. Yalan haberler ile hedef göstermek, mesnetsiz iddialar ile meseleyi çarptırmak, haber dili ile birilerinin siyasi fırsatçılığına zemin hazırlamak basın etiğine oldukça aykırı olduğu gibi, basın ve yayıncılığı kamuoyunun haber alma hakkını karşılayan bir hizmetten uzaklaştırıp paralı bir basın tetikçiliğine dönüştürmektedir. Hayatını öğretmen yetiştirmeye adamış, öğretmenlere sayısız meccanen eğitimler vermiş, milletvekilliğinden önceki görevi lise müdürlüğü olan, ifa ettiği görevler arasında en şanlı olanının öğretmenlik olduğunu her platformda dile getiren bir kadın öğretmen olarak şahsımı, kadın öğretmenlerle karşı karşıya getirmeye çalışmak çok çirkin bir zihniyetin bilinçli bir politik istismarıdır. Öyle ki başka partilerden olan meslektaşlarımdan ve medya mensuplarından haberin kaynağının araştırılmasını veyahut Eskişehir’de en kolay ulaşılan kişilerden biri olarak aranıp olayın gerçekliğinin sorulmasını beklerdim, mesele hakikatin ne olduğundan çok, okurlarının ve kendi siyasi tabanlarının duymak istediklerini, değerlerini suistimal etmek olacak ki; herkesçe kabul göreceklerine inandıkları sloganları sallamayı ve böylelikle kendi siyasi tabanlarını köpürtmeyi tercih ettiler. Değerli basın mensupları ve siyasetçi meslektaşlarımı, ülkece ve dünyaca acı gündemlerle boğuştuğumuz bu günlerde kamuoyu vicdanını sanal gündemler ile daha da hırpalamak yerine, gerçek gündemlerin çözüm arayışında iş birliğine davet ediyorum. Enstitü Sosyal, kamu yararına araştırma ve geliştirme faaliyetleri yürüten bir düşünce kuruluşudur. Memleketimizde eğitim alanında yapılan birçok faydalı girişimde, yoğunluğum sebebiyle aktif görev üstlenmesem bile, gönüllü olarak işin bir tarafında muhakkak olmaya çalışmaktayım. Enstitü Sosyal’de de aktif bir görevim olmamasına rağmen birçok deneyimli akademisyenle beraber danışma kurulu bünyesinde destek vermekteyim, lakin bahsedilen eğitimin hiçbir aşamasında ne söz hakkım ne de herhangi bir faal görevim bulunmamaktadır. Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkacağını bilmelerine rağmen bu kadar fütursuzca yalan söyleyebilmeleri bu toplumun ne kadar vicdanlı olduğunu bilmeleri ve kamuoyu vicdanını istedikleri gibi suistimal edebileceklerine olan yersiz inançlarıdır. Bu iyi niyetten uzak yalan haber ile ilgili hukuki süreci başlatmış bulunmaktayım."

Tasarrufa Başlanacak Yer Eğitim Olmamalı! Haber

Tasarrufa Başlanacak Yer Eğitim Olmamalı!

CHP Eskişehir Milletvekili Dr. Jale Nur Süllü, Eğitim Sen Şube Başkanı Özkan Demirkol ve Yönetim Kurulu ile bir araya gelerek eğitim-öğretim döneminin başlamasıyla yaşanan sorunları dinledi. Öğrencilerin, velilerin ve öğretmenlerin yaşadıkları sorunlara dikkat çeken Süllü, “Tasarruf tedbirleri kapsamında iktidarın, bu yıl da eğitimi gözden çıkartmasıyla yaşanan sorunların katlanarak arttığını görüyoruz.” dedi. EĞİTİMİN BEDELİ DE YİNE VATANDAŞIN SIRTINDA Süllü’nün ziyaret ettiği Eğitim Sen Şube Başkanı Özkan Demirkol, “Tasarruf tedbirleri kapsamında okullara ödenek tamamen kesildi. Ödenek olmadığı için personel yok, okullarda sorunlar çok, boyanmamış okullar, musluklar bozuk, bazı okullarda internet bile yok. Güçlendirme nedeniyle boşaltılan okullarda hiçbir çalışma yok, öğrenciler başka okullara taşındı sorunlar daha da katlandı. Velilerden temizlik, güvenlik için para topluyoruz. Sınıf temsilciliğini de kaldırdıkları için para toplama işi öğretmenlerin üzerine kaldı. Velilerle öğretmenler karşı karşıya kalıyor, ilerleyen süreçte büyük sorunların, tartışmaların yaşanacağını öngörüyoruz.” diyerek dert yandı. Okullarda özellikle temizlik ve güvenlik konusunun çok büyük bir sorun oluşturduğunu söyleyen Süllü, “Okullarda hijyenin ne derece önemli olduğunu bizzat gördüğümüz pandemi döneminin ardından yeni eğitim-öğretim döneminde yaşanan personel eksiliği nedeniyle temizlenemeyen okullar öğrencilerimizin sağlığı için ciddi tehdit oluştururken, güvenlik personeli eksikliği de hem velileri hem de öğrencileri tedirgin ediyor. 5’li çetelere vergi affı getirilerek borçları silinirken, konu tasarruf olduğunda ilk Milli Eğitim bütçesinden yapılıyor. Okullara ayrılmayan ödenek, geçim derdi ile mücadele eden vatandaşın sırtına yükleniyor. İktidar sorumlusu olduğu ekonomik krizin bedelini ‘tasarruf tedbiri’ adı altında yine vatandaşa ödetiyor.” dedi. ÇOCUKLAR OKULLARDA AÇ Eğitim Sen Şube Başkanı Özkan Demirkol, “Ülkenin yarısından fazla asgari ücret ile geçiniyor. Çocuklar sabah 8’de geliyor, akşam 5 buçuğa kadar okuldalar. 