SON DAKİKA
Hava Durumu

#Üretim

Porsuk Haber Ajansı - Üretim haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Üretim haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Çiftçilerimiz İçin Yeni Tarım Modelleri Oluşturuyoruz Haber

Çiftçilerimiz İçin Yeni Tarım Modelleri Oluşturuyoruz

Konya Büyükşehir Belediyesi Kent Tarımı için topraksız üretim üzerine Ar-Ge çalışmaları gerçekleştiriyor. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Konya Bilim Merkezi bahçesinde faaliyet gösteren topraksız tarım alanında incelemelerde bulundu. Konya’nın büyük bir tarım şehir olmasına rağmen ciddi su sorunu yaşayan bir şehir olduğunu belirten Başkan Altay, “Dolayısıyla bir taraftan tarım alanlarımızda az su isteyen bitkileri tercih ederken bir taraftan da tüm dünyanın kullandığı modern yöntemleri ortaya çıkarmak adına çalışmalar yürütüyoruz. Bu çalışmaları derleyerek çiftçilerimizin günlük hayatında daha çok kazanç elde edebilecekleri yeni tarım modelleri oluşturmaya gayret ediyoruz” dedi. Kent Tarımı için topraksız üretim üzerine Ar-Ge çalışmaları yapan Konya Büyükşehir Belediyesi, bu kapsamda Konya Bilim Merkezi bahçesinde topraksız tarım alanı oluşturdu. Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından şehre kazandırılan TÜBİTAK destekli Türkiye’nin ilk ve en büyük bilim merkezi Konya Bilim Merkezi bahçesinde oluşturulan topraksız tarım alanı Konya tarımı için önemli bir model oluşturuyor.  Topraksız tarım alanında Ar-Ge çalışmaları yapılan merkezde incelemelerde bulunan Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, tarım şehri Konya’da kırsalda yaşayan vatandaşların gelirinin artırılması ve sürdürülebilir bir tarım yapmalarıyla ilgili önemli çalışmalar yürüttüklerini ifade etti. SADECE SU KULLANILARAK OTOMASYONLA DENEME YAPILIYOR Bilim Merkezi bahçesinde kurdukları topraksız tarım alanında sadece su kullanarak otomasyonla bir deneme gerçekleştirdiklerini kaydeden Başkan Altay, “Çiftçilikte temel esas; anlatmak değil, görerek üretim çeşitliliğini değiştirebilmek. Dolayısıyla yapmış olduğumuz bu çalışmalar neticesinde oluşturacağımız eğitim alanlarında çiftçilerimize bu işin ne kadar verimli olduğunu ve sürdürülebilirliğiyle ilgili çalışmaları anlatmak imkanı sunarak Konya’da bu tür uygulamaların gelişmesini arzu ediyoruz” diye konuştu. “TÜM DÜNYANIN KULLANDIĞI MODERN YÖNTEMLERİ ORTAYA ÇIKARMAK ADINA ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜYORUZ” Konya’nın büyük bir tarım şehir olmasına rağmen aynı zamanda ciddi su sorunu yaşayan bir şehir olduğuna da dikkati çeken Başkan Altay, “Dolayısıyla bir taraftan tarım alanlarımızda az su isteyen bitkileri tercih ederken bir taraftan da tüm dünyanın kullandığı modern yöntemleri ortaya çıkarmak adına çalışmalar yürütüyoruz. Bu çalışmaları derleyerek çiftçilerimizin günlük hayatında daha çok kazanç elde edebilecekleri yeni tarım modelleri oluşturmaya gayret ediyoruz” dedi. 

Çiftçi Üretmezse Türkiye Kaybeder! Haber

Çiftçi Üretmezse Türkiye Kaybeder!

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tarım ve Orman Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erhan Adem, Konya’nın Karapınar ilçesinde çiftçiler ve besicilerle bir araya gelerek tarım ve hayvancılık sektöründeki sorunları yerinde inceledi. Üreticilerin girdi maliyetleri karşısında ezildiğini, süt ve et fiyatlarındaki adaletsizliğin sürdürülemez olduğunu vurgulayan Adem, Tarım ve Orman Bakanlığına çağrıda bulunarak, “İthalat yerine üreticiyi destekleyen politikalar hayata geçirilmeli. Çiftçi üretmezse, Türkiye kaybeder” dedi. Üretici Kazanamıyor, Tarım Bitme Noktasında CHP heyeti, Karapınar’daki ziyaretleri kapsamında Ziraat Odası Başkanı Durmuş Öner ile bir araya gelerek bölgedeki üreticilerin yaşadığı sıkıntıları dinledi. Çiftçilerin yüksek maliyetler ve düşük alım fiyatları nedeniyle üretim yapamaz hale geldiğini belirten Erhan Adem, şu ifadeleri kullandı: “Karapınar’dayız. Süt üreticileriyle, besicilerle, çiftçilerle görüştük. Manzara içler acısı. Çiftçimiz yem, gübre, mazot, elektrik gibi temel giderler karşısında adeta boğuluyor. Buna rağmen ürettiği sütü ve eti hak ettiği değerde satamıyor. Ulusal Süt Konseyi’nin açıkladığı fiyatlar uygulanmıyor, üreticinin eline çok daha düşük rakamlar geçiyor. Besicilik yapanlar da benzer bir çıkmazın içinde. Girdi maliyetleri her geçen gün artarken, hayvanlarını zararına satmak zorunda kalıyorlar. Çoğu üretici artık hayvancılığı bırakma noktasına geldi. Bu şartlarda çiftçinin dayanacak gücü kalmadı.” “Bakanlık Sahaya İnsin, Çiftçinin Halini Görsün” Üreticilerin en büyük sorunlarından birinin de tarımsal sulama olduğunu belirten Adem, Karapınar ve Konya Ovası’nda yaşanan su krizinin üretimi ciddi şekilde tehdit ettiğini söyleyerek şöyle devam etti: “Çiftçimiz suyu 100-150 metre derinlikten çekmek zorunda kalıyor. Artan elektrik fiyatlarıyla birlikte bu durum üreticiyi daha da zora sokuyor. Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileri, çiftçinin gerçek sorunlarını görmek için özel toplantı odalarından çıkıp sahaya inmeli. Sorunları yerinde görüp çözüm üretmeliler. Öncelikle tarımsal ürün ve et ithalatı durdurulmalı, yerli üreticiye destek verilmelidir. Çiftçiye uygun maliyetli girdi desteği sağlanmalı, üreticinin kazanç elde edebileceği adil bir piyasa düzeni oluşturulmalıdır. Eğer bu adımlar atılmazsa, çiftçi üretimi bırakacak ve ülkemiz gıda krizine sürüklenecektir. Çiftçinin ayakta kalması için acil önlemler alınması gerekiyor. Üreticiyi yok sayan bir tarım politikası sürdürülemez.”

Üretmezsek Tükeniriz! Haber

Üretmezsek Tükeniriz!

Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer ve Mersinden Kadın Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Meral Seçer, ‘Üretmezsek Tükeniriz’ başlığıyla bu yıl 4.’sü düzenlenen ‘Tarımsal Üretimde Riskler ve Fırsatlar Konferansı’na katıldı. Konferansta, alanında uzman isimler; Prof. Dr. Umut Toprak, İrfan Donat ve Ali Ekber Yıldırım konuşmacı olarak yer aldı. Tarımın duayen isimleri, Mersin’de kurumlar arasında sağlanan iş birliğinin önemine dikkat çekerken, Mersin’de sağlanan bu birlikteliğin Türkiye’nin hiçbir yerinde olmadığına da değindiler. Tarımsal projelerin kamu kaynağını israf ederek yapılmayacağına değinen Başkan Seçer, “Projeleri takip etmiyorsun, günü kurtarıyorsun. Belediye Başkanı, Tarım Bakanı günü kurtarmaz. Aynı tarım anlayışıyla 23 yıldır bu ülkeyi yönetiyorlar, 1 metre yol alamamışlar” sözlerine yer verdi. Aile çiftçiliğini önemsediğini ve bunun Türkiye koşullarında daha fazla destek görmesi gerektiğine vurgu yapan Seçer, “Türkiye’de kayıtlı çiftçilerin yüzde 80’i küçük aile işletmeleri, aile çiftçileri. Bizim aile çiftçiliğine uygun bir ortamımız var” dedi. Tarıma desteği 2025 yılı için yüzde 80,67 artırdıklarını ve 215 milyon TL kaynak ayırdıklarını söyleyen Seçer, “Bütçemiz o kadar artmadığı halde tarımsal desteği artırdık, çünkü tarıma önem veriyoruz. Sorunlar her geçen gün katlanıyor. ‘Biz nasıl katkı sunabiliriz?’ diye düşündük, bunu yaptık. Her konuda yanınızda olacağız, üretime değer veren bir belediyeniz var” dedi. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer ve Mersinden Kadın Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Meral Seçer, tarım sektörünün sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), Akdeniz İhracatçılar Birliği (AKİB), Mersin Ziraat Odası, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şubesi ve TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Mersin Şubesi işbirliğinde ‘Üretmezsek Tükeniriz’ başlığıyla bu yıl 4.’sü düzenlenen ‘Tarımsal Üretimde Riskler ve Fırsatlar Konferansı’na katıldı. Konferansta, alanında uzman duayen isimler; Prof. Dr. Umut Toprak, İrfan Donat ve Ali Ekber Yıldırım konuşmacı olarak yer aldı. Tarım kenti Mersin’de, alanında uzman duayen isimler tarafından tarımda yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri konuşulurken, tarımsal üretimdeki riskler ve fırsatlar üzerine değerlendirmelerde bulunuldu. Tarımın duayen isimleri, Mersin’de kurumlar arasında sağlanan iş birliğinin önemine dikkat çekerken, Mersin’de sağlanan bu birlikteliğin Türkiye’nin hiçbir yerinde olmadığının altını çizdiler. Mersin Büyükşehir Belediyesi Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen konferansa; Başkan Vahap Seçer ve Mersinden Kadın Kooperatifi Başkanı Meral Seçer’in yanı sıra, Toroslar Belediye Başkanı Abdurrahman Yıldız, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır ile meslek odalarının başkanları ve temsilcileri, sivil toplum örgütü temsilcileri, Meclis üyeleri, Mersin Büyükşehir Belediyesi bürokratları ve üreticiler katıldı. Başkan Seçer üreticileri selamladı: “Elleri nasırlı, kalbi sevgi dolu üreticiler” Salonu dolduran üreticileri “Elleri nasırlı, kalbi sevgi dolu üreticiler” diye selamlayarak konuşmasına başlayan Başkan Seçer, tarımın son derece önemli ve zorlu bir sektör olduğunu vurguladı. Tarımın ülke ekonomisine ciddi katkı sunduğunu ve olmaması halinde yaşanabilecek olumsuzlukları sıralayan Seçer, üreticilerin sorunlarının lokal olarak değişse de genel olarak aynı olduğunu söyledi. Seçer, “Tarımda evvel eski bilirim ki; mazot, ilaç, gübre pahalı ve vergi yükü çok. Döviz arttığında hepsinin fiyatı artıyor. Bu şikayetler hep olur ve Türkiye bu sorunu bir türlü çözemedi. Çiftçiden hala KDV ve ÖTV alınıyor. Girdi maliyetleri oldukça yüksek” dedi. “Dünyayla rekabet etmek için yeni tarım teknolojileri kullanmak gerekiyor” Bu sorunların yanı sıra küresel ölçekli olarak iklim değişikliği sorununun da üreticiyi zorladığını dile getiren Seçer, dünyada rekabetin zorlaştığına ve gelişmiş ülke insanlarının artık tükettiği ürünün üretim aşamalarını öğrenmek istediğine dikkat çekerek, “Dünyada rekabet zorlaştı. İhraç edilen ürünlerimizde ilaç kalıntıları var. ‘Domates gitti Rusya’da sınırdan geri döndü’ , ‘Almanya’ya üzüm gitti, kiraz gitti içinden kurt çıktı ya da pestisit çıktı’ diye haberler yayınlanıyor. Bundan utanç duyuyoruz. Demek ki dünyayla rekabet etmek için yeni tarım teknolojileri kullanmak gerekiyor. Artık gelişmiş toplumlarda insanlar her önüne geleni yiyip içmiyor. ‘Bu nasıl üretildi?’ diyor. Bu ülkemizin belki de şu anda en güncel sorunlarından bir tanesi” diye konuştu. “Mesele kendi reklamımızı yapmak değil, kuruma bir kültür oluşturmak” Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak tarımsal üretimden hayvancılığa, balıkçılıktan tropikal meyve üretimine kadar her türlü üretimin yanında olduklarını söyleyen Seçer, “Kurumlarda, devlette devamlılık esastır. Mesele kendi reklamımızı yapmak değil, kuruma bir kültür oluşturmak. Belediyeler, önemli hizmet birimleridir. Özellikle büyükşehir belediyeleri olmak üzere belediyeler; ‘Bana ne kardeşim, ben Tarım Bakanı mıyım?’ diyemez, katkı sunacaklar. Çünkü ciddi bütçeleri var” ifadelerini kullandı. Mersin’in tarım konusunda dünyanın en şanslı topraklarına, iklimine ve lokasyonuna sahip, geleceği parlak bir kent olduğunu söyleyen Seçer, “Mersinliler olarak çalışkan insanlarız. Yıllık 100 milyar TL’nin üzerinde tarımsal hasılamız var. Burada hem hayvansal hem de tarımsal üretim yapılıyor. Demek ki burada bir potansiyel var” dedi. Seçer, aile çiftçiliğinin önemine dikkat çekti Aile çiftçiliğini önemsediğini ve bunun Türkiye koşullarında daha fazla destek görmesi gerektiğine vurgu yapan Seçer, “Türkiye’de kayıtlı çiftçilerin yüzde 80’i küçük aile işletmeleri, aile çiftçileri. 