SON DAKİKA
Hava Durumu

#Özgür Özel

Porsuk Haber Ajansı - Özgür Özel haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Özgür Özel haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Gençlerin Umuduna, Annelerin Duasına, Kardeşlerinin Gözyaşına Yenileceksiniz! Haber

Gençlerin Umuduna, Annelerin Duasına, Kardeşlerinin Gözyaşına Yenileceksiniz!

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Maltepe’de düzenlenen Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’na Özgürlük Mitingi’nde katıldı. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, burada yaptığı konuşmada, “19 Mart darbe girişimine karşı dimdik ayakta duranlara, ülkesine, milletine, geleceğine sahip çıkanlara, korkmayanlara, sinmeyenlere, bir adım geri atmayanlara, sosyal demokratlara, milliyetçi demokratlara, muhafazakar demokratlara, Kürt demokratlara, yüreğinde vatan, millet, bayrak sevgisi olan Türkiye ittifakının tüm renklerine, karşımızdaki bir avuç zalime teslim olmayan, iradesini savunan, adalete ve demokrasiye susamış milyonlara merhaba. Silivri Cezaevi’ne, Edirne’ye, Sincan’a, Kandıra’ya, bu cezaevlerinde siyasi tutsak olan Cumhurbaşkanı adayımıza, genel başkanlara, belediye başkanlarına, belediye meclis üyelerine, siyasetçilere ama en çok da hepimizin gelecek umudu gençlere, öğrencilere merhaba. Biraz önce sahneyi selamlarken Kıbrıs’tan minicik, 1,5 yaşında bir kız. Tanırım, adı; Akdeniz. Akdeniz’in geleceği için, Akdenizler bizim olsun diye, Akdeniz’in geleceği Türkiye’de olsun diye, Türkiye’nin yüzü, Akdeniz’in yüzü hiç solmasın, onlar hiç ağlamasın, çocuklar gülsün, gençler geleceğini Türkiye’de düşünsün diye bu meydanı dolduran, bu tarihi toplantıya katılan, buraya miting değil eylem yapmaya gelen milyonlar. Hepinize merhaba…” diye seslendi. Özel, şunları söyledi: “ENDİŞEYİ, KORKUYU VE YORGUNLUĞU EVDE BIRAKTIK” “Bayramın arefesi ve sivil darbenin, darbe girişiminden sonraki ilk tatil günü. Herkes memleketine gidebilir. Parası olsa tatile gidebilir. Bugün bu meydana gelip toplanmak, burada buluşmak, böyle bir iradeyi ortaya koymak, bu fikri ilk ortaya attığımızda ‘Yanlış zaman, yanlış mekan. O meydan boş kalır, bu büyük mücadele tökezler, bu büyük mücadele aksar’ dediler. Ama Silivri’de yatan arkadaşlarımız da bizler de 19 Mart’ta yaşananlardan sonra sokağa çıkmayı neredeyse yasaklayıp, üç kişinin toplanmasına yasak getirip, bütün ulaşım araçlarını durdurup, Saraçhane’ye, Şehzadebaşı’na, tarihi yarımadaya gelen bütün yolları kesip, köprüleri kaldırıp, vapurları durdurup, metroları durdurup, bizi orada yalnız, İstanbul’un iradesini yalnız bırakmaya çalışanlara inat, ilk gece 150 bin, ikinci gece 220 bin, üçüncü gece 500 bin ve 23 Mart demokrasi devriminden sonra Saraçhane’ye koşan milyonlar bize şunu gösterdiler: Biz artık endişeyi, korkuyu ve yorgunluğu evde bıraktık. Sokaklardayız, meydanlardayız. Bugün İstanbul’da sadece burada Maltepe’de bir miting yok; İstanbul’da bugün bütün metro istasyonlarında, bütün Marmaray duraklarında ve istasyonlarında, bütün iskelelerde mitingler var. Gelen Marmaray dolu, buraya geliyor. 2 bin kişi istasyonda zıplıyor, istasyonda 2 bin öğrenci protesto yapıyor. İskeleler dolu, yollar dolu. Ben buraya gelirken 10 kilometre ileriden yürüyerek gelen, yetişemeyeceğini bildiği halde koşa koşa gelen 10 binleri gördüm. Ayaklarına sağlık, yüreklerine sağlık. Bugün burada bir tarih yazıyorsunuz, tarihe geçiyorsunuz. Türkiye’nin geleceğine el koyuyor, bu darbecilere direniyor, demokrasiyi ve geleceğimizi savunuyorsunuz.” “BİR DARBE PLANI HAYATA GEÇİRİLDİ” “19 Mart günü yurtdışındaki belli odaklardan icazetli bir darbe planı hayata geçirildi. Milletin aldığı yetkiyi kötüye kullanarak, Türkiye’ye ihanet eden bir avuç insanın darbe girişimine hep birlikte tanık olduk. Bu darbe milletin gözünden ve gönlünden düşmüş, bir avuç insanın, bu ülkenin gelecek umuduna, gelecek iktidarına, bundan sonraki Cumhurbaşkanı’na karşı giriştiği, onu siyasetten uzaklaştırma, kendisini yeneceğini bildiği rakibini siyasetten yasaklama, sandıkla geldiği halde sandıkla gitmeme ve bu hayalini artık hayata geçirmek için, demokrasiyi araç gören, sandıkla gelip sandıkla gitmek istemeyen, kendinden sonraki Cumhurbaşkanı’nı engellemek için halefine darbe yapan ve halef - selef Cumhurbaşkanları değil selefi bir anlayıştaki gibi demokrasiyi rafa kaldırıp, bundan sonra ölene kadar o koltuğu bırakmak istemeyen birinin ilk denemesiydi. En ciddi denemesiydi. Bunu milyonlar püskürttü. Siz püskürttünüz. Darbecileri siz yendiniz. Onları yeneceğiz. Onlara bu güzel ülkeyi asla teslim etmeyeceğiz.” “31 MART’TA İKTİDAR DEĞİŞİM SÜRECİ BAŞLADI” “Hatırlayalım millet, 31 Mart’ta Türkiye’de iktidar değişim sürecini başlattı. AK Parti, 22 yıl sonra ilk kez yenildi. Cumhuriyet Halk Partisi, 47 yıl sonra ilk kez Türkiye’nin birinci partisi oldu. Ekrem İmamoğlu, Beylikdüzü’nde bir kez, İstanbul’da ise tam üç kez Erdoğan’ı ve karşısına çıkardığı adayları yendi. Ama bakanları, ama Meclis Başkanlarını ama Başbakanları yendi. Yerel seçimlerden sonra biz bu süreci bir zafer, içinde bulunduğumuz ruh halini bir kibir ve bundan sonraki süreci kazanmanın tadını çıkaracağımız bir süreç değil, bir görev olarak gördük. Dedik ki, ‘Türkiye’de Cumhuriyet’i 100 yıl önce kuran anlayışın, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında yeniden demokrasiyi kurması, hukuk devletini inşa etmesi, yokluğu, yoksulluğu, işsizliği bitirmesi, eşitsizlikleri ortadan kaldırması için hepimizin ortak bir görevi var. Belediyelerde çok çalışacağız. Örgütümüzle birlikte uyum içinde olacağız. Bunu sadece Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir başarısı olarak değil, Türkiye ittifakının, bize bu iktidardan kurtulmak için oy vermiş olan muhalefetten tüm seçmenlerin, en sağdan, en sola kadar bizi ‘Bu iktidarla siz mücadele edebilirsiniz’ diyerek sandıkta destekleyen, bütün demokratların güvenini hak etmeye, ona uygun çalışmaya karar verdik.’ Altı ay boyunca belediye başkanlarımız ve başta Ekrem Başkanımız inanılmaz bir mücadeleyi, büyük bir özenle ve büyük bir özgüvenle sürdürdüler.” “İŞ SOSYAL BELEDİYECİLİĞE DÜŞTÜ” “Bu iktidar sadece seçimi kazanabilmek için, Tüketici Güven Endeksi’ni bir noktada tutabilmek için öyle şeyler yapmıştı ki… 128 milyar dolarımızı yakmış, dolar yükselmesin diye olmadık işler yapmış, hepimizi borçlandırmış, bütün dünya enflasyonu, faizi doğru kullanarak dizginlerken, bu güya bu işe ideolojik, inançsal, Nas ile yaklaşmış, enflasyonun sebep değil sonuç olduğunu, bununla mücadele için faizin asla artmayacağını söylemiş, ‘Esas faiz bir sonuç değil sebeptir’ demiş ve bunun üzerine verdiği talimatlarla bütün dünya yükselmekte olan enflasyonu düşürürken, bu azdırmış, hepimizi yoksullaştırmış, aldığı sözde tedbirlerle yoksuldan almış zengine vermiş, tarihin en büyük kaynak transferini, sizin, emeklinin, emekçinin, dar gelirlinin, esnafın, memurun, eski orta direğin aleyhine zenginlerin lehine gerçekleştirmiş, iktidarını her türlü hile, manipülasyon, dezenformasyonla sürdürmeyi başardığı bir seçimden sonra artık acı reçeteden, kemer sıkmaktan, maaşlara zam yapmamaktan, ‘Yılda dört kez zam vereceğim’ dediği asgari ücreti bir yıl boyunca bir kuruş artırmamaktan, emekliyi, işçiyi sefalete sürüklemekten çekinmemiş durumdaydı. Hal böyle olunca iş belediye başkanlarımıza düştü, sosyal projelere düştü, sosyal yardımlara, sosyal belediyeciliğe düştü. Onun yoksun bıraktıklarının sofrasına eti de sütü de çocuğunun çantasına beslenmesini de okulda akan ücretsiz su sebili ile mataraya suyunu da yeni doğmuş bebeği için Hoşgeldin Bebek paketini de Annekart uygulamasını da Cumhuriyet Halk Partili belediyeler yaptı. Biz milletten aldığımız yetkiyi, kimseyle didişmeden, takışmadan, kutuplaşmadan, o ağzı kötü, zihni kötü, her fırsatta hakaretler yağdıran dile teslim olmadan, onlara uymadan, hem 31 Mart seçimini hem de devamını götürüp, AK Parti’nin, MHP’nin kıymetli, ancak birileri tarafından oyları kendinde tapulu gördüğü, hor gördüğü seçmenleriyle ilişki kurduk.” “TESLİM OLMADIK VE MEYDAN OKUDUK” “Cumhuriyet Halk Partisi’nin, İmamoğlu’nun halkçı belediyeciliği altı ay sonraki ölçümlerde yüzde 48’lik bir oy oranından, memnuniyet oranından yüzde 58’lere tırmandı. Ekrem İmamoğlu, Recep Tayyip Erdoğan karşısında aday olduğu takdirde şüphesiz, tartışmasız, açık farkla kazanacak isim olarak ortaya çıktı. Bu süreçte biz bu sonuçları memnuniyetle takip ederken, birilerinin bu sonuçlardan kimyası bozuldu. Hepinizin gözü önünde talimatı verdiler. Dediler ki, ‘Silkeleyin.’ CHP’li belediyeleri, madden, manen ve hukuken silkeleme yarışına giriştiler; hadsizliğine giriştiler. Biz o aşamada bunların, yaptığımız sosyal yardımları engellemek, protein, süt yardımını kesmek, çocuğun beslenme çantasına saldırmak, kent lokantalarını kapatmak, kreşleri kapatmak, öğrenci yurtlarını, bursları durdurmak niyetine girdiklerini görünce teslim olmadık. Meydan okuduk ve dedik ki ‘Eğer bu vakitten sonra emekliye bunu yapıyorsan, asgari ücretliye bunu yapıyorsan, öğrenciye bunu yapıyorsan, dar gelirliye bunu yapıyorsan, geçim yoksa bundan sonra seçim var’ dedik, ‘Erken seçimin adayı da erken olur, sandıklar kurulur, aday belirlenir’ dedik.” “ÖNCE MEYDANLARA İNDİK ARDINDAN SANDIĞA GİTTİK” “Biz Türkiye’nin geleceğini, iyiliğini beklerken birileri kötülüğe iyice karar vermiş ve buraya talimatlı aparatlarını çoktan göndermişti. 9 Ekim günü sarayın aslında siyasi olan bir kişiyi, hatırlayalım; geçmişte hangi dava varsa, hangi siyasi yasak davası varsa onların altında imzası olan, mahkeme mahkeme gezen, Tayyip Bey’in karşısındaki herkesi ezen seyyar giyotini Tayyip Bey ödüllendirerek Bakan Yardımcısı yapmıştı. O gün kendi deyimiyle ‘Bakan Yardımcılığı siyasi bir pozisyon’du. Ve bu siyasi pozisyondan bir daha kanunlarımıza göre savcılar, hakimler, milletvekili aday adayı bile olsalar göreve dönemezdi, ama o seyyar giyotini İstanbul’da görevlendirdi. Oradan sonrasını hep birlikte yaşadık. Gazetecileri, sanatçıları, akademisyenleri, iş insanlarını, siyasetçileri, siyasi partilerin genel başkanlarını, öğrencileri bir bahane tutup, onları bir şekilde sorgulayıp, tutuklayıp, içeriye atıp, bir gün cesaret göstermemeleri, bir gün dışarıya çıkmamaları, bir gün hak aramaları üzerinden yıldırmaya ve bezdirmeye çalışıyorlardı. Ve hepimizin bildiği gibi öyle işler yaptı ki; sanatçılar 12 yıl önceki Gezi sorgulanıyor diye, gazeteciler canlı yayında söyleneni haber yaptılar diye, akademisyenler tweet yazdılar, iş insanları kürsüde ekonomiyi eleştirdiler diye gözaltına alındılar, tutuklandılar. Hal böyle olunca biz sinmek yerine ayağa kalkmayı, adayımızı belirlemeyi ve buna karşı bir büyük mücadele vermeyi Türkiye’ye ilan ettik. Önce meydanlara indik, ardından sandığa gittik. Yaptığımız ön seçimin duyurulduğu gün Ekrem Başkan’ın diploması için yasak getirilmeye çalışıldı. Ve o günden itibaren süreci o kadar çok hızlandırdılar ki, diplomasını iptal etmek istemeyen fakültenin dekanını görevden alıp, iptal etmeyeceğini anladıkları yönetimin yerine üniversite yönetimini toplayıp, sabahın köründe, şafak