3 öğün yemek yemeleri lazım ama mümkün değil. Çocuklar okullarda aç.” dedi. Eğitimcilerin artık kendi sorunlarını bir kenara bırakarak çocukların ve okulların sorunu ile boğuştuğunu söyleyen Süllü, “Geçen sene kantinlerde 35 TL olan tost, bu yıl 75 liradan, su 11 liradan satılıyor. İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz, velilerin bütçesini zorluyor. Her geçen gün alım gücü düşerken, çocuklarımız en temel beslenme ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale geldi. Okullarda en az bir öğün yemek için ivedilikle bir çalışma yapılması gerekiyor” vurgusunu yaptı. MÜFREDAT LAİKLİK VE BİLİMSELLİKTEN UZAK Millî Eğitim Bakanlığı’nın müfredat değişikliği yaparak “Türkiye Yüzyılı Maarif Modelini” değerlendiren Demirkol, “Müfredat değişikliklerinde bilim insanları, eğitimciler ve eğitim sendikalarının görüşleri alınması gerekirken bu yıl, müfredat değişikliği hazırlıklarına eğitim alanında hiçbir örgütlü sendika dâhil edilmediği gibi, süreç açık ve şeffaf bir şekilde de yürütülmedi. Müfredat kimler, hangi komisyonlar, kurumlar tarafında yapıldı bilmiyoruz; ancak, içeriğine baktığımızda bütün ders kitaplarında ‘milli ve manevi değerlerin’ merkeze alınmış” dedi. Millî Eğitim Bakanlığının bilimselliği önceleyen anlayıştan giderek uzaklaştığını söyleyen Süllü, “Bakanlık laik ve bilimsel eğitimi geri plana atarak, ÇEDES gibi projelerle ve ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ adı altındaki yeni müfredatla adeta iktidarın siyasal ideolojisinin aktarıcısı konumuna gelmiştir. Bu nedenle Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ne karşı Türkiye’nin geleceğinin çağdaş, bilimsel ve nitelikli eğitimle şekillenmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi. MESEM’LER ÇOCUK İŞÇİLİĞİN ÖNÜNÜ AÇIYOR Bir başka önemli sorunun da MESEM’ler olduğunu belirten Özkan Demirkol, MESEM’ler yoluyla çocuk işçiliğinin önünün açıldığını, MESEM işçiliğinin çocuklara mobbing, şiddet, ağır çalışma koşulları gibi travma yaratacak bir çalışma ortamı yarattığını belirtti. Süllü ise “MESEM kapsamında çalıştırılan çocuklar, resmi kayıtlara göre 330’un üzerinde iş kazası geçirmiş. Sadece 2023-2024 eğitim-öğretim yılı içerisinde 10’dan fazla çocuğun hayatını kaybetmesi düşündürücü. Mesleki eğitim çok önemli, acilen Meslek Liseleri arttırılarak, eğitim niteliği arttırılarak ihtiyaç duyulan ara eleman yetiştirilmesine önem verilmeli.” diyerek mesleki eğitimin önemini vurguladı. Jale Nur Süllü, son dönemde eğitimin her kademesinde yaşanan öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin boğuşmak zorunda kaldığı sorunların giderilmesi için, Bakanlığa acilen çözüm bulunması çağrısında bulundu.

Evlatlarımız ve Öğretmenlerimizin Sağlığı Risk Altında! Haber

Evlatlarımız ve Öğretmenlerimizin Sağlığı Risk Altında!

Yeni eğitim öğretim döneminin başlamasının ardından okullarda temizlik ve hijyen krizi baş gösterdi. Milli Eğitim Bakanlığı okulların temizliği ve bakımı için yeterince hizmetli atamayınca Eskişehir il merkezi ve ilçelerinde sınıflar ile tuvalet gibi ortak kullanım alanlarının temizliğinde büyük sıkıntı doğdu. Tasarruf politikaları gerekçe gösterilerek okullara tam zamanlı hizmetliler yerine yarı zamanlı ve sosyal güvencesiz çalışacak hizmetli alımı kararı sonrasında, okulların ihtiyacı karşılanamadı. Birçok okulda temizlik hizmetleri görülmezken, şehir merkezindeki bazı okullarda ise velilerden para toplanarak temizlik görevlisi istihdamı yönünde arayışlar başladı. Konuyla ilgili açıklama yapan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, “Çok büyük bir temizlik ve hijyen sorunu ile karşı karşıyayız. Okullardan, velilerden, öğretmenlerden yüzlerce şikayet var. Okullarımızın temizlik ve hijyeni sağlanamaz ise salgın hastalıklar kapıda. Evlatlarımız ve eğitim emekçilerimiz çok büyük bir sağlık riski ile karşı karşıya. Milli Eğitim Bakanlığı bu sorunu emek sömürüsü yaparak haftada birkaç gün güvencesiz işçi çalıştırıp onlara da asgari ücretin üçte biri maaş ödeyerek çözemez. Okullarımıza derhal kadrolu ve tüm sosyal güvenceleri karşılanan temizlik görevlileri atanmalıdır” dedi DÜŞÜK MAAŞLI, GÜVENCESİZ İŞE BAŞVURU YOK! Okullarda yeni eğitim – öğretim yılının başlamasıyla büyük bir temizlik ve hijyen sorunu ortaya çıktı. Hükümet tasarruf gerekçesiyle okullara tam zamanlı çalışanlar yerine yarı zamanlı temizlik personeli istihdamı yönünde bir uygulama başlattı. İşgücü Uyum Programı (İUP) adı altında istihdam edilecek kişiler günde 566 liraya haftada 3 gün çalışacak. Sadece sağlık sigortası yapılacak bu kişilerin çalışmaları da emekliliklerine sayılmayacak. Asgari ücretin çok altında kalan maaşlar ve sosyal güvence eksikliği nedeniyle İUP uygulamasına çok büyük ilgi olmadığı öğrenildi. Eskişehir’deki 500’e yakın okul için İUP kapsamında 1040 kişilik kontenjan açılmasına rağmen başvurular bu sayının çok altında kaldı. 360 kontenjan ayrılan Odunpazarı ilçesindeki okullarda bu şekilde yarı zamanlı ve güvencesiz çalışma başvurusunda bulunanların sayısının 80’de kaldığı öğrenildi. “KRİZ BÜYÜYOR, SALGIN HASTALIKLAR KAPIDA” Okullarda yaşanan temizlik ve hijyen sorunları hakkında veliler, okul yönetimleri ve sendikalar ile görüşen CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer yaptığı açıklamada okullarda temizlik meselesinin derinleştiğine dikkat çekti. Çakırözer, “Sorun çözülmediği takdirde okullarda çok kısa süre içerisinde bulaşıcı hastalıkların şehrimize yayıldığı duyulacak. Evlatlarımız eğitim emekçilerimiz ve hepimizin sağlığı büyük bir tehlike altına girecek” dedi. “HİÇ KİMSE ÇALIŞMAK İSTEMİYOR” Konuya ilişkin Çakırözer’e bilgi veren okul yöneticileri ve eğitimciler ise, “Eskişehir genelinde tüm okullarda büyük sıkıntı var. İşgücü Uyum Programı kapsamında şartları öğrenen hiç kimse gelip çalışmak istemiyor. Geçen dönemlerde de yine İş-Kur üzerinden temizlik personeli alımı yapılıyordu. Ancak asgari ödeme vardı, 30 gün üzerinden sigorta yatırılıyordu ve emekliliklerine yansıyordu. Bizler kendi imkanlarımızla sorunu çözmeye çalışıyoruz. Bağış yoluyla velilerimizden gelen paralar ve okul bütçesinden ayırdığımız paralarla kendimiz temizlik personeli tuttuk. Onu da ne kadar sürdürebiliriz bilmiyoruz. Bu soruna bir an önce kalıcı çözüm bulunmalı” dedi. “VELİLER PARA TOPLUYOR, TEMİZLİK YAPIYOR” Çakırözer yaptığı açıklamada şunları aktardı: “Okullar açıldı ama sorunlarla açıldı. Eskişehir’de ve Türkiye’nin dört bir yanında okulların en büyük sorunu temizlik ve hijyen meselesi. Çünkü okullarda temizlik yapacak çalışan kalmadı. İktidar geçici bir yöntem bulmuş. İşgücü Uyum Programı adı altında kadrosuz, haftada birkaç gün ve aylık 6-8 bin lira gibi komik rakamlara insanların emeğinin sömürerek okulları temizletmeye çalışıyor. Tabi böylesine kötü koşullar altında başvuran yok. Kotalar boş kaldı. O zaman ne oluyor. Ya şehrin birçok mahallesinde ve kırsalda olduğu gibi okullar temizlenmiyor. Ya da bazı okullarda olduğu gibi okul idareleri velilere çağrı yaparak para topluyor. Ya da öğretmenlere, velilere okulları temizletmeye çalışıyor. Bu asla kabul edilemez. Meseleye böyle çözüm getirilemez.” “TAM ZAMANLI, KADROLU PERSONEL ALIMI DERHAL YAPILMALI” Bir tarafta büyük emek sömürüsü diğer tarafta ise hijyen sorununun yaratacağı salgın hastalıklar tehlikesinin bulunduğuna dikkat çeken Çakırözer, şunları söyledi: “İşgücü Uyum Programı adı altında sosyal güvencesi, iş güvencesi olmadan insanlar çalışacaklar ve asgari ücret dahi almayacaklar. Ama okullarda temizlik sorunu hallolmayacak! Veliler para ödeyecekler okul idareleri ya da veliler okulları temizleyecekler. Bu kabul edilemez. Evlatlarımız, eğitim emekçilerimiz, okullarda çalışan diğer kadroların hepsi şu an bulaşıcı hastalıklar riski ile karşı karşıya. Okullardan yüzlerce şikayet geliyor velilerden, öğretmenden, öğrenciden ’okullar pis, temizlenmiyor’ diye. Herkes evladının hasta olacağından korkuyor. Öğretmenler aynı şekilde büyük tedirginlik içinde. Yapılması gereken belli. Bir an önce İş Gücü Uyum Programı adı altında emek sömürüsünden vazgeçilmeli. Tam tersine okullara kadrosu ile çalışacak, emeğinin karşılığını alacak sosyal güvencesi ile, iş güvencesi ile çalışacak okulları temizleyecek çalışanlar bir an önce atanmalıdır. Bu konu böyle idare etmeye çalışılırsa maalesef okullarda çok kısa süre içerisinde bulaşıcı hastalıklar duyulacak ve şehirlere yayılacaktır. Evlatlarımız eğitim emekçilerimiz hepimizin sağlığı büyük bir tehlike altına girecektir.”