100 dönümün altında işletme sahiplerinin oranı yüzde 80. Türkiye’de tarım yapılan arazilerin ortalamasına bakıldığında her işletmeye, her üreticiye 60 dönüm düşüyor. Demek ki bizim aile çiftçiliğine uygun bir ortamımız var” sözlerine yer verdi. Çiftçiliğin cazip hale getirilmesi halinde gençlerin şehirlere göç etmek yerine doğdukları topraklarda üretim yapmayı tercih edeceklerine inandığını aktaran Seçer, “ ‘Çiftçiler yaşlandı, genç çiftçi yok’ diye şikayet ediliyor. Çünkü çiftçiliği cazip hale getiremedik. Gençler şehre geliyor. Cazibe yaratılsa o zaman gençler şehre gelmez, çiftçilerin yaş ortalaması gençleşir. Biz yaptığımız desteklerde tamamen buna yöneliyoruz” ifadelerini kullandı. “Benim kaynağım sizlerin vergisi” Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin bu yıl 6. yılına giren ‘Hadi Gel Köyümüze Destek Verelim’ projesi hakkında da bilgi veren Seçer, projenin Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından incelenmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Seçer, “Bu proje ile 6 yılın sonunda 300 aile hayvancılık ve aile çiftçiliği yapıyor. Bu yıl için her bir aileye verdiğimiz destek güncel rakamlarla 475 bin lira. 25 damızlık koyun-keçi ve bunların 1 yıllık yemini, veteriner hizmetini, aşısını veriyoruz. Baba oğula verir mi? Ama devlet verecek. Ben devletim. Ben sizin kaynaklarınızı size geri veriyorum, cebimden vermiyorum. Benim kaynağım sizlerin vergisi. Vatandaşın hükümetten istediği, kendi verdiği vergilerin kendilerine doğru aktarılması” diye konuştu. “Ülkeyi aynı tarım anlayışıyla 23 yıldır yönetiyorlar, 1 metre yol alamamışlar” Tarımsal projelerin kamu kaynağını israf ederek yapılmayacağına değinen Seçer, “Projeleri takip etmiyor, günü kurtarıyorsun. Belediye Başkanı, Tarım Bakanı günü kurtarmaz. Sonucuna bak, kaynakları heba etme. Aynı tarım anlayışıyla 23 yıldır bu ülkeyi yönetiyorlar, 1 metre yol alamamışlar. Biz yönetmiyoruz, 5 ayrı siyasi görüş de yönetmedi. Dönüp bir kendimize bakmak lazım, kafamızı kuma gömmekle olmaz. Yerinde saymak dünyada geri kalmak demektir” sözlerine yer verdi. “Bizler vatandaş için varız” Vatandaşa dokunan projeler yapmak için gayret ettiklerini söyleyen Seçer, “Yerinde ve kırsal turizm hedefli Darısekisi Örnek Köyü Projemiz var. İnsanlar orada, köyde herkes çalışıyor, köy şenlendi. Şimdi Köyümüz Atölye Projesi’ni başlattık. Coğrafi işaret tescilli onlarca ürünümüz var. Bunların paketlenmesinden sağlıklı üretimine, dünya pazarlarına açılmasına ve markalaşmasına kadar yapacağımız bu çalışmalar kente değer katar” dedi. Projelerin takip edilmemesi halinde kamu kaynaklarının israf olduğunu bir kez daha vurgulayan Seçer, üreticinin de elini taşın altına koyduğu projeler ile sürdürülebilir bir tarım anlayışını Mersin’de geliştirmeye çalıştıklarını belirtti. Üreticinin ürettiği noktada kamu kurum ve kuruluşlarının destek için var olduğunu söyleyen Seçer, “Büyükşehir Belediyesi de devletin bir kurumu, Tarım İl Müdürlüğü de Ticaret ve Sanayi Odası da Ziraat Odası da Ziraat Mühendisleri Odası da; hepimiz bu ülkenin kurumları ve kuruluşlarıyız. Hepimiz sizler için, vatandaş için varız” diye konuştu. “Tarımsal sorunların farkındayız, çözmek için faaliyet halindeyiz” Büyükşehir olarak dünyada ve Türkiye’de yaşanılan tarımsal sorunların farkında olduklarının altını çizen Seçer, “Mersin’de hem farkındayız hem yaşıyoruz hem de bu sorunu çözmek için faaliyet halindeyiz. Onun için ‘Kooperatifler yenilenebilir enerji kullanın, maliyetleriniz düşsün. GES projesi yapın. Ne harcadıysanız yarısı Büyükşehir’den’ diyoruz. Güneş Enerji Santrali projemizi bilmeyen var mı? Şimdi Nacarlı’da ilk güneş enerji santralini kuruyoruz. Nacarlı Sulama Kooperatifi’ne yüzde 50 desteği biz veriyoruz. 75 kooperatifimiz var, buradan duyuruyorum; yaratıcı olun, üretici olun, çalışın, iş birliği yapın” diyerek kooperatiflere çağrı yaptı. “Mersin’imizi de ülkemizi de kalkındıracağız” Tarıma desteği 2025 yılı için yüzde 80,67 artırdıklarını ve 215 milyon TL kaynak ayırdıklarını söyleyen Seçer, “Bütçemiz o kadar artmadığı halde tarımsal desteği artırdık, çünkü tarıma önem veriyoruz. Sorunlar her geçen gün katlanıyor. Biz nasıl katkı sunabiliriz diye düşündük, bunu yaptık. Her konuda yanınızda olacağız. Üretime değer veren bir belediyeniz var. Desteklerimizle her ailenin evinde olacağız; önce vatandaşın mutluluğu. Karnı doymayan, acısı, hastası, derdi olan vatandaşa sen yol yapmışsın, bina yapmışsın, o bunu neylesin?” dedi. Vatandaşın her anında yanında olmaya devam edeceklerinin altını çizen Seçer, “Üretken vatandaşın yanında olacağız, işbirliği içerisinde olacağız. Birlik olacağız, beraber olacağız. Mersin’imizi de ülkemizi de kalkındıracağız, insanlığa da yararlı olacağız” diyerek konuşmasını sonlandırdı. Çakır: “Ülkemizde tarımın öncüsü olmaya ve üretmeye devam edeceğiz” Tarımın başladığı düşünülen Anadolu ve Çukurova’nın 12 bin yıllık tarım tarihi olduğuna dikkat çeken MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, bölgenin tarımsal çeşitliliğin merkezi konumunda olduğunu söyledi. Çakır, “MTSO olarak ülkemizde tarımın öncüsü olmaya ve üretmeye devam edeceğiz. Ama bunun için hep birlikte mücadele ederek, sorunları görmezden gelmeden, etkin ve yaratıcı çözümler bulmak zorundayız” dedi. Alanında duayen isimler, tarım kenti Mersin’de tarımı konuştu Açılış konuşmalarının ardından başlayan ve moderatörlüğünü İrfan Donat’ın yaptığı konferansta, alanında uzman isimler; Ali Ekber Yıldırım ve Prof. Dr. Umut Toprak konuşmacı olarak yer aldı. İrfan Donat konuşmasında; tarım sektörüne bir kambur ve problem olarak bakılırsa, yaşanan kronik sorunlarla yüzleşmeye devam etmek mecburiyetinde kalınacağını söyledi. Mersin’in tarım kenti olduğunu ifade eden Donat, yanlış bir tarım politikasının bir ülkeyi nereden nereye getirebileceğini katılımcılarla paylaştı. Donat, tarımın hem siyasetten hem de ranttan arındırılması gerektiğine değindi.  Ali Ekber Yıldırım ise; Mersin’de kurumlar arasında bir birliktelik olduğuna değinirken, Mersin’de var olan bu birlikteliğin Türkiye’nin hiçbir şehrinde olmadığına dikkat çekerek, bunun sağlanmış olmasından dolayı duydukları mutluluğu ifade etti. ‘Tarımın Gündemi’ konulu bir sunum gerçekleştiren Yıldırım, tarımsal üretimde riskler konusuna dikkat çekerek, tohumdan sofraya kadar olan her aşamada bir risk olduğunun altını çizdi. Türkiye’nin tarımda ve üretimde sahip olduğu potansiyel ile fırsatlar hakkında konuşan Yıldırım, yerel yönetimlerin tarımdaki çabalarının merkezi hükümetin çabalarıyla birleştirilip, üreticinin daha çok desteklenip, kalkınması için çalışmalar yapılması gerektiğini belirterek, “Üretmezsek tükeniriz” dedi. Prof. Dr. Umut Toprak ise doğup büyüdüğü topraklar olan Mersin’de böyle bir sunumu yapmaktan dolayı duyduğu mutluluğu ifade etti. ‘Yeni Nesil Biyopestisitler ve Biyoteknoloji’ konulu bir sunum yapan Prof. Dr. Toprak, özellikle biyopestisitlerin çok büyük avantajları olduğuna değinerek, biyopestisit üretimi yapıp satmanın önemine dikkat çekti. Prof. Dr. Toprak ayrıca, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in Ziraat Mühendisi olmasının Mersin için büyük bir avantaj olduğuna değindi. Konferans soru-cevap bölümünün ardından sona erdi. Katılımcılar sorularını uzmanlara yönelttikten sonra, Büyükşehir tarafından kendilerine sağlanan tarımsal destekler için de teşekkürlerini ilettiler. Konuşmacılar da ayrıca Başkan Seçer’e konferans sonuna kadar katılım sağlayıp, kendilerini ve üreticileri dinlediği için teşekkür ettiler. Konferans toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.

