SON DAKİKA
Hava Durumu

#Sağlık Ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası

Porsuk Haber Ajansı - Sağlık Ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlık Ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Düzenleme BM Engelli Hakları Sözleşmesine Aykırı! Haber

Düzenleme BM Engelli Hakları Sözleşmesine Aykırı!

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Eskişehir Şubesi tarafından TBMM'de gündeme gelen engelli bireylerin araç alımında ÖTV muafiyetine ilişkin yasa teklifine yönelik bir değerlendirme yapıldı. SES Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu adına, Şube Sekreteri ve Engelli Komisyonu Üyesi Engin Yıldız tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda engelli bireylerin araç alımında ÖTV muafiyetine ilişkin önemli değişiklikleri içeren yasa teklifi getirildi. Özel Tüketim Vergisi Kanunu'nda yapılan bu düzenlemeye göre;  -Engelli araçları artık on yılda bir yenilenebilecek. -Satın alınacak araçlara en az yüzde 20 oranında yerli üretim olma şartı getirilecektir. - ÖTV istisnası ile engelli araç alımı yetkisi cumhurbaşkanlığına verilecektir. Bu Düzenleme Engellilerin Bağımsız, Eşit ve Erişilebilir Yaşam Hakkını Hedef Almaktadır! Bu yeni düzenlemeyle birlikte, engelli vatandaşların daha uzun süre aynı aracı kullanmasını gerekmektedir. Bu yasayla engellilerin daha yeni ve daha konforlu araçları kullanması hakkının elinden alınmasına neden olacaktır. Aynı zamanda engellilerin yeni ve konforlu araçlara binmesi fazla görülmektedir. Engellerin kazanılmış hakkı olan 5 yılda bir araç alımının 10 yıla uzatılması, engelli haklarına bir saldırı olarak anlaşılmaktadır. Engelliler, herkes gibi güvenlikli, konforlu ve yeni araçları kullanmak istiyor. Araç alımının 10 yıla uzatılması bu hakkın elinden alınmasına neden olmaktadır ve asla kabul edilmez! Düzenleme Engellilerin İhtiyaçları Göz Ardı Edilmektedir! Benzer şekilde yeni düzenlemeye göre, ÖTV istisnası ile engelli alınacak araçların en az yüzde 20 oranında yerli üretim olma şartı getirilecektir. Bu durum engellilerin ihtiyacına ve özel durumuna göre seçeceği aracı almasını engelleyecektir. Dolayısıyla engelliler engel gruplarının ihtiyaç ve yaşadığı mekan özelliklerine göre değil; onlara sunulan kısıtlı seçeneklerle araç almak zorunda kalacaklardır. Engellileri mağdur edecek bu kısıtlamanın gündeme dahi getirilmemesi gerekmektedir. Bu Düzenleme BM Engelli Hakları Sözleşmesine Aykırı! Geçirilmesi planlanan düzenlemede engellilerin kazanılmış haklarına dönük çok ciddi kayıplar söz konusudur. Madde de ÖTV istisnası ile engelli araç alımı araç alımı 10 yılda bire çıkarılıyor ve araçlarda %20 yerli olma şartı konulmaktadır. Bu maddeler engellilerin bağımsız, eşit ve erişilebilir yaşam hakkına göz dikmektir. Bu düzenleme engelliler açısından ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştirecektir. ÖTV istisnası ile engelli araç alımı düzenlemesi engelliler için açıkça hak gaspı ve sosyal-ekonomik ayrımcılığı arttıracaktır. Engellilerin eşit, bağımsız ve erişilebilir yaşam hakkına saldırıdır. Bu düzenleme Türkiye’nin de imzasının olduğu BM Engelli Hakları Sözleşmesine göre aykırıdır. Kabul edilemez."

Sosyal Hizmet Lütuf Değil, Haktır! Haber

Sosyal Hizmet Lütuf Değil, Haktır!

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Eskişehir Şubesi tarafından, TBMM'de görüşülen  Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi ile ilgili değerlendirmelerde bulunuldu. SES Eskişehir Şube Yönetim Kurulu adına Şube Eş Başkanı Bülent Yıldırım tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; ''Gerek kaynak ve gelir dağılımında gerekse kamusal hizmetlere erişimde temel belirleyici, bütçenin ve bütçe doğrultusunda yürütülen politikaların, toplumun her kesimini farklı bir şekilde etkilediğidir. Yapılan bütçe görüşmelerine toplumun farklı kesimlerinden; özellikle sosyal hizmete erişimi elzem olan kesimlerin temsilcilerinin davet veya dâhil edilmemiş olmasını açık bir eksiklik olarak görmekteyiz. Hazırlanan bütçenin Aile ve sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda çalışan emekçileri doğrudan ilgilendirdiği göz önüne alındığında; İşkolunda örgütlü ve söz konusu alanda çalışan emekçilerin iradi temsilcisi olan sendikamızın bu görüşmelere dâhil ve davet edilmemiş olması aynı anti-demokratik süreç işletmenin farklı bir boyutuna işaret etmektedir.   Derinleşen yoksulluk ve artan hak ihlalleri kıskacında, alanın emekçileri ve sosyal hizmete gereksinim duyan birey ve guruplar için söz konusu bütçe görüşmeleri her zamankinden çok daha fazla önem arz etmektedir. Kötü ekonomi politikaları ve uygulamaları neticesinde her geçen gün ağırlaşan yaşam koşulları toplumun bazı gruplarını daha kırılgan hale getirdiği ortadadır. Tamda bu noktada yapılan bütçe görüşmelerinin duyarlılıkla ve kamusal sorumluluk bilinciyle yürütülmesini beklerdik. Ancak, gerek bütçe sürecinde izlenen usul gereksede bütçe içeriği bizlere açık bir şekilde gösteriyor ki, mevcut erk bu duyarlılık ve sorumluluktan uzak bir anlayışla hareket etmektedir.     Özenden ve dikkatten uzak bir şekilde hazırlanan 2025 ASHB bütçesi en genel hatlarıyla incelendiğinde; sadece aile kavramı içerisinde anlam ve önem kazanan kadınlar, korunmayan ve evrensel insani ölçütlerin çok altında yaşam ve gelişim standartlarına mecbur edilmiş çocuklar, hak ettikleri değeri ve refahı alamayan yaşlılar, özel önlemlerle desteklenmesi gerekirken ısrarla kamusal alandan uzaklaştırılan engelli bireyler bütçeden hakettiklerini alamamaktadır.Tünelin ucundaki ışık gösterilerek siyasi emellere ve menfaatlere kurban edilen mülteciler, göçmenler ve sığınmacı bireyler ve halklarımız,  iktidarın yanlış politikaları ile beslenen yoksulluk canavarının pençesinde bütçeden payını alamamaktadır. Maalesef tablo karamsar ve bu tablonun mimarlarının 2025 yılı bütçe teklifinde sergilediği özensizlik ve sorumsuzluk ortadadır. Tutarsız ve nitelikten yoksun ekonomi politikaları nedeniyle derinleşen yoksulluğa karşı kamusal sistemin en güçlü ve teşkilatlanma açısından en örgütlü bakanlığı olması gereken aile ve sosyal hizmetler Bakanlığı'nın ne yazık ki bu misyonundan çok uzak olduğu bütçe taslakları, harcamaları ve pratikleriyle ile aşikârdır. 2023 yılında TÜİK verilerine %64 olan, 2024 yılında %41.5 olması beklenen enflasyona karşın aile ve sosyal hizmetler Bakanlığı'na ayrılan bütçenin aynı oranda artmadığı görülmektedir. Bu durum açıkça göstermektedir ki, aile ve sosyal hizmetler bakanlığının bütçe taslağının halktan yana değil tamamen siyasi ve iktisadi saiklerle tasarlandığını göstermektedir. 2025 bütçesinde hak ettiğini alamayan dezavantajlı kesimlere yakından bakalım; Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Türkiye nüfusunun yaşlanma eğilimde olduğu ve her geçen gün yaşlı nüfusun artmakta olduğu bilinmektedir. 2023 yılı TÜİK verilerine gore ülke nüfusunun % 10,2 si 65 yaş ve üstü yaşlılardan oluşmaktadır. Bu alanda uygulanması gereken temel politikanın ‘yaşlı bireylerin toplum içerisinde desteklenmesi ve izlenmesi’ olması gerekirken bu politikaların ve perspektifin iktidarın hazırlamış olduğu bütçede yer almadığını görmekteyiz. İktidarın mevcut bütçede yaşlılara yönelik kurumsal bakım hizmetleri kapasitesini ciddi anlamda düşürdüğü görülmektedir. 2023 planlanan ve gerçekleşen ile 2024 yılı için planlanan ‘huzurevleri ve yaşlı bakım rehabilitasyon merkezlerinden hizmet alan yaşlı birey sayısı’ verilerine bakıldığında hazırlanan bütçenin Türkiye’deki mevcut tablo ve demografik eğilimler ile ne denli orantısız olduğu görülecektir.   Yaşlı bakım alanında kamu eli ile yürütülmesi gereken bakım hizmetleri eksik aksak yürütülmektedir. Nitekim Ülkenin tamamında kamuya ait 168 huzurevi varken, özel huzurevi sayısı 270 civarındadır. Kamuya ait huzurevlerinde bakılan yaşlı sayısı planlanan sayının altında kalarak 14800 olarak gerçekleşmiştir. Huzurevi hizmetinin ücretsiz olması gerekirken bunun aksine oda ücretlerine % 300 civarı zamlar yapılmış ve yaşlının cebindeki son kuruşada göz dikilmiştir. Ülke nüfusun her geçen yıl yaşlandığı ve yaşlıların bakım ihtiyaçlarının artacağı kesin olmasına rağmen ASHB bakanlığı bu gerçeği görmezden geliyor ve 3 yıllık planlamada bakılacak yaşlı sayısını yıl bazlı olarak 50 kişi arttırmayı teklif edebiliyor. Yaşlı bireylerle ilgili bütçede yer alan bir diğer husus ise ‘ücretsiz seyahat izni kapsamında‘ gelir desteği verilen araç sayısı hususudur. 2023 yılında 17.526 araç yaşlıların ücretsiz seyahati için devletten gelir desteği alırken bu sayı 2024 yılı bütçesinde 18900 olarak gerçekleşmiş ve 2023 yılı hedeflerinin bile gerisinde kalmıştır. Yapılan 3 yıllık bütçe planlamasında yine yıl bazlı 100 araçlık bir artış planlanmıştır. Yani mevcut iktidar ülke nüfusu içerisinde sayısı 9 milyonlara ulaşan yaşlılara bütçeden gerekli ve yeterli kaynağı aktarmaktan imtina etmektedir. Yine ülke nüfusunun yaklaşık % 12 sine tekabül eden özelgereksinimli bireylerde bütçeden hakettikleri payı alamamaktadırlar. ASHB'nın 2025 bütçe planında engelliler neredeyse yok sayılmışlardır. Öyleki 2024 yılında engelli aylığı bağlanan kişi sayısının 2025 yılında 14500 kişi azaltılması planlanmıştır. Engelli bireylerin ihtiyaçlarını ve gereksinimlerini ortadan kaldıracak bir politika üretmeden yok sayma dışında bu hedef nasıl gerçekleştirilebilir.  Yine kurum bakımına ihtiyaç duyulan engelliler için sadece 2024 yılı itibariile 106 resmi bakım merkezi varken bu sayının 2025 bütçe planında sadece 1 adet arttırılması planlanmıştır. Desteklenmesi gereken engelli bireylerin toplumsal yaşamın istedikleri her alanında etkinlik gösterebilmelerinin önündeki en büyük bariyeri maalesef iktidarın mevcut sosyal politikaları teşkil etmektedir. Şöyle ki engelli bireylerin kentsel-kamusal alanda en çok zorluk yaşadıkları durumların başında gelen ulaşım ve erişilebilirlik meselesi oldukça büyük önem arz etmektedir. Kentsel mekânlarda ve kamusal alanlarda engelli bireyler için erişilebilirlik can yakan bir sorun olmaya devam etmektedir. Aile ve sosyal hizmetler bakanlığının sorumluluğunda bulunan erişilebilirlik denetimlerinin ve izlemelerinin 2023 ve 2024 yıllarında planlanan ve gerçekleştirilen denetim sayılarına bakıldığında bakanlığın bu konuya ne denli ciddiyetsiz ve özensiz yaklaştığı rahatça görülecektir. Engelli dostu kentlerin inşaasında ASHB üzerine düşeni yapmamaktadır. Nitekim 2025 yılı için de aynı özensizlik ve sorumsuzluğun devam ettiği bütçe raporundaki planlamalarda aşikârdır. Bunun yanında engelli bireylerin istihdamında da geçen yıllarda planlananın bile altında kalındığı yine verilerle ortaya konmuştur. Buna karşın 2025 yılı bütçesinde de bu durumun aynı şekilde devam edeceğinin parametreleri mevcuttur.   Sosyal Yardım Politikaları AKP iktidarının uzun süredir sosyal yardımı hak olmaktan çıkardığını, yardım / lütuf ve bağımlılık ile oy ilişkisi bağlamına yerleştirdiğini vurguluyoruz. Sosyal yardımlar yoksulluğu sürdürme, yoksullaştırılan emekçileri iktidara bağımlı hale getirme politikasının bir aracı olarak kullanılmaya devam edilmektedir. Tamda bu amaç doğrultusunda ASHB'nin 2025 yılı bütçesinde en büyük payı 219.723.130.000 tl ile yoksullukla mücadele ve sosyal yardımlaşma kalemi almaktadır. Uzun yıllardır sosyal hizmetlerde ana kalemin giderek artan şekilde bu biçimde kurulan bir sosyal yardımdan oluşması da temel itirazlarımızdan birini oluşturuyor. Sosyal yardımların düzenli olarak artması ihtiyaç sahiplerinin sosyal hizmet, istihdam, eğitim, sağlık gibi en temel hizmetlere erişimini artırmayı hedefleyen etkin politikaların olmamasının sonucudur. Günümüzde yoksul kategorisindeki işsizlere ek olarak “çalışan yoksullar”, yani iş bulabildikleri halde yoksulluktan kurtulamayanlar da ekleniyor. Formel istihdamdakilerin hak kayıpları, çok büyük bir kayıt dışı/enformel sektörün varlığı ve istihdamda güvencesizlik ve süreksizlik bu eğilimi beslemekte, işsiz yoksulluğunun yanına, artık oran olarak düşük gözükse de mutlak çalışan sayısının büyüklüğü düşünüldüğünde çok önemli bir kitle haline gelen çalışanların yoksulluğu eklenmektedir. Yine bakanlık verilerine göre sosyal yardım alanların büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. Ayrıca sosyal yardımlar içinde önemli bir yer tutan bakım hizmetlerine ayrılan ödenekte de ağırlık kadın emeğine dayanan yaşlı, engelli ve çocuk bakımı ödenekleridir. Sadece bu durum bile uygulanan ekonomik politikalar sonucu yoksullaştırılan halka, iş olanağı yaratacak politikalar yerine bağımlılık ilişkisini güçlendiren yardım politikalarının esas alındığını göstermektedir. Oysa yardım esaslı değil hak temelli sosyal hizmetlerin sunulması gerekmektedir. GENEL TALEPLERİMİZ 1- Bütçe, sivil toplum ve emek örgütlerinin de katılımı ile yapılmalıdır. 2- Sosyal hizmetler hak temelli sunulmalı ve iktidar ile sosyal hizmetler arasında ki tahakküm ilişkisi veya yeniden üretici bir ilişki kurulmaması sağlanmalıdır. 3- Ülkemizin de tarafı olduğu Avrupa Sosyal Şartı ile tanımlanan ve güvence altına alınan temel haklar (Barınma, sağlık, eğitim hakkı, İşçi hakları, tam istihdam, eşit işe eşit ücret,doğum izni, sosyal güvenlik, yoksulluk, sosyal dışlanmaya karşı korumaseyahat ve herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulmama) kesintisiz bir şekilde kullanıma açılmalıdır. 4- Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi temel alınarak iç mevzuatın ve uygulamaların düzenlenmesi, bazı maddelerdeki çekincelerin derhal kaldırılması sağlanmalıdır. 3-Sosyal Hizmet alanlarındaki politikalar, sorunları çözmeye odaklı, iktidarın siyasi çıkarlarından arındırılmış ve kapsamlı olmalıdır. Bu alanda yapılacak planlamalarda ekonomik tasarruf ya da kesinti düşünülmemeli, ihtiyaca göre bütçe ayrılmalıdır. 4- Sosyal yardımlarda bir bağımlılık ilişkisi yaratma, rant ve siyasi çıkar hedefi kaldırılmalıdır. Yardım alan vatandaşlara şantaj tehdit gibi söylem ve uygulamalardan vazgeçilmelidir. 5- Bütçe; salgın, deprem, sel gibi olağanüstü dönemler göz önünden alınarak hesaplanmalı, ekonomik krizleri, yoksulluğu önleyici tedbirler alınmalıdır. 6- Ülkemizde bulunan göçmen, mülteci ve sığınmacılara yönelik ayrıca sosyal politikalar geliştirilmeli ve daha insani yaşam koşullarını sağlayacak şekilde yeterli bütçe ayrılmalıdır. 7- Ülkemizde büyük bir sorun haline gelen uyuşturucu vb. madde kullanımının artması özellikle bunların küçük yaştaki çocuklara kadar inmiş olmasına yönelik gerekli tüm tedbirler alınmalı ve buna dair önleyici politikalar geliştirilmelidir. 8- Kadına ve çocuğa yönelik şiddete ilişkin önlemlerin alınması için yeterli bütçe ayrılmalıdır. İstanbul sözleşmesine geri dönülmeli, CEDAW ve 6284 sayılı kanunun gerekleri yerine getirilmelidir. 9- Toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bütçe görüşmelerinde sivil toplum örgütlerine, işkolunda örgütlü ve söz konusu alanda çalışan emekçilerin iradi temsilcisi olan sendikalara yer verilmelidir.