vaktinde Ekrem Başkanımızın evine 40 tane polis aracıyla gidip, onu, İstanbul’un seçilmişini gözaltına alıp dört gün tuttular. İşte orada tarihin kırılma noktasındaydık. Öyle bir yerdeydik ki ya bu korku iklimine teslim olacaktık ya onların hesabı tutacaktı ya bekledikleri gibi öğrenciler, gazeteciler, sanatçılar, siyasetçiler sinip evde oturacaklardı, ya da tarihin bu kırılma noktasında dünyanın en acımasız ve en korkak saldırısına karşı cesaret kazanacaktı. İşgal yıllarında, İstanbul işgal altındayken, kim ilk ayağa kalktıysa, Darülfünun öğrencileri, İstanbul Üniversitesi önüne çekilen barikatı yıktı, attı ve ilk yola onlar çıktı.” “İKTİDARIMIZA SAHİP ÇIKTILAR” “İstanbul Üniversitesi’nin öncü sesine, ODTÜ’nün devrimci sesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul’daki diğer üniversiteler, Boğaziçi’nin büyük mücadelesi eklendi. Yıldız eklendi, tüm üniversiteler eklendi. O gün beş günlük toplanma yasağına karşı bizler, sivil darbenin, Tayyip Erdoğan’ın saray darbesinin karşısında direnmek için sizleri, hepinizi yürüyerek, gerekirse yalınayak Saraçhane’ye yani İstanbullunun Ekrem Başkan’a emanet ettiği sembol mekana davet ettik. O gece İstanbul’un dört bir yanından hiçbir araç olmadan, yürüyerek, elleriyle, yürekleriyle gelerek, önlerine çekilen barikatı kimseye zarar vermeden devirip geçerek, Saraçhane’ye toplanan yüz binler Türkiye’nin geleceğine, İstanbul’un geleceğine, gelecek Cumhurbaşkanımıza ve iktidarımıza sahip çıktılar. Hepinizi ayrı ayrı kutluyorum.” “OYUNLARI BOZANLARA TEŞEKKÜR EDİYORUM” “İşte bu süreçte her gece biz çoğaldıkça, her gece biz biraz daha kalabalık oldukça, ODTÜ Ankara’da yürüyüp, Ankara ODTÜ’ye yürüdükçe bu sese Türkiye’nin 81 ili, 973 ilçesi eklenince ve artık her gece on milyonlar demokrasiye sahip çıkınca, hesap yapanlar, hesap kuranlar, rakibini saf dışı edip İstanbul Barosu’na kayyım atayıp, Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyım atayıp, İBBye kayyum atayıp, dikensiz gül bahçesi, korkmadığı rakipler, takatsiz partiler, sinmiş yapılar bekleyenler, meydanlardaki on milyonları görünce gözüne ışık tutulmuş tavşana döndüler. Ne yasakları işledi, ne tehditleri işledi, ne de bundan sonra mücadelemizi kıracak bir şekilde yaptıkları hesaplar tuttu. Oyunları bozanlara, hepinize, 10 milyonlara teşekkür ediyorum. 10 milyonlara.” “GELDİLER, SEÇTİLER, TARİHE GEÇTİLER” “Ve 19 Mart darbe girişimini tam olarak tarih önünde mahkum eden ise; bizim 23 Mart’ta üyelerimizi sandık başına davet etmişken, üyeler gelip oy kullanacakken o güne isabet ettirilerek tutuklama yapanlara karşı sandıkların yanına koyduğumuz dayanışma sandıklarına, o 23 Mart sabahı yataklarından kalkanlar, elini yüzünü yıkayıp devrim yapmaya gidiyorlardı. 15,5 milyon kişi, Türkiye’nin dört bir yanında kalktılar, geldiler, seçtiler ve tarihe geçtiler. 15,5 milyon kişinin Türkiye’de oluşturduğu kuyruklar, o iki elinde bastonuyla merdivenleri tırmanan annem, üç aylık bebeğini karnında taşıyan, karnında cinsiyeti belli olmayan çocuğunun geleceğini demokratik devrimde arayan anne, gençler, işçiler, emekçiler, emekliler, köylüler hep beraber sandıklara koştular, demokrasiye sahip çıktılar. ‘Tek adama hayır, diktaya hayır, millet biziz, bizim dediğimiz olur, biz kazanacağız’ dediler. ‘Biz kazanacağız’ dediler.” “DEMOKRASİYİ SAVUNMAK HAKTIR, MÜCADELENİN YERİ SOKAKTIR” “Şimdi o 10 milyonlar artık eve girmez. Girecek misiniz? Girecek misiniz? Girecek misiniz? Diyorlar ki ‘Sokağa çağırıyorsunuz.’ Eğer birileri bindikleri demokrasi treninden iniyorlarsa eğer birileri kendilerini getiren sandığı meşru görüp götürecek sandığa direniyorlarsa, rakiplerine yasak getirmek için iftiraya kalkışıyorlarsa ve eğer birileri demokrasiyi araç görüp, esas bir tek adam rejimine, hayallerindeki saltanata, hilafete doğru yürümeye kalkıyorlarsa bunlara karşı demokrasiyi savunmak haktır, ve bu mücadelenin yeri sokaktır. Buradan sonra klasik hiçbir ezbere teslim olmayacağız. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum: Bakın ‘yasak’ dediniz, milyonlar her gece toplandılar. Sandığı yasakladığınız 15,5 milyon kişi gittiler. Hep birlikte bir şeye sahip çıkıyorlar. Bunlar sadece Cumhuriyet Halk Partililer değil, bunlar senin zulmünden yılmış 10 milyonlar. Ve diyorlar ki, ‘Millet benim, ben milli iradeyim. Adayımı bırak, sandığı getir, adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum.’ “MİLLETİN SESİNİ MİLLETTEN ESİRGEMEYENLERLE DAYANIŞMA İÇİNDEYİZ” “Buradan yaşadığımız süreç 19’undaki darbe girişiminin yedi gün boyunca Saraçhane’de gece mitingleriyle, 23’ünde sandık başında tüm Türkiye’de 15,5 milyon kişiyle ve bugün Maltepe’de daha önce yine bize ait olan rekoru hep birlikte kırmamız ve tarihin en büyük buluşmasını burada gerçekleştirmemizle birlikte, geriye püskürtülmüştür. Ancak darbeciler hali hazırda bizim irademize, gelecek hayalimize, Cumhurbaşkanı Adayımıza darbe girişimde bulunanlar, halihazırda iktidarda oldukları için şu an başımızdaki cunta pozisyonundadırlar. Halk desteği, kamuoyu desteği, hatta devletin içinde destekleri git gide erimiştir. Başımızdaki cunta darbe girişimine, bir takım ufak tefek yerlerden devam etmeye çalışmakta. Örneğin Radyo Televizyon Üst Kurulu’ndan, oranın penceresinden demokrasiye kurşun atmaktadır. Kapatma kararı verilen Sözcü TV ile, çeşitli cezalarla lisans iptaline niyetlenilen Halk TV ile Tele1 ile Now TV ile bu meydanları gören, bu meydanlarda konuşan, milletin sesini milletten esirgemeyenlerle dayanışma içinde olacağız ve özgür basına, cesur basına kuvvetli destek alkışlarımızı yolluyoruz.” “MAHKEME TRT’DEN CANLI YAYINLANSIN” “İstanbullular, sizin iki seçimde üç kez seçtiğiniz Ekrem Başkanımızı yolsuzlukla, teröre yardımla itham ediyorlar. Ellerinde hiçbir delil, hiçbir kanıt yok. Yolsuzluk, terör gibi boş laflarla bükemedikleri bileği savcılara, hakimleri kırdırmaya çalışıyorlar. Kumpas dosyasında her yalan var. Ama hukuk yok. Bir MASAK Raporunu aylarca konuştular, ortaya çıktı ki gözaltından iki gün önce teslim edilmiş. 10 Mart’ta MASAK’tan istenmiş, 17 Mart’ta teslim edilmiş. Oysa Aralık, Ocak, Şubat… Anlattıklarının hepsi yalanmış. Ekrem Başkan kendine sorulan tüm sorulara cevap verdikçe MASAK Raporu perişan oldu, eridi, gitti. Zaten o rapora imza atacak bir uzman bile bulamayıp uzman yardımcısının mahcup ifadeleriyle suçlamayan, kanıtlamayan, sadece savcıdan korkusuna yasak savan o kağıt parçaları yok oldu gitti. Şimdi buradan Tayyip Erdoğan’a tarihin en büyük meydan okumasına aktarıyorum. Ekrem başkan diyor ki ‘Benim bir suçum yok, günahım yok. Senin yalanların ve iftiraların var. Eğer kendine güveniyorsan ben istiyorum gerekli düzenleme yapılsın yargılandığım mahkeme TRT’den canlı yayınlansın. Hodri meydan.’” “BİR ODUNUN GİZLİ TANIKLARI BUNLAR” “Soruşturmada tanık yok, şahit yok, delil yok. Peki ne var? Ne var biliyor musunuz? FETÖ’den miras kalan gizli tanıklar var. Kim bu tanıklar? Meşe, Ladin ve Çınar. Hukuka dair tek ilkesi olmayan bir odunun gizli tanıkları bunlar. Meşe, Ladin ve Çınar. Ve bu gizli tanık, şöyle ifade veriyor, ‘Şu şu ihalede böyle bir şey olduğunu duydum. Böyle verildiğini düşünüyorum. Bu ihaleye şu kişi almadığına göre şu kişiye vermişlerdir diye değerlendiriyorum.! İspat? Kanıt? Hiçbirisi yok. Rüşveti ne ‘verdim’ diyor, ne ‘aldım’ diyor, ne ‘gördüm’ diyor. Sadece ‘Başkalarından duydum’ diyor ve birileri bununla İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanını tutukluyor. Bütün işleri güç güçleri yalan ve dolan. Bakın gizli tanık dediklerinin 55 tane suç dosyası çıktı. Tanıklardan, iftiracı tanıklardan, yani eskiden AKP’den iş alan, şimdi Ekrem Başkana kara çalan adamın 100’den fazla suçu çıktı. Tecavüzcülerden, tacizcilerden tanık icat edip Ekrem Başkanı size yargılamayız, karalatmayız.” “İÇERİDE HAKSIZ YERE TUTULUYORLAR” “Yıllarca oluşturdukları medya düzeniyle, Atatürk’ün kurdurduğu ajansları hepimizin vergisiyle kurulmuş çalışan televizyonları, TRT’yi yalanların en büyüğüne alet ederek, iftira ve kara çalanlara inat… Örneğin kalbinde altı stent olan Mahir Polat’ın hesabından gariban vatandaşa 50 lira, 100 lira yolladığı havaleleri terör örgütüne destek diye... 100 lira; bir çorba parası. Yolda önünü kesmiş, para istemiş. ‘Alın, hesabına atın buna para’ demiş. 100 lira, 200 lira atmışlar, bunu MASAK Raporuna yazmışlar. Yedi kişilik terörden sorumlu arkadaşlar, biri de Ekrem Başkan. Eski görüntülerle bir şirkete yapılan baskında şirket kasasından çıkan parayı, böyle yayıp göstererek yaptıkları algı operasyonuna inat yedisinin evlerinden kasalarından, işyerlerinden, toplam çıkan para tutanak altında; 15 bin lira. Yedi kişiden çıkan toplam para. Oysa bu utanmazlar 560 milyar lira diye bir rakam atıp, milletin midesini bulandırmaya çalışıyorlardı. Tayyip Bey soruyor, diyor ki ‘Yahu kardeşim, siz bu adamlara kefil misiniz?’ Buradan Özgür Özel olarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partinin son Genel Başkanı olarak söylüyorum. Ekrem Başkan’ın temizliğine, dürüstlüğüne ve namusuna kendi namusun kadar kefilim ben Erdoğan, kendi namusum kadar. Yine onun gibi içeride tutulan bütün belediye başkanlarımızın, belediye meclis üyelerimizin, belediye bürokratlarımızın, içeride haksız yere tutulan bütün arkadaşlarımızın suçsuzluğuna kendi namusuma inandığım kadar inanıyor, hepsini yürekten selamlıyorum.” “TURPUN BÜYÜĞÜ SENSİN ERDOĞAN” “Erdoğan öyle bir işin içine girdi ki altında kendisi kaldı, kalacak. Örneğin ‘Turpun büyüğü heybede’ dediği gün gizli tanık, hangisi bilmiyorum. Odunlardan ya Meşe, ya Çınar, ya Ladin ifade vermiş Ekrem Başkan hakkında. O ifade daha tutanağa geçmeden, Tayyip Bey’e söylenmiş. Keyifle söylüyor; ‘Turpun büyüğü heybede.’ Şimdi ben size turpun büyüğünü göstereceğim. Arkadaşlar ekrana yansıtsınlar. Turp, Tayyip’in Uydurduğu Rezil Palavralar’dır. İşte TURP budur. İşte sana turp. Tayyip’in uydurduğu rezil palavraya ‘turp’ diyoruz. Şimdi diyor ki, ‘Daha turplar var. Daha büyüğü var.’ Evet, demek ki daha büyük iftira atacak, daha büyük yalan söyleyecek. Ama Tayyip Bey eğer turp demek suç demekse turpun büyüğü suçun büyüğü demekse turpun büyüğü sonra çıkacaksa yani en büyük suç, en büyük suçlu ortaya çıkacaksa o zaman hepimiz buradan bir şey anlıyoruz. Turpun büyüğü sensin Erdoğan, sensin.” “ALLAH DÜŞMANIN DA MERTİNİ VERSİN” “Şunu bilmek lazım. Allah insana rakibin de hatta düşmanın da mertini versin. Mert bir rakip, mert bir düşman istiyoruz. Şuna bak, suç yok, delil yok, eli boş, günü dolmuş, hapse yollamış. Sonra ne yapıyor? Cezaevindeki kadın hükümlüye görüntüyle bağlanıyor. Diyor ki, ‘Bazı şeyler var değil mi? Bilip de gizliyorsun değil mi? Biz sana hatırlatalım mı? İmzayı atar mısın? Atıp da yarın çıkar mısın? Yoksa görüntüyü kaparsam 10 yıl çıkamazsın. İki yaşında kızını 10 yıl göremezsin.’ Bu mu, bu mu adalet? Zavallı gencecik bir kadını el kadar bebeğiyle tehdit eden savcıya şunu söylüyorum: Bekle, o günler gelecek. Bu eller senin alnını karışlayacak.” “TEK AMAÇLARI SİNDİRMEK VE KORKUTMAKTI” “Erdoğan bir yandan suçüstü yakalanmıştır. Bu ülkenin gençleri korkuya boyun eğmeyeceklerini, baskıya diz çökmeyeceklerini, susmayacaklarını hepimize ve bütün Türkiye’ye göstermiştir. Üniversiteleri, sokakları, sosyal medyayı hatta tüm hayatımızı baskılayacaklarını sananlar, biraz önce söyledim İstanbul Üniversitesi’nin öncü gücüne, ODTÜ’nün devrimci kimliğine, Yıldız Teknik’e, İTÜ’ye, Boğaziçi’ne, Türkiye’deki üniversite gençliğine yenilmişlerdir. Bu sesi duyması gereken iktidar duymak yerine hırsla, kinle çocuklarımıza saldırmayı tercih etti. Polisimizi evlatlarımızın üzerine yolladı. Kanunsuz emirler verdi ve uygulattı. Çocuklarının yanında durmak için meydanlara koşan anneleri, babaları, nineleri, dedeleri bile marjinal diye tanımlattı. Yüzlerce çocuğumuzu, binlerce evladımızı gözaltına aldılar. Yüzlercesini tutukladılar. Bir tek amaçları vardı. Sindirelim, korkutalım. Bir daha dışarı çıkmasınlar. Türkiye’nin görülmüş en büyük cadı avından sonra ilk kez yapılan çağrıda, Maltepe Meydanı’nda 2,2 milyon kişiyi görüyor musun Erdoğan? Erdoğan, gençleri sindirecektin, burada sinen kimse görüyor musun? Üniversiteyi susturacaktın, susan üniversite görüyor musun? Bizleri eve kapatacaktın, evde oturan kimse görüyor musun? Uzaktan, yakından kimse Ekrem Başkan’a sahip çıkmayacaktı. Bak karşımdaki yiğide bir bak. Yiğidime bir bak, aslanıma bak. Arkasında 15,5 milyon oyla dimdik karşında, görüyor musun? Ekrem Başkan Silivri’de dedi ki, ‘Koroyu dinledim. Dünyanın en büyük korosu ile birlikte cezaevinde geçirdiğim ilk gece şarkı söyledim. Teşekkür ederim.’ O teşekkürü Saraçhane’ye iletirken, ki buradan o gece dünyanın en büyük korosu ile Ekrem Başkan’a seslenen milyonlara şükranlarımızı sunuyoruz. Ama ben dedim ki, ‘Bekle, daha büyüğünü getireceğim.’ Dünyanın en büyük korosu hazır mıyız? O zaman buradan Ekrem Başkan’a ve bu diktatöre karşı baş kaldırdığı için hücrelerinde ayrı ayrı yatan bütün yiğitlere, aslanlara selam olsun. Ekrem Başkan’a selam olsun. ‘Yiğidim Aslanım’ı söylüyoruz.” “AL SANA MARJİNAL ÖRGÜT, AL SANA MARJİNAL MİLYONLAR” “Bu gece, bu akşam Silivri’de yan yana cezaevlerinde birlikte yatacak olan ‘Her şey çok güzel olacak’ diyen 21 yaşındaki Berkay’la, onun istediği gibi bir Türkiye olsun diye çalışan Ekrem İmamoğlu’nu aynı hapse atan saray rejimi artık çökmüştür. Başaramadınız, başaramayacaksınız. Bunların akıl almaz bir demokrasi anlayışı var. Kaybettikleri seçim kötü seçim, kazandıkları seçim iyi. Bunları destekleyenler iyi, bunları desteklemeyenler, karşı çıkanlar kötü. İşine gelince yerli ve milli, gelmeyince marjinal örgüt. Size marjinal diyorlar ya, al bak Erdoğan bu meydana, al sana marjinal örgüt, al sana marjinal milyonlar. Kazanamadıkları belediyelere, barolara el koyuyorlar. Şirketlere, diplomalara el koyuyorlar. Alamadıkları mazbataya el koyuyorlar. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde verilmiş hangi kağıdın garantisi var? Sonra diyorlar ki, ‘Ekonomiye kötü etki edebilir.’ Eder tabii. Sen 31 yıl önce verdiğin diplomayı iptal edersen, şirketlerin yıllarca çalışılıp alın teri ile kazanılmış mal varlıklarına el koyarsan, bu ülkede artık hangi kağıdın garantisi var ki hazine bonosunun olsun, devletin söylediği sözün değeri olsun? Ekonomiyi çökerten de, krizi çıkartan da Ekrem Başkan’la yarışmaktan korktuğu için yaptığı yargı operasyonlarının maliyetine milleti katlandırmaya zorlayan kişinin ta kendisidir. Üç günde tam 25 milyar dolar hep birlikte kaybettik. Bu 25 milyar dolarlık maliyeti kendi üstüne almıyor, sizin üstünüze yıkıyor. Benzine, mazota zam yaparak başladı bile. Mehmet Şimşek dünyada demokrat görünüyor ya, o da bu darbenin bir parçasıdır, Mehmet Şimşek MASAK’a hazırlattığı darbe raporuyla bu darbenin ortağı, o cuntanın bir parçası olmuştur. Dünyadaki bütün ekonomi çevreleri Mehmet Şimşek’in bir demokrat, ülkeyi akılcı politikalarla yöneten bir iktisatçı değil, bir otokratın emrindeki silahşor, bir otokratın tetikçisi olduğunu görmüştür, Mehmet Şimşek diye birinin ne itibarı vardır, ne de bundan sonra bu ülkeye katabileceği bir şey vardır.” “O ÜLKEDE DARBE OLUYORSA DÜNYA BUNUNLA İLGİLENİR” “Şimdi çıkmış utanmadan, sıkılmadan ‘Özgür Özel Türkiye’yi dünyaya şikayet ediyor’ diyor. Birincisi şunu söyleyeyim. Eğer bir ülkede demokrasi tehdit altındaysa sandık gidiyorsa, seçimle gelen seçimle gitmiyorsa o ülkede darbe oluyorsa dünya bununla ilgilenir. Hatırla Erdoğan, 15 Temmuz’da beslediğin, büyüttüğün ne istediyse verdiğin, etle tırnak oldun FETÖ’cüler sana darbe yaptığında o darbeye bütün demokratlar direnmiştik. Ertesi gün geldin muhalefetten destek istedin. ‘Bu darbeyi bütün dünyaya birlikte anlatalım’ dedin. Şimdi o darbeyi bütün dünyaya nasıl anlattıysam, bu darbeyi de bütün dünyaya öyle anlatacağım. Ayrıca insanda birazcık utanma, birazcık hafıza olur. Başörtüsü meselesinde, üniversiteye gitmek için başını örten kardeşlerimize antidemokratik işler yapıldığında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giden sizdiniz, o zaman kimse size ‘Türkiye’yi yurtdışına şikayet ediyor’ demiyordu. Ardından parti kapatma davalarında heyetler oluşturup kapı kapı Avrupa’yı gezen, dünyayı gezen Türkiye’yi bu anlamda şikayet eden yine sizdiniz. Geçmişin mağdurları şimdi olmuş zalim. Geçmişin mağduru zalim olduysa, o gün de bugün de demokrasiyi savunanlar dünyanın bütün demokratlarıyla konuşacaklar ve dayanışacaklar. Hiç kendini bununla yorma. Eskide kaldı onlar, korkmuyoruz, sinmiyoruz, senin algına teslim olmuyoruz.” “BU MEYDANI GÖRMEYENE GÜCÜMÜ GÖSTERECEĞİM” “Bunun sözcüsü de kendisi de çıkıp diyor ki, ‘Efendim siz basını tehdit edemezsiniz.’ Neymiş o? Demişim ya, ‘Saraçhane’yi görmeyeni biz de görmeyeceğiz. Saraçhane’yi göreni başımızın üstünde tutacağız, görmeyenin yerin dibine batıracağız.’ Diyor ki beyefendi, ‘Efendim basın demokrasilerde boykot edilmezmiş.’ Yıl 2008, 2009 Doğan Medya Grubu’nu boykot edeli, bizzat Başbakan sıfatıyla, eline aldığı her mikrofonda, tüm imkanlarla boykota bunlar davet ediyordu. Şimdi bugüne kadar sabrettik. Dediler ki, konuşuyoruz, görüşüyoruz: ‘Efendim ekranın ortasına sizi koyuyoruz, etrafında kendimiz konuşuyoruz.’ Sabırla bekledik, bugün sabah erkenden arayarak şunu söylüyorlar: ‘Mitingi vermeye korkuyoruz, İletişim Başkanlığı’ndan telefonlar alıyoruz. RTÜK’le tehdit ediliyoruz.’ Şunu bileceğiz. Şimdi yeni boykot listesine geliyorum ama mevcut durumu şöyle bir hatırlatayım. Bir kere bizim vergilerimizle bize ihanet eden TRT’yi asla ve asla bir daha açmıyoruz. CNN Türk, TGRT, A Haber, Beyaz TV, Demirören ve Turkuaz’ın medyalarını asla ve asla açmıyoruz. Buradan bir sözüm de reklam vereceklere. Bakın bu meydan şöyle bir karar veriyor. Eğer biz TRT’de, CNN’de, TGRT’de, A Haber’de, Beyaz TV’de, Türkiye’de, Sabah Gazetesinde, Akşam’da, Yeni Şafak’ta reklamınızı görürsek o ürünü almayacağız. Reklam veren hesabını kitabını bu meydana göre yap. Doğru mu? Doğru mu? Doğru mu? Bizden para kazanmak isteyen bunlara para kazandırmayacak. Yaklaşımımız asla ideolojik değildir. Bu kanallardan hangisi bu meydanı görürse eyvallah. Bakın şimdi bakın, bugüne kadar ‘Yapma’ dediler, ‘Bekle’ dediler. Hadi bakayım o NTV nerede? Göreyim onu. Hava durumu yayınlıyor. Saat 14.00. 15.00’te bunun firmalarını ilan edeceğim, bu meydanı görmeyene gücümü göstereceğim. Son 4 dakika, 4 dakika. Reklamı bana izlettireceksin, parayı benden kazanacaksın, yüzde 70 izleyici benden olacak, saraydan gelen telefonla titreyeceksin. Hadi oradan, hadi oradan. Gençler şunu hatırlayalım. Biz medya ile bağlantılı olmayan boykot olarak bir tek anaların yanan yüreği için hepimizin yanan yüreği için istifa etmediği için ETS Tur’a, Turizm Bakanı’nın şirketi ETS Tur’a boykot yapıyoruz. Geliyor, geliyor. NTV son 2 dakikasını bekliyor. Bekleyin. İhlas Ev Aletleri, geçen gün otobüsün üzerindeki masum kardeşimizi DHKP-C’li gösteren Türkiye gazetesi var ya, ona kızdınız mı? O zaman İhlas Ev Aletleri’nden ve İhlas Pazarlama’dan çıkarın hırsınızı, çıkarın hırsınızı. Gençler, D&R’a gidiyor musunuz? O D&R var ya D&R. Bütün yalanları atanların, iftiracıların, bu meydana düşmanlık yapanların firmasıdır. Ona gücünüzü gösterecek misiniz?” “MALTEPE’Yİ GÖRMEYEN, SATIŞIN DİBİNİ GÖRECEK” “Habertürk yayına geçmiş bir alkışlayalım, böyle olur. Bravo Habertürk. Habertürk meydanı gördü, boykotun ucundan döndü. Değerli arkadaşlar, tabii bu Demirören’in özellikle çıkmayan Milli Piyangosundan, Sayısal Lotosundan, misli.com’dan, iddaa.com’dan, Demirören‘den uzak duruyoruz arkadaşlar. Tamamından. Bu meydanın gücünü görüyor musunuz? Burada bir koca yalan var o da şu. Güya biz elektrikli otomobil TOGG’a boykot yapıyormuşuz, yerli ve milli değilmişiz. TOGG’a boykot da yapmıyorum, TOGG’u destekliyoruz bizim bu ülkenin değerleriyle değil, bu ülkenin hırsızlarıyla sorunumuz var, hırsızlarıyla. Bir konuya açıklık getirelim. Bu firmalar içinde Espressolab diye bir firma var. Gençler, bunların aslında bir yayınla bir bağları yok ama gençlerin bu firmayla sorunu var. Öğrendiğimi söyleyeyim. Başta vakıf üniversitelerinde, bütün üniversitelerde küçük küçük kafeleri ele geçirip, yerine zincir kurup çok pahalıya kahve satarlarmış. Bu yüzden gençler Saraçhane‘de bu isyanı aşağıdan yukarıya duyurdular ve ‘boykot’ deyince hep beraber bu firmanın adını bağırdılar. Bunun televizyonu falan olduğundan değil, ama bağlantılarından ve imtiyazla bütün yeri ele geçirdiğinden. Dün bize ulaşmaya çalıştılar, dedikleri şu: ‘Görüşelim, ne yapmamız gerekiyorsa anlaşalım.’ Onlara cevabımız şu. Yolladım, nereye yolladım? Gençlere. Eğer üniversite kampüslerindeki gençlerin gönlünü yaparsa, oradan çekilirse, öğrencilere mesela Espressolabları öğrencilere kantin olarak verirse, öğrenciler bana ‘Biz bunları affettik Özgür Abi’ derse o zaman gelirsin yanıma’ dedim. Git öğrencilerin yanına. Şimdi vakit doldu. Habertürk ve NTV yayında yoktu, Habertürk yayına geçti. Şimdi NTV inat ediyor, dünya tarihinde bir ilk. Canlı yayında meydanı görmeyene gücümüzü göstermek üzere buradayız. Bu akşamdan itibaren, bu dakikadan itibaren bu NTV düzelip de boykot listemizden çıkana kadar NTV’yi izlemiyoruz. NTV’de reklam verenlerin ürünlerini almıyoruz. Ve Doğuş Grubu NTV’nin yanında Star TV, Kral FM, çokça gidilen restoranları var, Günaydın Restoran’a gidilmiyor. Nusret’in kapısından geçilmiyor. Ayrıca bunlar araba satıyorlar. Tabii ki Volkswagen Almanya’da sendikanın da güçlü olduğu bir firma. Ama bundan sonra halk arabası. Volkswagen'e biniliyor. Audi alınıyor. Bu NTV’de bu bayilik durdukça, NTV de bize böyle davrandıkça bundan sonra NTV’nin, Doğuş Grubu’nun sattığı arabaları almayacağız. Bütün belediye başkanlarımıza, sözüme değer veren herkese, tüm şirketlere, tüm kişilere duyurumdur. Doğuş Grubu bu saraydan korktukça, bu meydanı görmedikçe yerin dibine gömülecektir. Nokta. Biliyorsunuz bunlar Gezi olaylarında da iki gün penguen yayınlayıp, üçüncü gün nedamet getirmişlerdi. O yüzden çabuk affedeceğimizi sanmasınlar. Bu meydanı görmeyen, Maltepe’yi görmeyen, satışın dibini görecek. Söz veriyoruz.” “25 MİLYAR DOLARI ÇARÇUR EDENLER ZAMLA SİZE ÖDETMEYE ÇALIŞIYOR” “Değerli dostlar, İmamoğlu dostları, demokrasi sevdalıları, cesur gençler, her yaştan yüreğinde vatan sevgisi olan, bu ülkeye yürekten bağlı olan değerli dostlar... Bugün bayramın arifesindeyiz. Bu ülke ekonomide çok zor günler geçirdi. Ama herhalde hayat pahalılığı hiç bu kadar katlanılmaz, emekli maaşı hiç bu kadar alım gücü düşük, asgari ücretli hiç bu kadar boynu bükük olmamıştı. Sadece verilen bayram ikramiyesi bile ilk verildiği 2018 yılında, arife günü 25 kilo dana kıyma alırken, bugün getirildiği 4 bin lira sadece 5 kilo dana kıyma alabiliyor. Son yedi yılda 25 kilo dana kıyma alabilen emekli ikramiyesinden 5 kiloya düşmüş durumdayız. En düşük emekli maaşı Erdoğan geldiğinde 8 çeyrek altın alırken şu anda 2,5 çeyrek altın noktasındadır. Asgari ücret Erdoğan öncesi, o kötülediği üçlü koalisyon döneminde rahmetli Ecevit’in son verdirdiği asgari ücret yedi çeyrek altın alırken, bugün daha yeni zamlanmış asgari ücret 3,5 çeyrek altın almaktadır. Yani Erdoğan’ı iktidarda tutmanın emekliye, asgari ücretliye maliyeti çok ağırdır. Bugün memleketlerine gitmeyen, gidemeyenler yüksek otobüs paralarıyla hasret çekmektedirler. Sonuçta üç günde 25 milyar doları çarçur edenler yine dönüp zam yapıp, bu işin bedelini size ödetmeye çalışıyorlar. Bunun için biz emeklinin, asgari ücretlinin bir büyük sıkıntısına, bir toplumsal sahip çıkışla birlikte mücadele vermek durumundayız. Mazbataların, diplomaların çöküldüğü yere yabancı sermaye gelmez. Kaçar, kaçmaya devam eder. Bu ülkeyi yönetenler eğer bu ülkeyi zerre kadar seviyorlarsa Türkiye’yi bu kıskacın içinden çıkarmak için attıkları her türlü antidemokratik adımdan vazgeçmek durumundadırlar. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak adayımızla, programımızla, enerjimizle, gücümüzle iktidarı devralmaya, bu ülkenin makus talihini değiştirmeye, yüzleri güldürmeye bugünden hazırız. Bunu yaparken asla ve asla meseleyi sadece partimize değil, en sağdan, en sola kadar yeter ki bu ülkenin birliğiyle, bütünlüğüyle sorunu olmasın. Dostluk, kardeşlik istesin. Barış istesin,demokrasi istesin. Bu ülkenin tüm değerlerini, tüm görüşlerini sahiplenmeye, Türkler ile Kürtlerin, Aleviler ile Sünnilerin, sağcılarla, solcuların, hep birlikte omuz omuza yarınları inşa etmesine hep birlikte katkı sağlayacağız.” “BİZE ‘MANDACI’ DİYECEK HADDİ NEREDEN BULUYORLAR?” “Erdoğan sıkışınca her türlü iftirayı attığı gibi şimdi de dönmüş, bize ‘Mandacı’ demiş. Aslında Erdoğan birisi mandacı olacaksa, birisi mücadeleden yana olacaksa orada saflar çoktandır belli. Sen değil misin ‘200 yıldır bu millete istikamet dayatılıyor’ diyerek demokrasiye, padişahın yetkilerinin azalmasına, Senet-i İttifak’tan beri karşı çıkan? Siz değil misiniz ‘150 yıldır CHP ve biz iki ayrı akımız. Karşı karşıyayız’ diyen? Haydi safları netleştirelim. Biz 150 yıldır bir anayasa isteyenleriz, bir Meclis’i savunanlarız. Sizin yolunuz Meşrutiyet’ten sonra Meclis’i 33 yıl kapatanların yoludur. Biz İkinci Meşrutiyet’ten, onun için canını ortaya koyanlardan yanayız, onların yoluyuz. sizin yolunuz Damat Ferit hükümetlerinin yoludur. Siz Sevr’i imzalayanların siyasi devamlarısınız, biz Sevr’i yırtıp atanlarız, Lozan’ı yapanlarız. Siz milli mücadele aleyhine bildiri yayınlayıp İngiliz uçaklarından attıran İskilipli Atıf’ın devamısınız, biz milli mücadeleye destek olan Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi’nin yolundan gidenleriz. İşgal başlayınca arka kapıdan İngiliz zırhlısına binip kaçanların devamı olanlar bize ‘Mandacı’ diyecek haddi nerede buluyorlar? İstanbul işgal edildiğinde Kartal İstimbotu’nun ucuna çıkıp yanındaki yaverine ‘Geldikleri gibi gidecekler’ diyen benim Genel Başkanım’dır; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Burada meydan hep bir ağızdan bağırıyor. Ne bağırıyor biliyor musun? Sen Altıncı Filo’ya secde edenlerin arasında saf tutansın. Altıncı Filo’ya secde edenlersin. Biz Altıncı Filo’yu denize döken Deniz Gezmiş’in arkadaşlarıyız. Atatürk’e zerre muhabbet beslemeyen ‘Ne ölüme, ne dirime gelsin’ diyen Fesli Deli Kadir’in dirisine kendi giden, cenazesine beş bakan yollayan Erdoğan, sen Atatürk’e bağlılık yeminini bırakmadıkları için gencecik teğmenleri ordudan atansın. Biz onlar gibi ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyen kahraman Türk evlatlarıyız.” “GENÇLERİN UMUDUNA YENİLECEKSİNİZ” “Erdoğan’ın her türlü kutuplaştırmasına, şeytanlaştırmasına, hedef göstermesine inat; biz biriz ve beraberiz. Bu mücadele, bu meydan, bu sokak, bu azim sürdükçe, karşımızda ne saraydan korkan medya patronları durabilir, ne kendilerini ileride takındıkları bu tutumdan dolayı savunamayacak halde, sözde yazar, çizer tayfasının bugün bu iktidardan korkanı, susanları olabilir. Şunu unutmayın, Aliya İzzetbegoviç şunu söyler: ‘Her şey bittiğinde biz düşmanlarımızın yüksek seslerini değil dostlarımızın sessizliğini hatırlayacağız.’ Bunu kimse unutmasın. Bir cesaret gösterilecekse bugün gösterilecek. Sokağa çıkılacaksa bugün çıkılacak. Demokrasi savunulacaksa bugün savunulacak. Bir cesaret gerekiyorsa bugün gösterilecek. Çıkmışlar bizi tehdit ediyorlar. Bana, benim şahsımda hepimize, ‘Sizin de kabrinizi yakında kazarlar.’ diyor. Elinden geleni ardına koyma. Biz bu yolda ölümü de göze aldık, zindanı da, mezarı da. Ekrem Başkan gibi cesurlar, bu meydandakiler gibi cesurlar bir kez ölürler. Erdoğan gibi korkaklar hergün ölür. Emin olun Ekrem Başkan küçücük hücresinde, ama dünyanın en büyük demokrasi sarayında. Arkasında 15,5 milyon oy var. Erdoğan, belki de dünyanın en görkemli sarayında oturuyor ama yerin yedi kat dibinde zindandaymış gibi daralıyor. Çünkü biz güçlüyüz, biz haklıyız. Biz kazanacağız, siz yenileceksiniz. Bu ülke için tertemiz hayaller kuran gençlerin umuduna yenileceksiniz. Evladının geleceği için dertlenen annelerin duasına yenileceksiniz. Abisine, ablasına zulmettiğiniz, bu bayram günü onu kardeşlerinden kopardığınız o küçük kardeşlerin gözyaşlarına yenileceksiniz. Yoksulluğun bittiği, adaletin hakim olduğu bir Türkiye isteyen milyonların azimli, kararlı, cesur mücadelesine yenileceksiniz.” “BU İKTİDARI ALAŞAĞI EDECEĞİZ” “Yarın evlatlarıyla birlikte, babası Hasan Amcamla birlikte, Ekrem Başkan’ın memleketi Trabzon‘dayım. Bayram namazından sonra Ekrem Başkan’ın özgürlüğü ve erken seçim talebi için bugün sizin arifesini yaşadığınız o demokrasi bayramını, yarın Ekrem Başkan’ın köyünden başlatarak, bir büyük imza kampanyasını hep birlikte başlatıyoruz. Bütün dünyanın gözü önünde tek tek, tane tane bu ülkedeki insanlara ulaşarak, dünya siyasi tarihinin en büyük imza kampanyasıyla Tayyip Erdoğan’a bir güvensizlik oyu vermeye, onun meşruiyetini tüm Türkiye’nin gözünün önüne sermeye, bütün dünyaya bu iktidar artık gidiyor, halk desteği kalmadı, erken seçim geliyor demeye, sandığı getirmeye, erken seçimi getirmeye, bunun için o büyük kampanyaya hazır mıyız? Hazır mıyız? Hazır mıyız? Yarından itibaren her birimiz hem biz kalabalık olmayalım diye uzattıkları o bayram tatilinde sekiz gün boyunca, yarından itibaren kapı kapı gezeceğiz, Ekrem Başkan’ın özgürlüğü için imzaları toplayacağız, erken seçim talebiyle imzaları toplayacağız, Türkiye’de her iki kişiden birinden fazlasının imzasını alıp, bu iktidarı alaşağı edeceğiz, alaşağı edeceğiz.”. “MALTEPE MEYDANI GÖKKUŞAĞI GİBİ RENGARENKTİR” “Bizim hayal ettiğimiz Türkiye’de cumhurbaşkanı adayları hapiste olmayacak. Ekrem İmamoğlu‘nu derhal serbest bırakın. Hiçbir siyasi partinin genel başkanı hapiste olmayacak. Haksız yere tuttuğunuz Ümit Özdağ’ı derhal serbest bırakın. Bizim demokrasi anlayışımızda iki yüzlülük, iki başlılık olmayacak. Sadece ‘Seni başkan yaptırmayacağım’ dedi diye sekiz yıldır içeride tuttuğunuz Selahattin Demirtaş‘ı derhal serbest bırakın. Bugün bu meydan Türkiye’ye bir şey öğretiyor. Yarın demokraside biz bu meydandaki bir çok parti ile rekabet ederiz, yarışırız. Ama adil, mertçe, demokratik bir yarış için, bir Türkiye için, yani herkesin sözünü söyleyebilmesi, siyaset yapabilmesi için, bugün bu meydanda rengarengiz. Ta eski zamanlarda, ilkel kabileler zamanında daha dinler yokken, gökkuşağında, gökyüzünde bir gökkuşağı varken o kabilelerin secdeye kapandığı resimler var mağaralarda. Gökkuşağı farklı renklerin yan yana durduğu, birbirinin içine ve işine karışmadığı, ama doğru bir yerde en güzel görüntüyü verdiği doğa olayıdır. Bugün Maltepe Meydanı ne benimdir ne başkasınındır. Gökkuşağı gibi rengarenktir. Çok kültürlüdür, çok partilidir. Ama bu meydan Türkiye’nin umududur, yarınlarıdır. Tek adamın tek korkusudur. Bu meydan birbirine düşerse, bu meydan rekabete düşerse, bu meydan ‘Benim Genel Başkanım çıksın, onunki yatsın’ derse, bu meydan ‘Benim belediye başkanım çıksın diğerininki dursun’ derler, bu meydan kayyıma, tutuklamaya, gözaltına, işkenceye, kötü muameleye, açlığa, yoksulluğa, işsizliğe hep beraber isyan etmezse o zaman kötülük kazanır. Ama bu meydan bugünkü gibi durdukça, milyonlar oldukça, korkmadıkça, yılmadıkça ant olsun ki biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız.” “MİLYONLARA TEŞEKKÜR EDİYORUM” “Bu meydandaki tüm görüşleri, tüm yapıları, tüm partileri, tüm mezhepleri, tüm inançları, tüm etnik kökenleri gökkuşağına duyduğumuz saygıyla Cumhuriyet’in kuruluş değerlerine bağlılığımızla, yarına olan inancımızla yürekten selamlıyorum. Hepiniz sağ olun var olun. Yarın hep birlikte bayramlaşacağız. Ama ilk büyük bayramlaşmayı bu meydanda yaptık. Bilmiyorum aynı operatör mü? Geçtiğimiz günlerde Saraçhane‘den ayrılırken bir kardeşim geldi, sarıldı. ‘Başkanım’ dedi, ‘15 yıllık drone operatörüyüm. Ben size teşekkür ederim.’ Saraçhane‘de dedim ya ‘Drone yukarı, drone’a bir alkış, drone hepimizi görüntülüyor’, alkışladılar. Bakın o çocuk gözleri dolu dolu gelmiş, ‘Drone alkış’ deyince ‘İlk kez bizi birisi fark etti ve aşağıdaki güzel insanlar da alkışladı’ diyor. Şimdi o drone biraz önce yükseldi. Bu tarihi bayramlaşmayı fotoğrafladı. Ben yarın önce Trabzon’da, sonra Silivri’de ve bayramın ikinci günü yine Silivri’de, içeriye koyduklarıyla, öğrencilerimizle, siyasetçilerimizle, belediye başkanlarımızla, sanatçılarımızla sizin adınıza bayramlaşacağım. Buradan içeride hepimiz adına yatanlara selam olsun mu? Buradan hep birlikte Türkiye’nin güzel insanlarına, dayanışma gösterenlere, bayramlaşanlara, yarına umutla baksınlar diye hep birlikte iyi bayramlar diliyoruz. İyi bayramlar. İyi bayramlar. İyi bayramlar. Ve şimdi bugünün anlamıyla ve yarın başlayacağımız büyük kampanya için hep birlikte tekrar edelim. Ben milletim, ben milli iradeyim. Adayımı bırak, sandığımı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Ben milli iradeyim. Adayımı bırak. Sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Sizin önünüzde hiçbir güç duramayacak. Hiçbir güç. Türkiye’nin en büyük kırılma anında her şeyi göze alıp sokaklara çıkanlara, barikatları aşanlara, meydanlara koşanlara ve yanındakinin hakkını kendi hakkı gibi bilen milyonlara teşekkür ediyorum. İyi bayramlar diliyorum. Güle güle gidin ama sakın dinlenmeyin. Çünkü bu iktidarı değiştirene kadar durmayacağız, durmayacağız, durmayacağız. Yolunuz açık olsun, yolumuz açık olsun. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.”