İnegöl Belediyesi’nin Tarım Mottosu: “Doğru Yerde Doğru Üretim” Haber

İnegöl Belediyesi’nin Tarım Mottosu: “Doğru Yerde Doğru Üretim”

İnegöl Belediyesi’nin çiftçiyi desteklemek adına başlattığı “Ücretsiz Toprak Analizi” uygulamasında 4 yılda 780 numunenin analizi yapıldı. 2024 yılında ise 1 yılda 236 numune analizi gerçekleştirildi. Belediye Başkanı Alper Taban, bu uygulamayla hedeflerinin “Doğru yerde doğru üretim” olduğunu söyledi. İnegöl Belediyesi’nin çiftçiyi desteklemek adına başlattığı “Ücretsiz Toprak Analizi” uygulamasında 4 yılda 780 numunenin analizi yapıldı. 2024 yılında ise 1 yılda 236 numune analizi gerçekleştirildi. Belediye Başkanı Alper Taban, bu uygulamayla hedeflerinin “Doğru yerde doğru üretim” olduğunu söyledi. İnegöl Belediyesi’nin çiftçiyi desteklemek ve doğru üretim modellerini geliştirmek adına 2021 yılında hayata geçirdiği “Ücretsiz Toprak Analizi” uygulaması üreticilerin de yoğun ilgi göstermesiyle artarak devam ediyor. Bugüne kadar toplamda 780 numunenin analizi yapılarak üreticiler bilgilendirildi. İnegöl Belediyesi’nin Muhtarlık İşleri Müdürlüğü organizasyonuyla yaptığı çalışma kapsamında 2024 yılında ise 236 toprak analizi gerçekleştirildiği açıklandı. ÜCRETSİZ TOPRAK ANALİZİ İnegöl’ün bereketli topraklarında yetişen ve dünyanın dört bir yanına sevkiyatı sağlanan tarım daha doğru yöntemlerle yetiştirilmesi, doğru yerde doğru üretim yapılması ve İnegöllü çiftçilere bu noktada mihmandarlık edilmesi amacıyla desteklerini kesmeden sürdüren İnegöl Belediyesi, 2021 yılında örnek bir çalışmanın startını vermişti. Çiftçilerin girdi maliyetlerini asgariye düşürmek, daha nitelikli üretim yapmak ve kullanılan gübrenin daha bilinçli bir şekilde kullanılmasını sağlamak adına bir laboratuvar ile anlaşan İnegöl Belediyesi, isteyen tüm çiftçilerin tarlalarının toprak analizini ücretsiz yaptıracaklarını duyurmuştu. Uygulama başladığı günden itibaren üreticiler tarafından yoğun bir ilgiyle karşılandı. Toprak numunelerinin toplanması için özel torbalar hazırlayan İnegöl Belediyesi, muhtarlıklar organizasyonu ile vatandaşlara ulaştırılan bu torbalar ile numuneleri alarak laboratuvara ulaştırılıyor. Toprak analizleri İnegöl Belediyesi’nde toplanarak belirli aralıklarla anlaşmalı Toprak Tahlil Laboratuvarında çiftçilerden hiçbir bedel talep edilmeden yaptırılıyor. 780 NUMUNENİN ANALİZİ YAPILDI Toprak analizi uygulamasının amacı daha nitelikli üretim yapabilmek adına “doğru yerde doğru üretim” modelinin geliştirilmesi. Toprak analiziyle üreticilere tarlalarına uygun ekim türleri, hangi üründen daha fazla verim elde edilebileceği gibi yönlendirmeler yapılabiliyor. 2021 yılında başlayan bu uygulamada bugüne kadar 780 numunenin analizi laboratuvarlarda yapıldı. Analiz sonuçları ise çiftçilerle paylaşılarak daha doğru bir tarım yöntemi için bilgilendirmelerde bulunuldu. İNEGÖL TARIMI BİLİM İLE GÜÇLENİYOR İnegöl Belediyesi’nin vatandaşlara her alanda desteğini sürdürdüğünü kaydeden Belediye Başkanı Alper Taban, özellikle tarımda yenilikçi, gelişimi sağlayacak adımların atılması adına öncü uygulamalar yaptıklarını söyledi. “İnegöl Belediyesi olarak çiftçimizin her zaman yanındayız” diyen Taban, “Geleneksel tarımı teknolojik yatırımlar ve bilimle birleştirerek güçlendirmeyi ümit ediyoruz. Teknolojik yatırımlarla üreticimizi doğru ürüne yönlendirmek ve toprağın değerini ölçümlemek adına ücretsiz toprak analizi uygulamamıza devam ediyoruz. Cerrah Ek Hizmet Binamızda yer alan Muhtarlık İşleri Müdürlüğü’müze getirilen numuneler üretici ve tarla-bahçe bilgileri alınarak analiz yaptırılmak üzere laboratuvara gönderiliyor. Her üretici istediği kadar numune getirebilir. Bir sınırlama veya kısıtlama yok. Üreticilerimizin gelirken numunenin ait olduğu tarla-bahçeye ait tapu bilgilerini getirmesi yeterli olacaktır. Analizler İnegöllü üreticilerimiz için ücretsiz olarak belediyemiz tarafından yaptırılıyor” dedi.

Tarımda Üretim Artmadıkça Yüksek Enflasyon Sorunu Çözülmez! Haber

Tarımda Üretim Artmadıkça Yüksek Enflasyon Sorunu Çözülmez!