Sağlık Bakanlığı Bütçe Teklifinde Sağlık Emekçileri Yok! Haber

Sağlık Bakanlığı Bütçe Teklifinde Sağlık Emekçileri Yok!

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Eskişehir Şubesi tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde devam eden Sağlık Bakanlığı bütçesi ile ilgili bir açıklama yapıldı.  SES Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu adına Şube Sekreteri Engin Yıldız tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Bütçe; siyasal iktidarların, rejimin demokratik, sosyal hak ve özgürlükler konusundaki duruşunun en önemli göstergesidir. Ekonomik bir plan ve siyasi bir belgedir. Bu ülkede yaşayan herkesin, doğrudan ya da dolaylı mekanizmalar aracılığıyla ödedikleri vergilerin nerelere harcandığını ya da harcanmadığını bilmeleri ve bunu denetleyebilmeleri gerekir. Bu denetim, bütçenin hazırlanması, uygulanması ve sonuçlandırılması sırasında yapılabilmelidir. Buna rağmen bu yılda bütçe görüşmeleri kapalı kapılar ardında yapılmaktadır. 2019 yılından bu yana bütçenin açık vermediği dönem yok. Yıl ortalarında yapılan ek bütçelerle pansuman çözümler üreten iktidar, pandemi ve depremlerin ardından bütçe açığı sorumluluğunu ‘’Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’’ ile emekçilere, işçilere, emeklilere yıkarken yönünü de sermayeye çevirmiştir. Sağlık emekçilerini ve halkı görmeyen Sağlık Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçe teklifi geçen yılları aratmayacak şekilde neoliberal sağlık politikalarına dayalıdır. Sağlıkta dönüşüm programının başlangıcından itibaren sağlığın ticarileşmesinin, metalaşmasının yolunun açılacağını, halkın ve sağlık emekçilerinin yararına olmayan bu programının halk sağlığı için büyük riskler barındıracağını belirtmiştik. SAĞLIĞA AYRILAN BÜTÇE PAYI GERÇEKÇİ DEĞİLDİR Koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan pay, her yıl gerilerken kışkırtılmış sağlık talebine cevap vermek için planlanan tedavi edici sağlık hizmetlerinin payı her yıl artmaktadır.  Genel olarak sağlığa ayrılan bütçenin %10’un üzerine çıkarılmasını talep etmemize rağmen 2024 bütçesinde %6,6 iken 2025 bütçesinde bu pay %6,9 olmuştur.14.7 trilyon liralık Merkezi İdare Bütçesinden 1 trilyon 20 milyar 317 milyon 291 bin TL olarak teklif edilmektedir. Geçen yıl sağlığa ayrılan tutar 732 milyar 562 milyon 378 bin TL’ydı. Resmi enflasyonun altında kalan bu tutar yüzde 10’ u bulmamaktadır. KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ KAYBOLUYOR! Koruyucu sağlık hizmetleri, sadece hastalıkla mücadele değil, hastalığa neden olan risk etkenlerinin erkenden tespit edilmesine, halk sağlığını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen toplumsal etkenlerin saptanmasına, kısaca sağlığın yalnızca bireysel değil toplumsal düzeyde de korunmasına ve geliştirilmesine odaklanır. ASM’lerde aşıya erişim sorunları devam ederken, aşı karşıtlığı yükselirken Eziyet yönetmeliği ile Aile hekimliği sistemindeki sıkıntılar daha da derinleşecektir. İş ve gelir güvencesini ortadan kaldıran, karmaşık hesaplamalar ile ulaşılması mümkün olmayan, halk sağlığı açısından faydasız performans kriterleri içeren Yönetmelik, Bakanlığın hâlihazırda yetersiz kaynak tahsis etmesiyle birinci basamağın yapısını daha da bozmaktadır. 15 yaş üzeri obezite görülme sıkılığının yüzde 30’a yakın olması, tam izlenen bebek oranının yüzde 90’da kalması, meme kanseri taramalarının yüzde 40’ı geçmemesi ve kızamık vakalarındaki artış, koruyucu sağlık hizmetlerinin yetersizliğini ortaya koymaktadır. ŞEHİR HASTANELERİ: Kamu-Özel İşbirliği modeliyle yapılan, sermayeyi besleyen, kamuya maliyeti sürekli artan, kent mekânı, sağlık emekçileri ve hastalar açısından yoğunluk ve sorunlara yol açan, köklü devlet hastanelerinin kapatılmasına neden olan Şehir Hastaneleri kira ödemeleri, 2025 yılı bütçe ödeneklerinde yine önemli bir yer tutmaktadır. 2024 yılı bütçe teklifinde hizmet ve kullanım bedeli için 83 milyar 697 milyon 118 bin TL olarak teklif edilen tutar (20 milyar 904 milyon TL’lik artışla) 2025 yılı bütçe teklifinde 104 milyar 602 milyon 82 bin TL’ye yükselmiştir. 37 milyar 420 milyon 717 bini hizmet alımı, 67 milyar 181 milyon 365 bini kullanım bedeli olmak üzere Şehir Hastanelerine ayrılan ödenek Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 10’una karşılık gelmektedir.  KAMUYA KAYNAK YOK! Kamu sağlık hizmetlerine kıyasla 20 yılda 2 kattan fazla büyüyen özel sağlık kurumları sağlık hizmetlerinin üçte birini kontrol ederek sektörleşme hızına devam etmektedir. 2002 yılında 774 kamu hastanesi, 50 üniversite hastanesi, 271 özel hastane varken; 2023 yılı itibariyle 933 kamu hastanesi, 68 üniversite hastanesi, 565 özel hastane faaliyet göstermektedir. Özel sektör sağlık harcamaları da neredeyse yüzde yüze ulaşmış durumdadır. TÜİK’in en son duyurduğu “Sağlık Harcamaları İstatistikleri”ne göre, genel devlet sağlık harcaması bir önceki yıla göre yüzde 65.4 artış gösterirken, özel sektör sağlık harcaması ise yüzde 94.4 ‘le yüzde yüze yakın olmuştur. Özel sektörün sağlıktaki hacmini büyütmek amacıyla kamudan özele daha yoğun kaynak aktarımı yapılmaktadır. Sağlık hizmetleri, sermaye gruplarının çıkarlarına teslim edilmeksizin, kamu yararı, kamu hukuku ve kamu maliyesi gözetilerek üretilmesi gereken faaliyetlerdir. Tüm bunlara karşın genel talebimiz sağlık hizmetlerinin nitelikli, eşit, ücretsiz, anadilde ve erişilebilir olmasıdır. TALEPLERİMİZ: Genel bütçe gelirleri içinde gelir vergisi payı artırılmalıdır. Bu artış, gelir vergisi içinde kurumlar vergisi payı artırılarak sağlanmalıdır. Yoksullardan, emekçilerden, ücretlilerden alınan direkt ve dolaylı vergi payları azaltılmalı, sermaye sahiplerinin vergi sorumluluğu arttırılmalıdır. Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi bütçenin payı arttırılmalıdır. Sağlık Bakanlığı bütçesinin genel bütçe içindeki payı %10’un üzerine çıkarılmalıdır. SGK prim gelirleri içinde çalışanların ve kendi hesabına çalışanların payı azaltılmalı, patronların payı artırılmalıdır. SGK’ye genel bütçeden aktarılan pay artırılmalıdır.Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi devlet harcamalarının payıartırılmalı, SGK ve hane halkları harcamalarının payı azaltılmalıdır. Katkı-katılım, ilave ücret gibi hiçbir ad altında halktan sağlık hizmetleri için ücret alınmamalıdır.SGK’nin özel hastanelerden hizmet satın alması hizmet başına (fee-for-services) ve vaka başına (casepayment) ödeme ile değil, toptan bütçeleme (globalbutgetting)ile olmalıdır. Sağlık emekçileri sayısı OECD ortalamasına, güvenceli ve kadrolu istihdamla çıkarılmalıdır.4-d,4b,4c,4924 vb tüm istihdam tipleri ile çalışanların istihdam modeli 4a statüsüne alınmalıdır.İstihdam rejimindeki karmaşa ve adaletsizlik giderilmelidir. Sağlık emekçilerine ek ödeme, teşvik vb. adlarla yapılan, ekip anlayışını bozan, rekabet oluşturan ve çalışma barışını bozan ödeme yöntemiyerine yoksulluk sınırının üzerinde, tek kalemde, tamamı emekliliğe yansıyacak şekilde temel ücret ödenmesine başlanmalıdır. Temel ücret üzerine yapılan işin niteliği ve riski, eğitim durumu, kıdem yılı gibi kriterler ile giydirilmiş ücret belirlenmelidir. Hiçbir şekilde ek ödeme oranları temel ücretin %10’unugeçmemelidir. Sağlık emekçileri uygulanan döner sermaye uygulamaları nedeniyle kamuda çalışan emsallerine göre daha erken vergi dilimine girmektedir. Yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret rejimine gidilinceye kadar emekliliğe yansımayan döner sermaye,  teşvik vb. isimler adı altında ödenen tüm ücretler vergi dilimi dışında bırakılmalıdır. Sağlık hizmetleri sunumu kamunun sorumluluğundadır. Tümüyle kamusal olarak verilmelidir. Özel sağlık kurumlarına aktarılan her türlü pay kaldırılmalıdır. Kamu sağlık kurumları ve sağlık eğitimleri için bütçeden ayrılan pay yükseltilmelidir. Sağlıklı bir toplum için tedavi edici hizmetler yeterli değildir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin yeniden ele alınması ve güçlendirilmesi gerekmektedir.Savaş toplum sağlığına zararlıdır. Ülke içinde ve dışında savaşa karşı barış politikalarının geliştirilmesi gibi konularda da sağlık alanın söz sahibi olması gerekmektedir. Sağlık hizmetlerinin üretilmesi planlanması ve sunulmasının tüm aşamalarında sağlık emekçileri ve örgütlerini ve halkı karar alma süreçlerine dahil edecek mekanizmalar oluşturulmalıdır. Hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ve hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan sağlık emekçileri derhal görevlerine iade edilmelidir."

Sağlıkta Ticaret Ölüm Demektir Haber

Sağlıkta Ticaret Ölüm Demektir

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Eskişehir Şubesi tarafından  sağlık sisteminde yaşanan sorunlar ve yenidoğan çetesi ile ilgili bir açıklama yapıldı.  SES Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu Adına SES Şube Genel Sekreteri Engin Yıldız tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Soruşturma Bürosunca hazırlanan fezlekede, Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 12 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklerin yer aldığı iddianame sağlık sisteminin piyasalaştırılması ve giderek artan özel hastanelerin denetimsizliğini ortaya çıkarmıştır. Maddi kazanç için mafyatik ilişkilerle çıkarlarını güvence altına aldıklarını düşünen bu kişiler çürümüş sağlık sisteminin tüm boşluklarını kullanarak onlarca bebeğin yaşam hakkına saldırmış ve 12 bebeğin ölümüne neden olmuştur. Ülke tarihinde böylesi bir sağlık skandalı yaşanmamıştır. Normal bir ülkede iktidar değiştirebilecek sansasyon bir olay karşı karşıya kalınmıştır. Bunun nedeni sağlık politikalarındaki piyasacı tutumdur. Sağlığın piyasalaştırılıp ticarileştirilmesiyle beraber sağlıkta nitelik ve güven düşmüştür. Yenidoğan ünitelerindeki 12 bebeğin hayatını kaybetmesiyle ortaya çıkan skandal ise sağlık sisteminin çürümüş, yozlaşmış ifadesidir. Tam da bu yüzden; kamu ve üniversite hastanelerinin içini boşaltarak, itibarsızlaştırarak nerdeyse her köşede özel hastanelerin açılmasını teşvik eden Bakanlık politikalarının ne yazık ki geldiği noktayı önden gördük ve uyarılarda bulunduk. Yaşanan bu vahim durumun buzdağının üstü olması ihtimali kaygılarımızı daha da arttırmaktadır. Şimdiki Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun bu olayların yaşandığı zamanlarda İstanbul İl Sağlık müdürü olarak görev yapmakta olduğunu hatırlatmak isteriz. Bu kirli ilişkilerin, bağlantıların 12 bebeğin ölümüne yol açmadan neden tespit edilemediğini, denetimlerin neden yapılmadığını, yapıldıysa neden fark edilmediğinisormak isteriz? Bu durum tüm özel hastanelerin acilen mercek altına alınmasını gerektirmektedir. SGK, bütün özel hastaneler ile anlaşmaları iptal etmeli. Bir daha da hiç bir özel hastane ile anlaşma yapmamalıdır. Özel hastane sahipleri ya da şirketler hastanelerini Sağlık Bakanlığına devretmek isterse ederi üzerinden alınmalıdır. Bu kurumlarda etik ilkelere ve meslek kurallarına uygun çalışan emekçiler Sağlık Bakanlığında çalışan emsalleri gibi ücretlendirme ve kadrolu istihdam ile Bakanlık personeli hâline getirilmelidir. Sağlık haktır! Yaşam hakkına yönelik tehditlerin sağlık kuruluşları ve çalışanlardan gelmesi kesinlikle kabul edilemez! Bakanlığı uyarıyoruz; Gözü dönmüş, etik değerlerini kaybetmiş bir güruhun para hırsıyla yaşamlara kast etmesi; piyasacı, metalaşmış sağlık sisteminin sonucudur ve sizin de bu durumda payınız vardır. Yargılama sürecinde sonuç ne olursa olsun bu kişiler kamu vicdanında da hüküm giyeceklerdir! Halkın sağlık hakkı için mücadele eden, türlü tehdit ve zorbalıklara rağmen iyi hekimlik değerlerinden vaz geçmeyen, ebelik ve hemşirelik gibi doğumdan ölüme yaşatmanın sorumluluğu ve yeminine sadık kalan, sağlık hizmetlerinin her aşamasında görev alarak aynı sorumlulukla çalışmaya devam eden sağlık emekçilerinin sayısı bu yozlaşmış, etik değerlerini kaybetmişlerden çok daha fazladır. Sağlık özelleştirilemez, ticarileştirilemez ve metalaştırılamaz! Ticarileştirilmesi ve devam ettirilmesi durumunda özel hastanelerde çıkan skandalların benzerleri ile karşılaşılacaktır. Sağlık piyasalaştırılamayacak, ticarileştirilemeyecek kadar ciddi bir iştir. Buna karşın sağlık ücretsiz, nitelikli, anadilde, erişilebilir ve  kamusal olmalıdır."