Laik ve Bilimsel Eğitimden Giderek Uzaklaşıldı Haber

Laik ve Bilimsel Eğitimden Giderek Uzaklaşıldı

Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz 2024 - 2025 Eğitim Öğretim yılının başlamasıyla birlikte eğitim sisteminin sorunlarını dile getirdi. Okulların açılması ile birlikte okullarda ve eğitim sisteminde yaşanan sorunları dile getiren İl Başkanı Yalaz sert eleştirilerde bulundu. CHP Eskişehir İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında konuşan İl Başkanı Talat Yalaz şu ifadelere yer verdi; "Bugün okullarımızda 2024-2025 eğitim-öğretim yılının ilk ders zili çaldı. Ne yazık ki ne okullarımız ne de AKP iktidarının eğitim sistemini getirdiği koşullar öğrencilerimizin, velilerimizin, öğretmenlerimizin, idarecilerimizin ve eğitim çalışanlarının heyecanlarını, isteklerini ve ihtiyaçlarını karşılamaya hazır değildir. 22 yıllık AKP iktidarında eğitim sistemi bilerek ve isteyerek siyasallaştırılmış, iktidarın ideolojik hedefleri için araç haline getirilmiştir. Bu süreçte, var olan sorunlar çözülmek yerine, yenileri eklenmiştir. 22 yılda 9 Milli Eğitim Bakanı değişmiş, Bakanların ortalama ömrü iki buçuk yıl olmuştur. Her gelen bakan bir önceki sistemi eleştirmiş, yerle bir etmiş ve kendi ortaya attığı fikirleri apar topar uygulamaya koymuştur. 9 bakan toplamda irili ufaklı 18 sistem değişikliği yapmış, lise ve üniversite sınavları defalarca değiştirilmiştir. Hiçbir değişiklik etkisini değerlendirmeye yetecek kadar bile uygulamada kalamamıştır. Çocuklarımızın geleceği AKP’nin ve bakanlarının elinde oyuncak edilmiştir. Bu yıl okul öncesi, 1., 5. ve 9. sınıf öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz bir eğitim programı olmaktan öte iktidarın çağdışı eğitim manifestosu olma niteliğini taşıyan, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile döneme başlıyorlar. İhtiyaç analizi ve pilot çalışması yapılmamış, hazırlanma ve onaylanma süreci katılımcı ve şeffaf yürütülmemiş, kaynakçası, bilimsel dayanakları ve yazarları belli olmayan, tüm uzmanların karşı çıkmasına rağmen onaylanan bu modele karşı Cumhuriyet Halk Partisi olarak idari işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştayda dava açtık. Öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin vakti ve emeği AKP’nin siyasi hırsları nedeniyle daha fazla ziyan edilmeden bir an önce eski programlara dönülmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz. Öğretmenlerimiz bir yandan AKP iktidarının eğitimde yarattığı tahribatla mücadele etmeye çalışırken, bir yandan da kendi haklarına yapılan bir saldırıyla karşı karşıyadır. Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi geçtiğimiz dönem meclise sunulmuş, partimizin milletvekillerinin gösterdiği başarılı muhalefet sonucunda görüşmeler Ekim ayına ertelenmiştir. Teklif öğretmenlik mesleğini düzenleyecek nitelikte değildir; yalnızca atama bekleyen öğretmenleri elemek için hazırlanmıştır. Öğretmenlerin hakları tanımlanmamış, diğer eğitim çalışanlarıyla ilgili bir düzenleme yapılmamış, özel sektörde çalışan öğretmenlere yer verilmemiş, basamaklandırma sistemine çözüm sunulmamıştır. Amaç öğretmenlik mesleğinin itibarını yükseltmek, öğretmenlerimizin ve eğitim bileşenlerinin haklarını tanımlamak değil; öğretmenlerin diplomasını çalmaktır. Üstelik bu yıl okullarımız yeni öğretmen ataması yapılmadan açılmıştır; okullarımızda öğretmen ihtiyacı devam etmektedir. Bakan Yusuf Tekin, 2 Eylül’de yaptığı açıklamada "İhtiyacımız açısından şu anda yüzde 95'e yakın öğretmen normumuz dolu" dedi. Bakanın ifadesine ve MEB istatistiklerine göre 48.700 öğretmen ihtiyacı bulunuyor. Ancak 2023-2024 eğitim öğretim yılında valiliklerden alınan bilgiye göre 91 bin norm açığı bulunuyor. Geçtiğimiz yıl ise 85 bin ücretli öğretmen görevlendirildi. Veriler arasındaki tutarsızlıklar sürüyor. Bakanın açıklamasını doğru kabul etsek dahi bu yıl yapılacak olan 20 bin atama ile bu açığın kapatılamayacağı ortadadır. Bu açıklamaya dayalı olarak bu yıl en az 50 bin öğretmen ataması yapılmadığı takdirde öğrenciler öğretmensiz, öğretmenler ise öğrencisiz kalacaktır. Öğretmen açığı yine ücretli öğretmenlik adı verilen emek sömürü sistemi ile kapatılmaya çalışılacaktır. Oysa AKP iktidarının seçim dönemlerinde vaatler verdiği KPSS mağdurları, engelli öğretmenler, memur öğretmenler, norm kadro sözü verilen PDR’ciler, çifte mağduriyet yaşayan depremzede öğretmenler, ek atama sözü verilen öğretmenler kendilerine verilen sözlerin tutulmasını bekliyor. AKP iktidarı bol keseden vaatler veriyor, ancak sözünü tutma noktasında hiçbir faaliyet göstermiyor. Öğretmen ataması gibi, okullar açılmasına rağmen okullarımıza temizlik ve güvenlik görevlisi ataması da yapılmamıştır. Okulların ve çevresinin temizliğinin ve güvenliğinin sağlanması sorumluluğu da okullara, dolayısıyla okul-aile birliklerine, dolayısıyla da velilere bırakılmıştır. Okulların kadrolu bir güvenlik görevlisi yoktur. Devlet okullarında 613.785 derslik bulunmaktadır. 