Türkiye’nin Tek Tescilli Jeoparkı İçin Tanıtım Atağı Haber

Türkiye’nin Tek Tescilli Jeoparkı İçin Tanıtım Atağı

Manisa’nın doğal, kültürel ve tarihi güzelliklerini turizme kazandırmak amacıyla önemli adımlar atan Manisa Büyükşehir Belediyesi, Kula-Salihli UNESCO Küresel Jeoparkı Ziyaretçi Merkezi’ni tüm detaylarıyla tanıtan programını CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in katılımıyla gerçekleştirdi. Programda konuşan Genel Başkan Özgür Özel, Jeopark’ın yeterince tanıtılırsa Türkiye’ye en çok döviz getiren, ziyaret edilen, turist çeken yerlerden bir tanesi haline geleceğini belirtti. Manisa’da tüm CHP’li belediye başkanlarının memnuniyet anketlerinde oylarını artırdığını belirten Özel, oranın Türkiye’de yüzde 58 olduğunu, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in ise yüzde 65 ile Türkiye’nin en başarılı üç belediye başkanı arasında yer aldığını söyledi. UNESCO Jeoparklar Ağı denetiminden geçen Türkiye’deki ilk jeopark olma özelliğine sahip Kula-Salihli UNESCO Küresel Jeoparkı’nın Ziyaretçi Merkezi, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in katıldığı programla tanıtıldı. Programa, Özel’in yanı sıra Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, CHP Manisa İl Başkanı İlksen Özalper, CHP Manisa Milletvekilleri Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, Bekir Başevirgen, Selma Aliye Kavaf, ilçe belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, CHP Manisa il örgütü ve çok sayıda vatandaş katıldı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Jeopark’ın yeterince tanıtılırsa Türkiye'ye en çok döviz getiren, ziyaret edilen, turist çeken yerlerden bir tanesi haline geleceğini belirterek, “Türkiye'de bir tane var. Dünyada jeopark turizmine ilgi çok yüksek. Buraların meraklısının ekonomik düzeyi de çok yüksek. Ben bu sabah Kula'da çarşıda bir esnaflarımızla kısa bir sohbet etme imkanı buldum. ‘Kula'ya yapılacak en büyük iyilik, burayı tanıtmak’ diyorlar. Bizi ayakta tutan, buraya gelen gidenler, bundan sonra gelip gidenler olacak diyorlar. 2 bin 600 yıl önce hocamızın söylediğine göre faaliyette olan bir volkan arkamızda. Onun püskürttüğü lavlar, daha sonra onun verimli bir tarım arazisine dönüşmüş olması, buralarda tarım açısından çok kıymetliydi bugüne kadar. Bundan sonra bu jeoparkın alacağı ziyaretler, yerli, yabancı ziyaretçiler Kula'mıza da Salihli'mize de çok önemli ve çok geliştirilebilir bir imkan yaratıyor turizm açısından” diye konuştu. Mesir Festivali İçin Uluslararası Tanıtım Çalışması Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in dünyanın en eski festivallerinden biri olan Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali’nin tanıtımı için de uluslararası bir tanıtım çalışması yaptığını söyleyen Özgür Özel, “En eski halk ilacı, tıbbi değeri var, tarihi değeri var, mistik değeri var, kültürel değeri var ve hak ettiğinin çok altında turist geliyor. İspanya'da boğalar kovalıyor insanları, milyonlar gidip oraya milyarlar bırakıyor. Burada yüz binlerce kişinin ellerini şifaya açtığı 41 çeşit Manisa’da yetişen Spil Dağı’nda endemik yetişen bitkisel ürün, baharattan mütevellit mucizevi bir karışım. Ama dünyaya anlatmamışız. Ben bana gelen bütün büyükelçilere mesir macunu verip götürüyorum. Dünyanın neresine gitsem mesir macunu hediye ediyorum. Almanya Büyükelçimiz teşekkür etti. ‘En zor gün hiç konuşamayacağım bir yerde bütün gün toplantıyı mesir macunu kurtardı’ dedi. Şu anda yurt dışının Türkiye’deki kıymetli temsilcilerinin arasında da mesir macunu son derece popüler. Burada mesir festivallerinde çok önemli yurt dışından yapıları burada ağırlayabileceğimiz dünya fitoterapi kongrelerini, bitkilerle tedavi kongrelerini, eczacılık kongrelerini, tıp kongrelerini yapabileceğimiz, dünyadaki sosyal demokratların, siyasi akrabalarımızın önemli toplantılarını, Mesir Haftası’nda gelip buralarda yapabileceğimiz, misafir edebileceğimiz bir takım işleri bir an önce hayata geçiriyoruz. Geçirmek durumundayız” diye konuştu. “Deyimlerin Çıktığı Yer Burası” Özel, Manisa'ya gelen bir turistin yarım saat veya bir saat mesafede birçok tarihi, doğal ve kültürel hazineleri keşfedebileceğini söyleyerek, “Hem dünyanın ilk parasının basıldığı Lidyalıların bıraktığı Sarp harabelerini görmesi, hem gelip bu jeoparkı gezmesi, yine bir saat içinde ulaştığı Kral Mezarlarını görmesi, yine bir saat içinde ulaşabileceği yerlerde İncil'de adı geçen yedi kiliseden üçünü ziyaret edebilmesi gibi olanakların olduğu muhteşem bir yer burası. Ben her zaman söylüyorum herkesin çokça kullandığı deyimlerin, sözlerin ortaya çıktığı yerler burası. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul'un fethinden iki yıl önce tahta giderken babasının vefatını öğrenip duasını edip atın sırtına binip de ‘Beni seven arkamdan gelsin’ dediği yer burası. Bugün hocalarla konuşuyoruz. Eskiden kalmış tümülüsler kimininki büyük, kimininki küçük. Büyük olanlar tanınmış kişilerin. Çünkü cenazeye daha çok kişi gelmiş. Her gelen de toprak getirmiş, koymuş. ‘Toprağın bol olsun’ lafının söylendiği topraklar buralar. Manisa’yı geldikçe yaşadıkça tecrübe ettikçe bir daha bir daha gelmenin hatta buralara yerleşmenin, buralardaki o havayı yaşamanın, Fatih Sultan Mehmet'in, Osmanlı'nın tarihine meraklı olanların da heyecanlanacağı bir yer burası. Volkanik yapılara meraklı olanların da ziyaret edeceği yer burası. Dünyanın ilk parasının basıldığı yer burası. Bunları anlatmak lazım” dedi. “Algı Yaratmaya Ne Zaman, Ne Para Harcıyoruz” Manisa’da 2004 yılında yüzde 6 oy aldıkları yerel seçimlerde 2024 yılında yüzde 60 oy aldıklarını belirten Özgür Özel, “Ferdi Zeyrek Başkanımla yüzde 60 aldık. Biz onurlu, özgüveni yüksek ama kibri olmayan, tevazu sahibi bir siyaset izliyoruz Manisa’da yıllardır. Nasıl yapıyoruz biliyor musunuz? Olduğumuz gibi siyaset yapıyoruz. Neysek öyle davranıyoruz. Ben de il başkanım da ilçe başkanlarım da CHP’nin bütün üyeleri, şimdi de seçilmiş bütün belediye başkanları.  Biz neysek oyuz. Öyle siyaset yapıyoruz. Algı yaratmaya, şunu yapmaya, bunu yapmaya ne zaman ne para harcıyoruz. Zaman içinde bu samimiyet, bu gerçeklik, bu kendi gibi olma hali hemşerilerimizin her biri tarafından gün be gün takip edildi. Yüzde 6’lardan 60’lara o şekilde hep birlikte gelindi” şeklinde konuştu. Ferdi Zeyrek En Başarılı Üç Belediye Başkanı Arasında Manisa’da dün gerçekleştirdikleri toplantıda memnuniyet anketlerini değerlendirdiklerini ifade eden Özel, “Türkiye’de yüzde 58 olan CHP’li belediyelerden memnuniyet oranı. Manisa’da yüzde 65 ile Ferdi Zeyrek Türkiye’nin en başarılı üçüncü belediye başkanı oldu. Manisa’daki belediyelerimizden seçildiği günden geride olan bir tane belediyemiz yok hamdolsun. Bugün seçim olsa en az oyunu artıran, 4 puan artırmış. Toplamda bugün seçim olsa yüzde 58 ile aldığımız Manisa’da yüzde 66’lar görünüyor. ‘Bu pazar günü milletvekili seçimi olsa’ sorusunun Manisa’daki cevabı son seçimlerin 16-17 puan ilerisinde. Yani bugün 4 milletvekiliyiz. Yapılan anketler, Manisa’nın sonuçları 5 milletvekilinin geldiğini, 6’ncısının kapıda olduğunu gösteriyor. CHP iktidara yürüyor. Bundan sonra da memlekete emek vermeye devam edeceğiz. Kibirsiz, halkın içinde, sizin gibi yaşayan, sizinle birlikte olan kadrolarımız, bu memleketi kardeşçe, hemşeri olarak sarmaya, sarmalamaya, sizinle birlikte olmaya devam edecek. Biz de imkan oldukça memleketimizdeki bu etkinliklere, bu çalışmalara katkı sağlamaya çalışacağız. Ben Manisa’nın bir evladı olmaktan, siyasi hayatı boyunca en dar yerlerden en gür yerlere giderken hep aynı yolu yürüdüğümüz sizlerle birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Çıktığımız yolda çok önemli bir noktaya geldik. Kula’ya hizmet edeceğiz. Kula’nın yüzünü güldüreceğiz. Manisa’nın yüzünü güldüreceğiz ve geçen seçimde bize oy vermeyen yüzde 42, ‘Ya Özgür Bey’in partisi, bu genç kadrolarla, bu başarılı kadrolarla, bu liyakatli kadrolarla bak ne güzel yönetiyor Manisa’yı’ diyor. İşte sizin sayenizde, ‘Yönetsinler artık Türkiye’yi’ diyecekler. Buna katkı sağlayan tüm belediye başkanlarıma, tüm örgütüme teşekkür ediyorum” dedi. Tanıtım Atağı Katılımcılara hitap eden Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, “Manisa'mızın sadece bugün değil yarınlarını düşünebilmek için ve bu değerli ortaya çıkartabilmek için başta Kula-Salihli Jeoparkı ama bunun haricinde de Kula’dan başlayıp da Manisa’nın her köşesinde oluşturduğumuz gerçekten bacasız fabrikalarımız var. Bizim en büyük görevlerimizden bir tanesi bunları yarınlarımıza aktarmaktır” diye konuştu. “Yarınlarımıza Taşımak En Büyük Hedefimiz” Jeoparklar Belediye Birliği Başkanı olduğunu da belirten Zeyrek, “Salihli ve Kula belediye başkanlarımızla birlikte el ele vererek bizim Jeoparkımızı daha da geliştirmek amacımız. İnsan ayak izleri vardı, bunları da artık koruma altına alarak yarınlarımıza aktarmak gibi bir hedefimiz var ve bu hedef doğrultusunda artık Manisa’nın da ta mitolojik dönemden başlayarak Osmanlı dönemine ve Cumhuriyetin ilk dönemlerine ait olan 3 bin tane koruma altına alınmış olan eserimizi bugünlerimizden, yarınlarımıza taşımak ve bunların sayısını arttırarak korumak bizim en büyük hedefimiz. Bu hedeflerle birlikte Manisa'nın artık hak ettiği turist sayısına ulaşmasını ve önemli bir gelir kapısı olan turizmin hem esnafımıza hem de şehrimize değer katmasını sağlamayı hedefliyoruz. Bu nedenle bugün bu tesiste birlikte olmak gerçekten çok mutluluk verici. Burada olduğu gibi Manisa’mızda daha birçok noktada böyle tesisler kuracak yabancı ve yerli turistlerimizi şehrimize davet edeceğiz” dedi. “Jeoparkımızın Tanıtılması Açısından Çok Önemli” Manisa’nın varlar ve yoklar içinde gidip gelen bir şehir olduğunu vurgulayan Başkan Zeyrek, “Manisa’mızı böyle değerleri var ama çok az sayıda turist ağırlıyoruz. Bu yok olan turizmi Manisa’mıza kazandırmak için böyle yerlerin gerçekten çok önemi var. Akademisyenlerimizle, bilim insanlarımız ile birlikte bu değerleri korumak için çalışıyoruz. Sağ olsun bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayan Türkiye’nin umudu, Manisa’nın gururu olan Sayın Genel Başkanımız bugün yine bizlerleydi. Onun burada olması ulusal mecrada da Jeoparkımızın tanıtılması açısından çok önemli. Kendilerine ben bir kez daha teşekkürü bir borç biliyorum” diye konuştu. Program Kula-Salihli UNESCO Küresel Jeoparkı Ziyaretçi Merkezi’nin gezilmesi ile son buldu.

CHP Genel Başkanı Özel: ''Sefalet Ücretini Reddediyoruz!'' Haber

CHP Genel Başkanı Özel: ''Sefalet Ücretini Reddediyoruz!''