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Meclis’te yaptığı basın, toplantısında çiftçilerin yüksek girdi maliyetleri ve AKP’nin sürdürülemez tarım politikası yüzünden üretimden koptuğunu bunun sonucunda gıda enflasyonunun rekor seviyeye çıktığını, tüketicilerin için yeterli ve sağlıklı gıdaya erişiminin zorlaştığını belirtti. Halkın açlık ve yoksullukla yaşammücadelesi verirken, Saray çevresinin lüks içinde yaşamaya devam ettiğini kaydeden Sarıbal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etmesini eleştirdi. Sarıbal “Cumhurbaşkanı Erdoğan emekçilerin, işçilerin ve alın teri döken milyonların küçük ailesini kastetmiyor. İhale sofrasındaki yandaş aileleri kastediyor. Saray’ın şatafatlı dünyasında unutulan aileler, birbirinize sahip çıkın. Erdoğan’ın büyük ailesinin doymak bilmeyen iştahı yüzünden aynı sofrada ekmeği bölüşmek her geçen gün zorlaşıyor” dedi. Tarım ürünlerinde üretim artırılmadıkça yüksek enflasyon sorununun çözülmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Sarıbal, gıda enflasyonuyla mücadele için çiftçilere hak ettikleri desteğin verilmesi ve artışları durdurulamayan girdi maliyetlerinin bir kısmının devlet tarafından karşılanması gerektiğini söyledi. TÜRKİYE’DE OBEZİTE, HİPERTANSİYON, DİYABET VE METABOLİK SENDROM ARTIYOR Türkiye’de özellikle son yıllarda temel gıda ürünleri fiyatlarında ciddi bir artış yaşandığına dikkati çeken Sarıbal, “Söz konusu fiyat artışları, gelir düzeyleri bu yükselişle orantılı biçimde artış göstermeyen yoksul halkın sağlıklı ve dengeli beslenme olanaklarına erişimini önemli ölçüde kısıtlamaktadır. Gıda enflasyonu yalnızca ekonomik bir sorun olmanın ötesine geçerek halk sağlığı üzerinde ciddi etkiler yaratmaya başlamıştır. Ankara Tabip Odası’nın açıklamasına göre, yüksek gıda fiyatları, halkımızı bütçesine uygun bir şekilde karnını karbonhidrat, yüksek yağ ve basit şeker ağırlıklı öğünlerle doyurmaya yöneltmektedir. Sofralarda yeterli düzeyde protein, taze sebze ve meyve bulunmamakta, bu durum obezite, hipertansiyon, diyabet ve metabolik sendrom gibi obezite kaynaklı sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır” dedi. SAĞIR SULTAN DUYDU, SARAY DUYMADI 2003-2023 yılları arasındaki AKP’li yıllarda yıllık ortalama reel büyüme hızının Gayrisafi Yurt İçi Hasılada yüzde 5.4 olurken tarımda yüzde 2.5’te kaldığını hatırlatan Sarıbal, “TÜİK verilerine göre bu yılın üçüncü çeyreğinde (Temmuz-Eylül 2024) GSYH bir önceki yıla göre yüzde 2.1, tarım sektörü ise yüzde 4.6 büyüdü. Buna karşılık üretim maliyetleri yaban otları gibi yükselirken çiftçinin ürünü geçen yılki kadar bile para etmedi. Nitekim 27 Aralık’ta yayınlanan Gelir Dağılımı İstatistiklerine göre, en düşük yıllık ortalama gelir tarım sektöründe oldu. 2024 yılında çiftçiler emeğinin karşılığını alamazken tüketiciler de gıda ürünlerini ucuz fiyata alamadılar. Saray iktidarında ekonomik büyüme ne üreticiye ne de tüketiciye yaradı. Enflasyon, emekten alıp sermayeye kaynak aktarmaya hizmet etmekte, yüksek enflasyondan en büyük kaybı emekçiler yaşamaktadır. Gıda maddelerinde arz yetersizliğiyle birlikte talebin fazlalığı, buna ek olarak sürekli yükselen gıda fiyatları, gıdaya erişimi daha da zor hale getirmektedir. Türkiye'deki gıda enflasyonunun temel nedenleri arasında üretim maliyetlerinin fahiş oranlarda artması, ihracat ve ithalat dengesizliği, bazı tarım ürünlerinin büyük kısmının iç piyasaya sunulmadan doğrudan ihraç edilmesi ve üreticiden tüketiciye kadar olan tedarik zincirindeki maliyet artışlarının ürün fiyatlarına yansıması bulunmaktadır” ifadelerini kullandı. GIDA ENFLASYONU DÜNYA ORTALAMASINDAN 7 KAT YÜKSEK TÜİK’e göre 2024 yıl sonu itibariyle resmi enflasyonun yüzde 44.4, gıda enflasyonunun ise yüzde 43.6 olduğunu hatırlatan Sarıbal, “Enflasyon oranının rakam oyunları ile azaltılması fiyatların düştüğü anlamına gelmiyor, yalnızca fiyatların daha yavaş bir şekilde arttığı anlamına geliyor. Ancak bu enflasyon halkın hissettiği gerçek enflasyonu yansıtmaktan oldukça uzak bir oran. DİSK tarafından yapılan hesaplamaya göre emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 60, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunda ise yüzde 77.4 olarak gerçekleşti. AKP iktidarında ortalama fiyatlar 22 kat, gıda fiyatları ise 33 kat arttı. Öte yandan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre, 2024 yılında gıda fiyatları Türkiye'de yıllık yüzde 43.6 oranında artarken, dünyada 2024'te yıllık 6.7 oranında artmıştır. Yani Türkiye’de gıda enflasyonu dünya ortalamasından yaklaşık 7 kat daha yüksektir. Tarımı ihmal et, çiftçiyi tarımdan uzaklaştır, gıda enflasyonunu önleme adına gümrük vergilerini indirip ithalatı teşvik ederek çokuluslu şirketlerin cebini doldur; sonra da gıda fiyatları niye bu kadar artıyor diye başkalarını suçla. Gıda enflasyonuyla mücadele için çiftçilere hak ettikleri desteğin verilmesi ve artışları durdurulamayan girdi maliyetlerinin bir kısmının devlet tarafından karşılanması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Üretim Maliyetleri Kesim Fiyatlarının Çok Üzerinde! Haber

Üretim Maliyetleri Kesim Fiyatlarının Çok Üzerinde!

Ulusal Kırmızı Et Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hacıince kırmızı et sektöründe 2024 yılında yaşananları değerlendirdi. Başkan Hacıince sektörde ki temel sorunun kırmızı  etin  piyasa  kesim  fiyatı  ile  üretim  maliyeti  arasındaki  dengesizlik olduğunu ifade etti. Başkan Hacıince piyasa kesim fiyatlarının bir yılda % 49,17 arttığını ifade ederken buna karşılık üretim maliyetlerinin %64,46 oranında artış gösterdiğini söyledi. Hacıince yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; ''Ülkemiz için olduğu kadar diğer dünya ülkeleri için de stratejik bir ürün haline gelen kırmızı et ile   ilgili son  yıllarda; anlayışların,   politikaların ve   planlamaların değişmekte olduğu görülmektedir.Salgınlar, savaşlar ve iklim değişiklikleri de gidilen bu değişiklikler üzerinde etkili olmaktadır. Buna Çin’de ortaya çıkan domuz gribi nedeniyle bu ülkede sığır etine talebin artması ve buna bağlı olarak da dünya sığır eti fiyatlarını yükseltmesi gibi bir gelişmeyi örnek verebiliz. Politika değişikliklerine bir örnek de Güney Amerika ülkeleridir. Genel olarak canlı hayvan ihraç eden bu ülkeler  politikalarını  değiştirerek canlı  hayvan  yerine et  satmaya  yönelmektedirler. Türkiye’nin Dünya da  ortaya  çıkan  gelişmelere  ve  değişimlere  uygun  bir  şekilde, dinamiklerini   ortaya koyabilmesi açısından, sektörel ihtiyaçlarımızı, üretim imkânlarımızı, karşımıza çıkan fırsatları ve sorunlarımızı ortaya  koyan her türlü sağlıklı değerlendirmeye ihtiyacımız olduğu kanaatindeyiz. Bu noktada  katkı sağlayabilmek  adına  her  yıl  olduğu gibi  yıl  içerisinde sektörümüzde yaşanan gelişmeleri önemli yönleri ile özetlemeyi uygun gördük.'' dedi. Başkan Hacıince, 2024  yılında  kırmızı et  sektörünün  gündeminde öne  çıkan  başlıca  konuların;   fiyat dalgalanmaları ve üretim maliyetlerinin yüksekliği olduğunu söyledi. Hacıince; ''Sektörümüzde ilgili her zaman karşımıza çıkan temel sorunumuz tek cümle ile özetlenecek olursa; kırmızı  etin  piyasa  kesim  fiyatı  ile  üretim  maliyeti  arasındaki  dengesizliktir. Bu dengesizlik,   maliyetin çok  üstünde  bir fiyat oluşumu şeklinde  olabilirken,  genellikle  üretim maliyetlerinin piyasadaki kesim fiyatlarının çok üstünde şekillenmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsan beslenmesi ve toplum sağlığı açısından önemine binaen toplumun alım gücüne uygun  olarak piyasa fiyatlarının düşük tutulmasını çok önemli bir gerekliliktir. Ancak geliştirilmesi gereken üretim ayağının sekteye uğratmaması da sektörün kırmızı çizgisi olmalıdır.Bu yönü ile 2024 yılı için bir değerlendirme yapacak olursak; 100-250 Başlık bir işletme esas alınarak, 2023 ve 2024 yıllarının Kasım ayı verilerine göre piyasa kesim fiyatları bir yılda % 49,17 artarken, üretim maliyetleri %64,46 oranında artış göstermiştir. 2024 ün yıllık ortalaması üzerinden yapılan hesaplamada: karkas sığır etinin 11 aylık piyasa kesim fiyatı ortalaması 326 TL/KG iken maliyet ortalaması 430TL/KG olarak tespit edilmiştir.  Bu artış oranı farkının ve maliyet fiyatının yüksekliğinin çok ciddi bir sorun olarak görülmesinde ve göz ardı edilmemesinde çok büyük fayda görüyoruz.'' dedi. Başkan Hacıince yem fiyatlarında kayda değer bir artış olmamasına rağmen üretim maliyetlerinin ciddi boyutta bir artış gösterdiğini söyledi. Başkan Hacıince piyasa kesim fiyatlarının düşük seyretmesinin nedenlerini şu şekilde sıraladı;  1- Tüketicinin alım gücünün düşmesine bağlı olarak tüketimin azalması, 2 - Et ve Süt Kurumunun yürüttüğü piyasa regülasyonundaki etkinliği,. Başkan Hacıince üretim maliyetlerinin yüksek seyretmesinin başlıca nedenlerini ise şu şekilde sıraladı; 1 - Besilik hayvan fiyatının yüksekliği, 2 - Kredi faizlerinin yüksekliği, 3 - İşçilik, sağlık ve enerji gibi girdilerin aşırı yükselmesidir. Başkan Hacıince açıklamasına şu şekilde devam etti; ''Ülkemizde Kırmızı etin ana unsuru olan sığır ve küçükbaş eti fiyatları karşılaştırıldığında 2023 yılında yaşanmış olan kuzu etinin sığır etinin gerisinde kalması gibi bir durumla karşılaşılmamıştır. Kuzu eti fiyatlarının sığır etine göre daha avantajlı seviyede seyrettiğini söyleyebilmek mümkündür.2024 yılı Kurban Bayramı döneminde kurbanlık arz ve talep dengesinde bir sıkıntı yaşanmamış,fiyat oluşumlarında tüketicinin alım gücü belirleyici olmuştur.2024 yılı sonunda Suriye’deki gelişmeler, hayvancılıkta önemli bir iş gücü kaynağı olan göçmen işçiler ile ilgili endişeleri beraberinde getirmiştir.'' dedi.

