SON DAKİKA
Hava Durumu

Kadınlar Ne İstemez

Yazının Giriş Tarihi: 08.03.2025 11:25
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.03.2025 11:31

Toplum özellikle de kapitalist düzenin hakim olduğu dünya ülkeleri, kadını her zaman bir “tüketim nesnesi” olarak gördü, görmeye de devam ediyor. Herkesin beğenmesi, tercih etmesi ve alkışlaması için şekillendirilen bir beden ve ruh, başkalarının gözünde değerlendirilen bir varlık olmanın ötesine geçemedi. Kadının güzelliği, zerafeti, cazibesi, en çok da onun sahip olduğu potansiyelin çoğu zaman göz ardı edilmesiyle şekillendi. Ama asıl sorulması gereken, kadının bu düzeni ve bu bakış açısını nasıl aşacağıdır.

Kadının gücü, ancak ve ancak özdeki gücünü fark etmesiyle ortaya çıkar. “Kadın” kelimesi, kimlikten çok, toplumun dayattığı şekillerle ölçülen bir varlık olmaktan çıkarak, içsel bir bilince ve öz duruşa dönüşmelidir. Toplumun kadına biçtiği rol, onun sadece dışsal bir nesne olmasına hizmet etmesinden öteye geçmedi geçemez de. Her türlü güzellik ve çekicilik kriterinin ötesinde, kadın, ilk kez kendini, bilinçli bir şekilde, özne olarak yeniden tanımalıdır. İşte bu tanım, kadının güçlenmesinin ilk adımıdır. Çünkü kadının içsel gücü, ne bedeniyle, ne cinsiyetiyle sınırlıdır; tamamen onun ruhunun, zihninin ve bilincinin gücüne dayanır.

Kadınların, “erkil” dünyada kendilerini konumlandırma çabası sıklıkla çok yanlış yönlere kayabiliyor. Kadın haklarını savunmak, pek çok kadının denediği ama içini dolduramadığı bir yöntemdir, ancak bu yöntem bazen sadece bir savunma mekanizması olmaktan öteye gidememiştir. Kadınlar, feminizmi ve kadın haklarını, sadece bir mermi olarak kullanmak yerine, bunları bir bilinç, bir güç haline getirebilmelidir. Bu bilinç, kadınları sadece “savunmak” değil, aynı zamanda “yaratmak” ve “geliştirmek” üzerine kurulmalıdır.

Kadın direnişi hareketleri, yıllardır kadınların sesini duyurmasına olanak sağlamış olsa da, bugünün kadınları artık bir adım daha öteye geçmelidir. Direnişin bugünkü yansıması, “kendini yeniden keşfetme” hareketi olmalıdır. Kadın, artık sadece dışarıdaki normlara karşı gelmekle değil, içindeki gücü ve potansiyeli keşfederek, kendi kimliğini oluşturan bir özne olmalıdır. Güçlü bir kadın, kendi haklarını bilip savunmanın yanı sıra, bedeninin ve ruhunun gücünü de anlar. Kendini güçlü bir özne olarak ortaya koymak, önce kendi içindeki değişimi yaratmayı gerektirir.

Bunun için kadın, “güzel” ya da “beğenilen” olma kaygısını bir kenara bırakmalı, kendini olabildiğince özgür hissettiği bir kimlik ve varoluş biçimiyle tanımlamalıdır. Dışarıdan gelen etiketler, onu yalnızca sınırlayan etmenlerdir. Güçlü kadın, başkalarının bakış açılarına, onaylarına ve değerlendirmelerine bağımlı olmadan, kendine ait bir dünyada var olmayı başarır. O, kendini başkalarının gözünden görmektense, yalnızca kendi gözlerinden görmek ister. Bu, hem bedensel hem de ruhsal bir özgürlük manifestosudur.

Bugün, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadına biçilen roller, hala pek çok kadının hayatını şekillendiriyor. Ancak güçlü bir kadın, bu sistemin kurallarına boyun eğmeden, kendi içsel dünyasında kendini yeniden inşa eder. Kendisini, hiçbir zaman dışarıdaki beğenilere göre tanımlamaz. Bedenini sadece estetik bir araç olarak görmez; onun, her bir parçası, onun varoluşunun en derin izlerini taşır. Bedeni, ruhuyla bir bütündür. Bu iki dünyanın birleşimi, onu sadece bir nesne olmaktan çıkarır; bir özne yapar.

Kadın, içinde bugünün de olduğu bu tür kutlamalara prim yaptırmamalı ve yıllar önce ölen 129 kadının onurlu mücadelesine ihanet etmemelidir. .

Birçok kadın, her gün küçük mutluluklarla mutlu olmaya çalışırken, daha büyük sorulara/sorunlara kafa yormaz. Bir çiçek, bir yemek, bir jest, kadının tüm gününü anlamlı kılamaz kılmamalı. Gerçek anlam, kadının yaşamına yön veren büyük sorularda yatar. Kendini tanımak, ne istediğini/istemediğini bilmek ve en önemlisi, dünyada yaşanan bunca kötülüğe karşı üç maymunu oynamamak... Sadece kendi içindeki potansiyeli keşfetmesi de yetmez insan onurunu hiçe sayan emperyalist güçlere karşı durabilmeli ve en azından onların dayattığı bu tarz günlere karşı duruş sergilemeli.

Kadınların güçlü olabilmesi için, önce kendi hikayelerini yazmaya başlamaları gerekir. Çünkü güçlü bir kadın, kendi öyküsünün yazarıdır. Kendini başkalarının gözünde beğenilmesi için değil, kendi özünü keşfederek var eder. Kadınların gücü, yalnızca dışarıya göstermeleri gereken bir şey değildir; içsel bir devrimdir. Bu devrim, kadının her gün kendisini yeniden tanıma çabasıyla şekillenir. Ve bu devrim, kadının hem kendi bedeninde, hem ruhunda derin izler bırakır.

Bir kadının gücünü, toplumsal normlar ölçemez. Güçlü bir kadın, ne başkalarına göre güçlüdür, ne de toplumsal bir şablona göre.

Bugün kutlama günü değil; anma ve ölümüne mücadele etmiş insan onurunun hiçe sayıldığı günün yıl dönümüdür. Bir çiçek, bir jest ya da bir kutlama, kadının varoluşunu tanımlamaz. Kadın, kendini kutlayabilmek için, dış dünyadan gelen kutlamalardan bağımsız olarak, önce içsel dünyasında özgürleşmelidir. Gerçek özgürlük, sadece dışsal kutlamalarla değil, kadının özdeki gücüyle ölçülür. Bugün, kadınların sadece bir günle hatırlanacağı değil, her an kendi hikayelerini yazmaya devam edecekleri bir gündür... Bunu yıllar önce 129 kadın ölümü pahasına olsa da yazdı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.