Korsan Yönetmelik Taslağını Kabul Etmiyoruz! Haber

Korsan Yönetmelik Taslağını Kabul Etmiyoruz!

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Eskişehir Şubesi tarafından kamuoyunda gündeme gelen ''Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği''nde yapılacak değişiklikle ilgili bir basın açıklaması yapıldı. SES Eskişehir Şube Eş Başkanı Bülent Yıldırım tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; ''Bir süredir ortamlarda bir korsan haber dolaşıyor. Sağlık Bakanlığı menşeili olduğu tahmin edilen habere göre Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nde değişikler yapılması söz konusu. Adeta çalışanların aklıyla oynayan bu yönetmelikle, pek çok “uçuk kaçık “hesaplama yöntemleriyle, emekçilerin eline geçen ücretlerin biraz daha düşürülmesi, daha fazla çalıştırılması hesaplanıyor. Sağlık Bakanlığı ve diğer yönetim organları bu tarz haberleri çok kez yapmış emekçilerin olası tepkilerini ölçerek adımlarını ona göre atmıştır. Bunu biliyoruz. Böylesi devasa kriz ortamlarında emekçilerin gelirlerini yükselterek onları biraz soluk alır hale getirmek yerine adete daha çok boğazını sıkmak üzere adımlar atılmasını kabul etmiyoruz. Akla ziyan hesaplama yöntemleriyle bilim dışı kriterlerle süsleyerek oluşturulan yeni yönetmelik tamda böyle bir şeydir. Daha çok çalış, daha az kazan. Daha çok tedavi edici hekimlik hizmetleri, daha az koruyucu hekimlik. Daha çok kışkırtılmış talep, daha çok şiddet… Birinci basamak sağlık hizmetlerini metalaştırarak; koruyucu sağlık hizmetlerinden giderek uzaklaşılan, hekimleri işletme sahibine dönüştürerek performans baskısına maruz bırakan ve ASM’de hizmet veren ebe hemşireler başta olmak üzere sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini yok sayan bu sisteme başından beri itiraz ettik. Göç, pandemi ve depremler bu sistemin nasıl işleyemediğini göstermişken ceza yönetmelikleri, en temel hak olan çalışma hakkının zorla dayatılması ya da elinden alınması hiçbir ASM emekçisi tarafından kabul edilemeyeceği gibi etkili bir birinci basamak sağlık sisteminin inşası ancak meslek örgütleri, sendikalar ve emekçilerin görüş ve önerilerinin alınacağı bir ortaklıkla olur. Tüm itirazlarımıza rağmen gerçekleşen sağlıkta dönüşüm programı koruyucu sağlık hizmetlerinin sorumluluğunu halkın ve hekimlerin sırtına yüklemiştir. Sağlık hizmet sunumunun tüm basamaklarında devasa sorunlar birikmiştir. Bu sistem ne halkın sağlık sorunlarını çözmeye ne de sağlık emekçilerinin sorunlarını çözmeye çabalamaktadır. Her şey göstermelik, günü kurtaran bir yaklaşımla sağlık alanını tamamen piyasanın emrine sunmak, yeni patronlara sürekli ve yüksek kar kazandırmak amacıyla yapılmaktadır. Bu yönetmeliğin amacı da budur. Emeği ucuzlatmak, sağlık emekçilerini daha çok ve ağır koşullarda çalıştırmak, kışkırtılmış sağlık talebini artırmak, daha çok ilaç daha çok tıbbı girişim daha çok kar… Sağlık bakanlığı yeni yönetmelikler ile birinci basamak sağlik hizmetlerinin tıkanmışlığını kapatmaya çalışmaktadır. Halkın sağlık hakkı ve emekçilerin hakları için taraf olmaya onların gerçek taleplerini en yüksek SES’le söylemeye devam edeceğiz. Bu yönetmelik taslağı ile bakanlığın ne yapmaya çalıştığını çok iyi görüyoruz. Buradan tüm sağlık emekçilerine özellikle ASM emekçilerine sesleniyoruz. Gelin mücadelemize güç verin. Gelin bu gidişe birlikte dur diyelim. Bunu çok kez başardık. Yine başarabiliriz.''

Türkiye Tarihinde Görülmedik Şekilde Yoksullaşıyoruz! Haber

Türkiye Tarihinde Görülmedik Şekilde Yoksullaşıyoruz!

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Eskişehir Şubesi tarafından ekonomi ve sağlık emekçilerinin durumu ile ilgili bir basın açıklaması yapıldı. SES Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu Adına konuşan  Şube Eş Başkanı Umut Özge Yılmaz yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı; "Çok ağır bir tablonun ortasındayız maalesef. Hepimiz Türkiye tarihinde görülmedik ölçüde yoksullaşıyoruz. Pahalılık zamlar bizleri perişan hale getirdi. Geçinemiyoruz. Bu gidişe dur diyelim! İktidarın patronlar lehine yürüttüğü politikalar nedeniyle büyük bir ekonomik krizin ortasındayız ve bunun faturası bize ödetilmeye çalışılıyor. Oysa biz emekçilerin bu ağır yıkımda hiçbir dahli yoktur. Ekmekten suya, ete, süte yani ihtiyacımız olan tüm tüketim maddelerinin fiyatları her gün artarken, yağdan sendikanın marifetiyle maaşlarımız yerinde sayıyor. Sonbahar ardından kış geliyor. Elektrik doğalgaz fiyatları, kiralar insafsızca yükseltiliyor. Her geçen gün daha da yoksullaşıyoruz. Nefes alamıyoruz. Emeklilik haklarımız, ikramiyemiz bir bir elimizden kayıp gidiyor. Emekliğe yansıtılmayan zamlar ile hak kaybımız her geçen gün artıyor ve artık emeklilik olması düşünülemiyor bile.Televizyonlarda gazetelerde sanki bambaşka bir vahşet haberiyle kahroluyoruz. Küçücük çocuklar kaçırılıyor, kadınlar öldürülüyor. Her gün bir şiddet haberi daha görüyoruz. Hukuk, adalet, yaşama hakkı gasp ediliyor. Doğanın talanı acımasızca devam ediyor. Demokratik haklarımız budandıkça budanıyor. Buna karşı çıkması gereken işçi ve emekçi örgütleri bin türlü oyunla dalavereyle pasifleştirilmiş, sessizleştirilmiş halde. Sağlık ve sosyal hizmet iş kolundaki sendikalar neredeyse saç rengine, göz rengine, yaşına, mesleğine göre bölünerek güçsüzleştirilmiş ve birbirleriyle rekabet eder noktaya getirilmiştir. Bir kısmı doğrudan ve açıkça iktidarın ekonomik politikalarını destekleyen, arkasına aldığı koltuk gücüyle çalışanları beklentiye sokan yandaş sendikaların yanı sıra, çalışanları meslekleriyle, yaşlarıyla yarıştıran sendikalar da bugünkü kapkara tablonun bilerek veya bilmeyerek ortaklarıdır."