Ünlüce: Haber

Ünlüce: "Bağımsızlığımızın Teminatı Tarım ve Üretimdir"

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı aracılığıyla 2024 yılında üretime olan desteğini uyguladığı başarılı projelerle sürdürdü. Kırsal kalkınmanın önemine dikkat çeken Başkan Ayşe Ünlüce, “Bağımsızlığımızın teminatı tarım ve üretimdir. Dengeli kalkınan bir şehir olarak çiftçilerimize ve hayvan yetiştiricilerimize yönelik desteklerimiz, 2025 yılında da artarak devam edecek.” dedi. Verimli ovaları, bereketli toprakları ile tarım ve hayvancılıkta İç Anadolu’nun en önemli tarım şehirlerinden biri olan Eskişehir’in yeniden eski üretim gücüne kavuşması için Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı aracılığıyla yürüttüğü kırsal kalkınma hamlesi, 2024 yılında da devam etti. Son yıllarda başta ekonomik krizle birlikte üretmekte zorlanan çiftçi ve üreticinin imdadına Eskişehir Büyükşehir Belediyesi yetişti. 2024 yılında proje ve çiftçi destekleme faaliyetleri kapsamında, Büyükşehir Belediyesi’ne ait Akpınar, Türkmentokat ve İmişehir de bulunan toplam 520 dekarlık araziye Macarfiği-Yulaf karışımı tohum ekimi yapıldı. 2024 yılı hasat sonucu 372 adet yulaf balyası ve 35 ton yulaf tanesi elde edildi. Elde edilen ürünler yem desteği olarak hayvancılıkla uğraşan üreticilere verildi. Ayrıca 2024-2025 üretim yılında ise Akpınar ve Karahüyük mahallelerindeki arazilere makarnalık buğday ekimi yapıldı. 2025 yılında da nohut ekimi yapılacak. Buğdaydan elde edilecek bulgur ve nohutlar kent lokantasında değerlendirilecek. Sarıcakaya Laçin'de yetiştirilen yonca ile toplam 1440 adet balya Mihalgazi ve Sarıcakaya'da hayvancılıkla uğraşan üreticilere, 892 adet balya Beylikova ilçesinde Beylikova Belediyesi iş birliğiyle hayvancılıkla uğraşan 69 üreticiye destek olarak verildi. 465 adet yonca balyası ile 40’ar kiloluk 276 çuval yulaf tanesi, Çifteler Belediyesi iş birliğiyle ile de 40’ar kilogramlık 600 çuval yulaf tanesi üreticilere verildi. Küçük çiftçiye hasat desteği projesinde ise 1555 çiftçiye toplam 35 bin 385 dekarlık arazisi için hasat desteğinde bulunuldu. Ücretsiz mobil toprak analizi ile 12 ilçede 316 üreticiye ait 793 adet toprak analizi gerçekleştirildi. Mihalıççık kurutma tesisinde bölgenin ürünleri Trabzon hurması, kuşburnu, mandalina, elma, kiraz kurutulmaya devam edilirken, erişte ve reçel de yapılıyor. Nohut, ceviz gibi ürünler ise ayıklanarak paketlenirken tesiste çalışmak üzere Mihalıççık Belediyesi tarafından 3 kadın çalışan istihdam edildi. Zeytinciliğin geliştirilmesine yönelik yürütülen proje kapsamında, Sarıcakaya Mayıslar mahallesindeki zeytin üreticilerinden alınan 11.500 kg yeşil zeytin meyvesinden natürel zeytinyağı üretilerek yaklaşık 1000 lt zeytinyağı elde edildi. Yüksek kaliteye sahip zeytinyağları Dorlion markasıyla Üretici Marketlerde satışa sunuldu. Ayrıca üreticilerden 12 Kasım -23 Aralık tarihleri arasında toplam 28.110 kg zeytin meyvesi alındı ve yaklaşık 5500 lt natürel zeytinyağı üretildi. Sarıcakaya ve Mihalgazi ilçelerinde zeytin fidanı desteği projesi kapsamda 180 çiftçiye 17 bin adet Gemlik çeşidi zeytin fidanı verildi. İpekböceği yetiştiriciliğinin geliştirilmesi amacıyla yürütülen proje kapsamında 1950 adet fidan ipek böcekçiliği yapmak isteyen ve yapmaya devam eden üreticilere destek olarak 2025 yılında verilecek. Ayrıca 2023 üretiminden yetişen fidanlardan 2024 yılında 1000 adedi Beydağ Belediyesine, 1500 adedi Ödemiş Belediyesine ve 600 adedi üreticilere destek olarak verildi. Odunpazarı ve Tepebaşı Ziraat Odaları işbirliği ile Odunpazarı ilçesinden 39 çiftçiye, Tepebaşı ilçesinden ise 43 çiftçiye, toplam 2460 litre Mikrobiyal ve 2460 NPK'lı Sıvı gübre desteğinde bulunuldu. Ayrıca Han İlçesinde çiftçilik yapan 324 üreticiye 60’ar litre olmak üzere yaklaşık 20.000 litre Mikrobiyal ve NPK’lı Sıvı Gübre desteği verildi. Sarıcakaya ve Mihalgazi ilçesinde açık alanda ve örtü altı sebze üretimi yapan ve talepte bulunan üreticilere 50’şer adet plastik kasa desteği yapıldı. Bu destek ile toplam 294 üreticiye 15.306 adet plastik kasa desteğinde bulunuldu. Yapılan destekten Sarıcakaya’dan 64 kadın üretici, Mihalgazi’den 9 kadın üretici de faydalandı. 2022-2023 üretim yılından elde edilen ekmeklik buğdaylardan halk un projesi kapsamında un elde edilirken, 2024 yılında 12 ilçede 90’ar vatandaşa 25’er kg’lık un desteğinde bulunuldu. Toplam 1080 vatandaşa 27.000 kg un desteği yapıldı. Ayrıca 2833 adet 5 kg’lık un paketi satışa sunulmak üzere Üretici Markete teslim edildi. Hayvancılık faaliyetleri kapsamında da hayvan yetiştiricilerine önemli destekler sağlandı. Buna göre Mihalgazi’de 28 aileye 140 küçükbaş, Sarıcakaya’da 30 aileye 150 küçükbaş hayvan desteği, Aşağıçağlan mahallesinde ahırı ve hayvanları yanan vatandaşa 32 adet küçükbaş hayvan, yem ve koyun yemliği desteği verildi. Beylikova ilçesinde ise hayvancılıkla uğraşan 69 üreticiye toplamda 1103 yonca balyası desteği sağlandı. Mineral blok desteği kapsamında ise Çifteler, Alpu, Seyitgazi, Sivrihisar ilçelerinde 94 üreticiye 952 adet mineral blok verildi. Sivrihisar ilçesinden gelen talep dilekçelerine istinaden, büyükbaş hayvancılık ile uğraşan 24 üreticiye de 10’ar litre olmak üzere toplamda 240 litre sağım sonrası daldırma solüsyonu teslim edildi. İnönü İlçesinde Manda Yetiştiricileri Birliği üyesi 41 manda yetiştiricisine de 41 adet süt sağım makinası desteği yapıldı. Seyitgazi ve Alpu ilçelerinde bulunan küçükbaş hayvan ağıllarında yapılan kırkım sonrası toplanan yünler, Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığının da desteği ile ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırılmak üzere 140 adet tek kişilik yorgan ve 100 adet yastık olarak değerlendirildi. Ayrıca hayvan sağlığı eğitimleri ile farkındalık çalışmaları gerçekleştirildi. Eskişehir’in verimli ovaları ve bereketli topraklarıyla önemli bir tarım ve hayvancılık şehri olduğuna dikkat çeken Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, “Ekonomik krizle birlikte üretim maliyetleri giderek artıyor. Bu durum çiftçimizi ve üreticilerimizi nefes alamaz hale getirdi. Tam da böyle bir noktada Büyükşehir Belediyesi olarak kırsal kalkınmayı önemsiyor, birbiri ardına proje ve uygulamaları hayata geçiriyoruz. Fide ve fidan desteği, yem ve hububat desteği, canlı hayvan desteği, ekipman, tohum ve hasat desteği, plastik kasa desteği, ipekböcekçiliği, zeytincilik gibi birçok noktada küçük çiftçimizin yanında oluyoruz. Bunun yanı sıra, çiftçimize ek gelir sağlayabilecek alternatif modeller üzerinde çalışıyoruz. 2025 yılında da desteklerimiz kesintisiz sürecek. ‘Milli ekonominin temeli tarımdır.’ diyen Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği üzere hep birlikte şehrimizi ve ülkemizi daha çok üretir hale getireceğiz. Bağımsızlığımızın teminatı tarım ve üretimdir. Eskişehir, üretken, çalışkan insanların şehridir. Tarımsal üretimin her kademesinde alın teri olan çiftçilerimiz ve üreticilerimize 2025 yılında daha fazla destek olmaya devam edeceğimizin altını çizmek istiyorum.” dedi.

