Efendim uzun yol şoförlüğü ustalık ister.
Dayanıklılık ister.Uykusuzluğa, yorgunluğa, sert hava muhalefetlerine, hatta zaman zaman kazalara maruz kalsa da yerinde manevralar ile ayakta kalıp yola devam etme ustalaığı ister.Sırf C sınıfı ehliyet almak ile bitmez bu işler. Psikolojik olarak da çok dayanıklı olmanız lazım.Kriz yönetebilme kabiliyetinizin olması, organize edebilme kabiliyetinizin olması gerekir. Siyaseti uzun yol şoförlüğüne benzetirim ben. Ya da en azından teşkilatçılığı... Ama mevcut teşkilatçılar içerisinde kimseyi uzun yol şoförüne benzetemiyorum.Hani bu ara herkesin dilinden döküldügü gibi aranan değil bulunanlar ile yola çıkılmış.
Ehliyeti okul diploması yeterliliğinde gören yanlış bir anlayış ile ağır hasarlı kazalara imzalar atanlar ile yola çıkılmış ama yolda kalınmış.
Yol arkadaşlarının çoğu vefat etmiş, ya da ağır yaralı geride kalmış, araç güya Mercedes ama tek sağlam aracın önündeki o logo kalmış. Bizim siyasette uzun yol şoförlerimiz niye yok konuşalım mı biraz ? Efendim bu şehirde ve aslında ülkenin her yerinde 24 yılda birçok değerli il ve ilçe başkanları hatta meclis üyeleri oldu. Hepsinin kaydadeğer kitleleri oldu. Neredeyse tüm kademelerinde görev alarak il başkanı olanlar vardı. Mahalle başkanlığından, kurucu üyelikten,meclis üyeliğinden, meclis başkan vekilliğinden, gençlik kollarından, ilçe başkanlığından ve il başkanlığına kadar görev yapan o uzun yol şkförleri bu dava yolcuğunun en önemli virajında direksiyondan indirildi. Bazıları da baktı ki yol çok sisli kendileri indi. Zira önünü görmeyen şoför sağa çeker. Evet önünü görmeyen siyasetçiler de siyaseti bırakır. Dolayısı ile şimdi kimse "Nerede bu eskinin dava adamları?" diye cümleye başlamasın. En yakın geçmişten örnek vererek büyük resmi görelim mi ?Sadece Odunpazarı Belediye başkan aday adayı 13-14 kişiden oluşuyordu. Hepsinin kitlesi vardı.Dendi ki ne kadar çok aday adayı olursa o kadar iyi... Ama hiçbiri aday olmaya layık görülmedi ve o kadar çok küskün oldu. Birden bire önünü göremez oldu o uzun yol şöförleri ve sağa çektiler çünkü. Peki o aday adaylarından meclis üyesi olan var mı ?
?????
Sanırım o da yok. Tepebaşı'nda çok siyasi bir dinamik hiçbir zaman nedense yakalanamamış.Önemli isimlerin adaylığı söz konusu olsa da o da uygun gorülmedi. Gelelim meclis uyeliği mevzusuna,
Meclis üyeliği o kadar boşverilmiş ve hatır için adeta nikah şekeri gibi dağıtılan bir mefhum olmuş ki, resmen kapanın elinde kaldı.
Ya da adeta ikram edildi.
Efendim siyasetin üstadları ile yaptığımız istişarelerde bize tedrisatın en muazzam bilgisi olarak meclis üyeliğini şöyle anlatmışlardı, "Meclis üyeliğinin bir şablonu olur, şehircilikte, belediyecilikte karşılığı olan meslek gruplarından meclis uyeleri olmalıdır." Mimar, mühendis, mali müşavir, müteahhit, avukat hatta doktorlar gibi...
Ciğerim yanarak eskilerin efsaneleri geldi aklıma.
Ahh Dündar Ünlü başkanım, Murat Özcan başkanım, canım arkadaşım Ayşe Fert Dökmeci ve Gülay Güneş, kıymetli kardeşim Emre Aydın..
Meclis üyelerimizin ilk akla gelen efsaneleri...
Bir de şimdi bakalım.
Yok bakmayalım vazgeçtim.
Ama iyi ki Mehmet Kepez var ağrı kesici gibi. Öyle büyük bir gaflet yaşanmış ki,
Kadın kolları başkanlığı yapan her şeyi yapar diye düşünmüş birileri galiba ama kadın kolları başkanlığını da yapabiliyor mu diye düşünmemiş.
En çok da bu isimde sesler yükselmişti eskinin siyaset ehillerinden.
"Ne alakaaa?" diye .
Ama oldu... Ne olmazlar neler oldu bu şehirde:)
Karşı mahalleye kazandıran ne biliyor musunuz canım dostlar,
adamlar eşit yakınlık ile kazandılar. Bakarsanız Eskişehir 'in aslında %65'i sağcıdır. Ama Büyükerşen Eskişehir siyasetini Ankara'dan yönettirmez.
Şehirdeki ağırlığını akıllıca kullanır. Tek tek bizzat gider geçmişin Doğruyolcu'larına, SHP'lilerine, Demokrat partili'lerine... Gelin bu şehri beraber yönetelim der.
Ve verdiği sözleri tutar.
Hepsini meclis üyesi yapar, başkan yardımcısı yapar ama muhakkak bir görev verir.
Ne demiştik eşit yakınlık. Ak Parti teşkilatının yaptığı ne peki? "EŞİT UZAKLIK"...
Siz eskinin usta uzun yol şoförlerini yarı yolda bırakırsanız, direksiyondan indirirseniz yola acemiler ile devam edersiniz. Onlar da sürekli hata yapar hatta kaza yapar arabayı hurdaya çıkarır.
Haricen kendisi de araçtan inmeyi tercih eden usta şoförlerimiz var.
Zira önünü görmeyen şoför yola devam eder mi ? Eskiden siyasetçiler için şu sözü kullanırdık, "Makam gelir göz kararır,
Makam gider yüz kızarır." Yok şimdi hiçbir makam sahibinde yüz kızarması diye bir şey kalmadı.
Sonuç,
seçmenin sandık başında gözü kararıyor.
Bu işler öyle evde magnet yapıp satmaya benzemez.
Siz beni buraya getirdiniz ama ben bu işi bilmiyorum diyenler ile hele hiç yürünmez.
Ama geldiğimiz noktada aradığımız kişiye şu anda ulaşılamıyor ama siz daha donanımlı, ehil ve daha aklı başında birini zaten aramıyorsunuz değil mi ?
Kim denk gelirse...