SON DAKİKA
Hava Durumu

Ol(ma)mak Ya Da

Yazının Giriş Tarihi: 13.08.2024 23:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.08.2024 23:07

Uzun bir ara oldu, biliyorum.

Koşuşturmacalar bitmiyor "bahane şemsiyesi"nin altında, başıma güneş geçtiğini fark ettim.

Hepi topu bir şapka takmak için şapkadan tavşana dönenlerin diyarında, şapkayı ters takmanın dayanılmaz hafifliği içindeyim.

Başıma güneş geçer, aman “şapkasız çıkmayayımcı”lar. .

Hava birden bulutlanır dur “kapşonumu takayımcık”lar.

İncilerim dökülmesin, havam 1.500'den 1 puan aşağı inmesin çabalarıyla fötr şapkalardaki gölge yüzler. .

Varlıklarını "bir şey olmak" üzerine kuran, şapkası olduğunu düşünse de şapkanın altındaki saksıyı ters çevirse dökülecek bir şeyi olmayan ve (sözüm ona) saksıya yakışanın şapka değil festen ibaret olduğunu söylediğim bir cümleyi anlamayacaklara; bir şapka devrimi nasıl olur, göstere göstere anlatma vakti.

Varlığını şapkaya bağlayanların, her kapıya kulak dayasa da sağır olduklarını fark ettiğimden beri üzerimde bir üşüme, bir titreme vardı. Ayaz dolu diyardan bir an olsun uzaklaştığımda, bir de baktım ki o üşüme geçti, gitti. Fesli ve puslu yüzler, birden gözümden silindi. Sıcacık bir gülümseme, yüzüme yeniden yerleşti. Dev aynalarının içinde, buldum bir boy aynası. Bir de baktım, üzerimde bilgelik hırkası. Dizlerinde derman biter diye düşünürken almadığı ve pek tabii satmadığı Ferrari'sinden daha hızlı koşabilecek bir talebe.

Karıştı mı biraz işler?

Az önce bilgelik hırkası diyordun, ne ara geldik talebeye mi dediniz? Eee, bilginin talibi "talebe" olmadan, mümkün müdür bilginin sahibi "bilge" olabilmek? Başlıktaki "olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!" demenin tam vakti zannediyorsan, yanılıyorsun sayın okuyucu. Biraz daha yolumuz var. Hadi biraz daha hızlı çevirelim pedalları. .

Lafı dolandırmadan, olabildiğince yalın bir şekilde anlatayım. En başından itibaren, yazdığım tüm yazıları tekrar okudum. Evet, bir derdimiz varmış ve hala var. Gördüm ki, bazı konular canımızı sıkmış ve evet hala sıkıyor. Gördüm ki, isyana yakın harflerimiz varmış ve evet her an harflerimin tepesi tekrar atabilir! Ama günün sonunda gördüm ki, ya bir yol var ya da bin bahane. .

İlk yazımda bahsettiğim tren yolculuğunun nedeni de bu yolculuk aşkıymış. Motosiklet sürücülerinin çok iyi bildiği bir söz vardır; Baktığın yöne gidersin. O yüzden şimdi, artık kafamızı çevirme vakti. Çok mu kibar ifade ettim! Peki, gelsin o zaman Vişnelik sokak ağzıyla ifadesi: Dönün kardeşim arkanızı, korkmayın. Arkanızdan vuramazlar sizi! Evet, huylarıdır ve düşkünü olabilirler arkadan vurmanın ama yine de arkanızdan vuramazlar. Çünkü siz pedalları çevirdikçe yakalayamazlar. Çünkü senin gönlünün götürdüğü harita, onların "güdümlü" navigasyonunda hiçbir zaman yüklü olmayacak. Çünkü bizim yolumuz bambaşka.

Bu yüzden, artık karar vakti. Bu köşe, her zaman yeninin köşesi olacak demiştim, olmaya devam edecek ama bir fark ekleyerek, eskiye bir harf bile harcamadan. Şapkalarının altındaki maskeli ve güneş görmeyen yüz(süz)lerine, D vitaminini boşa harcamadan. Potansiyeli sınırsız olan enerjimizi boşa harcamayalım.

Sen şu an bu yazıyı okumakla vakit harcarken, bak birileri laboratuvarında, okulunda, fabrikasında, atölyesinde, evinde veya binlerce kilometre ötede.

Elinde tornavidası, kalemi, fırçası veya kemanıyla.

Dilinde söyleyecek çok sözü, düşlerinde yaşanacak milyonlarca farklı geleceği.

Kaygısını taşıdığı geleceğini, bileğindeki ve yüreğindeki gücüyle inşa etmeye çalışan gençliğin sesini duyuyor musun?

Duyamadın mı?

Kalk şimdi oturduğun yerden o zaman. Evet, kalk ayağa!

Aç şu camı, al derin bir nefes. Ya da boşver, gel daha güzelini yap.

İçin soğumuyorsa bir türlü, çık dışarı! Çabuk çık ama öyle aynanın önünde harcama vaktini.

Koşar adımlarla yürü. Hadi bak hala oturuyorsun yapma bunu. Durunca geçen tek şey nedir bilmiyorum, bu yazıda yeri de yok çünkü.

Hazır mısın? Çıktık mı dışarıya? Tamam, yürü şimdi!

Öyle salınarak değil ama koşar adım. Kalbin hızlansın.

Sadece kan pompalayan bir organ değil o, çok daha fazlası. Hakkını ver biraz.

Nasıl şimdi, daha iyi hissediyorsun değil mi? Devam et, durma sakın. Hararet basana kadar yürü ve kendini daha iyi hissetmek istiyorsan koş hatta.

Yeterince hararet bastıysa bir an için dur. "Çay, harareti alır" sözündeki "çay"ı hatırla.

Çevir kafanı şimdi Porsuk'a. Sakın atlama, dur o kadar da değil. Anla, sadece.

Durgun gibi gözükse de altındaki akıntıyı unutma. Akıntıdan korkanlar bir yanda, durgun ve yorgunlar diğer yanda. Şimdi başına güneş geçmeden tekrar düşün; D vitamini derken, kaynak Güneş miydi? Yoksa hep birlikte karanlığa küfretmek yerine aydınlığa yürüyenlerin güneşinin "D"eğişim vitamini miydi?

Bu yüzden, artık yeni bir şeyler söylemek vakti. Her daim yeninin peşinde, değişimin gayretinde. İlk yazımda sormuştum; şimdi tekrar soruyorum. Var mısın bu yolculuğa?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.