Emek Şiir Ödülü Törenle Sahibini Buldu Haber

Emek Şiir Ödülü Törenle Sahibini Buldu

Odunpazarı Belediyesi ve SES Eskişehir Şubesi tarafından sağlık emekçileri adına düzenlenen 3. Emek Şiir Ödülü, ödül töreni Odunpazarı Belediyesi 100. Yıl Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Odunpazarı Belediyesi ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eskişehir Şubesi tarafından sağlık emekçileri adına düzenlenen 3. Emek Şiir Ödülü sonuçlandı. Kişisel olandan politik olana doğru çıktığı yolculukta, kitabına dâhil ettiği her bir sözcüğün hakkını verdiği, güncel şiirin mevcut tuzaklarına düşmeden, ironiyi bir amaç olarak kullanmak yerine onu şiirin güçlü bir unsuruna dönüştürdüğü ve kendi kendine konuşuyormuş gibi yaparak oluşturduğu özgün dille topluma ve genele çarpıcı saptamalarda bulunduğu için; Betül Aydın “Sorma Şeker” kitabını ödüle değer bulundu. Ödül töreni, Odunpazarı Belediyesi 100. Yıl Kültür Merkezi’nde yapıldı. Ödül törenine Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, SES Eskişehir Şubesi Eş Başkanları Umut Özge Yılmaz ve Bülent Yıldırım, seçici kurul üyeleri ile çok sayıda Eskişehirli katıldı. Törende Başkan Kurt, şair Emel İrtem ve Umut Özge Yılmaz birer konuşma yaptı. BİRLİKTE OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ Ödüle değer görülen Betül Aydın’ı tebrik eden Başkan Kurt, bir sivil toplum örgütünün sadece kendi mesleki sorunlarının ilgi alanında olmayan başka kültürel ve sanatsal faaliyetler yapmasının önemli olduğunu vurgulayan Başkan Kurt, “Sendika elbette sınıf mücadelesi verecek, meslek mücadelesi verecek ama bu mesleğin içinde var olan sanatı da kültürü de öne çıkaracak bir hamle içinde olacak. O nedenle SES yöneticilerini kutluyorum. O nedenle de desteklemeye devam ediyoruz. Bundan sonraki yarışmalarda yine aynı ciddiyetle birlikte olacağız. Eskişehir'de sağlık çalışanlarımızın yaptığı fedakarlıklara biz sadece manevi olarak destek verebilen bir pozisyonda olduk ne yazık ki. Çünkü yasalar belli kısıtlamaları getiriyor ve onun dışında bir hamle yapma şansımız kalmıyor. Baskıcı bir yönetim var. Belediyeler üzerinde çok ciddi bir sıkıntılı denetim var, ama ona rağmen biz birlikte olmaya çalışıyoruz. Sağlık çalışanlarımıza pandemiden sonra bir özel park yaptık. Bunu da yine Tabip Odası, SES ve Odunpazarı Kent Konseyinin isteği üzerine yaptık. Bu yarışmayı da sürekli hale getirmenin yollarını arıyoruz. Bu sebeple ben sendikamıza teşekkür ediyorum. Birlikte olmaya devam edeceğiz” dedi. ŞİİRİN BİZİ BULUŞTURDUĞU BİR YERDEYİZ Ödül töreninde seçici kurul adına konuşan Emel İrtem, ödüle değer görülen Aydın’ı tebrik etti. Desteği için Başkan Kurt’a teşekkür eden İrtem, “Şiirin bizi buluşturduğu bir yerdeyiz. Birkaç sene önce biz büyük bir pandemi atlattık. Evlere çekildik ama evlere çekilemeyen bir grup vardı, sağlıkçılar. Ve bu süreci çok zor yaşadılar. Pek çok çalışma arkadaşımızı kaybettik. Onların adına böylesi bir şiir ödülü düzenlemeyi düşündüğümüzde Başkanımız Kazım Kurt’a bunu ilettik. Çok sağ olsun, birkaç senedir desteğini esirgemedi. Dolayısıyla bu ödülü her sene yapmaya çalışacağız. Öyle görünüyor. Bu sene genç bir arkadaşımıza vermek istedik. 35 yaş altı gibi bir şart koyduk. İstanbul’dan Betül Aydın, ironik bir dille yazdığı şiirlerle bizim açımızdan öne çıkan bir kitap gönderdi. Dolayısıyla bu sene ki ödülü ona oy veriliğiyle takdim edeceğiz” dedi. ODUNPAZARI BELEDİYESİ HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ YANIMIZDA DURDU Bu ödülü pandemide hayatını kaybeden sağlık çalışanlarına ithafen yapmayı planladıklarını anlatan Umut Özge Yılmaz, ilk ödül töreninin de Odunpazarı Belediyesi’nin “Sağlık Çalışanlarına Saygı Parkı” açılışında yapıldığını söyledi. “Toplum sağlığını korumak için hep en önde koşanlar unutulmasın; pandemide, kışkırtılmış şiddetle, depremde hayatını yitiren arkadaşlarımızı her yıl analım ve hatırlatalım istedik. Yarışmayı gelenekselleştirdik” diyen Yılmaz konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Odunpazarı Belediyesi de her zaman olduğu gibi yanımızda durdu; bu yıl üçüncüsünü düzenliyoruz. Üç yıldır hem yarışma hem ödül törenleri için çokça emek harcandı. Kazım Kurt’a ve Kazım Başkan nezdinde tüm ekibine; başvuru yapan dosyaları-kitapları dikkatle inceleyip değerlendiren, bunun için emeklerini ve vakitlerini ortaya koyan seçici kurul üyelerine; yarışmamızı kıymetli bulup tüm başvuru yapanlara, bizi yalnız bırakmayıp bugün burada olan tüm konuklara Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu adına teşekkür ediyorum. Hep beraber nice güzel işlere imza atmaya…” Konuşmaların ardından ödül törenine geçildi. Ödüle değer bulunan Betül Aydın, törene yetişemediği için ödülü Aydın adına seçi kuruldan Betül Dünder aldı.

Kapitalizm Bir Halk Sağlığı Sorunudur! Haber

Kapitalizm Bir Halk Sağlığı Sorunudur!