10 dersliğe bir temizlik görevlisi ataması yapılması gerektiği göz önüne alındığında yaklaşık 65 bin temizlik görevlisine ihtiyaç olduğu ortaya çıkmaktadır. Son düzenlemelerden anlaşıldığı kadarıyla bu ihtiyaçların İşgücü Uyum Programı kapsamında giderilmesi planlanmaktadır. Haftada üç gün çalışma süresi ile okullarımızın temizlenmesi veya güvenliğinin sağlanması mümkün değildir. MEB tarafından sadece liselere bütçe gönderilmekte, ilk ve ortaokulların ise sadece elektrik, su ve ısınma giderleri karşılanmaktadır. Bin öğrencisi olan okulların en az 5-6 temizlik görevlisi ihtiyacı olduğu ve sadece temizlik personeli için aylık yaklaşık 150 bin lira ödeme yapması gerektiği düşünüldüğünde merkezi bütçeden aktarılan kaynak ile değil öğrencilerin ihtiyaçlarının karşılanması, okulların yeterli personel istihdam edebilmesi ve temizlenebilmesi dahi mümkün değildir. Okul yöneticileri bütçe olmadığı için velilerden bağış talep etmektedir. Okullarda yeterli bütçe olamadığı için küçük tadilat ve temizlik işlerini yaptırabilmek için yöneticiler zorunlu bağış almaktadır. Milli Eğitim Bakanı “okul yöneticilerinin böyle bir hakkı yok” demek yerine okul bütçelerini oluşturmalıdır. Zorunlu eğitim kapsamında, devlet okullarında örgün eğitim içerisinde 15.887.296 öğrenci vardır. MEB'in bütçesi ise 1.092.129.668.000 TL’dir. Okullara her eğitim öğretim yılının başında eğitim öğretime hazırlık amacı ile öğrenci başına en az 1000 lira bütçe gönderilmelidir. Öğrenci başına 1000 lira gönderildiği takdirde MEB'in bütçesinin sadece 15,88 milyar lirası (%1,45) kullanılmış olacaktır. MEB bütçesi yıllar içinde giderek erimiş, yalnızca personel bütçesine dönmüştür. 2016 yılından bu yana MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesi içerisindeki payı giderek azalmıştır. 2016 yılında MEB’in payı ,38 iken 2024 yılında bu oran %9,84’e gerilemiştir. Aynı şekilde 2016 yılında MEB bütçesinin GSYH’ye oranı %2,93’iken 2023 yılında bu oran %2,65’e gerilemiştir. MEB bütçesinin %81’i personel giderleri için harcanmaktadır. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay % 17,18 iken, 2024 yılı itibariyle bu oran %9,15’e gerilemiştir. Öte yandan öğretmenler açlığa ve yoksulluğa mahkum edilmiştir. Tüm eğitimciler yoksulluk sınırının altında ücretlerle çalışmaktadır. 2002 yılında yeni göreve başlayan öğretmen 540 lira olan maaşı ile 17 çeyrek altın alabilirken, 2024 yılında göreve başlayan öğretmen 41 bin lira olan maşı ile 9 çeyrek altın alabilmektedir. Ayrıca 2002 yılında öğretmenler maaşlarının yüzde 32,4’ü kadar (175 lira) eğitim öğretim yılına hazırlık ödeneği alırken, 2024 yılında maaşlarının yüzde 9,9’u kadar (4.085 lira) eğitim öğretim yılına hazırlık ödeneği almaktadırlar. Öğretmenler bu ödenekle hangi ihtiyaçlarını karşılayabilir? Öğretmenin ihtiyaçlarını karşılamayan bir iktidar nitelikli eğitime nasıl erişebilir? Üstelik eğitim öğretim yılına hazırlık ödeneği sadece öğretmenlere ödenmektedir. Oysa bu ödenek tüm eğitim çalışanlarına verilmelidir. 22 yıllık AKP iktidarı çocuklarımıza okullarımızda bir öğün yemek verecek bütçeyi dahi ayırmamıştır. Ülke genelinde okul yemeği tüm öğrenciler için temel bir hak ve talep iken, okul öncesi eğitimdeki okul yemeği uygulaması yalnızca bir dönem uygulandıktan sonra kaldırılmıştır. Okul yemeği programlarının eğitime eşit erişim sağlaması, özellikle dezavantajlı çocukların okula devamlılığını artırması, çocukların sağlığını güçlendirmesi, ailelerin üzerindeki maddi yükü azaltması gibi bu kadar çok faydası varken, her kademede çocuklarımıza en az bir öğün yemek verilmesinin önemi ortadayken, Bakanlık sadece okul öncesiyle sınırlı olan programı bile iptal etti. Çocuklarımıza bir öğün yemek verilemediği gibi, çocukların saatlerini geçirdiği okullarda bir bardak temiz içme suyuna dahi erişimi yoktur. Çocuklarımız sularını evden getirmekte, bittiği takdirde ise kantinden parayla su almak durumunda kalmaktadır. Parası olmayan çocuklarımız ise ya susuz kalmakta ya da musluktan akan suları içmek durumunda kalmaktadır. Devlet okullarında örgün eğitim kapsamında 15.887.296 öğrencimiz bulunmaktadır. Bu öğrencilerin 1 milyon 165 bini taşımalı eğitim