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Yurttaş Birliği tarafından başta asgari ücret olmak üzere toplumsal sorunlara karşı Ankara’da gerçekleştirilen Yurttaş Sesleniyor, Haklarımızı Alacağız Mitingi’ne katıldı. Ankara Tandoğan Meydanı'nda düzenlenen mitinge Eskişehir'den de yoğun katılım yaşandı. CHP Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz, CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, İlçe Başkanları, İl ve İlçe Yöneticileri, Kadın ve Gençlik Kolları Başkan ve Yönetimleri ile partililer katılım sağladı. Genel Başkan Özgür Özel, burada yaptığı konuşmada, “Ankaramızın bu kışında, bu soğuk havasında, sizin hatrınıza Ankara’nın kışa bir gün ara verdiği, müsaade ettiği bu güzel meydanda, alın teriyle hayat mücadelesi verip hakkı yenilince ‘Artık susmayacağım’ diyenler, ‘Hakkımı aramaya gidiyorum, hakkımı alacağım’ diyenler hepiniz hoş geldiniz. Beyaz, mavi, gri yakalı emekçiler… Market personelleri, apartman görevlileri, temizlik işçileri, AVM’lerde çalışan tezgahtarlar, kasiyerler, güvenlik görevlisi kardeşlerim hepiniz hoş geldiniz. Günü siftahsız kapatan esnafımız, gün boyu iş arayıp eve boynu bükük dönen gençlerimiz, adalet arayanlar, eşitlik talep edenler, insanca bir yaşam isteyenler, evinizde oturup üzülmek, şikayet etmek yerine birleşip sesinizi duyurmak için buraya geldiniz. Hoş geldiniz” ifadesini kullandı. Özel, şunları söyledi: “ASGARİ ÜCRETİN İLANIYLA SEL OLUP BU MEYDANI DOLDURDULAR” “Bugün ülkeyi yöneten iktidar sizlerin yaşadığı zorlukları yarattı ama sizlerle ilgilenmiyor, sesinizi duymuyor. Sıkıntıları biliyor, bilmezden geliyor. Dertlerinize ne çare arıyor, ne çare üretiyor. Bunun için hiç şüphe yok ki bir ses yükseltmek lazımdı. Bunun için hepimiz sesimizi yükseltmeye, mücadeleyi yükseltmeye hazırdık. İşte böyle bir atmosferde, Yurttaş Birlikteliği ile hep beraber, önce 66’ydı ve sonra 69 ama asgari ücret ilanından sonra yağmur gibi tüm Türkiye’den katılımlarla bir sel oldular ve bu meydanı doldurdular. Yurttaş Birlikteliği’ne, bu alana katkı sağlayan konfederasyonlara, sendikalara, derneklere, vakıflara, bugün burada kim varsa onların temsilcilerine ve onlara güç vermeye, bu meydandan güç almaya gelen her birinize yürekten teşekkür ediyorum.” “YETKİNİN GERÇEK SAHİBİNE, MİLLETE GİTME ZAMANIDIR” “Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni 1920’de kurmuş partinin genel başkanı olarak, hiç şüphe yok ki Meclis’i çok önemsiyorum. Tüm milletvekillerimiz, tüm partimiz çok önemsiyor. Biz Meclis zemininde sizin, emeklilerin, emekçilerin, esnafların, çiftçilerin, emeklilikte yaşa takılanların, vergide adalet diye isyan edenlerin sesini duyurmak isteyen herkesin sesini o Meclis’e taşıyoruz. Konuşuyoruz, anlatıyoruz. Ama gördük ki o Meclis’te söylenenlere rağmen birileri bildiğini okumaya devam ediyor. O Meclis ki gücünü halktan alır, o Meclis ki gücünü milletten alır. O zaman yetkinin gerçek sahibine gitmenin, millete gitmenin zamanıdır. Biz TBMM’de asgari ücret ilanından sonraki oturuma katılmadık. Dedik ki, ‘Madem beklentide yanıt yok. O zaman biz de burada yokuz.’ Ama bir başka meclise geldik, bugün burası gerçek bir meclistir. Güçlü demokrasilerde, millet vekaletini siyasetçilere verip beş yıl boyunca bir kenara çekilmez. Kendisiyle ilgili her konuda söz sahibi olmak ister. Siyasileri takip eder, tenkit eder, uyarır, gerekirse yetkiyi geri alır. Eğer iktidar, milyonlarca insanın sesini duymamakta inat ediyorsa; oy alırken yılda dört kere ayarlama yaparız dediği asgari ücretliyi bir yıl boyunca bir kuruş vermeden yoksulluğa mahkum ediyorsa; dünyanın en fedakar insanları olan bu millet için, bu devlet için, göz nuru akıtmış, dirsek çürütmüş emeklilerini sefalete mahkum ediyorsa; esnafı duymuyor, çiftçinin sorunlarını görmüyorsa o zaman gerçek Meclis burasıdır, meydanlardır, sizlerle birlikte olmaktır.” “ERDOĞAN, SALON SİYASETÇİSİ OLMA, MEYDANLARDAN KORKMA” “Tayyip Bey birazdan bir salonda kürsüye çıkacak. Kendi atadıklarına, il başkanına, ilçe başkanlarına, kendi mahalle delegelerine, kendi üyelerine kendini alkışlatacak. Buradan bir kez daha sesleniyorum: Sayın Erdoğan, salon siyasetçisi olma. Meydanlardan korkma. Çık dışarı. Gel buraya... Erdoğan, salonda kendini alkışlatan Erdoğan, ‘Gördünüz mü zafer kazandım Suriye’de?’ diye ‘Suriye’ye sevinin. Açlığı, yoksulluğu, işsizliği, güvencesizliği görmeyin, hissetmeyin’ diyen Erdoğan, bu meydan yoksullarla, bu meydan hakkını yediklerinle dolu ve sana sesleniyorlar. Çık oradan gel buraya, hesap ver, hesap ver, hesap ver… Bak Bursa’da, Balıkesir’de il kongrelerinde sana ‘Şam’ın Fatih’i’ diye bağırıyorlarmış. Şam’ı fethetmek, başka ülkenin toprağına göz dikmek, şehrine plaka koymak, başka işler... Sen fethedeceksen, bu emeklinin, emekçinin gönlünü fethet. Ama yapamazsın, çünkü onların gönlünden de düştün, gözünden de düştün. Sana orada ‘Fetih, fetih’ diye bağıranlara bakma. Bak bu meydanda yüz binler sana ‘İstifa, istifa’ diye sesleniyor.” “GEÇİM YOKSA SEÇİM VAR” “Eğer bir ülkede, başkentte, başkentin en önemli meydanına yüz binler sel olup akmışsa, hakkını arıyorsa, ülkeyi yönetene ‘İstifa’ diye sesleniyorsa, sandıktan kaçamazsın, seçimden kaçamazsın. Milyonlara söz verdin ama geçinemiyorlar. Geçim yoksa, seçim var. Erdoğan Ankara’da, başkentte milyonlar sana boş tencere gösteriyorlar. Milyonlar senden seçim istiyor, sandık istiyorlar. Bu iktidar döneminde bütün kurumlar ve kurallar yerle yeksan oldu. Her şey bir kişinin iki dudağının arasına sıkıştı. Milyonlarca emekçinin hayatını etkileyecek Asgari Ücret Tespit Komisyonu bile mevcut antidemokratik yapısıyla bile dışlandı, emrivakilere zorlandı. Son komisyon toplantısı işçilerden kaçırıldı. Hükümet işverenle bir araya gelip, bir akşam vakti apar topar asgari ücreti AK Parti’nin grup toplantısına yetiştirdiler. 9 milyon asgari ücretli, maaşı asgari ücrete bağlı olan milyonlar büyük bir hayal kırıklığı ve öfke içindeler. Çünkü 22 bin 104 liralık ücret, asgari ücret değildir; bir sefalet ücretidir. Biz bu ücreti reddediyoruz. Bu antidemokratik uygulamadan sonra 50 yıldır komisyon masasında oturan işçiler, o masadan bir daha oturmamak üzere kalktılar. Türk-İş masadan tamamen çekildi. DİSK ve Hak-İş de aynı görüşte. Bu komisyon, bu iktidar döneminde tamamen meşruiyetini yitirdi. Bu adaletsizliğe, bu haksızlığa karşı ortak bir söylemde bulunan, karşı çıkan, isyan eden üç konfederasyonu da bugün buraya verdikleri katkı için ve bundan sonraki onurlu mücadeleleri için tebrik ediyorum. Yürekten mücadelelerinde destek veriyorum.” “ASGARİ ÜCRETLİ ZAM BEKLERKEN TARİHTE İLK KEZ CEBİNDEN 2 BİN LİRASINI ALDILAR” “Açıklanan asgari ücret, 2024 başında eleştirdiğimiz 17 bin 2 liralık ücretin de çok gerisindedir. 11 ayda 17 bin lira bütün alım gücünü yitirmiş, 7 bin liranın üzerinde erimiş, 10 bin liranın 1 Ocak’taki satın alma gücünün gerisine düşmüştür. Bu iktidar, 7 bin lira zayıflayan asgari ücrete 5 bin lira zam yaparak, asgari ücretli zam beklerken tarihte ilk kez cebinden 2 bin lirasını çekip almıştır. Asgari ücret, dünyanın dört bir yanında emekçilerin ilk başta bir yıllık kıdem boyunca aldıkları, sonra hızla uzaklaştıkları bir ücrettir. Ama maalesef bu ülkede asgari ücret artık temel ücret olmuştur. Yıllar önce; çalışanların yüzde 28-30’u asgari ücret alırken, bunu eleştiriyor, geriletilmesini vaat ediyorlardı. 22 yıllık AKP iktidarında asgari ücret bir canavar gibi her geçen gün daha fazla emekçiyi yutmuştur. Bugün ücretlilerin yüzde 57’sinin aldığı bir temel ücrete dönüşmüştür. Buradan, Tandoğan’dan bir kez daha kayda geçirmek isterim ki Avrupa Birliği’nde ücretlilerin sadece yüzde 9’u, örneğin Almanya’da ücretlilerin sadece yüzde 6’sı asgari ücret almakta, geri kalanı bunun üzerinde ve çok üzerinde maaşlar almaktadır. Hal böyle olunca asgari ücretlinin milli gelirden aldığı pay, OECD ülkelerinde yüzde 55 ve Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 60-70 arasındayken, bu meydanın; ücretlilerin milli gelirden aldıkları pay sadece yüzde 25’tir.” “AND OLSUN Kİ BİZ KAZANACAĞIZ” “Almanya’da sosyal demokratlar yüzde 70’e itiraz edip, ‘Bütün varlığın yüzde 70’ini hepimiz, yüzde 30’unu nasıl zenginler alır?’ derken, Türkiye’de yüzde 25’ini bütün ahali, yüzde 75’ini zengin mahallenin çocukları tüketmektedir. Bu haksızlığa isyan ediyorum. 100 liralık milli gelirin her 4 lirasının 3 lirasını milli gelirin zenginlere veren, patronlara veren, yandaş müteahhitlerine veren, yarattığı yeni zenginlere veren ama hepimizi açlığa terk eden bu mesele, dünyadaki eşitsizliklere benzer ama dünyada hiçbir gelişmiş ülkede ya da Türkiye’ye emsal hiçbir ülkede olmayan bir eşitsizlik bu topraklarda vardır. Buna itirazı en üst perdeden yapmak, bugünkü iktidarı koruduğunda kolladığı kesimlerin zenginler olduğunu görmek, bu iktidar değişmeden bu değişim - paylaşım hikayesinin değişmeyeceğini bilmek, onların patronların tarafında, bizlerin ise hep beraber halkın tarafında olduğunu bilmek mücadelenin en büyüğüdür, en onurlusudur. Tarafımız burasıdır. Sayın Erdoğan biz bu meydandayız, sen saraydasın. Biz sokaktayız, sen sırça köşklerdesin. Biz yoksulun, garibanın yanında kol kola onunla mücadelenin içindeyiz, sen bu sömürü düzenini sürdürmenin peşindesin. Ama sana and olsun ki biz kazanacağız, biz kazanacağız.” “TÜİK ENFLASYON HESABINI ERDOĞAN’I ÜZMEMEK ÜZERİNE KURAR” “Bu sene asgari ücret tartışmaları başladığında net tavrımızı koyduk. Dediler ki ‘TÜİK yüzde 50 çıkarıyor enflasyonu.’ TÜİK, Tayyip’i üzmeyen istatistik kurumunun baş harflerinden oluşan bir kurum. Onun verdiği rakam, senin cebinden para çalan bir rakamdır. Çünkü TÜİK enflasyon hesabını Tayyip Erdoğan’ı üzmemek üzerine kurar. Bu sene hesapladı, kitapladı, yüzde 47 enflasyon buldu. Biz baktık, asgari ücretlinin enflasyonu nedir diye. Asgari ücretli maaşını alınca ne yapar? Kira verir. Ne yapar? Elektrik, su, telefon faturalarını öder. Ne yapar? Mutfak masraflarını görür. Eğer imkan kalsa belki çocuğuna bir çorap, bir önlük, bir kapşonlu alır. Asgari ücretli kendi kararını kendi verebilen, parasını özgürce harcayabilen değil, paranın nereye gideceği maaş gelmeden belli olan insandır. Biz bu asgari ücretlinin enflasyonuna baktık, bir yılda tam yüzde 80. Fazlası mümkün, aşağısı mümkün değil. Öyle ya, kira belli, beyaz peynir belli, zeytin belli, ayçiçek yağı belli, telefona gelen zam belli, elektrik faturası belli. TÜİK nasıl yapıyorsa bu hesabı yüzde 47’ye getiriyor. Döndük baktık, bunu eleştirirken de şöyle söyledim. Yıllardır biliriz ki TÜİK’in sepeti, asgari ücretlinin sepeti değildir. Dedim ki geçenlerde ‘Ey TÜİK bu asgari ücretliye yüzde 50 hesaplamışsın, ne yapacak, pinpon topu mu yiyecek?’ Bu TÜİK yememiş içmemiş, size yedirmiyor içirmiyor, kendi de yememiş içmemiş, açıklama yapmış. Diyor ki, ‘Hesap sepetimizde pinpon topu yok.’ Sordum arkadaşlara ‘Birkaç sene öncesine kadar vardı, çıkardılar’ dediler. Dedim ‘Aferin.’ Ne varmış? Pinpon topu yok diye övünüyor ya futbol topu varmış, davlumbaz varmış, otel ücretleri varmış. TÜİK bak, buradaki emekliler parayı ne lüks otellere, ne senin hesapladığın şans oyunlarına, ne davlumbaza, ne futbol topuna, buradaki emekliler, buradaki emekçiler aldıkları maaşı ancak borçlara, kredi kartı borçlarına, eşe dosta yapılan borçlara ödüyorlar.” “ASGARİ ÜCRETLİYİ İNİM İNİM İNLETTİLER” “Bak karşıdan boş tencere çalıyorlar, boş tencere çalıyorlar. TÜİK’in yüzde 50’si yeterince cebinizden para çalmıyormuş gibi bir de tuttular dediler ki ‘Biz gerçekleşen enflasyona göre zam vermeyelim, hedeflediğimiz enflasyona göre verelim.’ Yani diyor ki ‘Ben ekonomiyi yönetemedim, enflasyonu düşüremedim, hayat pahalılığını gideremedim ama beceriksizliğimin faturasını ben ödemeyeyim, Tandoğan Meydanı ödesin. Emekliler ödesin, emekçiler ödesin.’ Bunu duyduğumuz gün, hesabı kitabı yaptık yüzde 78 asgari ücretlinin enflasyonunu hesaba kattık ve dedik ki, ‘Asgari ücret olmalıdır 30, bunun altında yokuz’ dedik. Ama maalesef bizim bütün uyarılarımıza rağmen, zammı asgari ücretlinin enflasyonuna göre değil, TÜİK‘in enflasyonuna göre bile değil, kendi hesapladıkları ve beceremedikleri hedef enflasyona göre verdiler. Öyle olunca da asgari ücretliyi 22 bin 104 liralık bir sefalet ücretine mahkum ettiler. Şimdi bütün emekliler aynı endişede. Biliyorsunuz, geçen sene ocak ayında 10 bin lira verdi, enflasyon yüzde 65’lerdeydi. Temmuzda sadece yüzde 25 zam verdi. Ve 12 bin 500 liralık yapmış olduğu zamla hem emekliyi hem de 17 bin liralık asgari ücretle asgari ücretliyi bir yıl boyunca inim inim inlettiler. Canlarına okudular, canlarını çıkardılar. O gün ‘Emekliye bir asgari ücret ver’ diyorduk, 10 bin lirayı 12 bin 500 lira yaptın, ‘30 milyarı zor buldum, 66 milyar param yok’ diyordu. Bir gördük ki, geçen sene tam 660 milyar lira emekliye asgari ücret vermek için lazım olan paranın on katını, zengin müteahhitlerin, ödemeleri gereken kurumlar vergisini affederek vazgeçmişler. Yani emekli Memduh Amca’nın, emekli Sakine Teyze’nin, emekli Ayşe Ablamın, Hanife Yengemin, Mehmet Kardeşimin maaşını asgari ücret yapmak için lazım olan paranın 10 katını emekli Mehmet’e vermeyen Mehmet Cengiz’e vermiş, Kadir Abime vermeyen Kalyon İnşaat’a vermiş.” “CHP’NİN TARAFI TANDOĞAN MEYDANI, ERDOĞAN’IN TARAFI ZENGİNLERİN SOFRASI” “Artık kaçacak yerleri yoktur. Artık her şey gün gibi ortadadır. Siyaset tarafını belli etme ve siyaset taraf olma sanatıdır. İşte Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarafı Tandoğan Meydanı’dır. Recep Tayyip Erdoğan’ın tarafı zenginlerin sofrasıdır. Ayrıca bu sene bütçe yaparken 701 milyar lira vazgeçilecek, bir daha söylüyorum vazgeçilecek kurumlar vergisi tutarı 701 milyar lira. Bunu buldular, bütçeye koydular. Ama emekliye vermek için parayı bütçeye koymadılar, emekçilerin hakkını vermek için lazım olanı bütçeye koymadılar. Ürünü tarlada kalan çiftçiye vermeleri gereken desteklemeyi bütçeye koymadılar. Ama Kur Korumalı Mevduat’a ödenecek trilyonları, zenginlere çekilecek peşkeşleri baştan bulup bütçeye koydular. O zaman Tandoğan sizi görmeyen, sizi düşünmeyen, sizin için kaynak bulmayan, bütçeye koymayan bu iktidara hep birlikte sesleniyoruz. Buradan sonra bu bütçeyle geçim olmaz. Geçim yoksa, seçim var. Geçim yoksa, seçim var. Geçim yoksa, seçim var. Buradan kaçmaları mümkün değildir. Ve seçim olduğunda hiç öyle kaynak derdiniz yok. Erdoğan parayı kime verdiyse, para oradadır, o kaynak oradadır. Aynı paradır, para vardır, sadece verileceği yer değişecektir. Kalyon İnşaat’a değil, emekli Kadir Abi’ye gidecektir, Mehmet Cengiz’e değil asgari ücretli Mehmet Kardeşime gidecektir.” “EN CILIZ KALABALIK, YALNIZLIKTAN İYİDİR” “Buradan içimizdeki asgari ücretli kardeşlerime, asgari ücretli emekçi kardeşlerime el sallıyorum. Buradan sendikalı olmayan herkese sesleniyorum. En kötü sendika, sendikasızlıktan iyidir. En kötü örgütlenme, örgütsüzlükten iyidir. En cılız kalabalık, yalnızlıktan iyidir. Örgütlenin, örgütlenin, örgütlenin… Hepinizi sendikalı olmaya, sendikal mücadele ile hak aramaya davet ediyorum. Türkiye tarihinde, sendikalar tarihinde ömür vermiş, can vermiş tüm büyüklerimizi saygıyla, minnetle anıyor, bütün emekçi kardeşlerimi sendikalaşmaya davet ediyorum. İstifaya davet ettiğiniz hükümet, asgari ücreti sendikalarla konuşuyor. Oysa sendikalı işçide asgari ücret söz konusu olmaz. Toplu İş Sözleşmesi, asgari ücretin üzerinde bağıtlanır, üzerinde imzalanır. Ama 1970’lerde işçilerin yüzde 75’i, dört işçiden üçü sendikalıyken bugün maalesef bu rakam fiilen yüzde 14,75 durumundadır. Bu, resmi ve gerçek rakamdır. Ancak yarısı kamuda çalışan işçilere ait. Yani özel sektör sendikalı işçilerin yüzde 7’sidir. Türkiye’de işçilerin yüzde 14,5’i sendikalıyken, grevli ve toplu sözleşme hakkından yararlanan sadece yüzde 9’dur. Bunun da yarısı özel sektördür. Yani Türkiye’de 100 işçiden sadece 4,5 tanesi grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkına sahipken, grevli toplu sözleşme yapabiliyorken, yüzde 95’i bu haktan mahrumdur. İşte bizim esas sorunumuz, bu iktidarın esas hoşuna giden de budur. Buradan bir kez daha işçilere sendikalara üye olmaları çağrısında bulunurken, sendikalara da üretimden gelen güçlerini kullanma bu iktidara bu yılı dar etmeye davet ediyorum.” “İLK GÜNDEN ASGARİ ÜCRETTE 2 BİN LİRA KAYIP VAR” “Sözün sonuna gelirken, dün bir kez daha Sayın Erdoğan çıkmış şöyle söylüyor: ‘Biz asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik.’ Erdoğan, hangi enflasyona ezdirmediniz? TÜİK’in enflasyonu dahi yüzde 50, verdiğiniz zam yüzde 30. Diyorlar ki, ‘Asgari ücrete zam yaparsak enflasyon artar.’ Bu koca bir yalan. Koca 2024 yılı boyunca asgari ücrete bir kuruş zam yapmadın, yine yüzde 50 enflasyon yaptın. O da senin kendi hesabına göre… Bakın 2002 yılında bu iktidar geldiğinde, bir asgari ücret yedi çeyrek altın alıyordu. Hesap ortada: Asgari ücret 184 liraydı, çeyrek altın 27 liraydı ve yedi çeyrek altın alıyordu. Geçen sene ocak ayında verdiği 17 bin 2 lira asgari ücret beş çeyrek altın alıyordu ve o verdiği asgari ücret, bu ay aralık ayında ancak üç çeyrek altın alabiliyor. Yani AKP iktidarı boyunca yedi çeyrek altından üç çeyrek altına gerilemiş durumdayız. İlan edilen asgari ücret; 22 bin lira, ocak ayının sonunda alınacak. O zaman kim bilir altın kaç lira olacak? Ama hiç değişmese bugün verdiği maaş, bugünkü altın fiyatıyla 4,5 çeyrek altın. Geçen seneki beğenmediğimiz 17 bin lira, beş çeyrek altın alıyorken bugün verdiği asgari ücret, şimdiki altın fiyatıyla bile 4,5’ta. Şimdiden, bir ay öncesinden yarım çeyrek altın cebinizden çekip alınmış. Yani 2 bin 500 lira. Aynen demin söylediğim gibi... 7 bin lira alımda kayıp, 5 bin lira zam, 2 bin lira ilk günden kayıp var. Bir yıl boyunca da bunu sürdürmeye çalışacaklar.” “NİYE ALTIN HESABI YAPIYORSUN?’ DİYENE DAHA KÖTÜ HESAP ORTADA…” “Erdoğan, çeyrek altın hesabına kızıyor, ‘Altınla mı hesaplanıyor? Altın mı yiyorlar?’ diyor. Yiyemiyorlar ama bir dönüp bakmak lazım… Ocak 2024’te verilen 17 bin 2 lira, kilosu 300 lira olan dana kıymadan 57 kilo alıyordu. Bugün verdiği para, 37 kilo dana kıyma alabiliyor. Dana kıymanın kilosu 590 lira. Bunu söylediğimde itiraz eden de oluyor. 650 lira diyen var, 700 lira diyen var. Geçen sene 57 kilo dana kıyma, bugün 37 kilo dana kıyma. Yani ‘Altın mı yiyorlar?’ diyene, ‘Niye altın hesabı yapıyorsun?’ diyene çok daha kötü dana kıyma hesabı ortada. Ayrıca Ocak 2024’te 17 bin lira, bin 700 tane simit alırken bugün verdiği asgari ücret, bin 470 tane simit alıyor. Biz asgari ücrete yüzde 76-77 zamla 30 bin lira önerirken bile utandık, yüzümüz kızardı. ‘Evet, makuliyeti kaçırmayalım ama 30 bin lira ile geçim mi olur?’ dedik ama Erdoğan 22 bin lirayı sizlere layık gördü. Cumhuriyet Halk Partisi olarak sadece asgari ücrete zammı değil, küçük esnafı bu artıştan koruyacak 8 bin lira işçi başına desteği, KOBİ’leri bu artıştan koruyacak 5 bin lira işçi başına desteği de birlikte önermiştik. Ama iktidar at gözlüğü takmış, öyle bakıyor. Sadece zengine bakıyor, sadece parası olana bakıyor. Garibana, işsize, çalışana, emekliye, öğrenciye hayatı dar ediyor. Bu nedenle de halkın karşısına çıkamıyor.” “ARTIK GÖLGE ETME, SANDIĞA GEL, HESAP VER” “Buradan Tandoğan Meydanı’na soruyorum: Erdoğan çarşıya çıkabiliyor mu? Pazara gidebiliyor mu? Sokakta yürüyebiliyor mu? Orada asgari ücreti savunabiliyor mu? Emekliye gelip de ‘Geçinebiliyor musun?’ diye sorabiliyor mu? Ama ne diyor, ‘Şam’ı fethettim’ diyor. Erdoğan, Şam’ı fethetmeyi bırak, yurda dön. Emeklinin ve emekçinin fethedebiliyorsan gönlünü fethet. Ama sen o gönülden çoktan düştün, vatandaşın gözünden çoktan düştün. Erdoğan kendi Türkiye sınırlarında ama aklı maalesef Suriye’de. Artık Türkiye’nin gerçeklerine dönmesi lazım ama ‘Dön’ diyemiyorum. Bu sorunlara çözüm bulması lazım. Asla ona ‘Bunları çöz’ demiyorum. Çünkü o, bu meydandan taraf olmadığını gösterdi. Ona ‘Kendine gel’ demiyorum. Çünkü kendisi o tarafta olduğunu gösterdi. Ona sadece ‘Yoldan çekil, önümüzden çekil. Bu emeklinin, bu asgari ücretlinin hayatını karartıyorsun, artık gölge etme ve çekil. Artık buraya gel, sandığa gel, karşımıza gel, bu millete hesap ver’ diyorum.” “ERDOĞAN SORUNLARI ÇÖZEMEYECEK” “Erdoğan’a ‘Sorunu çöz’ demiyoruz. Çözmüyor, çözemiyor, çözemeyecek. Ama çözüm burada, çözüm meydanda, çözüm hak aramakta. Çözüm hakkımızı hep beraber almakta. Millet burada, işçi burada, emekli burada, esnaf burada, memur burada. Ve bu meydandan Türkiye’ye sesleniyoruz, böyle olursa, Tandoğan‘lar dolarsa, şehirlerde miting meydanları dolarsa, 10 binler 100 binlere, 100 binler milyonlara çıkarsa, sizin hakkınızı yiyenler orada oturamayacaklar. Bundan sonra meydan meydan dolmaya, hep birlikte taşmaya, hakkımızı almaya var mıyız? Var mısınız? Tayyip Bey ‘Muhalefetin sırtında küfe yok’ diyor. Doğru. Millet maalesef o onurlu küfeyi taşıma yükünü sana verdi. Ama yapamadın, yapmadın, milleti yük gördün. Onların sorununu çözmedin. Oy alırken onlara gittin, seçimden sonra sırtını döndün. Öyle olunca artık bu milletin senden bir umudu kalmamıştır. Ama biz hem Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tek başımıza değil bütün muhalefeti hep birlikte kucaklayarak, biz bu küfeyi sırtlanmaya ve bu sorunu çözmeye, işte bu yüzleri güldürmeye varız. Erdoğan’ı göndermeye, halkın iktidarını kurmaya var mısınız? Var mısınız? Hep beraber başaracağız, söz veriyorum, başaracağız.” “HEP BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ” “Sizler buradaki 10 binleri görüyor musunuz? Bir kuvvetli alkış yapalım, meydanlara sığmayanlara. Hep beraber hakkımızı almaya, hak yiyenleri yollamaya, hakkımızın vereceklere omuz vermeye var mısınız? Hep birlikte başaracağız. Meydan Tandoğan, bu tarafta meydanlara sığmayanları görüyor musunuz? Onlara da yürekten bir alkış yapalım. Yürekten bir alkış. Değerli tertip komitesi, ‘Yurttaş sesleniyor, hakkımızı alacağız’ dediniz, sesinizi duyanları, 100 binler olanları, bu meydanları dolduranları görüyor musunuz? Bu komite 2025 yılının büyük mücadelesinin ilk fişeğini ateşleyen komitedir. Hepsine yürekten teşekkür ediyoruz. Bundan sonra asla yalnız yürümeyeceğiz, her zaman evden çıkarken bir komşuyu, işçi servisinde bir emekçiyi, sendikada bir yoldaşı, kahvede bir arkadaşı, tarlada bir komşuyu ikna edeceğiz. Gelirken onlarla birlikte geleceğiz. Sel olup akacağız, bu haksız rejimi değiştireceğiz, mutlaka sandığı getireceğiz, mutlaka bu iktidarı göndereceğiz.” “100 BİNLER BÜTÇEYE ‘HAYIR’ DİYOR” “Kendisine açıkça söylemiştim. ‘Eğer bu sesi duyarsan geçim olur’ demiştim. Duymadı, geçim olmadı. 2025 yılı geçim yılı olmayacağı şimdiden belli. 2025’te bu emekli maaşıyla, bu asgari ücretle, yüzde 12-16 zam yapacakları emekli, memur emeklisinin, işçi emeklisinin maaşlarıyla 12 bin 500 lirayı yapmayı düşündükleri 14 bin lirayla 2025’te geçim olur mu, geçim olur mu? ‘Geçinemem’ diyenler, hükümetin bu bütçesine ‘hayır’ oyu verenler elini kaldırsın. Erdoğan sen bütçeyi Bahçeli ile geçirdin, ama bak 100 binler bu bütçeye ‘hayır’ diyor, ‘hayır’ diyor, ‘hayır’ diyor. İşte bu güzel evler halkın iktidarına kalkacak. Bu güzel eller halkın iktidarını kuracak. Bu güzel eller hakkını söke söke alacak. Hepinizi saygıyla selamlıyorum, kendinizi coşkuyla alkışlayın. Türkiye’nin kurtuluşu bu alkıştadır. Duyun bu sesi. Bu alkış, bir iktidarı gönderen, halkın iktidarını kuran alkıştır. Daha yüksek, daha, daha, daha. Hep birlikte iktidara, iktidara, iktidara. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.” dedi.