ESO Başkanı Kesikbaş: ''KOBİ'ler Desteklenmeli'' Haber

ESO Başkanı Kesikbaş: ''KOBİ'ler Desteklenmeli''

Ülkenin üretim, yatırım, istihdam ve ihracat kapasitesinin korunması gerektiğine vurgu yapan Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun bu yönde yaptığı çağrıya destek verdi. Hisarcıklıoğlu’nun “Piyasalardaki durgunluğun kalıcı hale gelmemesi ülkemizin üretim, yatırım, istihdam ve ihracat kapasitesinin korunması ile mümkün olabilir.” değerlendirmesine atıfta bulunan ESO Başkanı Kesikbaş, “Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde yıllık yüzde 2,1 büyürken, üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 0,2 daraldı. Sanayide yıllık yüzde 2,2'lik bir küçülme var. Artan üretim maliyetleri sanayi üretimimize ve ihracat hacmimize olumsuz yansımakta. Bu noktada, tüm sektörlerde mevcut istihdam destekleri korunmalı, maliyetlerdeki artışa neden olabilecek ve enflasyonla mücadeleye olumsuz yansıyacak adımlarda dikkatli olunmalı, imalat alanındaki sektörlere ek destekler verilerek üretimin yurtdışına kaymasının önüne geçilmeli.” dedi. KOBİ'ler Desteklenmeli Finansmana erişim kanallarında sıkıntılar yaşayan KOBİ’lerin ayakta tutulması gerektiğini söyleyen Kesikbaş, “Bu sayede ekonomimizin daha güçlü ve sürdürülebilir bir zeminde büyümesine katkı sağlanacaktır. Ayrıca ekonomiye yönelik alınacak tüm kararlarda, iktisadi faaliyetlerin sürdürülebilirliğinin ve sektörlerin küresel rekabet gücünün zarar görmemesine azami dikkat gösterilmesi gerekiyor.” diye konuştu. Konuyla ilgili olarak değerlendirmelerini sürdüren Başkan Kesikbaş, “TOBB Başkanımızın da ifade ettiği gibi şimdi el birliği, akıl birliği ile kamu ve özel sektörün eşgüdüm içinde daha çok çalışma zamanı. Unutulmaması gerekir ki ülkemizin en önemli kaynağı ve kaldıraç gücü üretimdir, ve üretimden asla taviz verilmemelidir” dedi.