kapsamında, 284.034’ü ise yatılı ve pansiyonlu okullarda öğle yemeğine erişebilmektedir. Geriye kalan 14.438.262 öğrencimize ise okullarda öğle yemeği verilmemektedir. Yatılı ve pansiyonlu okullara öğrenci başına her öğün için yaklaşık 52 lira ödenek gönderilmektedir. Elbette bu tutar yeterli değildir. Ancak bu tutar üzerinden yaptığımız hesaplamaya göre 14.438.262 öğrencimizin öğle yemeği gideri yıllık 135 milyar 142 milyon yapmaktadır. Bu tutar da MEB bütçesinin yüzde 12,3’üne karşılık gelmektedir. Milli Eğitim Bakanı artık okul zilinin çocuklarımızın midesinde çaldığını görmelidir. Çocuklarımıza öğle yemeği vermediğimiz sürece uluslararası PISA, TIMSS gibi sınavlardaki başarımız her geçen yıl düşecektir. Bu önerimize bütçe yok diye karşı çıkanlar olacaktır. Ancak 2024 yılı için göç yönetimine 21 milyar, Cumhurbaşkanlığına 5,4 milyar, İletişim Başkanlığına 4,1 milyar bütçe aktarılmıştır. Devleti yönetenler öncelikle kendi konfor alanlarından fedakarlık yapmalı ve çocuklarımızın hakkı olan öğle yemeği için bütçe ayarlamalıdır. Birleşik Kamu-İş’in yaptığı Okula Başlama Maliyetleri Araştırmasına göre; 2023 yılına kıyasla, 2024 yılında okula başlama maliyetleri okul öncesi düzeyde %98,9; ilkokul düzeyinde %84,25; ortaokul düzeyinde %91,91; lise düzeyinde ise %80,46 oranında artmıştır. Tüm kademelerde ortalama artış %88,8 olmuştur. Asgari ücretle hayatını devam ettiren bir aile, ilkokula başlayan çocuğu için, bir aylık maaşından fazlasını, en düşük maaş alan memur ise maaşının yarısını okul masrafı olarak harcamak zorundadır. Tüm çocuklara eşit ve ücretsiz sunulması gereken nitelikli eğitim için devlet değil aileler para harcar hale gelmiştir. Kamusal ve parasız eğitim bitirilmiştir. AKP iktidarında nitelikli eğitim bir hak olmaktan çıkarılmış, satın alınabilir bir hizmet haline dönüşmüştür. Uygulanan sınav sistemleri, kamu okullarında yaşanan nitelik kaybı, okullarda yaşanan güvenlik ve hijyen eksikliği, kalabalık sınıf mevcutları, öğretmen eksikliği gibi sorunlar aileleri özel okullara mecbur hale getirmiştir. Çocuklarının nitelikli, bilimsel ve laik eğitim almasını isteyen veliler çareyi özel okullarda bulmuştur. Devlet okulları, toplumun en yoksul ve çaresiz kesimlerinin çocuklarının AKP’nin eğitim politikalarına dolaysız maruz kaldığı mekanlara dönüşmüştür. 4+4+4 süreci öncesi 4.664 olan özel öğretim kurumu sayısı 14 bin 281’e, 535.788 olan öğrenci sayısı ise 1.670.729’a yükselmiştir. Özel okul sayısındaki artış oranı %206 olarak gerçekleşmiştir. Öğrenci sayısı ise %211 oranında artmıştır. Öte yandan, özel okul ücretlerine yapılan fahiş zamlarla ve kitap, yemek, servis, kıyafet, etüt gibi ekstra ücretlerle aileler özel okulların ücretlerini de karşılayamayacakları bir noktaya gelmiştir. Nitelikli eğitime erişim hakkı hem devlet okullarında hem özel okullarda toplumun küçük bir kesiminin erişebileceği bir ayrıcalığa dönüşmüştür. Bakan Yusuf Tekin 2 Eylül’de yaptığı açıklamada, fahiş özel okul ücretleri sorulduğunda özel okulların da haklarının korunması gerektiğini, çoğu okulda fahiş ücretlerin olmadığını, pandemide özel okulların zor duruma düştüğünü, ekstra ücretlerle ilgili denetlemelerin sadece Milli Eğitim Bakanlığıyla ilgili olmadığını söyleyerek özel okulları ve fiyat politikalarını savunmuştur. Sayın Bakan aynı tutumunu özel okullarda çalışan öğretmenlerin haklarıyla ilgili de sürdürmektedir. Taban ücreti düzenleyen maddenin kaldırılması ile birlikte özel öğretim kurumlarında çalışan eğitim emekçileri patronların insafına terk edilmiştir. Özel sektör öğretmenleri asgari ücretle, belirli süreli sözleşmelerle, güvencesiz çalıştırılmaktadır. Bakan Tekin bu konuda sorulan bir soruya da “Taban ücretle ilgili yasal düzenlemeye gerek yok. Özel okul sahipleri bu konuda söz verdiler, sözlerini tutacaklardır” diye yanıt vermiştir. Bakan özel okullarla ilgili açıklamalarıyla bakanlığın tarafının özel okullarda çalışan eğitim emekçileri, veliler ve öğrenciler değil özel okul sahipleri olduğunu açıkça ortaya koymuştur. AKP iktidarında mesleki ve teknik eğitimin itibarı da giderek zedelenmiş, eğitimin niteliği düşürülmüş, bu okullar öğrenciler tarafından tercih edilmez hale gelmiştir. Mesleki ve teknik eğitim kurumları sosyoekonomik olarak dezavantajlı kesimlerden gelen, akademik başarısı düşük öğrencilerin kayıt yaptırıldığı okullar haline gelmiştir. “4 gün işe 1 gün okula” diye yoksul ailelerin çocuklarına tek alternatif haline getirilen MESEM’ler çocuklarımızın devlet eliyle ucuz ve güvencesiz işgücü olarak kullanıldığı, çocuklarımızın yaralandığı ve öldüğü bir projeye dönüşmüştür.  