Başkan Subaşı ve İl Yönetimi Tam Kadro Ankara'da Haber

Başkan Subaşı ve İl Yönetimi Tam Kadro Ankara'da

Bilecik Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı, beraberindeki heyetle birlikte Cumhuriyet Halk Partisi grup toplantısına katıldı. Beraberinde belediye başkan yardımcıları ve belediye meclis üyeleriyle birlikte toplantıya katılan Başkan Subaşı, Genel Başkan Özgür Özel’in grup konuşmasını dinledi. Milletvekili Yaşar Tüzün ve Bayırköy Belediye Başkanı Aykut Dilsiz’in de katıldığı program hakkında sosyal medya hesabında paylaşım yapan Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı, ‘’Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel liderliğinde toplanan Cumhuriyet Halk Partisi TBMM Grup Toplantısı için Belediye Meclis Üyelerimiz ile birlikte Ankara'dayız.  Halkımızın sorunlarını gündeme taşımaya ve bu sorunlara kalıcı çözümler üretmek için durmadan çalışmaya devam edeceğiz.’’ İfadelerini kullandı. SUBAŞI GENEL BAŞKAN ÖZGÜR ÖZEL İLE BİR ARAYA GELDİ Ankara programı kapsamında CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile de bir araya gelen Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı ve beraberindeki heyet üyeleri daha sonra Yerel Yönetimlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ü, CHP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın’ı, CHP Grup Başkanvekili ve Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ı ziyaret etti. Programı kapsamında ayrıca Bilecik Milletvekili Halil Eldemir'i de ziyaret eden Başkan Subaşı ve beraberindekiler daha sonra BŞEÜ Atatürkçü Düşünce Topluluğu Üyesi öğrencileriyle  birlikte CHP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın'la bir araya geldi.

Başkan Yavaş: Haber

Başkan Yavaş: "Amaç Üzüm Yemek Değil Bağcıyı Dövmek"

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i BAKAP’ta ağırlayan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, “Bu tesis yüzlerce yıl sonrasına miras kalacak. Bana ‘En büyük eseriniz nedir’ diye sorsalar, burayı söylerim” dedi. Gazetecilerin SGK borçları ile ilgili sorularını cevaplayan Yavaş, yüzde 50 teminatı karşılayacak şekilde bir ödeme yaptıklarını belirtti ve şunları söyledi: “Şimdi haczin hemen kaldırılması lazım. Ama kaldıracaklar mı, kabul edecekler mi bilmiyorum... Amaçları parayı tahsil etmek mi, üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?” Özgür Özel: “Atatürk'ün yazılı vasiyetine rağmen Ankara'yı yıllarca yöneten anlayış, Atatürk Orman Çiftliği'ne sahip çıkmadı. Burada görüyoruz ki Atatürk'ün vasiyetine uygun Atatürk Orman Çiftliği'nin, ona yapılan ihanetin, ona saplanan hançerin bu tarafta bir telafisi oluyor” dedi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile birlikte Türkiye’nin en büyük tarım kampüsü ve rekreasyon alanı olan BAKAP’ı ziyaret etti. “ÇORAK BİR ARAZİYİ ÜRETİM VE EĞİTİM MERKEZİNE DÖNÜŞTÜRDÜK” ABB Kırsal Hizmetler Daire Başkanı Ahmet Mekin Tüzün’ün sunum eşliğinde bilgiler verdiği proje hakkında konuşan Başkan Mansur Yavaş, projenin hem Ankaralılara hem de ülke tarımına büyük katkı sağlayacağını vurgulayarak şunları söyledi: “Çorak bir araziyi dönüştürerek hem üretim hem de eğitim merkezi olarak kullanılacak büyük bir tesisi hayata geçirdik. Bu tesis yüzlerce yıl sonrasına miras olarak kalacak. Atatürk Orman Çiftliği projesini örnek aldık. Bana, ‘en büyük eserin nedir?’ diye sorsalar ben burayı söylerim. İnsanlar burada hem üretecek hem de üretmeyi öğrenecek.” Projeye şimdiye kadar yaklaşık olarak 1 milyar lira harcandığını ifade eden Yavaş, tesisin ikinci aşamasının bu dönem içerisinde tamamlanmasının hedeflendiğini belirterek “Yapılan yollar, binalar bir gün unutulur ama bu tesis asla unutulmaz. Türkiye’ye örnek bir üretim merkezi kazandırdık” dedi. ÖZEL: “ÖRNEK BİR PROJE" Açıklamasında BAKAP Tarım Kampüsü ve Rekreasyon Alanı’nın örnek bir proje olduğunu vurgulayan Özgür Özel ise “Önce AR-GE, ardından eğitim ve üretim var burada… Ayrıca da tarım turizmi var. Küçücük çocuklar arıcılığı öğreniyorlar, fide yetiştirmeyi öğreniyorlar, toprakla temas ediyorlar. Çiftçilere destek veriliyor ve bundan sonra iyi tarım uygulamaları için çok önemli çalışmalar yapılıyor. Ortaya çıkan üretim de bir sosyal belediyecilik anlayışı için de hem ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor ve gıda güvenliği açısından da belediyenin burada bir referans uygulaması olmuş oluyor” dedi. Özel şöyle devam etti: “Atatürk'ün yazılı vasiyetine rağmen Ankara'yı yıllarca yöneten anlayış, Atatürk Orman Çiftliği'ne sahip çıkmadı. İtirazlara, mahkeme kararlarına rağmen Atatürk Orman Çiftliği'nin yapılaştırdığı bir süreci yaşadık. Burada görüyoruz ki Atatürk'ün vasiyetine uygun Atatürk Orman Çiftliği'nin, ona yapılan ihanetin, ona saplanan hançerin bu tarafta bir telafisi oluyor.” YAVAŞ: “AMAÇ ÜZÜM YEMEK DEĞİL, BAĞCIYI DÖVMEK” ABB Başkanı Mansur Yavaş, otobüslerle yapılan BAKAP gezisinin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Yavaş, “SGK alacaklarına karşılık SGK'ye teklif sunduğunuzu ve 'size teminat gösterelim dediğinizi ve kabul edilmediğini' açıkladınız. SGK borcu yüzünden belediyelere haciz uygulamasını nasıl değerlendirirsiniz" ve "SGK borçları nedeniyle icraatlarınızda bir sorun olacak mı?" sorularına şöyle cevap verdi: “3 aydır tekliflerimizi sunduk, sunulan tekliflerimizi hep geri çevirdiler. 80-90 gayrimenkulü teminat olarak gönderdik. ‘Değerlendirmesini de siz yapın’ dediler. Değerlendirmesini biz resmi kuruluşlara yaptırdık. 2 milyarlık bir teminat hazırladık, bu da yüzde 50’yi karşılıyor. Zaten 1 milyar da daha önce ödemiştik. Şimdi hacizin hemen kaldırılması lazım. Şimdi haczin hemen kaldırılması lazım. Ama kaldıracaklar mı, kabul edecekler mi bilmiyorum. İşin enteransan daha önceki basın toplantılarında söylediğimiz 1 milyara yakın da Çevre Bakanlığından alacağımız var. 'Onu size devredelim' diyoruz onu da kabul etmiyorlar. Yani nakit parayı da kabul etmiyorlar. Amaçları parayı tahsil etmek mi üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi...Bunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Biraz önce sordular 'açıklanıyor' diye, ben söyleyeyim açıklayamazlar. Eğer açıklayabilecek olsalardı o 90 milyarlık listeyi açıklayabilecek olsalardı büyük bir keyifle açıklarlardı. 3 aydır bizde 'açıklayın' diyoruz açıklamıyorlar. Açıklamadıklarına göre bu şekilde açıklamış oluyorlar.  “AİLELER BU HÜKÜMET YÜZÜNDEN MAĞDUR” Belediye bütçesi, yoksulların ve mağdurların hizmetine ayrılmıştır. Ne personelin maaşı ödenmez kalır ne de sosyal yardımlar kesilir. Biz bu kış vatandaşlarımızı üşütmemeye devam edeceğiz. 200 bin aileye protein desteğini sürdüreceğiz. Önceliğimiz onlar, yani hükümetin mağdur ettiği bu aileler. Onların yüzünden mağdurlar. 22 yıldır ülkeyi yönetip hala Ankara’da 200 bin yakın destek alan aile varsa herhalde bizim kusurumuz değil, o ailelerin de kusuru değil. Dolayısıyla en fazla önümüzdeki yıllarda planladığımız 2-3 tane kavşağı birer yıl erteleriz ama şu yapacağımız hizmetlerin hiçbirisinden geri kalmayız. Kreşi de yaparız, sütü de dağıtırız, konseri de yaparız! Çünkü bizim konsere harcadığımız para, bütün bütçemizin binde 6’sı. Öyle abartılan bir rakam ortada yok. Ama görüyoruz ki kendi yakınlarına baktığımızda, kendi adaylarının ya 600 dairesi var ya 600 milyon liralık villası var. Önce o taraflara bir bakmalarını tavsiye ederim.”

Genel Başkan Özel: Haber

Genel Başkan Özel: "Kadın ve Eşitlik Bakanlığı Kuracağız"

Bilecik Belediyesi tarafından hazırlanan program kapsamında, Türk Kadına Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesi ve Atatürk’ün Bilecik’e Gelişi konulu konferans gerçekleştirildi. Şeyh Edebali Kültür ve Kongre Merkezindeki programa; CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün,  CHP Kadın Kolları Genel Başkanı ve Osmaniye Milletvekili Asu Kaya, Bilecik Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı Sema Kendirci Uğurman, CHP Bilecik İl Başkanı Ali Özdemir ile çok sayıda davetli yer aldı. 5 Aralık 1934'ün Türk kadınına genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkının tanındığı gün olduğunu hatırlatan Özgür Özel, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne 1935 seçimlerinde 18 kadın milletvekilinin girdi. Bu oran, 1935'teki oran bir daha çok uzun yıllar yakalanamadı. 600 sandalyeli bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinde 119 kadın milletvekilimiz var ve oran sadece yüzde 20. Fransa gibi veya diğer Avrupa ülkeleri gibi çok daha geç bu haklara kavuşabilmiş ülkelerde artık kadınlarla erkeklerin eşit temsili anayasal güvence altında ve yerleşmiş bir uygulama olarak da devam ediyor. Haklı olarak Türkiye'deki kadın hareketi eşit temsili çok uzun süredir özlemekte, hedeflemekte ve bu konuda yürümekte. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yürüyüşe önce yüzde 20'lik, sonra yüzde 30'luk, sonra yüzde 33'lük kadın kotalarıyla omuz ve destek verdik. 4- 9 Eylül'de Ankara'da gerçekleştirdiğimiz değişim kurultayımızda ise tüzüğümüzü bundan böyle yapacağımız 3 seçimde yüzde 40'a, 45'e ve 50'ye vararak eşit temsili bundan en geç 6 ila 8 yıl içinde yakalayacağımız o güne kadar da güvenli adımlarla ilerleyeceğimiz bir iradeyi deyim yerindeyse partimizin kendi anayasasına derç ettik" dedi. 'KADIN VE EŞİTLİK BAKANLIĞI KURULACAK' Genel Başkan Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kabinesinde 17 bakan ve cumhurbaşkanı yardımcısı olmasına rağmen sadece tek bakanın kadın olduğunu söyledi. İktidara geldiklerinde Kadın ve Eşitlik Bakanlığı kuracaklarını ifade eden Özel, "O kadın bakan, aileden sorumludur. Aslında mevcut duygu durumu, kadını sizinle nasıl konumlandırıldığı açıkça ortadadır. Kadını sadece aileyle, çocuk bakmakla, yaşlısına sahip çıkmakla, engellisine bakmakla, yemek pişirmekle, kocasını beklemek kafasında konumlandıran anlayışa karşı CHP, aileden sorumlu bakanlığı zaten gelecek iktidarında ikiye ayıracak. Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Kadın ve Eşitlik Bakanlığı olacak." dedi. BAŞKAN SUBAŞI: ‘’KADINLARIN GÜCÜNÜ VE VARLIĞINI HER ALANDA DAHA GÖRÜNÜR KILMAK İÇİN ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ’’ Bilecik Belediye Başkanı Melek Mızrak Subaşı da yaptığı konuşmada kadının toplumsal yaşamdaki yerine değinerek, şunları söyledi: ‘’Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 5 Aralık 1920’de, Milli Mücadelenin seyrini değiştiren Bilecik Görüşmesi ile Cumhuriyetimizin temellerini güçlendirirken, bu ziyaretten tam 14 yıl sonra, 5 Aralık 1934’te Türk kadınlarına siyasal haklarını tanıyarak toplumun her kesimini Cumhuriyetin eşit yurttaşları haline getirmiştir. O gün Türk kadınına tanınan haklar yalnızca ülkemizin değil, dünyanın demokrasi tarihinde de bir devrim niteliği taşımaktadır. Atatürk öncülüğünde tanınan bu haklar, kadınları toplumsal hayatta daha güçlü kılmış, ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyesine taşımada öncü inkılaplardan bir tanesi olmuştur. Bizler de bugün geçmişimizin ışığında geleceğe yürürken, kadınların gücünü ve varlığını her alanda daha görünür kılmak için çalışmaya devam ediyoruz.  5 Aralık 1934’te, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçen yasa ve Atatürk öncülüğünde Cumhuriyeti kuran idarenin kadınlara tanıdığı haklar bugün göstermiştir ki, kadınlar yalnızca siyasal yaşamda değil, hayatın her alanındaki başarılarıyla toplumumuzu aydınlatmaya devam etmektedirler. Konuşmaların ardından Özel ve beraberindekiler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası'nın konserini izledi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.