Çiftçilerimiz Bin Bir Emekle Ürettiği Ürününü Pazarlayamıyor Haber

Çiftçilerimiz Bin Bir Emekle Ürettiği Ürününü Pazarlayamıyor

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, biber, kabak, karpuz, fıstık, badem ve domatesteki fiyat düşüşleri ve pazarlama sorunları hakkında basın açıklaması yaptı. “Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak kuruluşumuzdan bu yana ülkemiz genelinde 755 Ziraat Odası aracılığıyla çiftçilerimizin yaşadığı sorunları gündeme getiriyor, çiftçilerimizin sorunlarına çözüm olmak için onların sesi olmaya çalışıyoruz.” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Çiftçilerimiz, her geçen gün artmaya devam eden girdi, lojistik, işçilik gibi üretim maliyetlerine ek olarak değişen iklim koşulları nedeniyle aşırı sıcaklık, şiddetli yağış, dolu, fırtına, don gibi doğal afetlere artık çok daha fazla maruz kalıyor. Ancak fedakâr çiftçilerimiz, tüm bu olumsuz koşullara rağmen bu yıl da üzerine düşeni yaptı ve üretmeye devam etti.  Ağustos ayı itibarıyla birçok tarımsal üründe hasat devam ediyor. Ancak görüyoruz ki çiftçilerimiz bin bir emekle ürettiği ürününü pazarlayamıyor. Düşük kalan üretici fiyatları üreticilerimizin belini büküyor. Bugün birçok tarımsal üründe üretilen ürün ya maliyetine ya da daha düşük fiyata tarladan çıkarken pazarda ve markette katlanmış bir fiyatla karşımıza çıkıyor.”  “Biber, kabak, karpuz, fıstık, badem ve domatesteki fiyat düşüşleri üreticimizi mağdur ediyor, üreticimize de tüketicimize de yazık olacak” “Üreticilerimiz, üretimden pazarlamaya, fiyat oluşumuna kadar pek çok sorunla karşı karşıya kalıyor. Bu sezon biber, kabak, karpuz, fıstık, badem ve domatesteki fiyat düşüşleri de üreticimizi mağdur ediyor. Bu durum hayra alamet değildir. Fiyatı düşen ürünler yüzünden üreticilerimiz üretimden vazgeçecek. Önümüzdeki sezon tüketicilerimiz bu ürünleri pahalı yiyecektir. Bu sürdürülebilir bir durum değildir. Aklımızı başımıza alıp bu ülkede üretimi sürdürülebilir hale getiremezsek üreticimize de tüketicimize de yazık olacaktır. Ülkemizde geçen yıl 3 milyon ton biber üretildi. Üretilen biberin yüzde 52’sini kapya biber, yüzde 30’unu sivri biber, yüzde 13’ünü dolmalık biber ve yüzde 5’ini çarliston biber oluşturdu. Ülkemizin biber üretimi yıllar itibarıyla artmaya devam ediyor. 2010 yılında 1,9 milyon ton olan biber üretimi 2023 yılında yüzde 55 oranında artarak 3 milyon tona çıktı. Fakat üretimde böylesine bir artış yaşanırken tüketimde aynı oranda artış görülmüyor. Ortaya çıkan bu arz fazlalığı ve talebin artmaması biberde üretici fiyatının düşmesine sebep oldu. Silifke’nin yayla bölgelerindeki köylerde üretilen sakız kabak geçmiş yıllarda ihraç edilirken, bölgede yaşanan savaş nedeniyle ihracat durdu ve üretilen kabaklar çiftçilerimizin elinde kaldı. İhraç edilemeyen kabak iç piyasaya da pazarlanamıyor. Nakliye maliyetlerinin yüksek olması ve kabakta kar marjının düşük olmasından dolayı tüccarlar kabak alımına yanaşmıyor. Kabak, olgunlaştıktan sonra 1 hafta içinde kesilmediği takdirde özelliğini kaybettiğinden üreticilerimiz kabaklarını hayvanlara yem olarak vermek zorunda kalıyor. Karpuzda arzın yüksek talebin ise düşük seyretmesi fiyatları düşürdü. Diğer taraftan tüketimin yeteri kadar olmaması tüccarın alım yapmak istememesine neden oluyor. Benzer durum kavun fiyatlarında da görülmekte olup kavun fiyatları 6 ila 8 lira, karpuz fiyatları Antalya bölgesinde 4 ila 7 lira arasında seyrediyor. Ancak diğer bölgelerde yukarıda bahsedilen nedenlerden dolayı karpuz fiyatı 3 liraya kadar düştü. Antep fıstığında bu yıl yüksek rekolteye bağlı arzdaki artışla birlikte fiyatlar geriledi. Hali hazırda piyasada alıcılar, ucuz fiyatla aldıkları Antep fıstığını stok yapıyor. Ürün arzının bitmesiyle birlikte yaptıkları bu stoku yüksek fiyatla piyasaya sürerek haksız kazanç sağlamanın peşindeler. Fiyatların daha fazla düşmesinin önüne geçmek için Toprak Mahsulleri Ofisi devreye girmeli, ihracat kanalları zorlanmalıdır. Üretici geçen yıl 16 kuruş seviyelerinde olan badem randıman fiyatının bu sezon 30 kuruştan işlem görmesini istiyor. Üreticilerimiz üretim aşamasında bankalardan kredi kullandı, girdileri vadeli almak zorunda kaldı. Hasatla birlikte bu borçların ödeme zamanı geldi. Ancak bademe düşük fiyat verilmesi halinde, üreticilerimiz borcunu ödemekte zorlanacaktır. Zaten geçtiğimiz yıl yeterli gelir elde edemeyen kimi üreticilerimiz bahçesini söktü. Sadece Kâhta ilçesinde 2 bin dekar badem bahçesi söküldü. Pazarlama sorunu çözülmediği sürece bahçe sökümü hızlanacaktır. Tarım Kredi Kooperatifi badem alım fiyatını belirlerken artan girdi fiyatlarını göz önünde bulundurmalıdır. Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre salçalık domateste üretim alanları arttı, bu durum üretici fiyatlarının gerilemesine sebep oldu. Buna ek olarak geçtiğimiz sezonlarda salça ihracatına getirilen kısıtlamalar nedeniyle salça fabrikalarıyla sorun yaşayan çiftçilerimizin mağduriyeti, bu sezon yasak kaldırılmış olmasına rağmen devam ediyor. Fabrikalar bir yandan daha az sayıda üreticiyle sözleşme yaparken diğer yandan sözleşme yaptığı üreticilere yüksek fire oranları çıkararak üreticilerimizi mağdur ediyor. Tarım ve Orman Bakanlığı, sözleşmeli üretim için tip sözleşmeler oluşturdu ve sözleşmeli üretimi düzenleyici tedbirler aldı. Ancak fabrikalar, hem alıcının hem de satıcının hakkını gözeten bu sözleşmeleri kullanmaktan kaçınıyor. Bunun yerine kendi hazırlamış oldukları ve kendi lehlerine olan sözleşmeleri üreticiye dayatıyor. Bu durum fabrikalara sözleşmeden cayma fırsatını veriyor. İlgili Bakanlıklar bu konuda gereğini yaparak çiftçi mağduriyetlerini önlemelidir.” “Ülkemizde tarım sektörü için etkin bir pazarlama sistemi kurulmalıdır” “Tarım sektöründe özelikle son dönemde yaş sebze ve meyvede yaşanan sıkıntıların ana nedeni hala güncel bir hal yasasının olmayışıdır. Ülkemiz tüm bölgelerinde uygun iklim ve ekolojik koşulların yanı sıra geniş tarım arazilerine sahiptir. Topraklarımız hemen hemen tüm tarımsal ürünlerin üretimine imkân vermesine rağmen, yaşanan ekonomik sıkıntılar üretimi sekteye uğratıyor. Tarlada 5-10 liraya satılan ürünün markette 4-5 kat fazlaya satılması kabul edilemez. Ülkemizde tarım sektörü için etkin bir pazarlama sistemi ve organizasyonun kurulamamış olması, mevcut sistemin ise aracılar tarafından kontrol ediliyor olması, ürün kayıplarına neden oluyor. Diğer taraftan bu durum üretici-tüketici niteliğindeki geniş toplum kesimlerinin çıkarlarını olumsuz etkiliyor. Üretimde meydana gelen dalgalanmalar ürün fiyatlarını doğrudan etkilerken, ihracatta yaşanan sorunlar da üreticilerimize yansıyor. Hasat döneminde çok miktarda ürünün pazara çıkması, depolama olanaklarının yetersizliği, üreticilerimizin içinde bulunduğu finansman olanaklarının yetersizliği, hasat döneminde fiyatların düşmesine ve üreticilerimizin önemli miktarlarda gelir kaybına uğramasına neden oluyor. Ülkemiz gündeminde olan planlı üretimin etkin bir şekilde uygulamaya konulması ve hal yasasının bir an önce çıkarılmasının ne kadar elzem olduğu ortadadır. Ülkemizin içinde bulunduğu yüksek enflasyon ve faiz sarmalının sebebi üreticilerimiz değildir. Her defasında hedef tahtası olarak gösterilen üreticilerimiz üretmek ve kazançları ile yaşamlarını devam ettirmenin derdindedir. Biz ülkemiz üreticileri ve TZOB olarak tarımın kalkınması ve ilerlemesi için her türlü desteği vermeye hazırız.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.