İSİG meclisi verilerine göre, 2024 yılının ilk 7 ayında MESEM programı kapsamında 9 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. AKP iktidarında İmam-Hatip okullarının sayısı da plansız ve programsız bir şekilde artırılmış, eğitim sistemi içerisinde kapladığı alan genişletilmiştir. 2002 yılında 450 olan imam-hatip lisesi sayısı 1.714’e, 71 bin olan öğrenci sayısı ise 476.739’a yükselmiştir. Okul sayısı yüzde 280, öğrenci sayısı ise yüzde 570 oranında artmıştır. 4+4+4 eğitim modelinin uygulanmasıyla hiçbir okul türüne ait ortaokul kademesi yokken İmam Hatip Ortaokulları yeniden açılmıştır. 2012-2013 eğitim öğretim yılında 1.099 okul açılmış ve bu okullara 94.467 öğrencinin kaydı yapılmıştır. 2023 yılına geldiğimizde okul sayısı 3.432’ye öğrenci sayısı ise 695.499’a yükselmiştir. Okul sayısı 2012-13 eğitim öğretim yılından bu yana yüzde 212, öğrenci sayısı ise yüzde 632 oranında artmıştır. İmamhatip okullarının yanı sıra Bakanlık ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında değerler eğitimi, kuran eğitimi, personel eğitimi gibi çok sayıda protokol imzalanmıştır. “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi İş Birliği Protokolü” kısa adıyla ÇEDES protokolüyle din görevlileri okullarda manevi danışman olarak görevlendirilmiş, çocuklara yaşlarına ve gelişimlerine uygun olmayan etkinlikler yaptırılmıştır. AKP iktidarlarında, Diyanet İşleri Başkanlığı, en az Milli Eğitim Bakanlığı kadar eğitimin içinde var olan bir eğitim kurumu haline gelmiştir. 4+4+4 düzenlemesi sonrası, örgün eğitimden açık öğretime geçişler kolaylaştırılmış, hatta Bakanlık tarafından teşvik edilmiştir. Örgün eğitim yaş çağında olan çocuklarımız, okuldan koparılarak, evlerine hapsedilmiştir. Sekiz yıllık kesintisiz eğitim uygulamasını eleştiren, özellikle kız çocuklarını okula göndermek istemeyen muhafazakar velilerce 4+4+4 uygulaması örgün eğitimden kaçış olarak fırsat bilinmiştir. İktidar da karma eğitim karşıtı uygulamalarıyla ve düzenlemeleriyle bu duruma çanak tutmuş, çocukların okula devamını sağlamak yerine örgün eğitimin dışında bırakılmasını kolaylaştıracak düzenlemeler yapmıştır. 2012 yılında genel ortaöğretimde 680 bin olan öğrenci sayısı, 2023 yılında 1 milyon 839 bine yükselmiştir. Açık ortaokullardaki öğrenci sayısı ise 337.174’tür. Açık öğretimde okuyan toplam öğrenci sayısı 2012 yılında 1 milyon 548 bin iken 2023 yılında 2 milyon 55 bine yükselmiştir. Köy okullarının kapatılması, okullar arasındaki nitelik farkının artması gibi sebeplerden dolayı milyonlarca öğrencimiz okula ulaşmak için her gün saatlerini yollarda geçirmek zorunda kalmıştır. 2014-15 eğitim öğretim yılında 15.397 okul taşınırken 2022-2023 eğitim öğretim yılında 18.291 okul taşınır olmuştur. Her gün 1,2 milyon öğrencimiz taşımalı eğitim kapsamındaki okullara gitmek zorunda bırakılmıştır. Son yapılan düzenlemeyle birlikte 30 km üzerindeki mesafelerde taşımalı eğitim sonlandırılmış, öğrenciler yatılı okullara yönlendirilmiştir. Köy okullarını açmak, öğrencilerin yaşadığı yerde okula gitmesini sağlamak yerine, taşınan öğrenci sayısını düşürmek için böyle bir düzenlemeye başvurulmuştur. MEB verilerine baktığımızda, 2002 eğitim öğretim yılında köylerde 32.401 okul, 3.275.579 öğrenci bulunmaktaydı. 22 yılın ardından 2023 yılında köylerdeki okul sayısı 13.969’a öğrenci sayısı ise 623.902’ye gerilemiştir. AKP iktidarları boyunca 18.432 köy okulu kapatılmıştır. Deprem bölgesinde yıkılan okulların yerine yenileri hala yapılamamıştır. Çok sayıda okulda birleştirilmiş okul uygulamasına devam edilmektedir. Deprem bölgesinin dışındaki illerde de çeşitli nedenlerle okul binası kullanılamaz hale gelen ve bu nedenle başka okullarla aynı binada, eksik ders saatleriyle eğitimi sürdürmeye çalışan çok sayıda okul bulunmaktadır. AKP iktidarı okulların fiziki koşullarını iyileştirmek bir yana, yeterli sayıda okul yapmayı bile başaramamıştır. Eskişehir’imiz özelinde, eğitim konusundaki yerel sorunların başında bir üniversite şehri olan kentimizde sorunların en başında barınma problemli gelmektedir. Fahiş ev, apart, yurt kiraları öğrencilerimizin ve ailelerinin belini bükmektedir. Buna somut bir örnek verirsek; çok değil daha 2019-2020 yıllarında Eskişehir’i kazanıp gelen bir öğrenci için stüdyo daire veya 1+1 ev kiraları bu kadar uçuk değildi. Yeni gelen bir öğrenci kendi başına eve çıkabilecek bir duruma sahip olabiliyordu. Bugün bu imkânsız bir hal aldı. Barınmanın yanı sıra; yemek, içmek gibi en temel ihtiyaçlar bile ciddi problem. Öğrenciler yemeklerini üniversitelerde yemezse o gün öğününü nasıl geçireceğini kara kara düşünür bir vaziyette. AKP iktidarı, öğrencileri, gençlerimizi en temel ihtiyaçlarında dahi müşkül bir duruma hapsetti. Belediyelerimiz, barınma ve beslenme sorununa karşı elinden geleni yapmaya çalışmaktadır. 