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Eskişehir Şubesi tarafından Halk Sağlığı Haftası ile ilgili bir basın açıklaması yapıldı. SES Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu adına Eş Başkan Bülent Yıldırım tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; ''Halk sağlığı göstergeleri üretim ve sınıfsal ilişkilerin geldiği noktayı göstermesi açısından önemlidir. Cinse ve yaşa göre ölüm-doğum hızı, ortalama yaşam süresi, ölüm nedenlerinin hastalığa ve yaşa göre dağılımları, sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi, aşılanma oranları, yaygın görülen hastalık oranları vb gibi birçok ölçüt o toplumdaki halk sağlığının niteliği hakkında çok önemli veriler sunar. Oysa günümüz Türkiye’sinde bu verilere ulaşmak onları bilimsel anlamda yorumlayarak bir saptama yapabilme olanağına sahip olmak şöyle dursun, Acillere veya hastanelere başvuru sayısının artmasını başarı olarak gösteren (sanan) bir anlayışla karşı karşıyayız. Dünya Sağlık Örgütüne  göre Sağlık "yalnızca hastalık ve sakatlığın olmaması değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan tam bir iyilik halidir". Aslında bu tanımın kendisi bile sınıf mücadelesinin bulunduğu nokta ile ilişkilidir.   Dünya Sağlık Örgütü (WHO) daha yüksek hedefli bir tanım önerdi: Sağlığı genel iyilik hali ile bağlayarak "yalnızca hastalık ve rahatsızlıkların yokluğu değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan genel iyilik hali." Sağlığın tanımındaki sosyal iyilik hali; iyi bir iş, iyi bir gelir, eğitim, emeklilik, sağlıklı konut vb gibi birçok parametreyi işaret etmesi açısından anlamlıdır. 3-9 Eylül tarihleri arasında kutlanacak / kutlanan! Halk Sağlığı Haftasını, çoktan yaldızları dökülmüş devasa hastane görüntüleri, gizlenmiş, abartılmış rakamlar, sırıtan memnuniyet konuşmaları, sarmalından çıkarmak gerçek tabloyu deşifre etmek gerekir. Halk Sağlığı Uzmanı Nusret Fişek,   Halk Sağlığını “Kişiyi tüm çevresi ile ele alarak, onun sağlığını ana rahmine düştüğü andan ölüme kadar kendi sorumluluğu içinde gören, hastalıkların oluşumunda rol oynayan fiziki, biyolojik, sosyal, kültürel, ekonomik ve psikolojik çevredeki olumsuz etmenlerin giderilmesine ve olumlu bir çevre yaratılmasına uğraşan, hasta olanları olanakları elverdiği ölçüde erken dönemde bulup tanı koymaya ve tedavi etmeye çalışan bir hizmet dalı ve bunu öğreti yapan bir bilim dalıdır’ diye tanımlar. Dünyadaki değişimle 1960 lardan sonra sağlıkta sosyalizasyon sistemi kabul edilmiş, hiçbir zaman gerçek anlamıyla hayat bulamayan bu sistem 1980 lerden itibaren sürekli kadük bırakılarak 2000 yıllardan itibaren terk edilmiştir. Sağlığı Temel bir insan hakkı ve devletin görevi gören anlayıştan bugün devletin hizmet sunumu görevinden büyük ölçüde çekildiği, Çalışanların gelir ve kadro güvencesinden yoksun bırakıldığı, parası olanın sağlık hizmetinden yararlandığı, koruyucu sağlık hizmeti yerine tedavi edici sağlık hizmetinin öne çıkarıldığı ve böylece devasa bir sağlı piyasası oluşturulduğu dönemi yaşıyoruz, yaşamak zorunda bırakılıyoruz. Dünyada ve ülkemizde sağlık hizmetlerinin nasıl planlandığı nasıl finanse edildiği, halkın sağlık hizmetine ulaşımı, sağlık çalışanlarının durumu vb İşçi ve emekçilerin mücadelesinin seyrine göre önemli değişimler yaşıyor ve yaşayacaktır. Sağlık hizmetleri; halkın sağlığını önceleyen en ücra noktalara kadar ulaşan, ücretsiz nitelikli, koruyucu hekimliği önceleyen çalışanların ücret ve sendikal haklarını yükseltme yönünde bir ivme taşıması gerekirken gelinen aşmada çalışanların hakları budanmış sağlık göstergeleri düşmüş tedavi edici hekimlik öncelenmiş milyarlarca lirayı bulan sağlık piyasaları ortaya çıkmıştır. Sağlık, doğuştan kazanılmış bir insan hakkıdır. O nedenle, ırk, dil, din, cinsiyet, yerleşim yeri ve sosyal durum gözetilmeden herkes sağlık hizmetlerine erişebilme ve hizmetlerden ihtiyaçları olduğu kadar yararlanma konusunda eşit şansa sahip olmalıdır. Yaşam, doğum öncesinden ölüme kadar bir bütündür: Doğum öncesi dönemden başlayarak yaşamın her dönemi, sonraki dönemlerde kişinin sağlığını olumlu ya da olumsuz etkiler. Sağlık hizmetlerinin birinci amacı ve sağlık personelinin temel sorumluluğu, kişilerin sağlıklı yaşamaya devam etmelerini sağlamak ve hasta olmamaları için çalışmaktır. Ancak herkesi her hastalıktan korumak olanaksızdır. İnsanlar, bütün koruyucu önlemlere karşın hastalanabilirler. İşte o zaman, hekimin ikinci görevi hastaları tedavi ve rehabilite etmektir. Toplumda görülen hastalıkların ve kazaların pek çoğu aslında korunulabilir olaylardır. Bu hastalıkların toplumda görülüyor olması, sağlık hizmetlerinin başarısızlığı olarak algılanmalıdır. Ayrıca sağlık hizmeti bir ekip işidir: Hiçbir meslek üyesi sağlık hizmetlerini tek başına veremez. Çünkü bu hizmetler çok boyutludur, yoğundur, karmaşıktır, sürekli olmalıdır ve giderek daha da teknik uzmanlık gerektirmektedir. Ekip üyelerinin her biri kendi işlerini uygun şekilde yaptıkları zaman sağlık hizmetinin bütünü ortaya çıkar. Üyelerden biri ya da bazıları işlerini düzgün yapmazlarsa, diğerleri düzgün yapsa bile sonuç başarısız olabilir. O nedenle, sağlık ekibinin her üyesi önemlidir ve değerlidir. Gelinen süreçte; Sağlıkta Dönüşüm Programı adıyla kamusal sağlık hizmetleri adına ne varsa bir bir tasviye edildi. Birinci Basamak Sağlık hizmetlerinde tüm eksikliklerine rağmen önemli bir yer tutan Sağlık Ocakları tasviye edilerek yerlerine Aile Sağlığı Merkezleri getirildi. Sağlık bir hak olmaktan çıkarılarak paran kadar sağlık anlayışı geçerli oldu. Sağlık alanı sermaye iyice açıldı. Özel hastaneler ve şehir hastaneleri aracılığı ile patronlar için yeni bir birikim alanı yaratıldı. Şehir hastaneleri hasta garantili işletmeler olarak adeta yağmanın yeni adı oldu. Dünya genelinde ve ülkemizde sağlık hizmet sunumunda özel sektör payı çığ gibi büyüdü zincir hastaneler yaygınlaştı. Halk Sağlığının tüm o bilimsel kriterleri yok sayıldı. Hasta ve hastalıklar piyasanın konusu oldu. İlaçlar ve tıbbı cihazlar halkın sağlığını korumak geliştirmek amacıyla değil kar için gereksiz ve yaygın kullanılmaya başlandı. Cepten harcamalar olağanüstü boyutlara çıktı. Temel koruyucu hizmetlerin alanı daraltıldı. Kadın sağlığı ikinci plana atılmaya aşı ve diğer koruyucu sağlık hizmetleri üzerindeki kamusal denetim ve dağıtım etkisizleştirilmeye başlandı. Bunun sonucunda aşı retleri, aşı karşıtlığı yaygınlaştı. Bilim dışı uygulamalar teşvik edilerek yaygınlaşması sağlandı. Hizmete ulaşımda sınırlılar sağlıklı yaşamayı hastaların iyileşmesini engelleyici düzeye ulaştı sınıflar ve bölgeler arasında sağlıkta eşitsizlikler derinleşti sağlık hizmeti endüstrileşti.  Sağlık emekçileri geleceksiz güvencesiz örgütsüz çalışmaya mahkûm edildi. İşine yabancılaştırıldı. Parça başı işi performans, sözleşmeli, esnek çalışma formları başat hale getirildi. Hasta Hekim ilişkisi bozuldu. Çalışanların arasındaki dayanışma rekabete dönüştü. Aynı zamanda sadece sağlık alanında değil, emekçilerin haklarının gerilemesi, çalışma saatlerinin artması, ücretlerin düşmesi ve bunların devamında yoksullaşma sağlığın gerçek tanımındaki tüm parametrelerin gerilemesine yol açtı. Sağlıkta uygulanan politikaların bir çıktısı olarak sağlık çalışanlarına şiddet, ağır çalışma koşulları, düşük ücretler, baskı, kayırmacılık, mobbing de sağlık emekçilerinin sağlıklı olma haline ağır bir baskı oluşturdu. Sonuç olarak tarihten ve yaşadığımız günlerden bir kez daha anladığımız şudur. Kapitalizm bir halk sağlığı sorunudur. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) olarak;  halkın sağlık hakkını, ücretsiz  ve ulaşılabilir sağlık hizmeti sunumu, insanca yaşam hakkını, herkesin en iyi şekilde sağlık hizmeti almasını, çalışanların haklarının gasp edilmesine göz yuman her kişi ve kurumun uygulamanın karşısında olarak fili meşru mücadelemizi her zaman olduğu gibi karalılıkla sürdüreceğiz, Emekçilerin doğru yerde durarak emeklerinin hakkını alması için Sendikamıza ve mücadelemize davet etmekten de yılmayacağız.''