22 yıllık AKP dönemi iktidarı genel olarak Cumhuriyetle ve onun ulusal egemenlik anlayışıyla savaş halinde geçmiştir. Laik ve bilimsel eğitimden giderek uzaklaşılmıştır. Yönetici kadrolar devletin çalışanı değil AKP’nin çalışanı haline getirilmiştir. Liyakatsiz kadrolaşma, mevzuat ve program değişiklikleri, protokol ve özel teşviklerle dini tarikatlarla ilişkili vakıf ve derneklerin eğitimin paydaşı yapılması, Diyanet İşleri Başkanlığının eğitim-öğretim faaliyetlerinin daha fazla içine alınması yoluyla eğitim dinselleştirilmiştir. Tüm kademelerde, tüm paydaşlar için eğitim her geçen gün daha kötüye gitmektedir. Okul öncesinden yükseköğretime kadar eğitimin niteliği her geçen yıl biraz daha düşmüştür. PISA 2022’de, Türkiye tüm branşlarda OECD ülkelerinin ortalamasının altında bir performans sergilemiştir. Ülkemizin kurtarıcısı, cumhuriyetimizin kurucusu, başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı esnasında Maarif Kongresini toplayarak eğitimin ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Bundan 100 yıl önce, savaş günlerinde, koşullar elvermese dahi eğitimin önemine vurgu yapan Atamızın izinde, biz de eğitim sistemimizi bugünden daha iyiye götürmek, 22 yıllık iktidarın açtığı yaraları sarmak için canla başla çalışacağız. Çocuğun ve gencin üstün yararını gözeten, nitelikli, laik, bilimsel, kamusal ve erişilebilir bir eğitim için mücadele etmeye, Cumhuriyet aydınlanmasından aldığımız ilhamla çalışmaya devam edeceğiz."

Okullarda İlk Zil Bugün Uyum Eğitimi İçin Çalıyor Haber

Okullarda İlk Zil Bugün Uyum Eğitimi İçin Çalıyor

Bu yıl okul öncesi ve ilkokul birinci sınıfa başlayacak öğrenciler için ilk zil, "uyum" eğitimi için bugün çalacak. Öğrenci ve veliye eğitim ortamı, öğretmen ve arkadaşlarını tanıtan uyum haftası programında veliler, öğrenciler ve öğretmenler tanışma etkinlikleri ile desteklenecek. Bu yıl eğitim öğretim yılı rehberlik çalışmaları ve okula uyum eğitimleri, okul öncesi eğitime ve ilkokul birinci sınıfa başlayacak öğrenciler için 2-3 Eylül'de düzenlenecek. Ortaokula başlayacak öğrenciler için ise 9 Eylül haftasında okula uyum için rehberlik çalışmaları yapılacak. Eğitimin ilk gününde ilkokula başlayacak öğrencilerin ailelerine yönelik "İlkokul 1. Sınıfa Uyum Haftası" sunumu yapılacak. Ailelere aynı gün çocuklarıyla okulun iç ve dış ortamı tanıtılacak. Uyum eğitiminin ikinci gününde ise okullarda uyum haftası etkinlikleri yapılacak. Ortaokul öğrencilerine ise 9 Eylül'de ailelere yönelik "ortaokul 5. sınıfa uyum rehberi" sunumu yapılacak. Sunum öncesinde ailelerle tanışma etkinlikleri gerçekleştirilebilecek. Ailelere okulun iç ve dış ortamı tanıtılacak. Liseye yeni başlayacak öğrenciler için kitaplar hazırlandı Millî Eğitim Bakanlığı, bu yıl ilk defa liseye başlayacak öğrenciler için müfredattaki değişikliklerin yer aldığı 8 bölümden oluşan "liseye hoş geldin" kitapları hazırladı. Kitaplar, öğrencilere lisede karşılaşacakları dersleri tanıtmak, programların işleyişini açıklamak, derslere nasıl çalışmaları gerektiğini ve başarıya ulaşmak için gerekenleri aktarmanın yanı sıra lise dönemi boyunca kullanabilecekleri eğitim platformları ve kaynakları tanıtmak ve örnek uygulamalar sunmak hedefiyle oluşturuldu. "Liseye Hoş Geldin" kitapları; Türk dili ve edebiyatı, tarih, coğrafya, felsefe, matematik, fizik, kimya, biyoloji ve İngilizce derslerindeki yenilikler ile lise müfredatının neleri barındırdığına ilişkin konuları içeriyor. Öğretmenler yeni müfredat eğitimi alacak Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında hazırlanan yeni müfredat 2024-2025 eğitim öğretim yılının başlayacağı 9 Eylül'den itibaren okul öncesi, ilkokul 1. sınıf, ortaokul 5. sınıf ve lise 9. sınıftan başlamak üzere kademeli şekilde uygulanacak. Bu kapsamda MEB, yeni programların hazırlanması aşamasında görev alan akademisyenler ve alan uzmanlarınca öğretmenlere yönelik "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli eğitici eğitimi kursları" başlatmıştı. 9 bini aşkın öğretmen bu kapsamda 40 saat süren 61 farklı kurs programına katıldı. Eğitici eğitimi alan bu öğretmenler de yarından itibaren görev yaptıkları illerde alanlarında yapılan müfredat değişikliklerine yönelik öğretmenlere eğitim vermeye başlayacak.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.