Şube Eş Başkanı Yılmaz: SES Var Umut Var Haber

Şube Eş Başkanı Yılmaz: SES Var Umut Var

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Eskişehir şubesi tarafından, sendikanın kuruluşunun 28.yıldönümü dolayısıyla bir kutlama programı düzenlendi. Sendikanın kuruluşunun 28.yılı dolayısıyla düzenlenen programda bir konuşma yapan SES Eskişehir Şube Eş Başkanı Umut Özge Yılmaz şu ifadeleri kullandı; ''90’li yılların başlarında örgütlenmeye başlayan sağlık ve sosyal hizmet emekçileri iktidarın saldırılarına karşı birleşik bir mücadelenin örülmesi için 1 Ağustos 1996’da Genel Sağlık İş, Tüm Sağlık Sen, Sağlık Sen ve Sosyal Hizmet Sen ‘in birleşmesiyle SES'i kurarak tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini kapsayacak bir mücadeleyi büyüteceklerinin sözünü verdiler. O günden bugüne; memurun sendikası olmaz diyenlere karşı fiili, meşru sendikal anlayışla mücadele ettik. Hak mücadelemizi iş yerlerinde büyütürken attığımız her adımı, başlattığımız her mücadeleyi; hizmetleri alan halkın nitelikli, ücretsiz, erişilebilir sağlık ve sosyal hizmet hakkı talebiyle buluşturduk. Sağlık ve sosyal hizmet emeğini 12 Eylül darbesinin karanlığında, işten çıkarmalara, sürgünlere, faili meçhullere karşı canları pahasına örgütleyen başta onur üyelerimiz Ayşenur Şimşek, Necati Aydın, Behçet Aysan ile barış şehitlerimiz Abdülaziz Yural, Şehmuz Dursun ve Eyüp Ergen nezdinde kaybettiğimiz tüm arkadaşlarımızı minnet ve saygıyla anıyoruz. 34 yıldır süregelen mücadelede sağlık ve sosyal hizmet emeğinin SES’in aydınlık yüzü olmaya devam ediyorlar. 80’li yıllarda başlayan kapitalist yağmanın bugün bizi getirdiği noktada açlıkla, salgınlarla, ölümlerle sınanıyoruz. Sağlıkta dönüşümün icracısı olan AKP hükümetleri sağlık ve sosyal emekçilerinin özlük mali ve demokratik haklarını yok saymaya devam ediyorlar. Yıllardır değiştirerek deneme tahtasına çevirdikleri sağlık sistemine karşı yaptığımız itirazlar yürüttüğümüz mücadele ne yazık ki bizi haklı çıkarmıştır. Sağlıkta dönüşümün yarattığı yıkımı sağlık ve sosyal hizmet emekçileri ile tüm toplum yaşarken kamusal, toplumsal sağlık, insan onuruna yakışır bir sağlık sistemi ve çalışma hayatı kurma kararlılığımızla mücadelemize devam ediyoruz. Çünkü biz sağlıkta dönüşüm ölüm getirir diyerek SSK işgalleri yapan, iş bırakarak hayati durduran şehirlerin meydanlarına sel olup akanların SESiyiz, Çünkü biz, gece yarısı KHK’larıyla işlerinden edilen binlerce sağlık ve sosyal hizmet emekçisinin, yıllardan sonra iade olurken artık hayatta olmayan Bülentlerin Sesiyiz, Çünkü biz gecikmiş ve kapalı bir sağlık politikasıyla hayatını kaybeden 100 bin vatandaşımızın, koruyucu ekipmansız sahada covid ile baş başa bırakılırken hayatını kaybeden Dileklerin SESiyiz, Artan is yükü ve mobbingler yüzünden intihara sürüklenen Mustafaların sendikasıyız, geçici görevlerde, yoğun mesailerden sonra evlerine ulaşamayan, trafik kazalarında hayatlarını kaybeden Rumeysaların, Mehmetlerin, Enderlerin SESiyiz, Depremlerle yerle bir olan şehirlerinde çalıştıkları hastanelerin enkazlarında kalan Asiyelerin, Muratların, Cahitlerin SESiyiz, Çünkü biz Hatay’da Adıyaman’da Malatya’da yıkıntılar arasından çıkarak kentlerimizi yeniden inşa edeceğiz diyen sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin SESiyiz, Başka bir sağlık sistemi mümkün diyerek her türlü hukuksuzluğun adaletsizliğin yanlış politikaların takipçisiyiz. Mücadelemiz sürüyor sürecek...Çünkü Metropollerden en ücra kasabalarda kadar üniversitelerde, şehir hastanelerinde, sağlık ve aile başkanlıklarına ve ASM’lerde her gün şiddetle karşı karşıyayız. Eksik istihdam yüzünden ağır iş yükü ve mobbingle ezilmeye çalışılıyoruz. Yoksulluk sınırındaki ücretlerle açlığa mahkûm ediliyoruz. Emekliliğe yansımayan ödeme kalemleri yüzünden emekli olamıyoruz Birbirine yabancılaştırılan mesleklerimizle iş barışımızı bozuyorlar Toplu görüşme denilen orta oyunu ile emekçileri sarı sendikalara mecbur bırakmaya çalışıyorlar. İşte bu bunlara karşı; Mücadeleyi büyüten, umudu yeşerten sendikadır SES Kamusala hizmetlerde liyakat diyen sendikadır SES Mobbinge hukuksuzluğa tahammülümüz yok diyen sendikadır SES Sağlık ve sosyal hizmet ekip işidir diyen sendikadır SES Sağlıkta şiddete hayır diyen sendikadır SES Vergide adalet istihdamda ücrette güvence diyen sendikadır SES İktidarlar değişse de mücadeleden vazgeçmeyen sendikadır SES SES var umut var Yaşasın SES yaşasın KESK yaşasın örgütlü mücadelemiz!''

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.